Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Şu kadarını bile olamadınız, dengeler bugünden farklıyken Baransu'ya kol atan, onu bir tetikçi gibi kullananlar...

Bu da bize kaldı, iyi mi.

Yıllarca birlikte çalıştığı arkadaşları karakterlerinin tüm defolarını alenileştirmek istermişçesine susuyor, “Bu kadarı da olmuyor” diyemiyor da…

Yıllarca o arkadaşların da içinde bulunduğu Taraf gazetesinin manipulatif haberlerinin yarattığı mağduriyetleri somut vakalarla anlatan bizler diyoruz

Evet, “Bu kadarı da olmuyor.”

Balyoz belgelerini bir bavul içerisinde Taraf’a getiren muhabir Mehmet Baransu , 100 günü aşkın süredir hapis.

Brüksel'de kaldığım otelin yemek salonunda, önümdeki gazetelerden kafamı kaldırdığım sırada gördüm onu. Yanis Varoufakis'i...

Tüm gazetelerin manşetlerinde, Brüksel'de AB bakanlarının Yunanistan konusunda yaptığı olağanüstü toplantının haberleri. Önümdeki gazetelerden kafamı kaldırdım, ayaküstü konuştuk. Ayrılırken, hafifçe sırtına dokundum; 'İyi şanslar' dedim. Gülümsedi.

Varoufakis ile karşılaştığımı, Brüksel'de birlikte bulunduğum genç arkadaşıma söylediğimde, ok gibi fırladı, onunla tanışmaya gitti. 7 Haziran'da HDP için ter dökmüştü. Varoufakis'e, 'Sizin yakından izliyoruz' demiş; Varoufakis ise, HDP'yi kastederek, 'Biz de sizi karşılığını' vermiş.

Otelden havaalanına. Uçakta elime aldığım tüm gazetelerde manşetler Yunanistan konusuna ayrılmış. Yazımı yazmaya başladım. Yazımın konusu, Batı'mızdaki kapı komşumuzla ilgili olarak cereyan eden dramatik gelişmelerle ilgili değildi. Adeta kendiğilinden, Güney'imizde, Suriye sınır boyunda yaşananlarla ilgili yazımı yazmaya başladım.

TEOG’da böylesi bir yol kazası yaşanacağı çok önceden belliydi. Çünkü MEB tarafından dayatılan bu sisteminin, kendi içinde bile tutarlılığı yoktu. Görünen o ki, MEB de kendi sorusuna güvenmiyor ve bu yüzden mahkeme kararını bekliyor. Peki, kaç soru iptal edilir? Daha da önemlisi yerleştirme puanın ve kolej kayıtlarının ertelenmesinden sonra, karne notları da değişir mi?.. MEB, dava açılan tek soru var diyor ama bizim bildiğimiz kadarıyla çok sayıda soru için dava açıldı.

Peki, daha sonra o davalarla ilgili gelişmeler olursa ne olacak? Örneğin daha önce açıklanan puanlar ne olacak? Çok daha önemlisi, kayıt takviminde bir değişiklik olacak mı?

MEB kafalara takılan tüm sorulara yönelik olarak acilen açıklama yapmak zorunda yoksa yaşanan kaosun boyutları daha da içinden çıkılmaz hal alır. Ve dün öğle saatlerinden itibaren bu durum zaten yaşanmaya başladı.

Deniz Baykal, CHP'nin Meclis Başkanı adayı olunca, Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı jestle AK Parti-CHP Koalisyonunun kapısını mı araladı yorumları yapıldı.

Kılıçdaroğlu, ”koalisyonla bir ilgisi yok arkadaşlar” dedi ama öyle anlaşılmadı.

MHP, AK Parti'nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde kıran kırana yarıştığı Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday gösterince Bahçeli, AK Parti-MHP koalisyonunun kapısını biraz daha mı kapattı değerlendirmeleri yapıldı.

Eğer Devlet Bahçeli, AK Parti ile koalisyona yeşil ışık yakıp, uzlaşılabilecek bir isim çıkarsa, Meclis Başkanlığı koltuğunda bir MHP'li oturabilir yönünde yorumlar yapıldığını da eklemeliyim.

Başbakan Davutoğlu ise partisindeki istişare halkasının önemli bir parçası olarak yeni seçilen milletvekilleriyle bir araya geldi.

Suçun ve cezanın tarifleri eğri bükük çizgilerle belli; fiilleri o deliklere doldurarak adalet arıyoruz. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen “yakın akrabayı öldürme” davasında sanık sandalyesinde 1989 doğumlu bir kadın var. Yasemin Çakal Kaymaklı, oğlunun babası, kocası Özkan Kaymaklı’yı geçen yıl bıçaklayarak ölümüne sebep oldu. Müebbet hapsin adı geçiyordu, duruşmalar süresince haksız tahrik indirimi, iyi hal ihtimalleri vardı. Lakin avukatları bunun meşru müdafaa olduğunu savunuyor, beraat istiyordu. Neden?

Yasemin bir buçuk yıllık evliliğinin ikinci haftasında kocasından gördüğü şiddet üzerine hastanelik olmuş bir kadın. Sistematik fiziki ve psikolojik şiddetten, küfürden, tehditten söz ediyor. Şikâyeti üzerine kocası hakkında bir aylık tedbir kararı çıkmış, sığınmaevinde kalmış, boşanmasını istemeyen ailesinin etkisiyle mecburen tekrar eve dönmüş. Yasemin, karakolda Aile İçi Şiddet Formu’ndaki “Kocanız sizi öldürmeye teşebbüs etti mi?” sorusuna “Evet” diye cevap vermiş bir kadın.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’den beri ilk kez bir “kazan-kazan” durumuyla değil, “kaybet-daha az kaybet” durumuyla yüz yüze. Tavizler vermek, hoşuna gitmeyen şeyleri yapmak zorunda kalacağı bir süreç yaşıyor. Erdoğan’ın yeni siyasi gerçeklere uyum sağlamak konusunda maharetli bir lider olduğunu da unutmamak lazım.

7 Haziran 2015 genel seçim sonuçları Türkiye’yi bir günde 1990’lı yılların koalisyon tartışmalarına götürdü. Seçim gecesinden bu yana konuşulan tek şey şimdi ne olacağı. Basit aritmetik hesapların ötesinde ilerleyen bir koalisyon tartışmasıyla karşı karşıyayız. İster koalisyon, ister azınlık hükümeti başlıkları altında değerlendirilsin, meclise giren siyasi partiler dahil kimse olacaklara dair net bir fikir sahibi değil. Gölgeler, işaretler, şayialar, imalar, jestler, niyetler üzerinden tahminler yürütülüyor.

Bir modacı, kadın milletvekillerinin kıyafetlerini değerlendirmiş. Basın da kopyala yapıştır yapmış ve haber her yere yayılmış. Kadın milletvekillerine söylenen sözler şöyle:

- Erkek gömleği gibi durmuş!

- Saçlara yeterli vakit ayrılmamış!

- Öne düşen saçları su dalgası olsa daha feminen dururdu!

- Kıyafeti fazla erkeksi duruyor!

- Daha genç giyinebilirdi!

- Yaşına göre klasik giyinmiş!

- Saçını topuz yapmalıydı!

- Gözlükleri ve türbanı uymamış!

Bu durum ne diyor?

Hangi partiden olursan ol, sen bir kadınsın bacım.

İlk önce, kadın olduğun için, tam da bu yüzden ötekileştirileceksin.

Çorabına indirgeneceksin.

İktidar çevrelerinde sık sık vurgulanan şöyle bir görüş var: “Dış Güçler Türkiye’nin etkin olmasından, büyümesinden, güçlenmesinden rahatsız. Son yıllarda Türkiye büyüyor, süper güç oluyor, bunun önünü kesmek için her yolu deniyorlar.”

Bu kimselere göre dış güçlerin tek derdi Türkiye: “Gece, gündüz, yemeyip içmeyip, her geçen gün büyüyen, onların çıkarlarını tehdit eden bu ülkenin önünü nasıl kesecekleri üzerine kafa yoruyorlar.” Hatta ülkemizde çıkan iç karışıklıkların ardında da bu dış güçler var.

Sanatta yoksun… Edebiyatta kayda değer bir varlık gösteremiyorsun. Sinemada dünya standardında ele avuca gelir bir başarın yok.

Ey vekaleti bizden alan yetkililer! Küçük bir adım hayat kurtarır. Bürokrasi yolu açılsın. “Hayvan Sigortası” zorunlu trafik poliçelerine dahil edilsin…

Hayvan hakları sorununun neresinden tutarsanız tutun iyi edersiniz, sonucu iyi olur. İster eziyet kısmı, ister belediyelerin toplama kampları, ister apartman yönetmelikleri hiç fark etmez. Hayvan denilince ülkemizde sorun çok. Elbette işin bir ucundan tutmak işe yarar. Zaten hayvan meselesini “sorun” haline getiren de bizatihi insanın kendisi. Bunu çözmek de elbette yine insana kalıyor.

Hayatının önemli bir bölümünü ve mesaisini hayvanlara ve onların haklarına adayanları ayrı tutuyorum; geri kalanlar hayvanları iki nedenle yanında tutuyor. Beslenmek veya eğlenmek. Her ikisine de dünya yok olana dek devam edileceği gerçeği ise kaçınılmaz. Bunu yaparken en azından biraz daha medeni olmak, insani boyutlarını da tartışabilmek daha iyi bir dünya için mutlak gereklilik gibi görünüyor. Yoksa içinde yaşadığımız dünya tahammül seviyesini çok zorlayacak.

Numan Kurtulmuş, HAS Parti Genel Başkanlığı döneminde AKP’yi en çok eleştiren isimdi. Sonra AKP’ye geçti, bunun karşılığı olarak da Başbakan Yardımcısı oldu. Reza Zarrab’ın adını da tabii ki biliyordur.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) adına Reza Zarrab’a gönderilen davetiyede ödülünü almaya “şahsen” davet ediliyor. Numan Kurtulmuş, hem ödülü veriyor, hem de şimdi vicdanının rahat olmadığını söylüyor. Bakanın bu tutumuna, Zarrab tarafı ne diyor? Onu, Zarrab’ın bir yakınına sordum. Şunları söyledi:

“Kameralardan kaçan birisi olarak, saygısızlık olmasın diye şirketin tek yetkilisi olarak, davete uydu. Numan Kurtulmuş’un yüreği yetiyorsa ismi okunan, orada gördüğü Reza Zarrab’a o ödülü vermeseydi. Ödülü verdikten nice sonra açıklama yapması hiç doğru değil. Bu ödülü vermekle sanki bir lütuf mu yaptılar bize. Ödül almamızı Numan Kurtulmuş değil sistem belirledi. Yani hak ettiğimiz için o ödül verildi. Bu kişi hem ödülü veriyor, hem sonradan açıklama yapıyor. Bizleri son derece kırdı.”

Popüler İçerikler

18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
İzmir'de 5 Küçük Kardeşi Öldüren Yangında Acı Detay: Kapıyı Kilitleyerek Giden Annenin İfadesi Ortaya Çıktı!
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!