Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

-GÜZELDİR ÇÜNKÜ... 'Ben yaptım oldu' anlayışını çöp sepetine fırlatır, 'uzlaşma' adı verilen kutlu seçeneği zorunlu kılar.

-GÜZELDİR ÇÜNKÜ... 'Biz/Onlar', 'Onlar/Biz' türü cepheleştirici yaklaşımları tuzla buz eder.

-GÜZELDİR ÇÜNKÜ... Kibrin, küstahlığın ve şımarıklığın zorunlu terkine mecbur eder.

-GÜZELDİR ÇÜNKÜ... Yasaları torbayla çıkarmanın önüne geçer.

-GÜZELDİR ÇÜNKÜ... Yatırımın TOMA denilen araçlara değil barışa ve uzlaşmaya yapılmasına yol açar.

-GÜZELDİR ÇÜNKÜ... Bütün milletin sadece tek bir adamın iki dudağından çıkacak sözlere kilitlenmesinin önüne geçer.

Yılın ilk 4 ayında, ülkeye nereden geldiği (kaynağı) belli olan döviz girişi toplam 5.7 milyar dolar iken, nereden geldiği bilinmeyen döviz girişi 6.9 milyar dolar oldu.

Nereden geldiği (kaynağı) belli olmayan döviz sayesinde yaşar hale geldik...

(Önemli açıklama: Nereden geldiği (kaynağı) belli olmayan döviz rakamları, ülkeye kamyonlarla, çuvallarla getirilen döviz miktarını göstermez. Bu rakamın içinde, sınır ticareti ile, yolcu beraberi ile ülkeye giren döviz de vardır ama, büyük bölümü ithalat, ihracat hareketlerinden, turizm hareketlerinden hesaba girmeyen veya girmekte geciken dövizlerdir.)

Ülkenin olağan döviz geliri, gideri karşılamayınca ortaya çıkan döviz açığına “cari açık” diyoruz.

Döviz açığının, cari açığın temelinde, ihracat gelirinin, ithalat giderini karşılayamaması var.

YPG Kobani ve Serekaniye arasındaki bölgede IŞİD'i süpürdükçe Erdoğan'ı Tel Ebyad endişesi sardı.

Rojava’nın savunma gücü YPG’nin IŞİD’e karşı direndiği günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek” sözünde bir müjde saklıydı. Şimdi Kürtler “Tel Ebyad düştü düşecek” diye nazire yapıyor.

IŞİD’in en fazla zorlandığı cephe Rojava oldu. YPG, Kobani’den çıkardığı IŞİD’i bugünlerde Tel Ebyad’da sıkıştırıp Kobani ile Cezire kantonları arasında bir hat açmaya çalışıyor. IŞİD, Tel Ebyad’da olduğu sürece hem Cezire hem Kobani’yi rahat bırakmayacak. Batıda Kobani’den, doğuda Serekaniye’den hareket eden YPG güçleri Tel Ebyad’ı iki koldan kıskaca almış durumda. Tel Ebyad, IŞİD’in merkez üssü haline getirdiği güneydeki Rakka’yı Türkiye sınırına bağlıyor.

Demokrasiyi onarmak için bir fırsat yakaladık, şimdi hepimize düşen bu fırsatı doğru değerlendirmek. AK Parti’ye bu konuda büyük bir görev düşüyor: Kaosa oynamak yerine, sorumlu davranmak! 

Ne yazık ki, AK Parti iktidarı etrafında kümelenmiş bir grup çılgın, tam tersi yönde bir ateşi körüklemeye çalışıyor. Seçimin hemen ertesinde, hiç utanıp sıkılmadan, “bırakalım ülke kaosa sürüklensin de AK Parti’nin kıymetini anlasınlar” havasına girdiler. Birisi basın toplantısı yapıp, “AK Parti hiçbir iktidar formülüne evet demesin” çağrısı, bir diğeri “biz de muhalefete geçelim de görün” tehididi savurmaya başladı. Kendinize gelin, karşınızda düşman mı var? Aklınızdan zorunuz mu var, dünyanın neresinde seçime “darbe” denilir? Ruh hastası mısınız, hangi vicdan sahibi, “biz gidersek, ülke başınıza yıkılır, deneyin görün” havası çalar?

Cinnet hali 

Bu tam bir cinnet hali, umarım AK Parti camiası topyekûn bu cinnete kapılmaz. AK Parti bu ülkenin önemli bir kesiminin temsilcisi, bu gerçeği unuttuğu, merkez siyasetten uzaklaştığı, toplumun diğer kesimlerine düşman gibi baktığı ölçüde gücünü yitirdi, şimdi gerçeklere geri dönme zamanı.

AK Parti bir zamanlar “stratejik” düşünür, kendisinden nasıl olsa istenecek fedakârlıkları, baskı altında kaldığını hissettirmemek için, ön alarak yerine getirirdi.

Usta bir satranç oyuncusunun, birkaç hamle sonrasında “şah-mat” çekebilmek için gerekirse “veziri” feda etmesi gibi...

Son 15 yıl içerisinde stratejik düşüncenin birden fazla örneği vardır.

Bu hamle üstünlüğünü son seçim sırasında gösteremedi AK Parti; adım adım “276 milletvekili” çizgisi altına gidildiği, gören gözler için sürpriz olmadığı halde... Uyarılara da aldırılmadı.

Diğer partiler, her biri ayrı ayrı, “AK Parti ile koalisyon yapmayız” diyorlarsa bugün, sebebini başka yerde aramamak gerekiyor...

Seçimlerden bir süre önce şunları yazmıştım:

HDP'nin barajı geçmesi halinde şu meselelerle karşı karşıya olduğu açıktır:

-Türkiyelilik ve Kürt meselesi arasındaki bağları, Kürt temsilinin ötesine taşımak ve kurmak …

-Bunu yapabilmek için Kandil ve İmralı karşısında gerçek anlamda bir özerklik ve özgül ağırlık elde edebilmek…

-Muhalefetin merkezine yerleşmek için, kolay kampanya söylemlerinin ötesinde, farklı seçmen hassasiyetlerini kucaklayabilecek bir siyasi sistematik üretmek…

Bu durumların her biri aşılması zor, tarihsel bagajları, zihniyetleri, idelojik kırılmaları iç içe sokan çelişkilere işaret etmektedir.

HDP, barajı ve bunları aynı anda aşabilecek midir?

İleriye dönük asıl soru budur…”

‘Seçmen ne mesaj verdi?’ sohbetleri ardından yeni gündem, ‘Kim kiminle koalisyon yapacak?’

Kişisel olarak bu konu üzerine fazla gevezelik yapmamaktan yanayım. İki gerekçeyle: Ben yazdım diye parti yönetimlerinin acilen toplanıp yeni bir siyaset belirleyeceğini zannetmiyorum! İkincisi, benim aklıma gelen her şey herhalde tüm partilerin ve yöneticilerinin de aklına geliyordur.Keşke…

Tabii keşke üç muhalefet partisi koalisyon kursa ve memleketin tüm kurumlarındaki dehşetli çürümeyi birlikte giderse. Namuslu yurttaşın aklını fikrini zorlayan yolsuzlukların, hukuk dışılıkların üzerine gitse. Hiç olmazsa, bir arınmanın mümkün olabileceğine dair umut yaratsa. Türkiye’nin Dingo’nun Ahırı olmadığı iyice‘belletmiş’ olsa. Yıllardır maruz kalınan saçmalıklar ve yalan dolan düşünüldüğünde, AKP’siz bir hükümet iş başında değilken de camilerin ahır yapılmadığını, ekmeğin karneyle verilmediğini, Kuran okumanın yasaklanmadığını ve her açıdan ‘daha temiz/ilkeli’ bir siyasetin mümkün olduğunu, ahaliye gösterebilse. Keşke.

Gezi’deki sigara kutusunu hatırlayan var mı? Fazlası olan bırakıyordu, ihtiyaç duyan alıyordu içinden bir dal. Hayatımın en zor günlerini geçirdiğim o derin, kasvetli dönemde gözümün önünde iki kelime yanıp sönüyordu: Alıyorum ve veriyorum. İhtiyacı olan nereye gitsin? Bunca teknoloji, imkan neden hafifletemez derdimizi? Adalet, dengesini neden bir türlü yaratamaz? Yapmak istediğim bir işti, ihtiyacı olan ile vermek isteyeni buluşturmak. Ne yapılabilir diye araştırırken verrr’i buldum. Orada zaten bir kısmı yapılmış dileğimin. Bana düşen, yapılmış olana el uzatıp onun büyümesine ses olmakmış belki de. İhtiyaç sahiplerine ulaşır umarım verrr. Aynı şekilde, vermek isteyenlere de. Verrr’in kurucusu Ömer Arı ile paylaşım ekonomisini konuştuk.

Sıkıcıdır... Böyle yazılar yazmak ve okuru bir “oldu-bitti” karşısında düşünmeye zorlamak sıkıcıdır ve bu satırların yazarına uygun bir “iş” değildir.

Dünkü, “Erdoğan-Baykal” buluşmasının verdiği gazla, olası koalisyon senaryolarına katkı niyetine de okunabilecek ve asla kalemim olmayan bir yazı yazdım.

Meseleyi doğru kavrayabilmek için de, iki eski CHP milletvekilini, bir eski CHP genel başkan yardımcısını (ki, yakın dostumdur) ve AK Parti kulislerini iyi bilen bir “yandaş gazeteci” arkadaşımı aradım. Sonucu da yazdım:

Bir “koalisyonlar dönemine” gireceksek (ki, seçim sonuçları bunu gösteriyor), koalisyon hükümetlerinin bir parçası olmak, AK Parti ’den önce, CHP için bir ihtiyaç olarak beliriyor. Yani Kemal Kılıçdaroğlu “liderliğini” kurtarmak, “başarısızlığını” unutturmak için, illa ki bir koalisyon hükümetine “aza” yazılmak durumunda.

Cumhurbaşkanı'nın Baykal ile görüşmek için Dışişleri Konutu'na tenezzül buyurması, Türkiye'de artık nelerin mümkün olamayacağına dair işaretler barındırıyor.

Saray, sembolik anlamını kaybediyorsa “fiilî başkanlık”, “otokrasi”, “el Muhaberat devleti” tarihe karışacak, “bekleme odası”na alınan parlamenter sistem yeniden işlemeye başlayacak. Üzerimize karabasan gibi çöken “dikta rejimi heyulası” 7 Haziran'da demirden seçim sandığına kapatıldı, kilitlendi ve derin bir kuyuya atıldı. Yasını tutan yok; durumu henüz idrak edemeyen ve ezberledikleri ısmarlama cümle kalıpları ile tehdide devam eden “haber elemanları” da amirleri tarafından susturulduğu zaman bu hayaletten geriye bir nam ve nişane kalmayacak. Davutoğlu'nun doğrudan yalanladığı Sabah'ın “kırmızı çizgiler” haberi gibi.

Başbakan'ın TRT'deki detaylı açıklamaları daha fazlasını barındırıyor. “Başkanlık sistemine halk yetki vermedi” diyor ve parlamenter sisteme geri dönüş mesajını doğrudan Cumhurbaşkanlığı adresine gönderiyor.

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti