Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Türkiye, bir yıldan daha önce yapması gerekeni yeni yaptı. IŞİD’e karşı “koalisyon” un “aktif ortağı” haline dönüştü. Bunu pek de gönüllü bir şekilde yapmadığı, gelişmelerin ve “ABD’nin baskısı” üzerine “mecbur” kalarak yaptığı, Başbakan’ın kendisini bir türlü alamadığı, boş “böbürlenmeler” ve gerçeği yansıtmayan beyanlarla doldurduğu dünkü basın toplantısından anlaşılıyordu.

Yine de, New York Times’ın adını açıklamadığı bir Amerikan üst düzey yetkilisi, IŞİD’e karşı Türkiye ile ABD arasında gelinen noktayı “game changer” yani tüm “oyunu değiştirecek” önemde olarak nitelemiş. Buradaki “game changer” nitelemesi, IŞİD’e karşı yürütülen mücadelenin niteliği ve alacağı yön kastedilerek söyleniyor. Ve, bu niteleme yapıldığı sırada, TSK ile IŞİD arasında Kilis dolaylarında bir astsubayın şehit düşmesine yol açan müsademe ve ardından dün sabaha karşı F-16’ların IŞİD hedeflerine karşı bombardımanı gerçekleşmemişti.

Türkiye gündemi yine kan kırmızısına boğulurken, bilim dünyasında son derecede heyecanlı gelişmeler yaşanıyor. Sadece geçen hafta çıkan üç habere bakmak yeter...

1- Robotlar, ilk kez öz farkındalık testini geçti. New York Rensselaer Politeknik Enstitüsü AI (Yapay Zekâ) ve Reasoning (Mantık) laboratuvarı araştırmacıları, piyasada bulunan “Nao” robotlarına bir test uygulayıp robotların kendi varlığının farkına varabildiğini açıkladı. Yapay zekâ, tahmin ettiğimizden de önce hayatımıza girecek...

2- Moskovalı yatırımcı Yuri Milner, Stephen Hawking ve bir grup bilim insanının yürüteceği “uzaylı” araştırmaları için 100 milyon dolar vereceğini açıkladı. Hawking, “İnsanın önünde daha büyük bir soru yok: Dünya’nın ötesinde yaşamı aramak için kararlı olmanın vakti geldi. Zekiyiz, hayattayız, bilmemiz lazım” dedi. “Breakthrough Listen” programıyla bilim insanları, Dünya dışı yaşamla iletişime geçmeye çalışacak.

Hükümet adına sözcülük yapan Bülent Arınç ’ın kameraların karşısında soğukkanlılıkla söylediklerinden utanç duyuyorum.

Erdoğan iki satır şiir okusa gözyaşlarını tutamayan bir adamın “ Ölenlerin arasında ne belediyeden bir yetkili var, ne de HDP il ve ilçe yöneticileri var. Bunların o topluluk içine özel olarak sokulmadığı, uzakta bırakıldıkları da ayrı bir istihbarat konusu. Şimdi bütün bu soruların cevaplarını bulacağız. Hâlbuki bütün kayıtlar gösteriyor ki Suruç’ta her gün en az 3 tane gösteri yapılıyor. Ve hepsini yapanlar da HDP’nin yöneticileri. Acaba bu grubun içine neden gelmediler, neden katılmadılar? Neden orada yoklardı? ” diyebilecek cesareti bulabilmesini affedemiyorum.

Dünün sabahına güvenlik operasyonlarının gelişmeleri ile uyandık.. Gün gün, saat saat yaşanan gelişmelerin, kanlı terör eylemlerinin boyutları, bilgilendirilmelerinin akışına bakıldığında.. IŞİD’e sınırlarımızın içinden Suriye topraklarında havadan bombardıman da olmak üzere, yurtiçinde çok sayıda merkezde eşzamanlı yürütülen, istihbarat ve suç eylemleri ile de bağlantılı IŞİD ve PKK operasyonlarının “ tehdit ve güvenlik ..” odaklı gerekçelendirilmelerine dünyadan ya da ülkemiz içinden, “ haksız, hukuksuzluk.. ” boyutlarında aykırı seslerin yükseltilmesi zor görünüyordu.. Eşzamanlı operasyonlara ilk eleştiriler de, en çok Hükümetin, terör örgütlenmelerine karşı önlem almada gecikmesi, en çok da IŞİD’in yükselişi, var oluşuna dolaylı katkısı odaklı öne çıktı..

IŞİD Türkiye için her geçen gün daha yakın bir tehlike haline geliyor.

Türkiye'de hiç hafife alınmayacak bir tabana sahip olduğu anlaşılıyor. Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması ve bu örgüte göre “tağut” (Allah'a isyan eden) ilan edilen rejimler arasında yer alması, dergileri ve yayınlarında İstanbul'un fethinin hedef gösterilmesi, örgütün geçiciliği ve sınırlı gücü konusunda yapılan tüm değerlendirmelerin yanlış çıkması ne tür bakış ve sorunla karşı karşı bulunduğumuzu gösteriyor.

Peki bu sorun nasıl ortaya çıktı?

Günün birinde Suruç’la ilgili böylesi trajik bir olay üzerine yazı yazacağım aklımdan geçmemişti. Ama oldu… Önce herkes gibi derin bir suskunluk ve üzüntüye boğuldum. Ama onlar hep konuştu.

Onlar konuştukça aramızdaki farklılıklar algı dünyalarımızın olağanüstü bir ayrışma ve yarılma içinde olduğunu gördüm. Bu yazının konusu da bu… Suruç’a bakınca kimler ne gördü ve o gördükleri üzerine neler söyleyip, neler kustular?

