Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Normal şartlarda böyle bir seçim sonucunda AKP’nin diğer üç partiden biriyle koalisyon kurması beklenir. Ancak normal şartlarda değiliz ve sonuçta böyle bir koalisyon kurulacaksa da buna giden yol kolay olmayacak.

Şartları anormalleştiren faktörlerin başında Erdoğan geliyor. Bugün AKP’den gelen açıklamalarda da, iktidara destek veren medyada da “ Erdoğan’ ın kırmızı çizgi ” olduğu sıklıkla tekrar ediliyor.

Peki, Erdoğan’ın nesi kırmızı çizgi? AKP haricindeki partilerin talebi Cumhurbaşkanı’nın anayasada tarif edilen görevini yapması. Anayasadaki ifadesiyle “ Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını ” gözetmesi.

Erdoğan, anayasada belirlenmiş bir göreve talip oldu ve oraya seçildi. Seçildiği makamı aşan yetkilere sahip olduğunu vehmetti. Bu durumu, seçimlerde AKP üzerinden oylattı ve kaybetti.

HDP, MHP ile hangi temelde işbirliği yapabilir? Çözüm süreci temelinde mi? Yeni bir anayasa yapmak ve anayasadaki ırkçı vurguları tasfiye edip, yeni bir kimlik üzerinde uzlaşmak temelinde mi? Yoksa, 'düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü geliştirme' temelinde mi?

HDP'nin ve 40 yıllık bir çatışmanın temeli, 'Kürt kimliğinin reddiyle mücadele' üzerine kuruludur.

Devlet ve egemen milliyetçilik; yıllarca; inkar, imha ve asimilasyonu dayattı. Ülkedeki egemen ideolojik merkez ve onun saldırgan milliyetçiliği; hiçbir zaman, 'Kürtlerin milli varlığını' kabullenmedi. Onların kafasındaki çözüm paradigması, devlet şiddetini temel alıyordu.

Zaman içinde, devlet değişti. Otoriter devletçi zihniyet; askeri vesayetin geriletildiği oranda, bir kırılma yaşadı... Siyasi parti ve akımlar, geçmişe göre bu konuda farklılaşmaya başladılar.

İstanbul Tuzla’daki Ermeni Yetimhanesi/Kamp Armen üzerinde tuhaf oyunlar dönüyor... Aralarında Hrant Dink de olmak üzere, 1.500 çocuğun emeğiyle 1963’te inşa edilen yetimhane, maalesef hem siyasete hem de ranta alet ediliyor.

Verilen sözlere rağmen, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’na tapu devri hâlâ yapılmadı, iade edilemedi!

Oysa seçim öncesinde medyada “Kamp Armen iade edildi” şeklinde haberler çık(arıl)mıştı. Uluslararası hukuka aykırı olarak el konan Kamp Armen’in asıl sahipleri, devletten yanıt bekliyor.

Sadece Ermeni topluluğunun değil, hayvan haklarından ekolojiye, kent mücadelesinden insan hakları aktivistlerine kadar her halk, görüş ve inançtan vatandaşların sahip çıktığı Kamp Armen Dayanışması 45’inci gününde bir basın açıklaması yaptı.

Cevap bekleyen sorular

Başta dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere, sorumluluğu bulunan AKP’li karar vericilerden acilen şu sorulara yanıt vermesi bekleniyor:

  • Kamp Armen’in tapu devri neden hâlâ yapılmadı?

  • Seçim öncesinde Markar Esayan, neden Daily Sabah’a “Yetimhane meselesi çözüldü” şeklinde bir yazı yazdı? Kampla ilgili müzakerelere katılan ve şu an AKP milletvekili olan Esayan, neden böyle bir dezenformasyona gerek duydu?

1956 yılında Gelibolu’da doğdu. 1979 yılında Fransa, Grenoble Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. 1982 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1985 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktorasını tamamladı. 1981-1999 yılları arasın...devamı

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, bir süre önce, “AK Parti ve CHP bizim ilkelerimizi de içine alacak bir koalisyon kurarsa biz dışarıdan destek sunarız” diyordu.

