Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Türkiye'nin AB ile yakınlaşmasından Almanya'nın da Türkiye'nin de AB'nin de, bir zamanlar bu yakınlaşmaya sevinen Ortadoğu halklarının da ve elbette Suriye'li mültecilerin de yararı olur.

Dün İstanbul’da önce Başbakan Ahmet Davutoğlu, ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmeden tam üç gün önce, 15 Ekim’de Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in ne dediğini hatırlıyorsunuz değil mi?

Suriyeli mültecilerien Avrupa Birliği’ne akınını önlemek için Türkiye’den alınması istenen ek önlemlerle, Türkiye’nin AB üyeliği konusunun ilişkilendirilmemeliydi.

Bunu Türk liderlere de söylemeye geliyordu.

Ankara’daki barış mitingine yapılan bombalı saldırıda hayatını kaybeden insanların hikâyelerine medya geniş yer verdi. Kızını, oğlunu, kocasını, karısını, torununu kaybeden insanlarla konuştu ve hemen her birinin parçalanan ‘gelecek’ umudu gazetelerin satır aralarında kaldı.

Türkiye’de sivil halkın yaşam hakkının korunmasını, hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını, şiddetten ve baskıdan arınmış seçimlerin demokratik bir ortamda yapılmasını talep eden ve aralarında hukukçuların da olduğu okurlarımız söz konusu katliamla ilgili soruşturmada gizlilik kararı alınmasına tepkili.

Bir katliama ilişkin soruşturmanın güvenliğini gerekçe göstererek katliama ilişkin soruşturmanın akıbetini bilmemek, kamuoyunu olası terör eylemlerine karşı insanları endişeye sevk ediyor:

Bu yazıyı Erdoğan muhalifi veyahut AK Parti’yi eleştiren biri olarak değil, bir baba, bu ülkenin bir evladı olarak yazıyorum.

Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’daki bombalı saldırıda 102 vatandaşımız, kardeşimiz, çocuğumuz, arkadaşımız… bu ülkenin çocukları öldürüldü.

İşte bu katliamla ilgili ortaya çıkan korkunç belgeler var.

Yayınlanan savcılık belgelerine göre devlet bu katliamı gerçekleştiren canlı bombaların telefonlarını dinlemiş, kimin nerede, ne yaptığından, ne yapacağından haberdar. Suriye’ye gidip eğitim aldıklarını biliyor.

Canlı bombaların aileleri defalarca polise başvurmuş. Dahası, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yoluna çıkıp çocuklarının ne yapmaya çalıştıklarını ona anlatmışlar.

Türkiye kuşatma altında. Hem bölgesel kaos fırtınası içeriye doğru servis ediliyor hem içerideki bütün dinamikler, fay hatlarıharekete geçiriliyor. Şehirlerimiz, köylerimiz tehdit ediliyor, toplumsal barışımız yok ediliyor.

Son on yıllık yükseliş, meydan okuma, içeride güç kazanma, dışarıda nüfuz yayılması yeni tehditler, yeni düşmanlar oluşturdu.

İçeride terör yeniden harekete geçirildi. Bu sefer dar anlamda terör olmanın ötesine geçip, Türkiye'nin varlığını, birliğini, gelecek hesaplarını vuracak bir müdahaleye, bir işgal girişiminedönüştürüldü.

Terör ve yeni işgal girişiminin yanısıra, bir tür “iç işgal' lobisi oluştu. Bu çevreler, siyasi muhalefet adı altında ülkenin bütünlüğünü sarsacak, geleceğini tehdit edecek bir pozisyon aldı. Öyle ki, bir hesaplaşma adına terör örgütlerinden bile medet umar hale geldi.

Yüz yıllardır, bütün anlaşmazlıklara rağmen birarada ve ayaktakalmayı başaran Anadolu ilk kez geri dönülmez bir çözülmeye doğru hızla yol alıyor.

Ben söylemiyorum. NOKTA dergisinin son kapak dosyasına bakılırsa, AKP kurmaylarının toplantısında sunum yapan ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu söylüyor. Gerekçe olarak, kadınların oylarını kaybetmeye başladıklarını, yeni seçmen için de tercihte 4. parti olduklarını anlatıyor. Ve “Bunun siyasal açıklaması AK Parti’nin soyunun kurumasıdır” diyor.

NOKTA, ortam dinlemesiyle mi yoksa başka bir yöntemle mi elde etmiş bilmiyorum, 1 Eylül 2015 tarihli toplantının tutanaklarını yayınladı. Birkaç gün sonra derginin yöneticisine sordum; AKP Genel Merkezi’ndeki toplantıya katılanlardan yalanlama, tekzip vs. gelmemişti. Belli ki, o tutanaklar ‘doğru’ idi.

Maalesef medyada yeterince ilgi görmeyen tutanaklar, AKP kurmaylarının her şeyin FARKINDA olduğunu gösteriyor. Erdoğan’ın danışmanı Ertan Aydın’ın ifadesiyle “NEFRET KİTLELERİNİN BÜYÜDÜĞÜNÜ” hepsi biliyor.

Sabah açıyorum sosyal medyamı, yazılanları, gelen mesajları okuyorum, anlıyorum ki dün gece bana yine bir Ak trol saldırısı olmuş Twitter’da.

“Katliamda ölenlerin anısına beste deneme aşamasında videosu”nun altına, “ git, öl, defol, asarız, keseriz” tehditleri ve çoğunluğu hastalık betimlemesi olan “ spastik”, “otustik” tarzı hakaretler yazmışlar, küfürler de var, çok ağır hakaretler...

Düşünün, bu hakaretlerin binde birini biz onlara (!) yapsak neler yaparlardı kim bilir? En az 50 yıl hapis yatardık.

Şu, “biz” ve “onlar”dan çok yorulduk hepimiz.

Kimse beni bu ülkeden söküp atamaz

BU ara herkesin dilinde 'gitmek' var.

Benim kendime hayatta yaptığım ilk plan gitmekti.

Çocukluğumdan itibaren hep bir yerlerden gitmek istedim.

Köklerim yokmuş gibi, asla kök salmayacakmış gibi yaşamak.

Hep gittim. Gidebildiğim her yere gittim. Bazen 6 aylığına, bazen birkaç yıllığına. Yıllar boyu her yeri durak belledim.

O zamanlar birisi bana deseydi ki, bir noktada Türkiye'ye mıhlanıp kalacaksın, herhalde kafama sıkardım!

Ama işte, hayat öyle kitaplardan öğrenilmiyor. Romanlardan giriş yapıp uçak biletleriyle, tren raylarıyla kendime çizdiğim rotalar beni İstanbul'a getirdi.

Yine de kök salmak yoktu aklımda.

Bilmezdim, insan yerlere değil, başka insanlara kök salarmış meğer.

Ben de insanlara kök saldım burada.

O kökler kaynadı birbirine; kendiminkini ayrıştırıp sökemeyeceğim şekilde.

Şimdi, tropik adalardaki aynı kökten çıkan 8 gövdeli ağaçlar gibiyim.

Suriyeli göçmenler Avrupa’ya gelmesin diye Angela Merkel, Türkiye’ye 3 milyar euro rüşvet öneriyor. Bunun anlamı şu; sizin ülkeniz Suriyeli göçmenler için hapishane olsun, siz gardiyanlık yapın, biz de size parasını verelim. Yine Financial Times ’ın bu hafta sonu nüshasında belirtilen; zaten Ankara Antlaşması’na göre Türkiye’nin hakkı olan ve sonradan hukuksuz olarak elinden alınan vize hakkınızı verelim, gerekirse üç beş tane müzakere başlığı açalım. İlerleme raporunun açıklanmasını 1 Kasım seçimlerinin sonrasına bırakalım. Ama sizi hiçbir zaman Avrupa Birliği’ne tam üye yapmayacağımızı da bilin. İşte öneri bu.

Hemen söyleyelim, Türkiye, Suriyelilere hapishane olamaz. Türkiye ölümden kaçıp gelen Suriyelilere gardiyanlık yapamaz. Çünkü onlar misafirlerimizdir. Ve Suriyeliler istedikleri zaman istedikleri yere gidebilirler.

Olaylar önlenemediği gibi, meydana gelen olayların soruşturmalarında da mesleki tutuculuk, koruma içgüdüsü öne çıkıyor, kimseden hesap sorulmuyor. Suruç’ta, Diyarbakır’da, Reyhanlı’da son olarak Ankara’da büyük eylemler önlenemedi.

Ülkemizdeki görüntülerin komşu bazı ülkelerde yaşananlardan hiç farkı yok. Terörü önlemekle yükümlü olanlar istedikleri yasaları, yönetmelikleri çıkardılar. Terörle mücadele edebilmek için daha ne istiyorsunuz? Ya da ne istediniz de TBMM’de CHP ve MHP bunlara karşı çıktı? Karşı çıksa bile siz hiç onları dinlediniz mi?

SORUŞTURMALAR KAPATMAYA DÖNÜK

Ülkemizde önemli bir olay meydana geldi mi, Başbakan’dan, İçişleri Bakanı’ndan “olayı soruşturmak üzere müfettiş gönderdik” açıklaması gelir. Cumhurbaşkanı da “Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirdim” der. Peki, o soruşturmalar sonucu acaba bugüne kadar “ihmali” olduğu için hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulan kaç kamu görevlisi var? Olay unutulmaya başlandıktan sonra soruşturma dosyaları da kapatılır.

Eller havaya programların, umarsız dizilerin, şen şakrak, beni al onu alma diyen reklamların ekranda siyah kurdele altında verilmesinin samimiyetsiz görüntüsü içimizi sızlattı. Sahi komşusunda yas varken televizyonu kapatan evlerden, ülkede yas varken gümbür gümbür eğlenen kanallar dönemine ne zaman geçtik?

Meğerse televizyonlar için yas, ekrana siyah kurdele eklemekten ibaretmiş!

Hüzün, öfke, huzursuzluk ülkenin tanıtım materyallerine eklenmesi gereken kavramlar olarak içimize yerleşti. Zor günler bitmiyor, kaygı göbek adımız oldu.

Ankara’daki terör saldırısının ardından ülkede 3 günlük yas ilan edilince televizyon ekranlarına da bir siyah kurdele eklendi.

Popüler İçerikler

Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman