Kaos, despotun merdiveni, diktanın habercisidir.
Baskı rejimleri, kargaşadan ve kargaşanın halkta yarattığı tedirginlikten beslenir.
Her türden belirsizlik ve korku iklimi, otoriter rejimlere zemin hazırlar.
Sokakta güvenli yürüyemeyen, her an bir saldırı bekleyen savunmasız kitleler, “Yeter ki canım, malım güvencede olsun” kaygısıyla, kolayca özgürlüğünden vazgeçebilir; kendini baskıcı bir rejimin, eli sopalı bir liderin kucağına atabilir.
Türkiye’nin bugünkü kaosunda, benzer bir gidişatın ipuçları var.
İktidar sarhoşluğuna kapılmış, gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış, adalet çizgisinden sapmış, her diplomatik kararında yanılmış bir kadroya “Dur” dedik.
Daha çoğulcu ve dengeli bir Meclis’i görevlendirdik.
Sonuç ne?
Sandıkta bu iradeyi yansıtan halk, halen kanamalı bir hasta gibi inliyor.
Seçmenin el freniyle durdurduğu parti, zorla iktidarını sürdürmeye çalışıyor.