Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Yanı başımızda, egemen bir devlet darmadağın edilirken, ‘yapmayın’ dediğimiz zaman, ‘stratejik derinlik’ te boğulmakla meşguldü tetikçi havuz kalemşorları…

Hepimizi darbeci, vesayetçi, milli irade düşmanı ilan edip çullanmışlardı üstümüze. Şimdi orada; sınırımızda caniler kılıç sallıyor, kafa kesiyor, vahşetin her türlüsünü canlı izliyoruz apaçık biçimde…

Sivas 93’ yangınına odun koyanlarla, bu gözü dönmüşler ‘kan kardeşi’ dir, bilesiniz… İnsan kanı içer, bundan beslenirler…

Bugün olan biteni kavramak istiyorsanız, hemen yanı başımızda nasıl bir katliam yaşandığını, vahşetin boyutlarını anlamak istiyorsanız; içimizde nasıl çöreklendiğini görmeye niyetiniz varsa bu yobazların… ‘Sivas 93’ e bakacaksınız.

Ezidi kadınların uzun, korkulu yolculuğuna kafanızı çevirmeyecek, kayıtsız kalmayacaksınız… Ezidi kadınla İstanbullu’nun, Diyarbakırlı’nın yazgısı aynıdır, göreceksiniz…

Bir yandan AK Parti’yi zehir zemberek sözlerle eleştirip, diğer yandan sırf HDP nefretini dizginleyemedikleri için AK Parti’ye Meclis başkanlığı koltuğunu elleriyle hediye etmenin saygı duyulacak hiçbir yanı yok.

O oylar size ‘Siyaset yapın, sorun çözün’ diye verildi, ‘Şımarıklık yapın memleketi eskiye muhtaç edin’ diye değil.

Bahçeli farkında değil ama HDP’ye çok daha büyük bir güç atfediyor.

Erdoğan ve AK Parti seçim kampanyası boyunca kendilerine HDP ve Demirtaş’ı hedef seçmişti, sonuç ortada… Bizden söylemesi…

Devlet Bey, bu şekilde devam ederse önümüzdeki dönem sadece MHP’nin düşüşünün değil HDP’nin yükselişinin de mimarı olacak.

Suriye topraklarında “Kürtlere karşı savaş cephesi” açmak anlamını taşıyacak bir adım atılırsa, bu “cephe” öyle 33 kilometre derinliğinde, Carablus-Azaz uzunluğunda bir “cephe” olarak kalmaz; Kobani’den Türkiye’nin çok içlerine kadar genişleyebilir.

Yüzde 13 oranında oy elde etmiş ve bu oranın artabileceği şekilde Kürt siyasetinin Türkiye’ye entegre olduğu, meşru yapılar içinde meşruiyet elde etme perspektifi elde ettiği bir dönemde, “Kürt sorunu”nun böyle bir “dönüşümü”nün hiçbir gereği yok.

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin “Suriye politikası” çoktan “iflâs” etti. “Maceraperest savaşçı politikalar” ile “iflâs”tan kurtulunmaz.

Hele bu “maceraperestlik” Erdoğan’ın “kişisel iktidar hesapları”yla içiçe geçmişse.

Sınırlarımıza Esad hâkim olmasın, Kürtler hâkim olmasın da peki kim hâkim olsun istersiniz?

Reyhanlı’da patlayan bombalar, düşürülen uçaklar, kaçırılan diplomatlar savaş sebebi olmadı da Kürdün evini koruması mı Suriye’ye girme sebebi oldu?

Sizler Suriye’ye değil Kürdistan’a savaş planları yapıyorsunuz.

Tarihlerinin en güçlü dönemini yaşayan Kürtlerin uzattığı eli geri çeviriyorsunuz.

Sizi başkan yaptırmayanlardan intikam almak istiyorsunuz.

Ama unuttuğunuz bir şey var. Artık o kadar güçlü değilsiniz.

Size savaş da yaptırmayacağız işte…

Gel de ağzını bozma…

Günlerdir AKP elebaşıları Türkiye’yi bir başka egemen ülkenin, Suriye’nin toprağını işgal ederek, o topraklar üstünde “güvenli hat” denen bir engel oluşturmak için kolları sıvadı…

AKP hükümeti giderayak Türkiye’yi savaşa sokmaya çabalıyor.

Sorun IŞİD çetelerini sınır boyu ve kapılarından temizlemek, tehlike olmaktan çıkarmak mı?Güldürmeyin beni.

Biraz satır arası okumayı becerenler, MGK bildirisinin satır aralarında “IŞİD gösterip PYD vurmak” diye özetlenebilecek bir hedefin bütün belirtilerini kolayca görür.

