Işıklar Ocağı’nda çalışan pek çok işçiyle konuşmaya çalıştım, hiçbiri kabul etmedi. Çünkü işlerini kaybetmek istemiyorlar, hepsinin geçim derdi var, ailesi var, hayatlarında hiç parasız kalmamışların asla anlayamayacakları başka haklı nedenleri de var. Sadece bir işçi benimle konuşmayı kabul etti. DİSK Dev-Maden Sen Soma Temsilciliği’nde buluştuk. İsmi, ses kaydı ve fotoğrafları bende mevcut, gün olur, devran döner, onlar da yayınlanır. Belki o zaman daha onurlu bir ülkede yaşarız ve hiç kimse gerçekleri söylerken ismini gizlemek zorunda kalmaz.
Yüzyıl önce değil geçen ay, duruşma salonuna girerken cep telefonlarınızı bırakın dediler. Soma Madenci Evi’nden arkadaşların parktaki masasına emanet ettik.
Elimizdeki pet su şişelerinin kapaklarını da istedi polis mahkeme kapısında. Neden diye sordum, atılmasın diye dediler. Kültür merkezi salonunu duruşma salonuna çevirmişler, beş yıllığına da kiralamışlar, sanırım bu durum da davanın en az beş yıl süreceği anlamına geliyor. Bizde böyle, bütün davalar unutulana kadar sürer.
İçeri girdik, oturma yerlerine kırmızı koltuklar döşenmiş, tiyatro salonlarındaki koltuklardan. Birazdan bir oyun başlayacak, yargılama oyunu. Heyet kürsüsünün tepedeki konumu, sıkıyönetim mahkemelerini andırıyor. Öndeki iki sıra polislere ayrılmış, protokol onların. Protokol sıralarının önünde, teras demirlerini andıran yüksekçe bir demir var, orası sanıklar için. Arka bölümde tutuksuz sanıklar oturuyor. Müşteki avukatları sol tarafta, sanık müdafileri sağ tarafta. Mahkeme heyetinin arkasında, sol tarafta bir barkavizyon, duruşmayı kayda alıyor. Heyet kürsüsünün arkasına Adalet Devletin Temelidir yazmışlar kocaman. Aradaki barkovizyon nedeniyle “ada evletin temelidir” okunuyor. Duruşma başlamadan önce jandarmalar tutuksuz sanıkların önünde seyircilere dönük vaziyette pozisyon aldı. Jandarmaların arkasından tutuklu sanıklar geçti, en öne oturdular.