Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Devlet Bahçeli’nin odasında, geniş pencereler boyunca Atatürk ve bozkurt heykelcikleri var.

Masasının üzeri kitaplar ve raporlarla dolu…

Karşısında büyük bir televizyon ekranı var. 

Ancak odadaki asıl dikkat çekici ayrıntı, hemen çalışma masasının yanında duran bir ayaklı saat… Bel hizasında bir direk üzerine yerleştirilmiş düzenek, çevrilen sayfalarla saati ve dakikayı gösteriyor.

Bahçeli, saat tam 17.25’i gösterirken pilini çıkarmış.

Böylece saati bu iki rakamda sabitlemiş:

1 saatlik sohbetimizin sonunda ayrılırken saatin öyküsünü soruyoruz: 

“Bunu bizzat ben yaptım” diyor.

Seçimlerden sonra, “rövanşizm” sözü sürekli tekrarlanıyor. Herhalde “Fransızca olunca, vatandaş daha az anlar” diye bu kelime tercih ediliyor. “Rövanş”, yani intikam…

Yolsuzlukların hesabını sormak, intikam almak mı ya da Ak Saray’da oturan Cumhurbaşkanı’nın, kendisinden öncekiler gibi Çankaya’da ikamet etmesi amacıyla bir kanun teklifi vermek?

Hukuk devletinin çivisi çıkmış; bu adımlar ancak birkaç çivi çakmak anlamına gelir.

Kimse öç peşinde değil. Eğer Türkiye’de demokrasi varsa, pisliğin üzerinde oturamayız.

Rıza Sarraf hayırsever işadamı mı? Yoksa işlerini yürütmek için rüşvet veren birisi mi?

Suriye’nin nüfusu -iç savaş başlamadan önce- 17 milyon dolaylarındaydı.

Bunun 2 milyondan fazlası bir süredir Türkiye’de.

Yani...

8’de 1’i.

Yani...

Her 8 Suriyeliden 1’i Türkiye de dolaşıyor.

Başka bir örnek...

Yunanistan’ın 4’te 1, İsviçre’nin 3’te 1 nüfusuna eşdeğer bir nüfus erozyonu Türkiye’ye kaymış.

Türkiye dış politikasının “olumsuz rolü” ayrı bir tartışma konusu.

“Şunlar, şunlar, şunlar hataydı, yapılmasaydı şöyle, şöyle, şöyle olurdu” çerçevesinde bir “alternatif tarih” yazmak için çok daha fazla ve derin bilgi gerekiyor.

Fakat...

BİR ülkede gerçekten özgürlük olup olmadığı pek çok şeyden anlaşılabilir. Ama sanat illa ki üst sıralarda gelir.

Ne kadar politik, kışkırtıcı, muhalif olursa olsun –ki en çok da bu yüzden- sanat sınırsız özgürlüğü hak eder. 

Çünkü sanatsal özgürlük sadece sanatçıların kendilerini özgürce ifade etmeleri değildir. Sanat aynı zamanda, insanların buna erişimi ve kültürel hayatta yer almalarıyla da ilgilidir. Kendini şu ya da bu nedenle ifade edemeyen milyonlarca insan bir şarkıya eşlik ederek iletişim kurabilir.

Bu nedenle, sanatsal özgürlüğün olmadığı bir ülkede 'Demokrasi vardır' demek açıkça yalan söylemektir.

Karpuz alıyoruz.

Bildiğin kabak tadı.

Maliyet azalsın, ağır çeksin, geç bozulsun diye kabak aşısı yapıyorlar.

Kabuğu karpuz.

İçi kabak.

Güya taze taze yiyelim diye pazara gidiyoruz. Ne çilek, çilek gibi kokuyor, ne şeftali, şeftali gibi kokuyor. Ambalajlı market rafı gezmekle, açık pazar tezgahı gezmek arasında fark kalmadı. Sebzelerin hepsi tornadan çıkmış gibi, ebatları, renk tonları bile aynı.

Hıyarı Antalya’da kesiyorlar, 11 santim, kamyona yükleyip, İstanbul’a getiriyorlar, 13 santim… Öyle hormon basıyorlar ki, hıyar yolda büyüyor!

Tarihte ilk defa, Kürt sorununu da terör sorununu da dış güçleri işin içine karıştırmadan, bölgedeki Kürt ve Türklerin el ele vermeleriyle,  “yerli malı” bir projeyle çözme imkânı vardı önümüzde.

Devlet; ordusuyla, MİT’iyle ve hükümetiyle, Takrir-i Sükun’dan bu yana izlediği politikanın sonuç vermediğini ve ne kadar savaşılırsa savaşılsın sonuç vermeyeceğini nihayet anlamıştı.

İnkâr politikası aşıldı ve reformlara girişildi.

Bu kadar da değil...

Ülkeyi yönetenler, Türkiye’deki Kürt sorununun Kürt coğrafyasının bütününe ilişkin bir perspektif değişikliği yapılmadan çözülemeyeceğinin de bilincindeydiler. “Kürt Havzası” kavramı bu yeni perspektifin sonucu ortaya çıkan bir kavramdı.

Kobane’de sivil Kürtlere yönelik bir terör eylemi gerçekleştiriliyor IŞİD tarafından.

Alçakça bir terör eylemi... HDP’nin kadın eşbaşkanı hemen dilini uzatıyor Türkiye’ye/AK Parti hükümetine karşı: “Bu terörist unsurlar Türkiye sınırından Türkiye’nin himayesiyle girdiler.”

İşin ilginç yanı, aynı iddiayı paralel yayın organlarına manşetlerine çekiyorlar.

Kobane’deki terörist eylem için “Türkiye IŞİD ortaklığı” türünden alçakça ithamlarda bulunuyorlar. Suriye PKK’sının askeri kanadını  YPG bile henüz bu iddiada bulunmazken HDP’nin alelacele bu iddiaya sarılması manidardır. HDP Eşbaşkanının veya işbirliği içinde olduğu paralel suç örgütünün elindeki delil nedir acaba?

Sarayı var.

Köşkü var.

Egemenliği var.

Karşısında iki büklüm eğilen iş adamları var.

Medyası var.

Bir dediğini iki etmeyen hükümeti var.

13 yıllık muktedirliği var.

Uçağı var.

İhtişamı var.

Vakfı var.

Milletvekilleri var.

Parası var.

Ve fakat buna rağmen...

'Bize zenci Türk derler' diye edebiyat yapıyor.

Zenci Türk olmak böyle bir şeyse..

İnsanın Hoca Nasrettin misali...

'Ver biraz da biz zenci Türk olalım' diyesi geliyor.

Hasar tespitine çarşamba günü kaldığım yerden devam ediyorum…

Soykırımın yıldönümü ve Paskalya Bayramı’na denk gelen bir 24 Nisan’da kışlada, arkadaşı tarafından katledilen Sevag Balıkçı’nın katili aramızda gezerken oğlunun yolunu gözleyen başka kaç anneye evladının cesedini gönderdi bu devlet haberiniz var mı? Örnek vereyim:

–22 Şubat 2014’te Şırnak’ın Uludere İlçesi’ne bağlı Bujeh (Gülyazı) Köyü’nün yakınlarında bulunan askerî birlikte zorunlu askerlik hizmetini yapan Burdur nüfusuna kayıtlı Sezer Çelik’in üzerine kapı düşmesi sonucu yaşamını yitirdiği iddia edildi.

Kobane düştü düşüyor dedi.

Kürt oyları gitti.

Roboski’nin üstünü kapattırdı.

Kürt oyları gitti.

Kürt sorunu yoktur, taraf yoktur, izleme heyeti yoktur, Dolmabahçe yoktur dedi.

Kürt oyları gitti.

Çözüm süreci’nin üstüne yattı, barışı oyalama tahtasına çevirdi .

Kürt oyları gitti.

10 Kürtten 6’sı HDP’ye oy verdi.

2011 genel seçimlerinde Ağrı’da oyların yüzde 48’ini alan AKP, 7 Haziran’da yüzde 16’ya düştü.

Popüler İçerikler

Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
Kızılcık Şerbeti'nde 4 Kişinin Öldüğü Patlama Sahnesi Nasıl Çekildi?