Bu sözleri önemsemek gerek…

HDP desteğinde AK Parti-CHP koalisyonu kısa ve orta vadede Türkiye'yi başta demokratik istikrar ve Kürt sorunu olmak üzere pek çok açıdan rahatlatabilir.

Dün söyledim: “Böyle bir koalisyonun toplum, iş dünyası, uluslararası arena tarafından destek göreceği açıktır. Varlığı bile uzlaşma haline işaret edecek böyle bir koalisyon, Kürt sorununun çözümünü, anayasal bir değişim hazırlığını, yargı sisteminin liyakat esasına göre elden geçirilmesini, paralel yapıyla mücadelede hukuk devleti esaslarını ve şeffaflık ilkelerini merkeze alabilir…”

Bu elbet bir niyet ve beklenti…

İki haberi alt alta koyun; nasıl bir ülkede, nasıl bir devlet yapısında, nasıl bir “paralellik, karaellik, terellelik” içinde yaşandığını ve ölündüğünü bir de oradan anlayın!

Bu “haberler” doğruysa da “yalansa” da.

İlkinin kaynağında “iktidar” ın tayin ettiği bir savcı var; ikincisinde “paralellik” le suçlanan bir savcı.

Yani sıfatı “Cumhuriyet Savcısı” olan iki “bağımsız” yargı mensubu, devletin çeşitli birimlerini cinayet ve hatta katliamla suçluyor.

Bu “iddialar” doğruysa da felaket “yalansa” da!

Hrant Dink Suikastı davasının yeni safhasının savcısından “sızıp” iktidar medyasından yayılan haberdeki iddialara göre…

1. Suikast sırasında iki “Jandarma istihbarat” mensubu da Dink’in öldürülmesini belli bir mesafeden izlemiş.

2. Savcılık onların da ifadelerini almış o zaman ve demişler ki, “Bizim işimiz müdahale değil, sadece izlemek”ti !

3. Buna dair kamera kayıtları dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü tarafından gizlenmiş.

Geçenlerde burada “Cumhuriyet'in en büyük başarısızlığı” başlıklı bir yazım çıktı. İngilizce versiyonu da Today's Zaman'da yayımlanan yazıda şu gözlemde bulundum:

“Türkiye Cumhuriyeti'nin belki en büyük başarısızlığı, insan haklarına, evrensel değerlere ve hukuk devletine gönülden bağlı elitler yetişememiş olması. Bu kavram ve ilkeleri savunanlar, ne yazık ki, ya çok dar bir çevreyle sınırlı ya da suskun kalmayı tercih etmekte. Sesi çıkan büyük çoğunluk, hukuka ve ahlaka değil iktidar kimdeyse ona bağlılığı yeğliyor… Askeri vesayet döneminde bunu görmüştük, seçimle gelen iktidarın hukuku katletmesi döneminde de buna tanık oluyoruz.” (16.05.2015)

Bu gözlemde ne kadar haklı olduğumu gösteren örneklere her gün rastlıyoruz. Ne yazık ki bunun en inanılması güç örneğini temel hak ve özgürlüklere bağlı olmasını en çok bekleyebileceğimiz kurum, Anayasa Mahkemesi verdi: Bütün saygın anayasa hukukçularımızın doğal / olağan mahkeme (davaya konu olan olaydan önce kurulmuş ve somut olay ile kuruluşu bakımından ilgisi olmayan mahkeme) ilkesine, dolayısıyla hukuk devletine aykırı olarak niteledikleri (Yargıtay eski başkanı Sami Selçuk'un “Yassıada Mahkemesi'ne” benzettiği) Sulh Ceza Hakimlikleri'nin anayasaya uygun olduğuna kadar verdi. (Ayrıntıları için bkz. Taha Akyol, Hürriyet, 26.05.2015.)

Sevgili Kemal Bey...

Devlet Bahçeli, 'HDP ile olmaz' diyor.

Ve bu konuda milim geri atmayacağını söylüyor.

Zaten HDP'nin de 'MHP'ye evet' deyip demeyeceği en azından belirsiz.

'Hayır' demesi ise kuvvetle muhtemel...

Tablo buyken...

Sizin Devlet Bahçeli'ye 'Gel, başbakan sen ol, yeter ki kabul et' diyerek aşırı ısrarcı olmanız ve Başbakanlık makamını bir tür koalisyon promosyonu haline getirmeniz hiç yakışık almıyor.

Bence yeter artık.

Olmayacağı zorlamayın.

Olacağa bakın.

Aşırı gerçekçi bir son durum değerlendirmesi

MHP ne diyor?

'HDP ile asla ve kat'a' diyor. 'AK Parti ile zor' diyor.

HDP ne diyor?

'En iyisi AK Parti/CHP' diyor. 'AK Parti ile asla' diyor.

Milletçe bayılırız patlıcana.

Türlü çeşit yemeği olur.

Lezzet şölenidir.

Yazarken bile insanın ağzı sulanıyor.

Parmaklarını yersin.

Ama, parmaklarını yediğinle kalırsın.

Vücuduna zerre faydası olmaz.

Besin değeri fakirdir.

Vitamini sıfıra yakındır.

Üstelik…

Çocuklara asla tavsiye edilmez.

Çünkü, nikotin içerir.

Uyuşturur.

Oruçlu oruçlu canınızı çektirmek istemem ama, koalisyon pazarlıkları patlıcan’dır.

Akp mesela…

Seçim sandıkları açıldı.

İmambayıldı!

Türkiye her türlü karışıklığa gebe. MİT iyice siyasallaştı. Hakan Fidan ile Tayyip Erdoğan’ın bazı gizli operasyonlara imza attığı ortaya çıktı. Silâh yüklü MİT TIR’larının hâlâ hesabı verilmedi. Hüda-Par ile HDP bir çatışmaya sürüklenmek isteniyor.

Selahattin Demirtaş, suikasta uğrayacak kişilerin listesinden söz ediyor. Seçim öncesi HDP’ye yönelik saldırıların da, kitleleri kavgaya sürüklemek amacını güttüğü konusunda genel bir kanaat mevcut.

Bu gelişmeleri hiç yadırgamıyorum. Böyle olaylara geçmişte de şahit olduk. Birçok faili meçhul cinayetin müsebbibi gibi görünen Yeşil, MİT’in kullandığı bir ajan değil miydi? Yerli halkın Hizbul-Kontra diye adlandırdığı Hizbullah, JİTEM ile işbirliği yapmadı mı? 1993’te, Bingöl’de birliğine teslim olmaya giden silâhsız 33 eri taşıyan otobüse, PKK’lı Şemdin Sakık’ın talimatıyla saldırıldığı ileri sürüldü. Şemdin Sakık, kendilerine operasyon bilgisi geldiğini ve silâhlı bir askeri birlikten söz edildiğini açıklamıştı.

Koalisyon pazarlıkları şu ya da bu şekilde bir sonuca ulaşacaktır. Neticede ölümden öteye köy olmadığı gibi, erken bir genel seçimden öteye de başka bir çözüm yoktur çok partili siyasette... Kısacası Türkiye hükümetsiz kalmaz.

Bu kararsızlık ortamında veya geçiş döneminde en rahatsız edici gelişme ' İstemezükçüler 'in seslerini yine yükseltme ve kazan kaldırma çabaları değil mi? Bunlar bir yandan ' Onlar aya, biz yaya ' diyerek geri kalmışlığımızı vurgularlar, aynı anda da yeni ve ileri ne varsa onun gelmesini engellerler. Yeter artık!

Bunların seslerini yakın ve uzak geçmişte her fırsatta yükselttiklerini duymaya alışmış olduğumuz için, şimdi de yadırgamamız gerekiyor. Ama bunların ülkenin ve toplumun gelişmesine vurdukları sekteyi düşündüğünüz zaman da ' Yeter artık ' diye bağırmak geliyor içinizden...

' Döviz israfı olur, istemezük ' dedikleri için en yaygın kitle iletişim aracı olan televizyon dünyadan 30 yıl sonra Türkiye'ye geldi.

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?