Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Koalisyon görüşmelerinde henüz sonuç çıkmasa da yeniden seçim yapılması 2015 hatta tümüyle 2016 yılının kaybedilmesi anlamına geliyor. Nitekim Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tekrar seçim olmasının olumsuz senaryo olduğuna dikkat çekti.

Görüşmeler başladı ama bir koalisyon hükümeti kurulmasının önündeki engeller aşılabilmiş değil. Bayramdan sonra yapılacak 2. tur koalisyon görüşmeleri, piyasalar tarafından çok yakından takip edilecek.

Bir yandan MHP'nin kapıyı kapatmasından tedirgin olurken öte yandan ise daha fazla tercih ettikleri AKP-CHP koalisyonunun kurulacağı umutlarını devam ettiriyorlar. Bu ihtimalin piyasadaki iyimser senaryo olduğunu ve bir ölçüde satın alındığını da söylememiz gerekiyor.

Kürt sorunu dendiğinde, 'önce kamu düzeni' demenin anlamı nedir?

Dün Ak Parti ve HDP heyetleri buluştu.

Buluşmada, koalisyoın meselesi ne kadar konuşulduğunu bilemiyoruz, ancak çözüm sürecinin hangi düzeyde olduğunu Sayın Davutoğlu ve Sayın Önder’in açıklamalarından öğrendik.

Anladıklarımı okuyucularıma duyurmaya, Sayın Davutoğlu’nun bir görüşünü ele alarak başlamak istiyorum: “Olağanüstü halin kaldırılmasından, … Kürtçe propagandaya kadar çok geniş demokratikleşme süreci hayata geçirildi; bu gerçeklik üzerinde bugün HDP, güçlü bir grup olarak 80 milletvekiliyle TBMM’de buluyor” diyen Davutoğlu, konuşmasında, dört siyasal partiyle birlikte, “Türkiye’nin demokratik standardının en üst düzeye çıkması çaba göstermeye hazır olunduğunu ama terör veya şiddet unsuru içeren her müdahaleye ortak tavır alınacağını, silahlı bütün gurupların Türkiye dışına çıkması gerektiğini” bildiren ortak deklarasyonu yayımlamayı önermiştir.

Bu ramazanda Suudi Arabistan’da halkı ekranlara bağlayan dizinin adı Selfie. Dizi, oğlunu IŞİD’in elinden kurtarmaya çalışan bir babanın hikâyesini anlatıyor. Suriye’de savaşan oğlunu eve götürmek için örgüte sızan baba, oğlunu ikna etmeye çalışıyor. Sonunda oğlunu ikna edemediği gibi yakayı ele veriyor ve final sahnesinde başı kesilmek üzere turuncu üniformayla diz çöküyor. Babasının başını gövdesinden ayırmaya ise oğlu gönüllü oluyor.

MBC kanalında yayımlanan dizinin senaristi ülkenin liberal addedilen gazetelerinden Okaz’ın bir köşe yazarı.

Gazete, lezbiyenlik gibi tabu konulardan bahsedebilen, demokratik taleplerde bulunabilen bir yayın organı olarak biliniyor.

Bugünlerde halkçı bir iktidarın finansal tehditlerle nasıl yok edilmeye çalışıldığı deneyimini Yunanistan gözler önüne sererken, Yunanistan milli gelirinin tam 10 katını sadece 3 haftada silen Çin “mucizesi” neo-liberalizmin gerçek yüzünü ortaya seriyor. Yunanistan’a acı reçeteleri uygulamadan metelik koklatmamanın tüm dünya emekçilerine “bir ders” olduğunu sananlar, küresel kapitalizmin motorlarından biri olan Çin’deki yarılmayla asıl dersi almaya hazırlanıyorlar.

ÇİN'DE NELER OLUYOR?

2008 yılından bugüne kapitalizmin içinde bulunduğu bunalım sürecinin ayırt edici özelliklerinden biri, meselenin özünde 1970’lerin sonundan bu yana biriken hızlı finansallaşmaya bağlı kriz dinamiklerinin yer almasıdır. Ve de elbette gelinen şu noktada kapitalist sistemin artık birikim yaratma yeteneğini kaybettiği gerçeğidir. Yatırım ve tasarruf oranlarında dünya çapında rekorlar kırarak aşırı üretimini ihracat yoluyla avantaja dönüştüren Çin’in son dönem yaşadıkları ise tam da bu gerçekliğe ışık tutacak cinstendir.

Bayram günlerinde çalışanlara, arife günü ve bayramdaki çalışmalarının ücreti zamlı olarak ödenir. İşveren, “İznini bayram sonrası kullanırsın” dese bile, bayramda yapılan çalışma zamlı olacaktır. Yani, sonradan verilecek izin herhangi bir anlam ifade etmez. İşveren isterse daha sonra o çalışmanın karşılığı olarak ayrıca izin verebilir.

Bayramda çalışan işçilere verilecek ücret normal zamanda elde ettikleri ücretin iki katı tutarındadır. Bu zamlı ücret bayramın üç günü için ayrı ayrı ve yine arife günü öğleden sonrası için de ayrıca hesap edilir.

Mesai de zamlı

Aylık sistemiyle çalışan bir kişi için toplam brüt ücreti 30 güne bölünerek bir günlük ücret tutarı hesap edilecek, ortaya çıkan rakamın iki katı alınarak bayram çalışmasının ücreti ödenmiş olacaktır.

Kürt Sorunu’nun çözümün önündeki en büyük engel, Türk milliyetçiliği –ama varlığı değil bu milliyetçiliğin, tam tersine yokluğu; Kürt kimliği karşısında ne yapacağını bilemeyince, kasılıp kalan hâli.

Kürt Sorunu 1990’lı yıllarda temel olarak bir insan hakları meselesi ve devletle Kürtler arasında, Kürtlere devletin muamelesi sorunu iken, 2000’lerde sorunun özü değişmeye başladı. Meselenin odağında her zaman, 1990’lardan çok önce de kimlik derdi vardı: Kürt kimliğinin olduğu gibi tanınmaması, yadsınması, dışlanması, bu kimliğin olmadığı bir şeye dönüştürülmeye çalışılması. Konunun bu kısmı, bugüne kadar sürdü, sürmeye de devam ediyor.

2000’lerdeyse, Irak’ın işgali ve ardından Irak Kürdistan’ının Bağdat ve ötesinin cehenneminden uzak, Kürt kimliğinin kendi yönetiminde bir yer olarak göreceli bir “ cennet ” yaratması, tüm bölgedeki Kürtleri ve kimliklerini, dolayısıyla algı ve taleplerini etkileyen yeni bir dönemi başlattı.

Türkiye 2013 Aralık ayında büyük bir badire atlattı. Ülke, 17-25 Aralık'ta, kimi yolsuzluk dosyalarını kalkan ve silah olarak kullanan yargı ve emniyet içine yerleşmiş bir grubun kalkıştığı darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Darbe hamlesi, tüm ülkeyi dinleyen bu grubun bunları işine geldiği gibi yayınlaması, iktidarı abluka altına alması, emniyet ve yargı içinde kimi grupların karşı karşıya gelmesiyle aylarca sürdü.

İktidar karşıtı kesimlerde bu gayri meşruluk, “yolsuzluk dosyaları” ve “hükümetin bunları hasır etmesi çabaları” iddiasıyla büyük bir destek gördü.

Oysa ne yolsuzluk dosyalarının varlığı, ne hükümetin darbe girişimine verdiği tepkiler, zaman zaman hukuk devleti sınırlarını zorlayan tedbirleri bu asli gerçeği, darbe gerçeğini ortadan kaldırmazdı.

Kısa bir süre öncesine kadar, ülke gündeminin ilk sırasında ‘Suriye sınırındaki gelişmeler ve bölgedeki askeri hareketlilik’ vardı.

Sonra, yine ‘siyaset’ hakim oldu gündeme...

Seçimler, sandıktan çıkan sonuç, koalisyon senaryoları, olasılıklar, görüşmeler, pazarlıklar vs.

Hâlâ da gündemdeki ilk başlık, Ankara’da süren hükümet kurma arayışları.

Bu hafta başında, yani tam da Ankara’da koalisyon arayışlarının ilk tur görüşmeleri başlarken; Türkiye’nin Suriye sınırına önemli bir sevkiyat yapıldı.

Tarih: 26.06.2015 Perşembe, saat dokuz. Yer: Yunanistan, Girit Adası'nın güneyinde küçük bir liman. İsveç bandıralı “Marianne” teknesi, farklı ülkelerden aktivistlerle birlikte iki günden beri uluslararası sularda bekliyor.

Yer: Yunanistan, Girit Adası’nın güneyinde küçük bir liman

İsveç bandıralı “Marianne” teknesi, farklı ülkelerden aktivistlerle birlikte iki günden beri uluslararası sularda bekliyor.

Ben, İsrail parlamentosu Knesset’ten Filistinli milletvekili Basil Gattas ve Al Jazeera ekibi teknedekilere katıldık.

Tekne neden limana girmedi? Çünkü teknenin kaptanı, 2012’de ikinci filoyu engelleyen Yunan yetkililere güvenmiyor. İsrail 2010 yılında da birinci filoyu engelleyip 10 Türk’ü şehit ederek denizin ortasında malum katliamı gerçekleştirmişti.

Bazen bir şey adıyla gelir. Yani, o şeyin tipine, görünümüne baktığında göz kırpımlık bir an içinde bir şeyler hissedersin. Ve kendini ona seslenirken bulursun. Benim terliksiyle maceram işte tam olarak böyle başladı.

Bahsi geçen şey denizin üzerindeydi, ben de iskelede. Önce hiç üzerime alınmadım çünkü ben vapur bekliyordum. Ve fakat terliksi gelip de ön taraftan, çizgi filmlerdeki canavar gibi koca ağzını açınca, karşımda son model vapur tasarımının durduğunu anlamış bulundum. Bu aydınlanma ânı da duygularımda bir değişikliğe yol açmadı. O vapur değil, bir terliksiydi işte.

Nasıl başarıldığı ayrı bir inceleme konusudur ama bu garip araç içerisinde deniz, fersah fersah uzağında. Hadi, içeriyi arka arkaya dizili koltuk, klima, televizyon düzeniyle o deniz otobüsleri ve bir üst model olarak uçak kisvesinde tasarladın; peki ya dışarıyı hayata nasıl bu kadar mesafeli kılabildin.

Popüler İçerikler

Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ile İlgili İspanya'dan Transfer İddiası Var
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!