Yönetenler ve yönetilenler arasındaki dengeyi kuran en sert demokrasi tanımlarından biridir: Bir taraf, yani halk “kurşun yerine oy atıyoruz” der; öbür taraf yani yönetenler de “kafaları kırmak yerine sayıyoruz” karşılığını verir.
Hukuk kalıbına dökülmüş bir demokrasi, her düzeyde şiddeti önlemenin en kestirme yoludur. Tersinden bakın, demokrasiyi önlemenin, engellemenin en kestirme yolu da hukuku askıya alıp şiddete başvurmaktır. Hele iktidar tarafından üretiliyor ve uygulanıyorsa... Sahi iktidarlar bütün güç ellerinde olduğu halde neden şiddete başvurur?
Ahmet Hakan'ın kafasının (fazladan bir de kaburga kemiğinin) kırılması, demek ki oyların da sayılmayacağı anlamına geliyor. İktidar geldiği yoldan, yani sandıkla-oyla gitmeyi reddediyor, bunun için kafaları kırıyor. En tepeden silsile-i meratiple aşağıya doğru inen sözlü ve fiilî şiddet dalgasını, koltuğa yapışma, sandıkta kaybedince iktidarı teslim etmeme niyeti ve çabası olarak anlamalıyız. İktidar sahibi şiddet politikası ile kaybetmek üzere olduğu, hatta kaybettiği iktidara tutunuyor; sandıktan umudunu kestiği için oy saymayı bırakıp kafaları kırmaya girişiyor.