Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Bizim sağduyulu vatandaşlar olarak devletten barış talebimiz, sorunun bir masa başında çözülmesi için baskı yapma sorumluluğumuz bakidir. Lakin...

Tane tane anlatmaya karar verdim. En basit haliyle.

Ben, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ve bu sıfatla ülkemin insanlarının ölmesini istemiyorum.

Ülkemin insanları ölüyor.

Yaz başından beri.

400’den fazla PKK örgütüne mensup kişi hayatını kaybetti.

Diyor musunuz ki bu bilançoya niye PKK mensuplarını katıyorsun, onlar teröristtir?!

Peki, teröristtir. PKK bir terör örgütüdür ve onlar da bu örgütün parçasıdır.

Şems Ethem'in satmayan, okunmayan üç pespaye gazetesinden en müptezeli, dün bir andıçla çıktı.

*

Çakmışlar manşeti.

Özetle diyorlar ki:

- Terörü Ahmet Hakan başlattı. 

- Akan kandan Ahmet Hakan sorumlu. 

- Ahmet Hakan terör destekçisi.

*

Durun, gülmeyin.

Kabul ediyorum, işin mizahi bir tarafı var ama çok ciddi bir tarafı da var.

*

Resmen ve alenen hedef gösteriyor Şems Ethem.

Attığı manşetle akılsız galeyancılara ya da intikam tugaylarına diyor ki:

İndirin Ahmet Hakan'ı.

*

Benim gibi dantelli değil sahici kefen giymiş, Allah'tan başka hiç kimseden korkmayan biri, bu müptezellerin hedef göstermesinden korkar mı?

Tabii ki korkmaz.

Suikast girişimiyle ilgili yeni bulgular ortaya çıkıyor: Murat Sancak’a ateş eden silahlardan biri, daha önce Esenler’deki bir çatışmada kullanılmış... 

Polis’le “Öz Savunma Birlikleri” arasında Esenler’de meydana gelen çatışmadan söz ediyorum.

Doğan Medya Grubu’nun terör azdırıcıları bu isimlendirmeyi kullanabilirler. “Terörist” dememek için bin dereden su getiriyorlardı... Hatta kendileri gibi terör azdırıcılarını ekranlara çıkarıp “özgürlük savaşçısı” dedirtiyorlardı. “Öz Savunma Birlikleri” ifadesini kullanırlarsa, hem PKK cenahındaki meşruiyetleri devam eder, hem de “Niye PKK’ya terör örgütü demiyorsun” baskısından kurtulurlar.

Devam edelim:

Suikast girişiminde kullanılan mermiler hedefe vardığında patlıyor. İki kez patlıyor yani... Önce vücuda girip tahribata yol açıyor, sonra vücutta patlayarak iç organları dağıtıyor. Böylece, yaralı kurtulma şansını “tamamen” ortadan kaldırıyor.

Bir bilgi daha:

Bu tür çift patlamalı kurşunları gizli servisler kullanıyor.

Son zamanlarda nereye gitsem, kiminle konuşsam, herkesin kafasında aynı soru  var: PKK niçin böyle yaptı? Ne yapmaya çalışıyor?

Evet, PKK, sahi, ne yapmaya çalışıyorsun?

7 Haziran’da seçim oldu. HDP 80 milletvekiliyle meclise girdi. 9 Haziran’da ‘ateşkesin bittiğini’ açıkladınız.

Suruç’daki vahşetin ardından iki polis memuru evlerinde enselerinden vurularak öldürüldü. Önce açıklama yapıp “Suruç’un intikamını almak için biz yaptık” dediniz. Sonra bu açıklamadan çark edip PKK’nın değil, kontrol edilemeyen gençlerin yaptığını söylediniz. Ardından da çatışmalı sürece girdik.İktidarın planına niçin ortak oldunuz?

Bu ülkede herkes, iktidarın HDP’yi baraj altında bırakmak için gerekirse çatışmaları yeniden başlatacağını gördü. Bunun için uyardı; “Aman”dedi, “Sakın böyle bir şey yapmayın. HDP’ye büyük zarar verip iktidarın ekmeğine yağ sürersiniz” diye haykırdı. Fakat nasıl olduysa bu amacı bir tek siz görmediniz!

Lüksemburg 212, Hollanda ve İtalya 200, Finlandiya 190, Portekiz 184, Belçika 182.

Bu rakamlar bazı Avrupa ülkelerinde okulların eğitim ve öğretim için açık olduğu iş günlerini ifade ediyor. Türkiye’de de okullar 180 iş günü açık.

Ancak “kâğıt üzerinde”.

Birçok ilde kışın kar yağışı yüzünden okullar günlerce tatil oluyor. Haftanın ortasına gelen bayram tatilleri, baştan ve sonra 1’er-2’şer gün alınarak tüm haftayı kapsayacak şekilde yayılıyor. Son 2 yıldır zaten TEOG sınavları ve telafisiyle de yılda 8 gün okullar tatil. Yağmur, kar, bayram, sınav sürekli “tatil” için bir mazeret zaten var. 

180 gün okulların açık olduğu bir yıl zaten yok.

Turizmcilerin “kötü bir sezon” geçirdiklerini söyleyerek okulların açılmasının ertelenmesi talebi üzerine okullar bu yıl 14 Eylül’de değil, 28 Eylül’e eğitime başlayacak. Kapanması da 10 Haziran yerine 17 Haziran’a kaldı. O dönem de “Sıcaklar bastırdı” diye tatil edilebilirler.

Bölgeye daha uzak olan ülkelerin aksine, Türkiye, ciddi iç güvenlik kaygıları da dahil çok daha fazla muhtemel neticeyi göz önünde bulundurmak zorunda kaldı.

20 Temmuz günü Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde bir kültür merkezi önündeki gençlik toplantısı sırasında düzenlenen bombalı intihar saldırısı, 32 masum öğrencinin ölümüne, 100'den fazlasının da yaralanmasına neden oldu.

İki gün sonra komşu ilçe Ceylanpınar'da Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar isimli iki genç polis memuru sabahın erken saatlerinde evlerinde uyurken öldürüldü.

Suruç'taki bombalı saldırının sorumlusu Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD); iki polis memurunun öldürülmesinin faili ise, saldırıyı Türk hükümetinin Suruç'ta IŞİD ile işbirliği yapmasına misilleme olarak düzenlediklerini ileri süren yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) idi.

“PKK ve IŞİD'in terör saldırıları, hükümetin halkı koruma görevine karşı birer meydan okumaydı ve her iki örgüte karşı da askeri açıdan daha kararlı bir politikaya geçmeyi gerekli kılıyordu.”

24 Temmuz'da Türkiye, Suriye'deki IŞİD ve Kuzey Irak'taki PKK mevzilerini hedef alan hava saldırıları başlattı.

İnternet ortamında tacizin, trollerin hedefi olmak, en hafifinden can sıkıcı fakat giderek daha çok rastlanan bir durum. Cinsiyetçilik, ırkçılık üzerinden hareket eden, bazısı maaşlı troll’ler, muhalif sesleri bastırmak için küfür kıyamet gidiyor. Bazen de kişisel bilgilerinizi ele geçirebiliyorlar. 

Hepsini tek tek bloklamak zor. Ama hedef haline getirildiyseniz almanız gereken bazı önlemler var. 

Feministlerin cinsiyetçi ve ayrımcı dille mücadele amacıyla kurduğu geekfeminism.wikia.com, trol saldırısına uğrayanların alabileceği önlemleri yazdı. Herkesi “trol temizliği”ne ve kendini korumaya almaya davet ediyorum. 

1-FacebookTwitter, e-mail, Tumblr, Apple, domain adı, Amazon ve bankacılık şifrelerinizi değiştirin. Her farklı site için mutlaka ayrı bir şifre oluşturun. Şifrelerinizi sağlam bir yere yazın.  

2-Gmail kullanıyorsanız “hesapta son aktiviteler”e bakın. (e-mail kutusunun altında)

3-Güvenlik ayarlarına girip hangi 3’üncü partilere erişim hakkı tanıdığınıza bakın, gereksiz olanları atın.

4-Back up için verdiğiniz e-mail hesabını düzenli kontrol edin.

Belki günümüze ışık tutan birkaç söz, Montesquieu’nün deyimiyle insanoğlu üzerinde etkili olabilir! Buyuranlarla, buyurulanlar etkilenebilir.

Asıl adı Charles Louis De Secondat olan Montesquieu, 18 Ocak 1689 yılında doğmuş. 1708’de hukuk ve avukatlık diplomasını almış. 1716’da ceza hâkimi olan amcası mahkeme başkanlığıyla beraber bütün malını, mülkünü ve Montesquieu adını ona bırakarak ölmüş. Charles Louis, 1748 yılında “Kanunların Ruhu Üzerine” adlı kitabını ismini koymadan Cenevre’de yayınlar. Kitabı bütün dünya okumaya başlar. Dünya, hala okuyor.

1750’de Montesquieu, engizisyonun ve Sorbonne’un saldırılarına karşılık vermek zorunda kaldığı için Kanunların Ruhu’nun Savunması adında bir kitap daha yayınlar. 1751 yılında kilise, Kanunların Ruhu’nu tehlikeli kitaplar arasına koyar. Montesquieu, geride birçok kitap ve makale bırakarak 10 Şubat 1755’de Paris’te ölür.

Ağaç da, park da, çerçöp de hayat/ memat meseleleri. Ama en baştan söyleyelim, Beyrut’taki “Kokuştun” (You Stink) hareketinden “Arap Baharı” da Gezi de çıkarmak zor. Lübnan’ı bilen çıkarmaz. Belki başka bir şey çıkar. Beş senedir kapısında sıcak savaş yaşanan, mezhebi fay hatlarıyla bölünmüş, nüfusunun dörtte birine ulaşan sığınmacı akını yaşamış, idari sistemi segregasyona dayalı bir Arap ülkesinin siyasilerinin, demokratik hareketliliğe en azından zihin dünyasının bizimkilerden daha açık olabildiği…

İzah edelim. 

***

2 milyon nüfuslu Beyrut bir aydır kokuyor. Sebebi başkentin güneyinde dolup taşan Naameh çöplüğünün 17 Temmuz’da civar ahalinin protestoları eşliğinde kapatılması, çöp toplama şirketi Sukleen’le kontratın dolması ve alternatif bulunamaması… Yaz sıcağında maskelerle dolaşan Beyrutlular, kendi çöplerini yakıp toksik bulutlara yol açıyor, UBER servisine çöp toplattırıp dağı tepeyi çöplüğe çeviriyor. Sağlık Bakanı Wael Abu Faour’un ifadesiyle “ülke sağlık felaketinin eşiğinde”.

Orhan Aslan ile Emrah Aydemir 16 ve 15 yaşlarında iki çocuk. Ağrı’nın Diyadin ilçesinde yaşıyorlardı. 13 Ağustos akşamına dek. İkisi de yoksul ailelerin çocukları. 10 TL yevmiye ile bir fırında çalışıyorlar. Orhan 7 ay, Emrah 10 gün olmuş çalışmaya başlayalı. Emrah aynı zamanda imam hatip lisesi 3. sınıf öğrencisi. Emrah ile Orhan’ın fırında çekilmiş fotoğrafları var. Fotoğraflarda una bulanmış kollarını, gözlerindeki ürkek, güvensiz bakışları görüyorsunuz. Geleceğe ilişkin umut taşımayan bakışlar bunlar. Küçük yaşta ekmek, yaşam kaygısını öğrenmişler ama gene de çocuk olmanın saflığını taşıyorlar.

Orhan ile Emrah 13 Ağustos’ta akşam vardiyası için fırına gidiyorlar. Fırının kapısının kapalı olduğunu görünce kapıda oturuyorlar. O sırada panzerlerin geçtiğini görünce korkuyorlar. Fırının karşısındaki odunluğa saklanıyorlar. Emrah, annesi ile odunluktan telefonla konuşuyor. Annesi “oğlum neredesin?” diye soruyor. Emrah “Odunluğa girdik. Burası güvenli” diyor.

Emrah ile Orhan, operasyon yapan güvenlik güçleri tarafından odunlukta öldürüldü.

Popüler İçerikler

Üç Milyon Emekliyi Bekleyen Tehlike: 2025'te 12 Bin 500 TL Maaş Almaya Devam Edebilirler!
Daron Acemoğlu'nun Atatürk Hakkındaki Yorumlarına Gelen Tepkiler
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu