Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

7 Haziran’da AK Parti’nin yüzde 41 almasıyla beraber bir anda tuhaf bir söylem değişimine giden sözde İslamcı kimi yazarları ve eski medya yöneticilerini uzun zamandır eleştiriyorum. 7’li çete dediğim bu grup 7 Haziran’a kadar Erdoğan’a tek bir eleştiri bile getirmemiş bir gruptur. Tam aksine Tayyip Erdoğan’a yağdanlık adına söylenebilecek en saçma lafları yazmış ve söylemiş grup da bunlardır. Öte yandan tasfiye oldukları Kasım 2013 döneminden itibaren sağda solda Tayyip Erdoğan ve ailesine dair yakışıksız konuşmalar yaptıklarını biliyorduk. Rantları kesilince nargile eşliğinde Erdoğan’a hakaretlere başlamışlardı. Bizim mahallenin medyasında bunu herkes biliyordu. Sırf kendi rantiye konumlarını kaybettikleri için Erdoğan Ailesi’ni Yeltsin Ailesi’ne benzetecek kadar çirkinleşen bu grup 7 Haziran öncesi de yalakalığa devam ettiler. O süreçte ise kendi içlerinden geçenleri ise eskiden beri tuhaf ilişki içinde oldukları itibarsız tip Levent Gültekin yazdı. Bunlar ise hırsız diye andıkları Levent Gültekin’in Tayyip Erdoğan’a dair iğrenç yazısını ise açık açık övdüler ve desteklediler. Bu bir kulis bilgisi değil, açık ve net internet arşivlerinde var olan bir skandaldır...

KARADENİZ'in nineleri suyun başında oturup torun sevmek varken...

Yıllardır direnişin kitabını yazıyorlar.

Dereleri teker teker HES'lerle kurutulurken bedenlerini siper ediyor, sabahlara kadar düşman bekler gibi dozerleri bekliyor, güçleri yettiğince güzelim doğalarını katletmek isteyenlere geçit vermiyorlar.

Onlar o derelere hayatlarını borçlular; bunu sizden benden çok daha iyi biliyorlar.

Bizim gibi egzozların içinden uzaklardaki cenneti izlemiyorlar. Onlar derenin yanında çocuğunu doğuranlar, tarlasına o derenin suyunu akıtanlar, çamaşırını o derede yıkayanlar, abdestini derede alanlar, deresine bakıp türküsünü söyleyenler, ağıt yakanlar, masal anlatanlar.

Geride kalan 34 günden sonra, başlangıçta bakılması gereken bir çözümü tartışabiliriz: AK Parti+ HDP koalisyonu.

7 Haziran akşamı güneş batarken, Ankara semalarında yedi farklı koalisyon olasılığı görünüyordu (*) .

Daha o akşam ikinci ve üçüncü sırada oy almakta olan iki partinin liderleri, sandıkların kapanmasından 6 saat geçmeden, kendilerinin katılabilecekleri dört olasılığı iyice bombaladılar! Liderler parti içinde seçim sonucu tartışması çıkmasından çekindikleri için hemen o akşam aceleyle konuştular; birisi CHP’nin hükümet kurmasını istiyordu; diğeri de anamuhalefet sıfatını! Yüzde kırk oy alan partinin nerede oturacağını halk sormayacaktı zahir!

Neredeyse koalisyon önerenleri vatan haini ilan edecekler! Koalisyon önerilerini veya temennisini, “AK Parti’ye tuzak” olarak gören mi ararsınız, “ vesayet rejimine dönüş ”, “ uluslararası güçlerin kurduğu oyunun buradaki temsilciliği ” olarak nitelendirene kadar çeşit çeşit “ itiraz ” var. Peki kardeşim, koalisyon falan kurulmasın, AK Parti tek başına iktidar olacak sayıya ulaşana kadar seçimler ( Aydın Engin ’in deyimi ile) “ tekrarlansın ”. Veya niye o kadar zorlanalım? AK Parti “ milletin yegâne temsilcisi ” olarak her şartta iktidarda kalsın, Cumhurbaşkanı, zaten manevi önder ve ümmetin imamı olarak en üst makam olarak kafasına göre bir rejim kursun, işletsin, olsun bitsin. Birbirimizi daha fazla oyalayıp üzmeyelim.

Açık olun

Zaten, AK Parti’liler dışındakileri, “ millet düşmanı” , “ gayri milli unsurlar ” ve/veya “ uluslararası güçlerin ajanı ” olarak görmüyor musunuz? Kurun “ 2002 Devrimi ”nin mahkemelerini, verin hainlerin cezasını, ülkeyi istediğiniz kadrolarla, istediğiniz gibi yönetin.

Seçimlerden sonra hükümet kuruluşu için ilk somut adım bu hafta atılacak.

Başbakan bu hafta muhalefet liderleriyle bir araya gelecek.

Seçimlerin üzerinden 36 gün geçti ama muhalefet açısından sanki seçim kampanyası hala devam ediyor.

Oysa 7 Haziran'la birlikte yeni bir siyasi denklem ortaya çıktı.

Millet partilere 'uzlaşarak ülkeyi yönetin' dedi.

Bu yeni bir siyasi dili ve yeni siyaset tarzını gerektiriyor.

Sanki milletimiz 'uzlaşın değil, kavga edin' dedi.

Benzer tabloyu 1991 seçimlerinde yaşamıştık.

Muhalefet seçimleri Özal'ı Çankaya'dan indirme üzerine kurmuştu.

Şiddet kültürüyle beslenmiş ve hemen her dönemde, bir şekilde, çeşitli gerekçelerle kendisi de haksız muamelelere maruz kalmış bir toplumun, insanlık onurunu hiçe sayan olaylar karşısında gösterdiği tepkiler ve protesto amaçlı eylemleri düşündürücüdür.

Doğu Türkistan’da Müslümanlara yapılan zulmü protesto etmek için sokakta Çinli sanılan turistleri dövmek gibi

İdama karşı olup, ama bazılarının idam edilmesi gerektiğini düşünmek gibi …

Ya da kadınların öldürülmesine karşı çıkıp, bir erkeği öldüren kadının işlediği cinayete gerekçe üretmek gibi…

AK Parti-CHP koalisyonu, sadece 7 Haziran seçimlerinden birinci ve ikinci çıkan iki partinin yönetmesi demek değil. Aynı zamanda, Cumhuriyet'in kuruluşundan beri yaşanan dönüşümün iki 'ana aktörü'nün, iki toplumsal-kültürel kimliğinin, iki yaşam tarzının uzlaşması demektir.

Koalisyon müzakerelerinin ilk turu, bugün, AK Parti-CHP görüşmesiyle başlıyor.

İlk turda, genelde, taraflar birbirlerini dinleyecekler, ve, anlaşma zemini üzerinde genel olarak konuşacaklar.

Bununla birlikte, AK Parti-CHP görüşmesi önemli, çünkü, bu iki parti arasında kurulacak koalisyon hükümeti olasılığı, yurtiçinde ve dışında büyük ilgi uyandırıyor.

Bir koyda konaklamıştık ki...

Bizim teknenin yanında...

Bizimkinden bin kat daha büyük, bizimkinden bin kat daha havalı, bizimkinden bin kat daha gösterişli, bizimkinden bin kat daha pahalı süper bir tekne gördük.

Hepimiz tanıdık tekneyi.

Bu tekne...

-''O...u ile memurun bahşişini vereceksin'' diyen...

-Çikolata kutusuna dolar yerleştirme mucidi...

-Dolarla bakan tavlama uzmanı...

-Ortalama bir tekne fiyatıyla aldığı saati bir ''Sayın Bakan''a hediye eden...

-Çanta çanta dolarla Ankara'da fink atan...

-Bakanlara ve memurlara karşı hayırsever duygular besleyen...

-Görüldüğü anda ''Hırsız var'' diye bağırılan...

-İlk mektep mezunu...

-Paraya para demeyen...

-30 yaşına bile gelmemiş...

Reza Zarrab denilen bahşişçiydi.

Borcun bekçiliğini yapanlar temelde Syriza hükümetini yeterince suçlu hissetmemekle, masum hissetmekle suçluyorlar. AB için Syriza hakkında bu kadar rahatsızlık verici olan da budur: Borcu kabul etmeleri, ama suçluluk hissetmemeleri

Yunanlar haklı: “Brüksel’in bunun ideolojik bir soru olduğunu reddetmesi en saf haliyle ideolojiktir ve tüm politik sürecimiz için belirti niteliğindedir.” Yunan referandumundan çıkan beklenmedik güçlü “Hayır”, umutsuz bir durumda ortaya koyulmuş tarihi bir seçimdi. Ben kendi işlerimde sık sık Sovyetler Birliği’nin son on senesinin meşhur Rabinovitch fıkrasını kullanırım. Rabinovitch göç etmek isteyen bir Yahudi’dir. Göç ofisindeki bürokrat ona neden göç etmek istediğini sorar, Rabinovitch de cevaplar: “İki sebebi var. İlki Sovyetler Birliği’nde komünistlerin güç kaybetmesinden korkuyorum ve yeni iktidar komünistlerle ilgili her şey için bizi, Yahudileri suçlayacaklardır. Sonra yine Yahudi kıyımları başlayacak…”

Çocukken futbolcu kartları koleksiyonu yapardım. Tüm seriyi tamamlayıp bakkala verdiğinizde karşılık olarak oyuncak verilirdi. Şimdilerde yaptığım haberlerin peşinden bakkala futbolcu kartı almaya gittiğim ve 'inşallah eksik olanı bulurum' dediğim zamanları hatırlıyorum.

Bunun sebebi de Erdoğan ailesinden hakkımda tek şikayetçi olmayan Emine Erdoğan kaldı. Onu da seriye eklediğimde tüm aile benden şikayetçi olmuş olacak.

Cumhuriyet gazetesinde yargı muhabirliği yapmaya Ekim 2013'te başladım. İstanbul Adliyesi'ne gitmeye başladıktan sadece iki ay sonra belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonlarına tanıklık etme fırsatı yakalamıştım.

Popüler İçerikler

Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
İstanbul Boğazı'nın En Pahalı Yalısında Fiyat Güncellemesi: Değeri Tam 120 Milyon Euro
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?