Arınç 22 Temmuz 2015 günü basına yaptığı oldukça uzun açıklamada dile getirdiği soruyu ben daha önce sosyal medyada kimi ülkücü gençlerin sayfalarında gördüm: “Sormak lazım neden hiçbir HDP yetkilisi yoktu?”

- İçki içene: 80 kamçı.

- Hırsızlık yapana: Kol kesmek.

- Eşcinsel ilişki: İki erkek için de ölüm.

- Tanrıya inançsızlık: Ölüm.

Bunlar kendi içine dönük IŞİD cezaları. Kendi dışında da geçerli ama daha çok iç disiplini sağlamaya dönük kurallar.Kendi içinden ve dışından, kılıçla kafa kesme cezasına ek olarak, başka usulleri var. İnsanları bir arabaya koyup bombayla havaya uçurmak, demir kafese kilitleyip boğulmak üzere suya atmak gibi. Bu vahşet Dicle ve Fırat kıyılarında, ilk çağda uygarlığın başladığı bölgelerde yaşanıyor. İslam devleti adına.

Dün önce Elbeyli’nin karşısında Er-Rai yakınlarında meydana gelen olayda TSK ile IŞİD çatıştı. Ardından TSK, savaş uçakları ile IŞİD mevzilerini bombaladı. Karşılıklı kayıpların olduğu çatışma akıllara “neden şimdi, acaba Türkiye Suriye’ye mi giriyor?” sorularını getirdi.

Öncelikle IŞİD ve Türkiye arasındaki ilişkinin mahiyetini anlatarak analize girişelim. İlkin sanıldığının aksine IŞİD Suriye’de stratejik ittifak kurulan bir unsur değildi. Tersine doğrudan her türlü destek verilen diğer İslamcı gruplarla çatıştığı için hasım sayılmaktaydı. Ancak hasım sayılan bu örgüt, aynı zamanda Irak’tan Suriye’ye uzanan bölgede Türkiye açısından önemli stratejik işlevler görmekteydi. Birincisi IŞİD kontrol altında tuttuğu bölgelerle İran, Şii Irak hükümeti, Lübnan Hizbullahı ve Esad rejimi arasında bir duvar işlevini üslenmekte ve bölgesel rekabet içerisinde bulunulan İran’ın nüfuzunu kısıtlamaktaydı. İkincisi ve AKP hükümeti açısından belki de en önemlisi I.Dünya Savaşı’ndan sonraki emperyalist paylaşım sonrasında devletsiz kalması öngörülen Kürtlerin denetimi meselesiydi. Suriye’nin bir devlet olma işlevini yitirmesi ve Rojava’da aynen Irak’ta olduğu gibi otonom bir Kürt yönetiminin ortaya çıkması en büyük tehdit olarak görüldü.

Sıcaktı, sıcak!

48 saat çok sıcaktı.

IŞİD, Suruç’ta canlı insan bombası patlattı. 32 genci öldürdü. Anlayamadık! Canlı insan bombası o kültür merkezine nasıl elini kolunu sallayarak girebildi? PKK, Ceylanpınar’da polislerin evini bastı, 2 polisi şehit etti. 2 polisi şehit eden PKK’lı terörist nasıl elini kolunu sallayarak polisleri öldürdüğü üçüncü kata tırmanabildi? Onu da anlayamadık! Diyarbakır’da 2 polis, “trafik kazası var, gelin…” diyerek tuzağa düşürüldü ve PKK’lıların kullandığı uzun menzilli silahla şehit edildi. IŞİD, Kilis’in Elbeyli İlçesi’nde sınır karakoluna ateş açtı, Astsubay Mehmet Yalçın Nane’yi şehit etti. 40’a yakın insanımız son 48 saat içinde öldürüldü.

“Öyle zamanlar yaşanır ki akıl sağlığını yitirmemek, ruh ölümünün bir semptomu olur,” diyor kız kardeşim.

Bekliyoruz. Bu kötülük bizi de yutar mı? Üstümüzden atlayıp geçer mi? Ya da yön değiştirir mi, hiç sesimizi çıkarmadan beklersek unutur gider mi?

“Bugün, Suruç'ta katledilen iki genç kızın toprağa verilişine tanıklık ettim. Ezgi ile Polen. İki arkadaş. Yanyana defnedildiler. Arkalarından, yeryüzü parça parça dağılacak diye bekledim. Ama hiç bir şey olmadı. Hayat kaldığı yerden devam etti. Ya da ben öyle sanıyorum. Eve geldim, kapıda eşim ve oğlum karşıladı beni. Kederli gözlerle baktım oğluma. İlk defa büyümesinden korktum…” diye yazmış bir arkadaşım.

“Gidip de dönmemek var...” diyerek vedalaşmış arkadaşlarıyla, Kobani’ye geçmek için Suruç’a doğru yola çıkmadan önce, Okan Pirinç.

Ölümü göze alarak yola çıkmış ama yine de kalleşliğin ‘kendi’ topraklarında canına kast edeceğini hiç aklına getirmemiş olmalı. Yoksa öyle güle oynaya, öyle naif, öyle uça uça nasıl gider insan ölüme daha on sekiz yaşında?

Popüler İçerikler

Cübbeli Ahmet Çakarlı Araçla Geldiği Etkinlikte Şeriatı Savundu: Skandal Sözlere Tepki Yağdı!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı