Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Washington'da Obama yönetimine yakın çevreler İran ile anlaşmanın nükleer meselenin ötesinde sonuçları olacağını düşünüyor.

İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve Almanya’dan oluşan P5+1 ülkeleri arasında süren nükleer müzakerelerde anlaşmaya varıldı.

Anlaşmaya göre İran nükleer programını kısıtlayacak, karşılığında Tahran'a uygulanan ekonomik yaptırımlar hafifletilecek.

Varılan anlaşma İran’la nükleer meseleyi dış politika önceliği yapmış Obama yönetimi için çok büyük bir başarı.

Başbakan Davutoğlu ile MHP lideri Bahçeli arasındaki koalisyon görüşmeleri olumlu bir havada başlıyor.

Bahçeli, nazik bir şekilde karşıladığı Başbakan'a, “Sayın Cumhurbaşkanımız'dan aldığınız görevden dolayı sizi tebrik ederim' diyor. Burada “Cumhurbaşkanımız'dan' ibaresinin altını çizmek istiyorum.

Önce Başbakan kapsamlı bir değerlendirme yapıyor. Ardından bahçeli 10 dakikalık bir konuşma yapıyor.

Görüşmede bir de Türk siyasetinde alışık olmadığımız bir tablo yaşanıyor.

İki lider helalleşiyorlar.

Doğu Karadeniz’de yüzlerce insan, Yeşil Yol’a direnmek için horon durarak, iş makinelerinin önüne siper oluyor...

Fırtına vadisinde, Avusor ve Huser yaylaları arasındaki bağlantı yolunda ağaç kesimini durdurma kararı, bu mert insanlar sayesinde alındı.

Rize Valisi aksini söylese de yüzlerce ağaç şimdiden katledildi...

Yeşil Yol’un uzanacağı binlerce kilometrelik yollara karşı, başka direnen çıkacak mı? Halk, başına örülen çorabın ne kadar farkında?

Rize Turizm master planında Yeşil Yol hakkında somut bilginin olmadığını daha evvel yazmıştım.

Ortada resmi bir plan yok , ancak perde arkasında bir plan işliyor. Tabii halkın bunları bilmesine gerek yok!

Geçen haftanın en ilginç medya olayı, Star gazetesinin bir manşetinde yaşandı. “Uygurlar üzerinden yeni Gezi tuzağı” şeklinde atılan manşete, “Ağaç bahanesiyle sokağa dökülen Geziciler dev projelerin durdurulmasını istemişti. Doğu Türkistan iddialarıyla vatandaşları tahrik eden provokatörlerin hedefinde ise Çin ile milyon dolarlık yatırımlar, Avrupa ve ABD’nin istemediği füze anlaşmasına, dev teknoloji transferleri” şeklinde izah getiriliyordu. Aşırı zekâ şovu nedeniyle beyin yakan bu bağlantının ardından ilk itiraz, haberin altında imzası görünen Saadet Oruç’tan geldi. Oruç, Twitter’daki mavra şelalesine cevaben “Gazetenin dünkü manşetinde imzamla yayınlanan haberdeki Doğu Türkistan-Gezi bağlantısı bana ait değil.” şeklinde tweet attı, bir parça utanmış gibiydi. Aynı hafta içinde Star gazetesinin bir başka yazarı Cem Küçük de zamanında Star’ın köpürtülmesine büyük katkı sağladığı “Kabataş Yalanları” için, “saçma sapan kurgular” yorumunu yapıyordu. Şöhretini “Kabataş’a borçlu” Elif Çakır da bu yorum üzerine eski gazetesi Star’a salvo yapıyor ve sonradan sileceği “Allah tetikçinin de akıllısını versin! Tetikçi şuursuz, talimatçı medya patronu şuursuz olursa. Seveyim, savunayım derken ayağına sıkarsın!” twitini atıyordu.

Viyana’daki Coburg Sarayı’ndan beyaz duman yükseldi.” İsveçli siyasetçi Carl Bildt , dün dünya güçleriyle İran arasında kıran kırana müzakerelerin yürütüldüğü otelde varılan tarihi anlaşmayı, papalık seçimlerindeki uzlaşmaya atıf yapan bu tweet’iyle duyurdu. Viyana’daki “beyaz duman” Ortadoğu ve küresel dengeler açısından “rengini henüz seçemeyeceğimiz” yeni bir dönemin başlangıcı desek yeridir.

Anlaşma; İran’ın tartışmalı nükleer programının, BM yaptırımlarının aşamalı olarak ve hızlı biçimde kaldırılması karşılığında, atom silahı edinememesini garantileyecek şekilde sınırlandırmasına dayanıyor. Müzakerelerin uzamasına yol açan BM’nin silah ambargosu aşamalı olarak beş yıl, ABD’nin füze teknolojisine yönelik yaptırımları yine sekiz yılda kalkacak. Anlaşmanın ihlali halinde yaptırımlar rejimi, eski haline dönecek.

Son yıllarda, yargı vetosu yemeyen eğitim reformu(!) yok gibi.

MEB, YÖK ve ÖSYM’nin aldığı neredeyse tüm önemli kararlar, yargıdan döndü.

Peki, kabahatli kim?

Yargı mı yoksa hiçbir hukuki temeli olmayan şipşak kararlar alan ilgili kurumlar mı?

Bu noktada yargıya kabahat bulmak gerçekten de abartılı olur.

MEB, YÖK ve ÖSYM’nin hali ise ortada...

Ne yanlışsız bir sınav yapıyorlar, ne hak, hukuk, adalet tanıyorlar ne de hatadan döneminin de bir erdem olduğunu kabulleniyorlar.

Doğu'daki komşularımızdan İran'ın, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin 5 daimî üyesi (ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa) ve Almanya ile yürüttüğü nükleer müzakerelerde anlaşmaya varması dünya barışı adına tarihî bir adımdır. Başlı başına bu veçhesi anlaşmanın siyasî ve iktisadî neticelerinden kıymetlidir.

İran nükleer programından verdiği tavizlere mukabil elini kolunu bağlayan ekonomik müeyyidelerden kademeli olarak kurtulacak. İran bankaları artık dünya bankacılık sisteminde döviz transferi (swift) yapabilecek. Bir başka ifade ile İran'ın yeni dönemde, Türkiye'de 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının odağında yer alan Reza Zarrab gibi isimlere ihtiyacı kalmadı. Zarrab'ın ticari dehası ile gerçekleşmiyordu zaten milyar dolarlık işlemler. Bankaların devre dışı bırakıldığı senelerde İran'ın Türkiye'den doğalgaz ve petrol alacağının tahsilâtında ciddi zorluklar vardı.

SADECE CHP'liler değil, AKP'nin önde gelenleri de Tayyip Erdoğan'ın konuşmasını şaşkınlıkla izliyor. Koalisyon görüşmeleri başlamış, aynı akşam Hazret durup dururken ateş püskürüyor: 'Üçüncü havaalanı, üçüncü köprüyü durdurmaya kalkarlarsa, karşılarında beni bulurlar'. Görüşmede ne köprü, ne havaalanı, ne de madde bazında bir konu var. Kel alaka?

HDP ile yapılan mutabakat gibi. Hükümet ile HDP çözüm sürecinde anlaşmaya varıyor, TV'ler canlı yayında, iki saat geçmeden Hazret 'Kürt sorunu yok, mutabakat da yok' deyip, süreci iflas ettiriyor.

Şimdi yine aynı. Üslubu ve yaklaşımı ile Davutoğlu bir koalisyon kurulmasını istiyor, CHP ya da MHP ile. Erdoğan istemiyor. Onun derdi erken seçim.

Ben Melike Koçak. Anne karnından beri okullardayım. 4 yaşımda okula başladım. Edebiyat nereye kaçmıştı, hiç anlayamamış olsam da Uludağ Üniversitesi Edebiyat Bölümü'nü bitirebildim. 17 senelik edebiyat öğretmeniyim. Devlet okulunda başladığım öğretmenliğe özel kurumlarda devam ettim. 5 sene Uluslararası Bakalorya Programı'nda çalıştım. Edebiyat eğitimine dair çeşitli sempozyumlarda sunum ve atölye çalışmalarında eğitmenlik yaptım.

Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu Girişimi'nin 'Eğitimde İyi Örnekler Konferansı'nda üç sene süresince hakemlerden biriydim. Ankara ve İzmir Öykü Günleri'nde, İzmir Tüyap Kitap Fuarı'nda öykü, öykücüler, Divan Edebiyatı üzerine konuşmalar gerçekleştirdim. Adam Öykü, İmge Öyküler, Sıcak Nal, Notos, Birikim, Kitap-lık, Amargi, Cin Ayşe Fanzin, Bir+Bir, Bianet, Cumhuriyet ve Radikal Kitap eklerinde öykü, eleştiri, deneme yazıları yayımladım.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde partinin ismindeki ‘Kalkınma’ kısmını kendisine aldı. ‘Adalet’ kısmını ise Fethullah Gülen cemaatine bıraktı.

İhaleydi, TOKİ’ydi, paraydı, araziydi derken ‘kalkınma’ kısmı yolsuzluğa bulaştı. Fethullah Gülen cemaati ise polisi, savcısı, yargısı, sahte delille, operasyonlarla ‘adaleti’ kirletti. Cemaat ‘iktidarlarına’ karşı gördükleri herkese yaptığı operasyonu, ortağı AKP’ye de yaptı. AKP yıllar içinde böyle bir operasyonunun zeminini de hazırladı. Aklına gelmeyen ise muhaliflerine karşı kullanılan silahın kendilerine çevrilmesiydi.

2014 yılına kadar süren bu koalisyon aslında mağdur muhafazakar kesimlerin hayallerini çaldı; yolsuzlukla, hukuksuzluk ve adaletsizlikle.

Şimdi herkes elini yıkayıp temiz rolü oynamaya çalışıyor.

Popüler İçerikler

Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Kızılcık Şerbeti'nde Yeni Doğmuş Bebeğin Başının Örtülmesi Tepki Topladı