Seçim yenilgisini aşmak, tek başına iktidar olmanın bal tadını yitirmemek için AKP’nin en tepesindekiler şimdi “savaş tanrı”sına sığınmak hesabında gibiler.

“Suriye fatihi Tayyip Erdoğan”ın erken seçimde herkesi ezip geçeceğine iman etmiş gibiler…

İçeride PYD’ye karşı, dışarıda IŞİD’e karşı diye pazarlanmaya çalışılan ne deve ne kuş bir askeri operasyon hayali kuruluyor.

Herhalde kendileri bile söylediklerine inanmıyordur.

Hukuken, siyaseten, ekonomik olarak ve iç güvenlik bakımından tel tel dökülen, acemi bir savaş hayali dayatılıyor.

Bunu dayatan da böyle bir yetkisi olmayan Cumhurbaşkanı ile hükümet kurulana kadar sadece gündelik işleri yapmakla memur eski hükümet.

Bu kişiler savaşa da rant üretecek çılgın bir müteahhitlik projesi olarak bakıyor.

Ülkenin geleceği için bu çıldırmış savaş planına dur demekten daha acil, daha hayati bir mesele yok.

Türkiye’de öğrenci ya da veli olmaktan daha eziyet verici bir durum yok. Hele ki şu günlerde.

Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde, sınavlar, kayıtlar, nakiller böylesine eziyete dönüşmüyor.

MEB Hata Bakanlığı’na, ÖSYM de Hata Merkezi’ne dönüştü.

Milyonlarca gencin geleceğine yön veren bu iki kurum, yanlışsız bir sınav dahi yapamaz hale geldi.

Gerisini artık siz düşünün…

Bu hatalardan birini öğrenciler yapacak olsa, hayatları kayıyor ama nedense bu kurumlar ve bu kurumları yönetenler daha da güçleniyor.

Belki Ankara farkında değil ama milyonlarca aile için şu günlerde çocuklarının geleceğinden daha önemli bir şey yok.

Milletin vekiliyiz diye başkente gidenler biraz milletin sorunlarıyla ilgilenseler iyi olur.

Meclis Başkanlığı seçiminin ilk iki turunda beklenen oldu..

Herkes kendi partisine oy verdi..

Dananın kuyruğu son turda kopacak..

Mantık ne diyor?

Meclis Başkanı muhalefetten çıkar..

Muhalefet Meclis Başkanlığı’nı alma şansını yakaladı..

Yakaladı ama çetrefil iş, kolay değil..

MHP’liler, sırf HDP’li vekiller de oy verecek diye CHP adayına oy vermezse..

AKP’nin adayını seçtirmiş olurlar..

Erdoğan’ın “Başkanlık sistemi tıkır tıkır işliyor” diye örnek verdiği Brezilya’da şu anda neler cereyan ediyor?

Yaklaşık 1.5 yıldır devam eden geniş kapsamlı bir yolsuzluk soruşturması yürütülüyor. Şu ana kadar tutuklananların sayısı 500’ü geçti.

Sorgulanan işadamları, farklı partilerden siyasetçiler, banka yöneticileri ve bürokratların itiraflarıyla çember giderek genişledi. Sonunda soruşturma, Rousseff ve Lula’ya kadar uzandı.

Brezilya’nın başkanlık sistemini örnek alıyoruz ama orada, hâkimlerin üzerinde Demokles’in kılıcı yok…Medya, yolsuzluk haberlerini verince “vatan haini” ilân edilmiyor. Üstelik kimse, yolsuzluğun üzerine gidiyor diye, hükümete karşı darbe yapmakla suçlanmıyor.

(Cumhurbaşkanı) ‘Yol kazasının’ sersemletici etkisini yavaş yavaş üzerinden atıyor işte…

Muhalefetin bir araya gelip koalisyon kurma ihtimali de ortadan kalkınca; tekrar aynı yola koyuluyor, yavaş yavaş gaza basıyor…

Kopan bir mıknatısın parçalarının tekrar büyük parçaya çekilip yapışması gibi, Saray da 7 Haziran da kendisinden koparılan gücü geri çağırıyor…

Bu milletin kendilerine verdiği güce sahip çıkamayan herkesin gücü, büyük bir hızla, Saray denen bu devasa mıknatısa akıyor…

Saray, “Şu anda Türkiye Cumhuriyeti nereden yönetiliyor” diye soranlara, aynı cevabı vermeye devam ediyor…

Popüler İçerikler

Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ile İlgili İspanya'dan Transfer İddiası Var