17 Ağustos depremi, bu güven duygusunu sonsuza kadar sarstı. Sıradan, hiç bir tehlike işareti algılamadığımız bir geceye uyuyup, kıyamet hikayelerinde anlatılana benzer bir sabah uyanabileceğimizi hatırlattı bize.
O sıcak ve nemli günün sonunda güneş batarken, her şey gayet sıradan görünüyordu. Sıcaktan kaçanların meydana çıkması ile etraf hareketlendi. Çocuklar bisikletleriyle sokakta turladılar. Sporcu gençler yan sitenin takımı ile yaptıkları maçtan ter içinde döndüler. Apartmanlardan kızartma kokuları yükseldi. Yurt dışındaki üniversiteden kabul yazısını alan doktora öğrencisi, kendini çok önemli hissetti . Hoşlandığı delikanlının arkadaşına çıkma teklif ettiğini öğrenen zayıf kız, 'İntihar etsem pişman olurlar aslında ' diye düşündü. İş yerindeki direktöre sinirlenen bankacı, 'Hayatım boyunca değerimi bilen çıkmayacak mı?' diye veryansın etti. Genç doktor, kaygı içinde ilk gece nöbetini tutmaya hazırlandı. Titiz anne, ev terliği ile çöp dökmeye giden kocasına öfkelendi.
Akşam geceye bağlanırken, kızlar, delikanlılar, bankacılar, öğrenciler, anneler, gelinler ve enişteler, şortlarını, askılı geceliklerini giydiler, kafalarını meşgul eden irili ufaklı planları, dertleri, mutlulukları, kırgınlıkları rüyalarında biraz daha düşünmek üzere uykuya daldılar.