Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Ankara Suriyeli mülteciye pazarlık kartı muamelesi yapıyor. Suriye politikası değişmeden sonu olmayan başka bir oyun daha. Bu oyunda AB de ortak.

Sahi Suriyeli mülteciler Türkiye’nin nesi olur? Sözde “Misafirlerimiz” idi. Hayır hayır! Onlar hep bir karttı, kart olmaya devam ediyor.

Önce Beşşar Esad’ı devirme stratejisinde önemli bir baskı aracı olarak masaya sürülen karttı. Sonra Suriye’de rejim karşıtı silahlı güçlere korunaklı alan yani tampon bölge oluşturmak için kullanılan bir karta dönüştü. Şimdilerde AB’ye istekleri kabul ettirmek için kullanılan bir kart. Bir yüzünde kan, öteki yüzünde istismarın resmi.

Kürtler Türkiye sokaklarında IŞİD vahşetine kurban edilirken, Cizre’de, Silvan’da OHAL hortlarken, Kürtler her gün hapsi boylarken, Kürt çocukları vurulup öldürülürken ve iktidar tüm bunları Kürtlerin üzerine yıkma gayretindeyken Kürtlere dil uzatılır mı? Demokrasiye inanıyorsak evet uzatılır.

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) tam da bunu yaptı.

Suriye’de YPG/PYD güdümündeki Rojava yönetimini masaya yatırdı. Eylül ayında çıkan ilk raporunda keyfi gözaltıları gözler önüne serdi. Geçen hafta yayınladığı ikinci rapor ise çok daha ağırdı: Rojava yönetimini Tel Abyad ve Tıl Hamis yakınlarında Arap ve Türkmenleri (ve kimi Kürtleri) zorunlu göçe tabi tutmak ve evlerini yıkmakla suçladı.

IKBY’de siyasi dengeler sarsılıyor. Barzani kan kaybetmemek için, Gorran ise Barzani’nin etkisini sınırlandırmak için çabalıyor. Halk ise ekonomik darboğazdan bunalmış, sokaklarda. Bilgay Duman IKBY’deki krizin perde arkasını ve muhtemel sonuçlarını Al Jazeera için yazdı.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) iç siyasette son dönemin en çarpıcı gelişmeleri yaşanıyor. 20 Ağustos 2015 itibariyle Mesut Barzani’nin başkanlık süresinin dolmasının ardından yaşanan siyasi kriz, 8 Ekim’den beri süren “maaş” gösterileriyle daha da derinleşmiş gözüküyor.

Özellikle Celal Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile bölgenin liberal kimliğiyle öne çıkan siyasi hareketi Gorran’ın etkili olduğu Süleymaniye’de başlayan gösterilerin şiddet eylemlerine dönüşmesinden, olaylarda en az 5 kişinin hayatını kaybetmesi ve 200’den fazla yaralı olmasından her kesim rahatsız.

“IKBY’deki son olaylar akıllara KDP – KYB arasında 1990’larda yaşanan iç savaşı getiriyor. Bugün ise Gorran ve KDP arasında aynı kaygı mevcut. Ancak kimse 2003’ten bu yana elde edilen kazanımları kaybetmek istemiyor.”

ARTIK ortaya kesinlikle çıktı ki Hrant Dink kolayca önlenebilecek bir cinayete kurban gitmiş.

Tıpkı Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanındaki gibi kimin öldürüleceği, kimin cinayeti işleyeceği herkes tarafından biliniyormuş.

Havuz gazetesinin dünkü haberine göre cinayetin önlenmemesi, 'paralelcilerin', Emniyet istihbaratı içinde önemli pozisyonları ele geçirme planından kaynaklanıyormuş.

Bunun sebebi de daha önceden hazırladıkları Ergenekon planını devreye sokmakmış.

Hrant Dink cinayetinin önlenebileceği, Trabzon ve İstanbul Emniyeti'ndeki yetkililerin bu cinayeti önlemek için kıllarını kıpırdatmadıkları bir sır değil. Bunu ilk günden beri biliyoruz.

O vakit söz konusu yetkililer için soruşturma izni vermeyerek cinayetin aydınlatılmasını önleyen AKP hükümetinin başında Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan vardı.

Sorumlular için soruşturma izni verilmediği gibi tam tersine o sorumlular terfi ettiler.

Kimisi vali oldu, kimisi emniyet müdürü. İçlerinde Emniyet teşkilatında üst düzel görevlere getirilenler de vardı. Hatta bir tanesi aynı Erdoğan tarafından bakan bile yapıldı.

Rusya'nın Suriye'ye yerleştiği Almanya Başbakanı Merkel'in Türkiye'yi ziyaret ettiği Ankara patlamasının arkasındaki “Üst aklın” ortaya çıkarılmaya çalışıldığı bir sırada bir yetkili ile gelişmelerin perde arkasını konuştuk.

Kurban Bayramı'ndan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Moskova gezisine katılmıştım. Cumhurbaşkanı Erdoğan gezi dönüşünde yaptığı açıklamada, Esedli geçişten söz etmişti. Bu yeni bir durumdu. Ama Kurban Bayramı arefesinde söylenen bu söz, Türkiye'deki tartışmalara kurban oldu. O zaman Cumhurbaşkanının bu sözü söylemesini gerektiren devletin elinde ne tür bilgilerin olduğunu bilmediğimizi belirtmiştim.

Bir yetkili ile 3 saat boyunca yaptığımız sohbette Esedli geçişin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Moskova gezisi sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin'le yaptıkları görüşmede gündeme gelmiş. Cumhurbaşkanı'nın Moskova dönüşünde sıcağı sıcağına yaptığı Esedli geçiş süreci önerisinin BM Zirvesi nedeniyle Başkan Obama ile Putin arasında yapılan görüşmede masaya geldiğini öğrenme fırsatım oldu.

Magazin değeri yüksek olduğu ve “İslam” sözcüğünü dışarıda tutmaya da yaradığı için her radikal İslamcı örgüte IŞİD (İslam Devleti) deyip geçiyoruz memlekette. Sanki diğerleri “ılımlıymış”, Ankara saldırısı sonrası “Türkiye’ye başsağlığı dileyen” Ahraruş Şam sivil toplum örgütüymüş gibi.

(Ahraruş Şam’ın taziye mesajından: “Ahrar’uş Şam’ın Türkiye ile yakından dostluğu herkesçe bilinen bir durumdur.”)

Ankara katliamında basına yansıyan iki intihar bombacısından birinin, aslında saldırganların içinde olmadığı bir hafta sonra ortaya çıktı. Saldırganın başka bir ülkenin vatandaşı olduğu söyleniyor. Basına sızdırılan isimlerin gerçekliği şüpheli ise basına sızdırılan örgütün gerçekliğinden neden şüphe etmiyoruz? Örneğin yine radikal İslamcı, cihat çağrısı yapan başka bir örgütün militanları ya da başka bir örgütten kopmuş, kolayca “yönlendirilen” bazı intihar bombacıları Ankara’daki katliamı gerçekleştirmiş olamaz mı?

IŞİD internet sitesinden Ankara’daki saldırıyı kendilerinin yapmadığını açıkladı, “Suçu üzerimize atmaya çalışıyorlar” diye yazdı.

Biri hâlâ bize yalan söylüyor

TERÖR saldırısı diye kınama kuyruğuna sokulmuştu tüm Türkiye.

O saldırı, meğer Star Medya Grubu'nu susturmaya dönük bir terör saldırısı değilmiş. Gerçek ortaya çıktı, aldatılmışız.

Uzatılacak bir yanı kalmadı deyip hasbi geçebilir, burada kesebilirdim.

Fakat bir yalanı başka bir yalanla kapatacağını zanneden biri, gözümüzün içine baka baka bize yalan söylemeye devam ediyor.

Star Medya Grup Başkanı Murat Sancak'a saldıranların terörist olduğu söylenmemiş miydi?

Sancak'ın gazete ve TV'leri, 'Bize yönelik korkunç bir terör saldırısı olunca görmezden geliyorsunuz ama sizin camınıza taş deyince 7 mahalleyi ayağa kaldırıyorsunuz' diye esip gürlememiş miydi?

Ankara katliamını gerçekleştiren kişilere Gaziantep’le Ankara arasında refakat eden zanlının polis sorgusu sırasında kullandığı bir cümle, hangi ortam içinde bulunduğumuzu özetliyor: “ Yunus Emre , bana, PKK’li kâfirlerin mitingi olduğunu belirterek ‘Bizim amacımız HDP, onları vuracağız’ dedi. Bombalar üzerindeydi.” 10 Ekim’de yapılan çok kanlı bir terör eylemiydi. Ama sadece bu değildi. Devletin tepesinden aşağıya doğru salgılanan iç savaş havasıyla titreşim halinde gerçekleştirilmiş bir eylemdi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Binali Yıldırım , “Bu taraf olma işi artık yukarıdan aşağıya kadar sirayet ederse, ülkemiz için büyük tehlikedir” derken bu havaya mı işaret ediyor, bilmiyoruz? Taraf olmayanın bertaraf olacağını haykırarak siyaset yapmaya ve kazanmaya alışmış en yukardakinin hep yakınında bulunmuş bir kişi, bunun “terörden de büyük tehlike” olduğunu bugün söyleme ihtiyacı duyuyor.

konuştuğumuzda hep “mitinge bomba atıldı” diyorduk, sadece bir kişi, s., “bizi bombaladılar,” cümlesini kurabildi. bizi bombaladılar!

bu yazının önemli bir kısmını, ankara’dan döner dönmez facebook sayfamda, arkadaşlarımla paylaşmak üzere yazdım. sendika.org için elden geçirdim.

cuma akşamı, neşeyle disk’in önünden otobüslere bindik, en arkada bir grup genç vardı, biner binmez şarkı söylemeye başladılar; bir kısmı hiç duymadığım marşlar, ara sıra benim kuşağımın da bildiği, şarkılar. “bunlar bizi uyutmaz sabaha kadar,” diye düşündüm. ö. “moladan sonra susarlar,” diye söz verdi, gerçekten de dediği oldu.

işte o molada, kalabalık halay çekerken ve 1980 öncesi cerrahpaşa’da devrimci sağlık-iş’i örgütlemiş ve çok uzun yıllardır görmediğim bir abimizle geçtiğimiz yıllarda aynı sendika için çalışmış bir arkadaşımı tanıştırdıktan hemen sonra, aklımdan geçti, biri şuraya bir şey yapsa çok zarar verebilir, diye.

Ankara’daki bombayı tartışıyoruz hâlâ…

İyi de yapıyoruz.

Bizim… Bombanın asıl sahibini ve hedefini/amacını bulmamız lazım.

Gazetecilik hayatım faili meçhul olayları aydınlatma peşinde geçti/geçiyor!

Derim ki…

Tetikçileri geçiniz…

Ankara’daki terör saldırısı faili meçhul olmaması için, “kukla oynatıcılarına” sadece Ankara’dan değil; Şam’dan, Bağdat’tan, Tahran’dan, Riyad’dan, Tel Aviv’den, Washington’dan, Moskova’dan bakmamız şart!..

Çünkü:

Başkent’te patlayan bomba sadece Ankara’yla ilgili değil, bölgeyle ve uluslararası güç

mücadelesiyle de ilgili.

Evet, Ankara’da 102 yurttaşımızı katleden bu patlama salt içerideki politik gelişmelerle ilgili değildir, dışarıdaki siyasal gelişmelere de bağlıdır.

Öyle ya…

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi