Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Kapısında Akçakale Süleymanşah Konaklama Tesisi yazıyor, sanırsınız çay bahçesi. Etrafı ise dün itibarıyla sayıları azalsa da son birkaç gündür Tel Abyad’dan kaçanlarla dolu. İçerde yer olmadığından gölgeliklere sığınmışlar. Büyük kısmı ilk gün otogarı doldurmuş, büyük şehirlere giden çok olmuş. Bu gördüklerimiz ise ya taze, bugün sınırı geçenler ve tekrar dönme umudu olanlar. Çoğu isim vermekten kaçınıyor, fotoğraf istemiyor, az cümle kuruyor. Neden kaçtınız sorusuna herkes önce uçakları, bombaları anıyor. Sonra “Kürtlerle DAİŞ savaşıyordu ondan kaçtık” diyor.

Harp, sulhü vurur mu?

Annesiyle gelmiş, aklı karşıdaki erkek kardeşinde olan genç bir kadın anlatıyor. Tel Abyad’daki IŞiD döneminden büyük şikâyeti yok. Üzerindeki siyah peçeyi gösterip “Üzerinde bu varsa istediğini yapabiliyorsun” diyor. Hatta Rakka’lı olup da IŞİD’den şikâyet edenle tartışıyorlar bir süre.

IŞİD’in dünyayla irtibatını sağlayan iki kapının da Türkiye’ye açılıyor olmasından hicap duymayan iktidar erkânı ve avenesi şimdi Tel Ebyad’ın dünyanın vahşi örgütünden kurtulmasının yasını tutuyor. ABD’nin bombardıman desteği ile Araplar ve Türkmenlere karşı etnik temizlik yapıldığından Kürt devletinin kurulmasına, Akdeniz’e enerji koridoru açılmasından Suriye ve Türkiye’nin parçalanmasına kadar dillendirilmeyen stratejik tahlil kalmadı. Maşallah Kürtler söz konusu olunca stratejik derinlik dibi görüyor. IŞİD oradayken hatta Türkiye’nin sırtlarını sıvazladığı gruplar 2014’te IŞİD tarafından Tel Ebyad’dan kovulduğunda sesini çıkarmayanlar şimdi bölgeyi YPG’den kurtarma çağrısı yapıyor.

Defalarca yazdık, mahsuru yok bir kez daha tekrar edelim: Rojava'nın savunma gücü YPG, Tel Ebyad’ı tek başına değil Arap müttefikleri Burkan el Fırat, Liva el Tahrir ve Suvar el Rakka gibi örgütlerle birlikte kurtardı. YPG’nin ortakları Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içerisinde yer alıyor(du).

Bu cümle, IŞİD’in Türkçe yayımladığı ilk dergi “Konstantiniyye”nin 1’inci sayısından (Şaban 1436/Haziran 2015) alındı. Kapağın konusu: “Konstantiniyye’nin fethi”...

Duyduk duymadık demeyin! Kıyamet yaklaşıyor, hemen öncesinde ise IŞİD, İstanbul’u alıp, Beyaz Saray’ı havaya uçurup Roma’dan önce Paris’i yakacak...

Kapak yazısında 1453’te Kostantiniyye’nin daha önce fethedildiğini ama asıl fethin daha gerçekleşmediği belirtilmiş; “Nitekim bu fetih kıyamete yakın bir zamanda gerçekleşecek, savaşılmadan sadece tekbirlerle fetih edilecektir”.

Yazı, “Bu güne kadar İslam Devleti’ne (IŞİD) km’lerce alanı savaş ve silahla bahşeden Rabbimizden derginin adını verdiğimiz Kostantiniyye’yi, savaşsız ve kansız bize kapılarını açmasını diliyoruz” sözleriyle bitiyor.

HDP'nin başarısıyla simgelenen 7 Haziran seçim sonuçları kadar Türkiye'nin yakın geleceğini etkileyecek önemde bir başka gelişme daha varsa, o da Tel Abyad'ın Kürt güçler tarafından IŞİD'den kurtarılmasıdır!

Akçakale-Tel Abyad hattı ve Tel Abyad'ın arabayla bir saat kadar güneyindeki Rakka'ya kadar bölge, Rakka-Halep arası; benim kişisel tarihimdeki özel yerinden ötürü hep özel ilgi alanımda kalmıştır. Dolayısıyla, söz konusu bu coğrafi alanda, son günlerde yaşanan ve etkisini önümüzdeki uzun vâdeye yayma potansiyeli taşıyan çok önemli gelişmeleri an an izledim.

'… 1971 Haziran ayının son günü Türkiye'deki askeri müdahaleden ötürü aranmakta iken ülkeyi terk etmiştik. Türkiye'den kaçabilen solcuların bir kısmı Batı Avrupa ülkelerine sığınırken, lise yıllarımı geçirdiğim Tarsus'tan tanıdığım Kürt kökenli bir kahvecinin Urfa'nın Akçakale ilçesindeki kaçakçı akrabalarının kurduğu bağlantı marifetiyle Suriye'nin yolunu tutmuştum. Daha sonraları Türkiye'nin en tanınmış gazetecilerinden biri olacak becerikli bir yoldaşımızın hazırladığı sahte nüfus belgeleriyle Ankara'dan, Suriye sınırındaki küçük sınır kasabasına ulaşmış, orada bizi bekleyen kaçakçı koluyla buluşmuştuk.

Gazeteci Ahmet Sever ’in “ Abdullah Gül ile 12 Yıl ” isimli kitabı gündemi fena karıştırdı. İtiraf edeyim Sever hakkında bugüne kadar hep olumlu şeyler duydum. Görevi esnasında en muhalif gazetecilerle dahi insani ilişkisini kesmemiş, entelektüel seviyesi yüksek bir insan olduğu bilinir. Sanırım bir davette o olduğunu bilmeden tanışmışlığımız da var ama o kadar.

Ahmet Sever, AKP iktidarının çanımıza ot tıkamaya çalıştığı dönemde Abdullah Gül’ün perde arkasında verdiği mücadele hakkında önemli açıklamalarda bulunuyor.

Ahmet Sever’in tanıklıklarının doğruluğu hakkında hiçbir şüphe taşımıyorum.

Hattâ bu hafızanın kamuoyu ile paylaşılmasının kıymetli olduğunu söylemek isterim.

Ülkemizde fazla yankı bulmadı ama 10 gün kadar önce Julian Assange ve Wikileaks'in yayınladığı belgeler, Obama'nın 'Pasifik Ülkeleri İşbirliği (TPP)' anlaşmasının arka planını ortaya çıkardı[1]. Ayrıca Wikileaks anlaşmanın ellerinde olmayan eksik bölümleri için de halk fonlamasından gelecek 100 bin $'lık bir ödül koydu[2].

Malum bizim gibi ülkelerde, komplo teorilerine ve siyasileri yönlendiren bir üst akıl olduğuna inanan sayısı bir hayli fazladır. Bazı olaylardı 'bunu kesin Amerika yaptırmıştır' diye değerlendiririz. Ama Wikileaks belgelerine bakılırsa, Amerika'lı vatandaşların ve hatta Obama'nın da, Türkiye'den daha çok şansı yokmuş.

ABD'de demokrat başkan tarafından sunulmuş olmasına rağmen Cumhuriyetçiler tarafından da imzalanan TPP anlaşması, Wikileaks'de sızdırılan 17 belgeye göre, Amerikan Kongresi tarafından değil, Bilderberg toplantılarında alınan kararlara göre şekillendirilmiş[3].

CHP'de, AK Parti ile MHP anlaştı havası var.

Bu durumda CHP ile HDP'ye muhalefet yolu gözüküyor.

Kılıçdaroğlu'nun sevdiği deyimle, sağ blok iktidarda, sol blok muhalefette.

AK Parti'ye ise CHP ile MHP'nin dönüşümlü Başbakanlık formülünde anlaşmaya çalıştığına ilişkin sinyaller geliyor.

CHP milletvekillerinin bir bölümü, “ AK Parti'yi iktidardan düşürmek için muhalefet yaptık. Şimdi AK parti ile koalisyon kurarak, iktidar yapmamız doğru olmaz” kanaatinde.

Tarihte öldüremediğiniz, yıkamadığınız bir lideri bugün yok etmeniz veya yıkmanız mümkün değil. Hikayesini tahrif edemediğiniz bir lideri devirmeniz de imkansız. Gözden ve gönüllerden düşüremediğiniz bir siyasi lideri iktidardan da düşüremezsiniz.

Aydın Doğan'ın Hürriyet gazetesi de böyle yapıyor. İşe tarihten başladılar. Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Sever'in gözüyle Erdoğan'ın hikayesini anlatıyorlar günlerdir. 'Dava arkadaşlığı yalanmış', 'kardeşlik hukuku hikaye', 'Erdoğan, kardeşim dediği Gül'ü bile arkadan vurmuş', 'Meğer Erdoğan göründüğü gibi değilmiş' tadında haysiyet cellatlığı yapıyorlar. Kitabın yazarıyla birlikte önce Erdoğan'ı tarihte öldürüyorlar. Bir kişi kaç kez öldürülebilir diye şaşırmayın; evet sıradan insanlar belki bir kere ölür ama gerçek liderleri toprağa gönderebilmek için birden çok kere öldürmeniz gerekir.

7 Haziran seçimlerinde bu sonuç alınmasa akla gelir miydi bilinmez, ama birisi en sonunda AKP yandaşı medyada bir zekâ problemi olduğunu itiraf etti. Eğer okumadıysanız epey şaşırtıcı bir isim üstelik: Rasim Ozan Kütahyalı. Üzerine konuşulmayı hak eden bir yazıydı ama pek konuşulmadı. Ya okunmuyor ya da zekâsızlığı kimse üzerine alınmadığı için herkes sessiz. Ben kendi çapında bir tür mazoşist olduğum için onu da okudum elbette. 10 Haziran tarihli yazının özellikle şu bölümüne dikkat çekmek isterim: “Bu retorik tekrarı için herhangi bir zekâ gerekmiyordu. O sebeple Yeni Türkiye medyası aktörlerinde inanılmaz bir zekâ rehaveti baş göstermişti. Ezbere ve fazla zekâ içermeyen konuşmalar ve yazılar Yeni Türkiye’nin kimi kanallarını ve gazetelerini kaplamıştı.” Sorunu bu şekilde tespit eden Kütahyalı, çözüm önerisinde de sözünü sakınmadı: “Yeni Türkiye medyasında herkes fark etmeli ki AK Parti’nin propagandasını salakça yapmanın bugünden sonra AK Parti’ye hiçbir yararı yoktur.”

Bu tespitlerine kendini dahil ediyor mu, yoksa dışarıda mı bırakıyor bilmiyorum ama benim özellikle TV’de rastladığım Rasim Ozan Kütahyalı performanslarının da birer zekâ şovu olduğunu söylemek zor. Daha önce şahsıma dava açmışlığı bulunduğu için bu konularda biraz alıngan olduğunu biliyorum.

Cüneyt Arcayürek…

68 yıllık gazeteci

Mesleğe 1947 yılında Ulus gazetesinde başladı; 19 yaşındaydı.

Bugün… Hasta, bir aydır yoğun bakımda.

Ankara’dan yetişen tüm gazetecilerin ağabeyi bu duayen meslektaşımı yazmanım nedeni bugünlerde yapılan bir tartışmayla ilgili…

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Sever’ in yazdığı kitap ile ilgili…

Gazeteci Ahmet Sever Çankaya Köşkü’ndeki anılarını “ Abdullah Gül İle 12 Yıl/Yaşadım, Gördüm, Yazdım ” adlı kitabında yazdı. Fırtına koptu..!

Bakınız..

Cüneyt Arcayürek, 15 Temmuz 1993 ile 15 Temmuz 1996 tarihleri arasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ’in başdanışmanlığını yaptı. Sonra…

Popüler İçerikler

Üç Milyon Emekliyi Bekleyen Tehlike: 2025'te 12 Bin 500 TL Maaş Almaya Devam Edebilirler!
Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu