Ortadoğu’da yaşananları Avrupa’nın 30 yıl savaşlarına benzetmeyeni dövüyorlar. Batılı hükümet yetkilileri, gazeteciler, akademisyenler giderek artan bir sıklıkla Irak ve Suriye merkezli bu savaşı, 17. yüzyıl Avrupa’sının haline denk görüyor.
Mezhep farklılıkları üzerinden yürür gözüken bu uzun savaş, Westfalya Barışı ile yani Avrupa’da modern anlamda egemen devlet anlayışının yerleşmesiyle sonuçlanmıştı.
Elbette bu benzetmenin birçok başka benzetme gibi çok eksiği gediği var. Hatta, Ortadoğu halklarının ancak 400 sene geriden gelen azgelişmiş halklar olduğunu ima etmesi de sorunlu.
Fakat benzetmenin sorunlu olmayan yanları da var. Savaş çok uzun sürebilir. Giderek daha büyük bir mezhep savaşına dönüşebilir. Bölgede devlet ve egemenlik anlayışının radikal bir değişikliğe uğramasına yol açabilir.
Savaşın uzayacağı açık. Yakın vadede sona ermesini sağlayacak bir etken görünmüyor.
Çoktan mezhepsel bir kırılma üzerine oturan savaşın bir vekâlet savaşından asli bir savaşa dönmesi ihtimali yok değil. İran ve Suudi Arabistan’ın bilek güreşinde masanın ne zaman dağılacağı belirsiz.