Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Nisanda 51.5 milyon TL olan örtülü ödenek harcaması, Erdoğan’ın seçim mitingleri yaptığı mayıs ayında 109.1 milyon TL’ye ulaştı.

Bütçedeki örtülü ödenek harcamaları, “tarafsız” Cumhurbaşkanı’nının kullanımına da tahsis edilmesinden bu yana daha dikkatli bir takibi hak ediyor.

Meclis’teki son Torba Kanun görüşmeleri sırasında, sabaha karşı yapılan tek maddelik yasa değişikliğiyle, artık sadece Başbakan değil, Cumhurbaşkanı da “gizli hizmet” harcaması yapabiliyor.

Para nereye gitti?

Nisan ayındaki bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olması kadar olumsuz bir başka sonucu ise örtülü ödenek harcamalarının ne kadarının, Cumhurbaşkanı tarafından kullanıldığını bilmiyor olmak. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın kullanacağı örtülü ödeneğin usul ve esasları, aynı değişikliğe göre Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile belirlenecekti. Bu kararnamenin bu saate kadar çıkmış olması ise kesine yakın bir olasılık.

Başdanışmanı Ahmet Sever'in, sabık Cumhurbaşkanımızı anlattığı bir kitap çıktı. 'Abdullah Gül'le 12 Yıl' adını taşıyor.

Henüz tamamını okuyamadım. Okuduğum kadarıyla ana fikri şu: Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan'ın iyi huylu, güzel ahlaklı, dürüstlük timsali olan tarafı. Eksikliklerinin tamamlayıcısı...

Fakat her nasılsa keramet Erdoğan'daymış gibi gelişti olaylar. Gül'ün erdemleri hasbelkader ona mal edildi. Nitekim Gül sahneden çekilince çıplak gerçek de ortaya çıktı. Varlığının kıymeti ancak yokluğunda fark edilen bir bahtsız siyasetçi olarak karşımıza çıkıyor Gül.

Ahmet Sever de yenmiş hakkını Gül'e iade görevine soyunuyor. Kitap için, Gül'ün kuyruk acılarının toplamı da diyebilirsiniz yani.

*  *  *

AK Parti'nin övgüye değer ne kadar icraatı varsa Abdullah Gül'e borçluyuz. Ne kadar yerilecek işi varsa sorumlusu Tayyip Erdoğan. Gül en birinci reformcu, en süper vizyoner, en şampiyon özgürlükçü, en faziletli demokrat, hep en en en... Erdoğan ise hep onun yancısı. Ne biliyorsak tersi yani. 

Bu gerçeği kavratmadan patronunu allayıp pullayamazdı tabii Ahmet Sever.

Bu bir devlet için büyük bir güvenlik açığı, kocaman bir sarsaklık örneğidir. Eğer devletimiz sarsak değil diyorsanız, daha büyük bir sorunumuz var.

5 Haziran 2015’te HDP’nin Diyarbakır mitinginde feci bir patlama oldu.

4 kişi hayatını kaybetti, 100’den fazla kişi yaralandı.

Fail kim? IŞİD’li bir kişi: O.G.

Ha şimdi gelin bu bilgiye yakından bakalım. Zira ancak bu şekilde, hem asıl sorumlunun kim olduğunu, hem de önümüzdeki muhtemel saldırıların mekanizmalarını anlayabiliriz.

İdris, daha sonra ödül alan bu haberinde, Cihatçı olmak için Adıyaman’dan Suriye’ye giden 4 gençten söz ediyordu. Hepsinin adı sanı belliydi. Aileleriyle röportaj yapmıştı.

4 gençten biri geri dönmüş, ruhsal travma nedeniyle Adana’da tedavi görmüştü.

Geri kalan üç kişinin ikisi ikiz kardeşti: Ö.D. ve M.G.D.

Kılıçdaroğlu'nun dün ilginç bir açıklaması oldu. “Çoğunluğu, yüzde 60'la muhalefet oluşturuyor. Hükümet kurma görevi onlara verilmelidir…” diyordu. Meclis'in dengeleri değiştiğine göre CHP lideri belli ki muhalefet-iktidar ayrımını, yüzde 60 yüzde 40 bölüştürmesini biraz keyfi yapıyor.

Seçim sonrası ana gerilim ekseninin AK Parti ile diğer partiler bloğu arasında olacağını varsaymak pek gerçekçi değildir. Ya da şöyle söyleyelim: HDP-MHP-CHP arasında ilkesel ve siyasi bağlar oluşabileceğini, bu bağları AK Parti karşıtlığının kurabileceğini varsaymak, AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırmayı ülkenin tek ve ana sorunu ilan etmek, bunu Kürt meselesi başta olmak üzere pek çok konunun önüne geçirmek en azından sübjektif, egosentrik bir siyasi okuma ve beklentidir.

Elbette siyasi partiler kendi aralarında konuşup anlaşırlarsa, bunu deklare ederlerse, böyle bir kapı açılır. Ancak keskin haritalar çizmeden önce böyle bir noktaya gelmek gerekir. Örneğin Kılıçdaroğlu'nun kategorik olarak reddettiği Cumhurbaşkanı'yla istişare önerisini kabul etmesi gerekir.

YPG ve Burkan El Fırat gruplarının operasyonu ile IŞİD, Suriye’de kontrol ettiği en stratejik nokta olan Tel Abyad’dan çekildi. Bu gelişme Ankara’yı alarma geçirdi. Sınırda güvenli bölge isteyen Türkiye, koalisyon ikna edilemediği için adım atamıyor.

Ankara, yeni hükümetin hangi partiler arasında kurulacağına yoğunlaşırken bir yandan da Suriye sınırından gelen haberlere odaklanmış durumda.

PYD’nin silahlı kanadı YPG ile Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Burkan El Fırat gruplarının, Kobani (Ayn El Arab) ve Cizire arasında kalan, Akçakale’nin hemen karşısında yer alan IŞİD’in denetimindeki Tel Abyad’a yönelik operasyonları, binlerce kişinin yine sınıra yığılmasına neden oldu.

Dün gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısının büyük bölümü sınır hattındaki gelişmelere ayrıldı.

Dün Türkiye İstatistik Kurumu işsizlik rakamlarını açıkladı. Buna göre Mart ayında işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 349 bin kişi artarak 2 milyon 747 bin kişiden 3 milyon 69 bin kişiye yükseldi .

Böylece . Yine 15-24 yaş arasındaki gençlerin işsizlik oranı hızla yükseldi. Geçen yıl Mart ayında yüzde 16,7 oranında olan genç işsizlik oranı bu yılın aynı ayında yaklaşık iki puan artarak 18,6 oldu. Bu arada unutmadan belirtelim tarım dışı işsizlik oranı geçen yılın Mart ayına göre bir puan artarak yüzde 11,6’dan yüzde 12,6’ya yükseldi. Yani sanayi ve hizmetler kesiminde işsizlik daha hızlı çoğaldı .

Şimdi gelelim hayat pahalılığına yani enflasyona…

Yine Türkiye İstatistik Kurumu’nun dün açıkladığı . Böylece bu yılın ilk beş ayında tarım ürünleri üretici fiyatları yüzde 13,88 oranında artarak adeta rekor kırdı. Bu arada yıllık tarım ürünü üretici fiyatlarındaki artış yüzde 13,68 oranında gerçekleşti.

- Günün en güzel kısmı hangisi?

- Hiçbiri.

Yanıt, İbrahim’e ait, soru Af Örgütü’ne. İbrahim sekiz yaşında, Suriyeli.

Ailesi, iki yıl önce Halep’ten kaçmış. Mülteci kampına gitmişler, “yer yok.” Kilis’in sınıra yakın bir ilçesine yerleşmişler. Babası yaşadıkları beton yapının arkasındaki kavruk toprakta taze sebze yetiştirmeyi başarmış da açlıktan ölmemişler.

İbrahim babasıyla birlikte çöpten plastik toplayarak aileyi “geçindiriyor.” Topladıkları plastikleri, yarım kilosu 1 TL’ye geri dönüşüm deposuna satıyorlar. Her sabah saat 06.00’da uyanıyor, akşamüstü 16:00’ya kadar çalışıyor. Bazı günler imamdan okuma yazma dersi almaya vakti kalıyor, çoğunlukla kalmıyor. İbrahim çok yoruluyor. Bazı günler tek başına, bazen babasıyla birlikte çalışıyor. İbrahim, babası ve bir alışveriş merkezinde arabalara alışveriş poşetlerini taşıyan 13 yaşındaki erkek kardeşinin hepsinin günlük kazancı 15 TL.

Abdullah Gül alenen iş başvurusu yaptı. Araya eski danışmanın kitabını sokarak ‘Ey memleket isterseniz ben göreve hazırım’dedi.

İşadamlarından da Gül’ün aktif siyasete girmesine destek varmış. Ana akım medya öyle buyurdu.

Eğer öyleyse buradan işadamlarına bir duyurum var. Bu ülkenin ekonomik sorunlarını Gül çözemez. Bunun en güzel göstergesi de yine dün yayınlanan işsizlik verisi.

Aydan aya yayınlanan işsizlik verilerine göre işsiz oranı yüzde 10.6. Yani çalışmak isteyen ve çalışanların, iş bulamayanlara oranı yüzde 10.6. Bu basit oran Türkiye’deki her türlü dengesizliğin en önemli kanıtı.

Yüksek işsizlik bize AKP’nin hediyesi

Evet bu çift haneli işsizlik oranları AKP’nin bir hediyesi. 2001 krizinde bile işsizlik yüzde 8’di. Ondan önceki dönemlerin ortalamasına bakıyorsunuz yüzde 7 civarında.

Koalisyon için ilk hamle AK Parti’den beklenirken, pazarı “Hükümeti kurma görevi yüzde 60’lık bloka düşüyor” sözleriyle CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu açtı.

“Yüzde 60 bloku” dediği, 7 Haziran seçiminde Meclis’te temsil edilme yetkisi alan AK Parti dışındaki partiler... Yani CHP, MHP ve HDP...

“Blok” tek bir “parti” olsa, hükümeti kurma görevi, yüzde 59 oy almış olduğu için o partinin liderine verilirdi.

Ortada -henüz- öyle bir blok yok; hükümeti kurmada öncelik de milletvekili sayısına göre belirleniyor. En kalabalık parti grubu AK Parti’ye ait olduğu için, Cumhurbaşkanı, süreç başladığında, hükümeti kurmakla Ahmet Davutoğlu ’nu görevlendirecektir.

CHP Lideri teamülü bilmez mi? Bilir elbette. Bu sebeple de, açıklamasını ciddiye almak ve ne demek istediğini mercek altına yatırmak gerekiyor...

Ahmet Sever'in “Abdullah Gül ile 12 Yıl” adlı kitabını “Geç kaldınız Sayın Gül; bizim size memleket harap olmadan önce ihtiyacımız vardı” duygusuyla okudum. Büyük kısmı “herkesin bildiği sırların ilanı” niteliğindeki çalışmayı, Gül'ün kendi imzasıyla yayınlamasını isterdim. Eğer bu kitapla torbanın ağzı açıldıysa dipteki diğer tavşanları da çıkarmak ona düşüyor.

Sever, aşırı temkinli bir kişilik fotoğrafı veriyor. İyi niyetli ve dürüst fakat yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için uçuruma doğru giden arabanın önüne kendini atıp durdurmaya çekinen, potansiyelini yeterince kullanamayan bir devlet adamı portresi…

Erdoğan'la aralarındaki ilişkinin en baştan beri sorunlu olduğunu anlıyoruz. Sever, aralarındaki farkı, “biri kendi liderliğini yara almaktan koruyor, öteki memleketi” şeklinde değerlendiriyor. Biri kavgacı, diğeri kavgayı ayırıcı. Bütün anekdotların ortak teması bu. Fakat Gül'ün de parti ile ülke arasında ikilemde kaldığında partiye zarar vermeme görüntüsü altında kendini öncelediği görülüyor.

Popüler İçerikler

Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"