Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Riskler ve belirsizlik, geleceğe güvensizlik, sorunları çözememe durumu, lidersizlik, dolayısıyla dünya düzeninde yaşanan çıkmaz ve kriz, önümüzdeki dönemi savaş ve şiddete savuracak gözüküyor.

IŞİD saldırıyor.

Sivillere saldırıyor; her saldırısında en fazla sivili öldürmek istiyor; ölümcüllük derecesi çok yüksek terör eylemleri yapıyor; saldırdığı ülkelerde korku toplumu ve kutuplaşma yaratarak kendini besleyecek zemini yaratmak niyetinde.

Bu yönüyle IŞİD Al Kaida’ya benziyor. 11 Eylül terörüyle başlayıp bugünde devam eden, hedef olarak sivil ve masum insanların seçildiği yeni bir terör türüyle karşı karşıyayız.

Türkiye için G20 zirvesinden geriye caka satılacak ne kaldı? Muhabbetle ağırlanan liderlerin son beyanları, Ankara’nın tüm retorik ve diplomatik manevralarını gömüp üstüne beton dökecek nitelikte...

ABD lideri Obama , Halep’e uzanması arzulanan “tampon bölge” yi ve “uçuşa yasak bölgeyi-NFZ” gömdü. Rusya lideri Putin , “Elimizde uydu görüntüleri var” diyerek IŞİD’le münasebetlere dair aleni tehdit savurdu. Fransa lideri Hollande Paris’teki dehşetten ötürü katılamadığı bu koroya özeti “Düşman Esad’ dan ziyade IŞİD” söylemiyle eşlik etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan , en son lügatlara “tampon bölge” yerine “güvenli bölgenin” konulmasını istemişti. Başbakan Davutoğlu da 6 Ekim ve 9 Kasım’da CNN röportajlarında “destek verilirse Türkiye’nin karadan müdahalede rol oynayabileceği”, müttefiklere “güvenli bölgeye sahip olarak IŞİD’i sınırlardan uzağa itme önerisi” getirmişti.

Fethi Benzama, Paris Üniversitesi'nde psikopotaloji profesörü. İslam'ın Psikanalizi adlı bir kitabı İletişim Yayınlarından Türkçe'ye de çevrilmiş olan Benzama, bir süredir radikalleşme, inanç ve gençlik üzerine çalışıyor. Halen hükümetin oluşturduğu Suriye'den dönen gençlerle ilgilenen bir komisyonun üyesi. Benzama'nın Paris saldırılarından 4 gün önce Le Monde Gazetesi'nde çıkan dikkat çekici bir söyleşisi bu saldırılardan sonra daha da önemli hale geldi.

Benzama kimi oranlar veriyor, bu söyleşide.

Fransa'da İçişleri Bakanlığı'nın verilerine, sayımlarına göre radikal kabul edilen kişilerin üçte ikisi 15 ve 25 yaş arası gençlerden, son çeyreği ise henüz reşit olmayan gençlerden oluşuyor.

BEN epey uzun zamandır röportaj yapıyorum.

Röportaj yaptığım insanlar hayata veda ediyor, o kadar uzun...

O güzel insanlardan biri de Leyla Umar.

Bana çok dokundu onun ölümü, bir kadın olarak, bir kadın gazeteci büyüğümü bugün anmak istedim.

Türk basın tarihinde pek çok ilke imza atmış bir kadındı.

Ulaşılmaz gelen pek çok dünya lideriyle röportaj yapmıştı.

İdi Amin’den Mandela’ya, Fidel Castro’dan Humeyni’ye kadar...

Farklı ve güçlü bir kadındı, bir enerji topuydu, zeki ve espriliydi.

14 yıl önce yaptığım röportajda, “En büyük korkum alzheimer olup her şeyi unutmak!” dedi bana.

Kadere bakın ki, öyle öldü, unutarak...

Eğlenceli bir röportaj yapmışız, bugün o röportajdan bölümler yayınlamak istiyorum. Leyla Umar’ı analım, ona dualar yollayalım...

Kadın, partinin genel başkanı…

Markette alış veriş yaparken gözü çikolatalara ilişti, canı çekti… Piramit biçiminde, içinde badem parçacıkları olan, biraz da bal konulmuş ünlütoblerone çikolatalarından bir tane alıp çantasına attı…

Ödemeyi yaptı, birkaç hafta sonra maliye müfettişleri kapısına dayandılar…

Soruşturma başlatıldı…

Çünkü kadın İsveç Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Mona Sahlin’di, çikolatanın ödemesini kamunun verdiği kredi kartıyla yapmıştı…

“Tobleronecik” demedi…

Hesap vermeye koyuldu…

Dünya siyasi ahlak tarihine geçen bildiğiniz “Toblerone davası“ başladı…

Kendi istemi ile defalarca yargı önüne çıktı, dalgınlıkla kendi kredi kartı yerine devletin kartını kullandığını, amacının hazineye zarar vermek olmadığını anlattı, yaptığı tüm harcamalar incelendi, varlığı didik didik edildi…

Sonunda aklandı…

Ülkesinin gururu orada, dimdik ayakta…

Türkiye, Çin'i öncelikli tercih ettiği için NATO müttefiklerinin uzun süre tepkisini çeken uzun menzilli hava savunma füzesi tedariki projesini iptal ettiğini açıkladı.

İptal kararı, tam da Amerikan Başkanı Obama'nın, G20 zirvesi için Türkiye'ye ayak basmasından hemen sonra adı açıklanmayan bir başbakanlık kaynağı tarafından İngiliz haber ajansı Reuters'a sızdırıldı. “Tesadüfün bu kadarı da olmaz,” dedirten bu sızdırma haber ile Türkiye'yi Çin sistemini tercih etmesine karşı defalarca uyaran başta ABD NATO'nun gazının alındığını söyleyebiliriz. Çin'e gelince; Türkiye, daha önce güdümlü füze üretimi yaptığı dolayısıyla silah sanayiinde de yabancısı olmadığı bu ülkeyi de kızdırmadan, “Projeyi nasıl iptal ederim diye,” bir hal yolunu aslında uzun süredir düşünüyordu. Zira, gerçekçi düşünüldüğünde, hava savunma sistemi üyesi olduğu NATO ile müşterek çalışan Türkiye'nin, Çin füzelerini ittifakın sistemi ile entegre etmesinin mümkün olmadığını biliyor olması gerekiyordu.

Brezilya’da kesilen ormanlarda mısır ekiliyor, ticari olarak büyük kaynak, buradan şeker elde edilecek ve insanlar hızla kanser olacak. Piyasa için esas olan katıksız kâr. Oysa o ormanlarla birlikte iklim dengesi değişecek, mevsimler kaybolacak ve dünya soluk alınamayacak bir yer olacak, ne gam! Küresel şirketler, kurdukları siyasal iktidarlar kanalıyla dünyayı parselliyor ve en büyük cinayetleri işliyorlar. Yani katiller aramızda… G20’deki saadet fotoğrafına bakın, göreceksiniz hepsini…

Bir milyon Iraklı öldürüldü demokrasi bombalarıyla. Deniz ötesinde işkence adaları kuruldu. Evsiz, gıdasız, yaralı milyonlar var geride. İngiliz Başbakanı çıktı, “Kandırıldık” dedi. Kandıran ve kanan kimdi biliyoruz. Ardından mezhep savaşları, derken yıllar sürecek husumet köklendi o topraklarda. Demokrasi gelecekken, cinayetler sürüyor. Bir pazar yerinde kafanıza bomba düşmesi olağandır Irak’ta. Katillerini biliyoruz. Bakın G20’deki saadet fotoğrafına…

Rüzgâr gibi gelip geçen Kitap Fuarı’ndan daha çok, 13 yaşındaki bir öğrencinin sözde kitap hırsızlığı konuşuluyor.

Ortada böyle bir şey yok ama stant görevlileri, söz konusu çocuğun kitap çaldığını sanıyor ve üzerini arıyor ama yanılıyorlar.

Hemen sonra aile ile görevliler arasında tartışma yaşanıyor ve ilgili yayınevi, olaya sebebiyet veren üç çalışanının işine son veriyor...

Görünen o ki bu tartışma daha uzun süre devam edecek...

Banka hortumlayanların elini kolunu sallayarak gezdiği, bir kilo baklava çaldı diye çocuklarını yıllardır hapishanede çürüten bir millet olarak, yaşananlara hiç şaşırmadık desek yalan olmaz.

Ortada zaten bir çalma hikâyesi yok. Velev ki oldu. Onu deşifre etmek ne kadar etik ve daha da önemlisi ne kadar pedagojik!

Çalışanlar çocuğa ille de bir ders vermek istiyorlarsa, onun eline, kırmadan, dökmeden üç beş kitap daha tutuşturmalıydılar.

Bu yıl Türkiye’nin evsahipliğini yaptığı G20 Liderler Zirvesi ’nin 27 maddelik sonuç bildirgesi, sivil toplum açısından G20’nin iklim değişikliğiyle mücadele kararlılığı konusunda tam bir hayal kırıklığı yarattı . Dünyanın en büyük 20 ekonomisini oluşturan G20’den açık, net, adil bir kararlılık mesajının gelmesi, 30 Kasım- 11 Aralık tarihlerinde Paris ’te yapılacak COP21 ( BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı ) öncesi önemli bir fırsat olarak değerlendiriliyordu.

Beyrut ve Paris’teki katliamların hemen ardından G20 gündeminin güvenlik odaklı olması son derece doğal ancak, şiddetin giderek artmasının, iklim değişikliği, yoksulluk, çatışma ve göç/ mülteci krizlerini derinleştirerek, içinden çıkılmaz bir hâle sokacağını da görmek gerekiyor.

COP21’de sera gazı emisyonları konusunda önemli taahhütler vermesi beklenen G20 ülkelerinin enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve iklim değişikliği ile mücadele alanlarındaki önemli bağlantıyı ne derecede dikkate alacakları üzerine şüpheler vardı. Nitekim onlar da şüpheleri boşa çıkarmadı, bu tarihî fırsatı değerlendirmedi.

1982 Anayasası, 12 Eylül’den önce ülkede olup biten bütün kötülüklerin güçsüz yürütme organından da kaynaklandığı iddiasından hareket eden bir zihniyetin ürünüydü. Çıkılan yol bu olunca, varılan yol, parlamenter sistemi alabildiğine zorlayan, yürütmeyi yasama organına rağmen güçlendiren bir anayasa oldu.

Anayasamız; anayasa hukukundaki tarihsel birikimin aksine devlete karşı bireyi değil bireye karşı devleti korumayı esas alan yaklaşımlarından cumhurbaşkanının yetkilerine, kanun hükmünde kararname imkânlarından olağanüstü yönetim usullerine uzanan birçok alanda bu zihniyetin yansımalarını taşır.

Türkiye’nin anayasa hukuku literatürüne katkısı da böyle oldu; parlamenter sistemin “ yetkisiz, yetkisiz olduğu için sorumsuz ” devlet başkanlığı yerine, “ yetkili, ama sorumsuz ” bir devlet başkanlığı modeli!

Popüler İçerikler

Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi