Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Sen cumhurbaşkanı ol.

Ama Türkiye’nin en büyük gazetesi taşlı sopalı saldırıya uğrasın.

Sesini çıkarma.

Bir değil iki kere saldırıya uğrasın.

Yine tek kelime etme.

Hiç kınama.

Sen cumhurbaşkanı ol.

Gazeteci evinin önünde dayak yesin.

Yine sessiz kal.

Saldırganlar senin partiden çıksın.

Yine dut yemiş bülbülü oyna.

Tayyip Erdoğan'ın dış politikada düştüğü, Türkiye'yi düşürdüğü duruma bakın; kalkmış El Cezire televizyonuna aynen şunları söylüyor:

'Rusya'nın Suriye'ye bir sınırı yok. Rusya Suriye'yle niye bu kadar ilgileniyor… Dün (önceki gün) yaptıkları operasyonlarla bugün devam eden operasyonlarda 65 kişinin öldüğünün haberini aldık. Nerede? Hama, Humus ve Halep taraflarında. Şimdi bu çok manidardır. Çünkü Rusya DAEŞ'e karşı burada bir mücadele vereceğini bizim Büyükelçiliğimize gönderdiği yazıda ifade ediyor. Ama DAEŞ'e karşı değil tam manasıyla rejime karşı direnen ılımlı muhalefete karşı bunu yaptı ve sivil insanlar öldürüldü, sivil insanların öldürülmesini de görmemezlikten geliyorlar…

Ak Parti’nin olmayacak vaatleri seçim beyannamesine koymayacağını belirten Başbakan Davutoğlu, muhalefeti eleştirerek “Hesap vermeyecekseniz Mars’tan su bile getirirsiniz” dedi...

Davutoğlu HDP’nin ‘İnadına barış’ sloganı için de “Ankara’ya doğru konuşmak özgür Türkiye’de mümkün. Bunu Kandil’e doğru söylesinler, o cesaretleri varsa” diye konuştu...

Düsseldorf’ta gurbetçilerle buluşan Davutoğlu, gezisine eşlik eden gazetecilerle sohbet etti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, BM programı çerçevesinde çıktığı uzun ABD seyahatinden döner dönmez, ayağının tozuyla Almanya’ya günübirlik ziyarette bulundu. Düsseldorf’ta gurbetçilerle buluşan Davutoğlu’na yoğun programı içinde bugün açıklayacağı Ak Parti’nin 1 Kasım beyannamesinden, muhalefet partilerinin seçim beyannamelerine kadar uzanan sorularımızı yöneltme şansı bulduk.

Kasım seçimine gidilirken AKP kadrolarının kafasında muhakkak ki 41’e kadar inmiş olan oyun yeniden nasıl yukarı çekilebileceği sorusu bulunuyor. HDP’ye giden oyun bu seçimde en azından bütünüyle orada kalmayacağı anlaşılıyor, ama bu seçmenin yeniden AKP’ye döndüğünü ima etmiyor. Militanlaşmamış Kürt seçmen ilk kez sandığa gitmemeyi bir siyasi pozisyon olarak algılama eğiliminde. Öte yandan AKP’nin 9 puanlık kaybının bir diğer 4 puanı diğer partilere kaymalarla açıklanamıyor. Belli ki burada sandığa gitmemiş bir AKP seçmeni söz konusu. Eğer bu iki grubu birleştirirsek, belirli bir ‘iskonto’ uygulasak bile AKP’nin önünde en az 5 puanlık bir ‘bekleyip izleyen’ seçmen olduğunu görürüz.

Oyları alındığı takdirde tek başına iktidarı sağlayacak olan bu grubun oyu, acaba ana bloktan hiç kayıp yaşanmadan nasıl mümkün olabilir? Söz konusu kayıp ihtimalini de pek abartmamak lazım… Çünkü AKP’nin çekirdek oyu saha çalışmalarında 38 olarak gözüküyor.

Yönetenler ve yönetilenler arasındaki dengeyi kuran en sert demokrasi tanımlarından biridir: Bir taraf, yani halk “kurşun yerine oy atıyoruz” der; öbür taraf yani yönetenler de “kafaları kırmak yerine sayıyoruz” karşılığını verir.

Hukuk kalıbına dökülmüş bir demokrasi, her düzeyde şiddeti önlemenin en kestirme yoludur. Tersinden bakın, demokrasiyi önlemenin, engellemenin en kestirme yolu da hukuku askıya alıp şiddete başvurmaktır. Hele iktidar tarafından üretiliyor ve uygulanıyorsa... Sahi iktidarlar bütün güç ellerinde olduğu halde neden şiddete başvurur?

Ahmet Hakan'ın kafasının (fazladan bir de kaburga kemiğinin) kırılması, demek ki oyların da sayılmayacağı anlamına geliyor. İktidar geldiği yoldan, yani sandıkla-oyla gitmeyi reddediyor, bunun için kafaları kırıyor. En tepeden silsile-i meratiple aşağıya doğru inen sözlü ve fiilî şiddet dalgasını, koltuğa yapışma, sandıkta kaybedince iktidarı teslim etmeme niyeti ve çabası olarak anlamalıyız. İktidar sahibi şiddet politikası ile kaybetmek üzere olduğu, hatta kaybettiği iktidara tutunuyor; sandıktan umudunu kestiği için oy saymayı bırakıp kafaları kırmaya girişiyor.

HDP dışındaki partilerin, yani AK Parti'nin, CHP'nin ve MHP'nin Türkiye'nin bütünlüğüne, toplumun istikrarına ve ülkenin geleceğine dönük bakış açılarında çok mu büyük farklar var? Lider figürlerinin oluşturduğu üslup ve icraat farklarından öteye, özde hepsi aynı yolda değiller mi?

Amerika'da bir otobüste siyahlarla beyazların kavga ettiklerini gören Temel araya girmiş ve 'Artık siyah beyaz renkler yok, hepimiz yeşiliz' diye bağırmış... Sonra da 'Koyu yeşiller arkaya açık yeşiller de öne geçsin' demiş ya.

Çok mu farklılar

Bizdeki meşru siyasi rekabetin özüne de bu açıdan yaklaşsak fena mı olurdu? Terörden, kandan beslenmeyen, nihai kararı seçmene bırakmayı kabullenmiş siyasi partilerimiz, kişilere dönük takıntılarla demokrasiyi şirazesinden çıkartacak söylemlerden kaçınsalardı daha doğru olmaz mıydı?

17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarını takip eden polis ve savcıların, Fethullah Gülen’in talimatıyla nasıl darbeye teşebbüs ettiklerini anlatan iddianame yayınlandı. Türk Ceza Kanunu’nun 312’nci maddesine göre, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmeye çalışmışlar. Nasıl cebir ve şiddet kullanmışlar? Bu pek anlaşılamıyor… Ama Cemaat AK Parti’ye Habil’in Kabil’e yaptığını yapmış. Sezar’ın mutemet adamı Brütüs gibi davranmış. Savcı İsmail Uçar, “Sen de mi Brütüs” sözüne de temas ediyor. Kim bilir belki, yolsuzluklar ortaya çıkınca Erdoğan da söylenmiştir: “Sen de mi Fethullah Hoca?”

Peki bir iddianamede, İstanbul’un fethinin uzun uzun anlatılmasının ne gereği var? Üstelik Savcı Uçar, iddianameyi de 1453 sayfa tutarak, fetih senesine göndermede bulunuyor. Dikkatlice okuyunca, İstanbul fethinin zikredilmesinin sebebinin, “Bütün Batı âlemi Türkiye’ye düşman” tezini kuvvetlendirmek olduğunu anlıyorsunuz. Bu iddiayı Tayyip Erdoğan’ın ağzından da sık sık duyuyoruz: “7 düvel birleşmiş, bizimkini devirmeye çalışıyor.”

Belaya hoş geldin kardeşim, hayırlı olsun.

Haber yazımı, röportaj, meslek etiği dersleri almışsındır; ama mutlaka dövüş sanatlarını da öğren; her tür şahsi savunma sporu işe yarar.

İşe başladığın yayın kuruluşunda ilkin yangın merdiveninin ve alternatif çıkışların yerini öğren. Baskında nereye kaçacağını ya da nereye saklanacağını önceden belirle. Ön kapıdan ve camlardan uzak durmaya çalış. Kapıda bir vekil görürsen sıvış.

İşe geliş gidiş saatlerini sıkça değiştir; kullandığın yolları da… Bu, peşine takılacak olanları şaşırtır.

İş çıkışı bekleyen araç olup olmadığını, takip edilip edilmediğini mutlaka kontrol et.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus uçaklarının Suriye toprakları üzerinde başlattıkları hava saldırılarının ardından yaptığı açıklamada, “Sıranın bize gelmesini bekleyemeyiz,” dedi. Putin, “Suriye'de teröristlerle mücadele için gerekenin önleyici hamleler olduğunu” dile getirdi ve “eğer teröristler Suriye'de başarılı olursa Rusya'ya gelecekler. Bunun olmasını bekleyemeyiz,” diyerek Rusya'nın Suriye angajmanının aslında bir savunma ve erken davranıp önlem alma olduğu iddiasında bulundu.

Bir an için Putin'in tüm dünyanın gözünün içine bakarak yalan söylemediğini, Rusya'nın Akdeniz'deki ihtirasları uğruna Suriye'de kendi halkını katleden bir diktatörün yanında durmakta olmadığını farz edelim. Farz edelim ki Beşar Esad, Suriye halkı sadece daha özgür bir yaşam hakkı için, demokratik tüm ülkelerde olduğu gibi kendi kendini yönetmek istediği için sokağa döküldüğünde, onları aşırılıkla suçlarken, bir yandan da 2011 yılında cezaevlerindeki El Kaide militanlarını salıverip kendine meşruiyet sağlayacak IŞİD canavarının oluşumunda kritik bir rol oynamamış olsun. Apaçık bir şekilde ortada duran gerçekleri çarpıtmadığını düşünsek bile Putin'in “sıranın bize gelmesini bekleyemezdik” açıklaması, Türkiye sınırları içinde yaşayan insanlar olarak hepimize ağır gelmeli.

“Bu korkunç olaylar nasıl başlamıştı, hatırlıyor musun” dedi bir arkadaşım, “o kadar fazla şey oldu ki, ben canımızı böyle yakan olayların başlangıcını bile hatırlamıyorum sanki artık…”

O böyle söyleyince bir düşündüm, bir fırtınanın içinde gibiydik gerçekten ve bu fırtınanın başlangıcı şimdi bize çok uzak geliyordu.

Halbuki olaylar başlayalı sadece birkaç ay olmuştu.

Acıları acılarla unuttuğumuz bir ülkede yaşıyoruz biz.

Acıları acılarla unutuyoruz.

Popüler İçerikler

Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
Türkiye'de 9.05'te Hayat Durdu! Atatürk'e Saygı Duruşu!