Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Erdoğan, cumhurbaşkanlığını masaya sürdü ve kaybetti. Bütün bir seçimi kendisinin başkanlığı üzerine kurdu. Pazar günü, bu sebeple sadece bir genel seçim değildi. Aynı zamanda Erdoğan referandumuydu. Bir seneden az bir sürede yüzde 52’den 41’e düştü.

Bunu kendi yaptı. Sahaya indi kendine oy istedi ve kaybetti. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı meşruiyetini yitirmiştir. Her fırsatta konuşan bu şahısın seçimlerden sonra hâlâ insan içine çıkamamasının sebebi de bu.

Ortada dağınık bir tablo var diye mutsuz olmaya gerek yok. Bir önceki iktidar döneminde Türkiye zaten darmadağın edilmişti. Geçmiş iktidar, kurumları tarumar edilmiş, hukuk devleti rafa kaldırılmış, bir şahsın hırsına kendini kurban etmiş bir ülke yaratmıştı.

Ankara'da hükümet düğümü ne yönde çözülürse çözülsün Türkiye'yi Suriye'de yeni bir istikamet bekliyor. Yani Türkiye-Suud-Katar ortaklığı sıkıntıda.

Kral Selman, Şeyh Temim ve Erdoğan ortaklığının şekillendirdiği Suriye stratejisinin bir ayağı AKP’nin sandıktan aldığı sonuçla çelme yedi.

Türkiye üzerinden ‘kuzey cephesi’, Ürdün üzerinden ‘güney cephesi’ni şahlandıran bu stratejinin birinci aşamasında Kaide’nin Suriye şubesi Nusra ile eski Kaidecilerin kurduğu Ahrar el Şam’ın liderliğinde Fetih Ordusu kuruldu. Katar ve Suudi Arabistan’ın finansmanıyla temin edilen ağır silahlar Türkiye üzerinden Fetih Ordusu’na sevk edildikten sonra İdlib, Cibr el Şuğur, Eriha ve Mastume düştü. Ordu güneyde de önemli mevziler kaybetti. Dün de Şam’ın 100 km güneyinde 52. Tugay’ın bulunduğu üs silahlı grupların eline geçti. Bu gelişmeler, Mart 2013’ten beri kaplumbağa hızıyla kaybedilen yerleri yeniden toparlamaya başlayan Suriye ordusu için ağır bir darbe oldu.

Şu bir gerçek: Şehirli, laik, çoğunluğu CHP seçmeni yüzbinlerce vatandaş, barajı geçsin ve başkanlık gelmesin diye HDP’ye oy verdi. Beşiktaş ve Bakırköy ilçelerinin verileri de gösteriyor bunu.

HDP’nin 2 puanı mı, 3 puanı mı buradan geldi, bilinmez. Ama Sırrı Süreyya Önder ve Demirtaş, ’emanet oylar’ için teşekkür edip, bu seçmeni mahcup etmeyeceklerini söylediler. Herkes takdir etti.

Ancak 24 saat sonra HDP’li Altan Tan, Ahmet Hakan’ın programında CHP’lilerden mühim bir oy almadıklarını, barajı Kürtler sayesinde geçtiklerini söyledi. Ardından Kılıçdaroğlu ve CHP’liler hakkında tatsız cümleler edip sosyal medyayı ayağa kaldırdı.

Onlara girmiyorum. Meselemiz haddini aşan insanlar ve maksadını aşan laflar değil, kardeşlik ve barış çünkü.

Sadece “La bu CHP’liler size ne etti kardeşim?” deyip susuyorum.

Seçim sonuçları, partilerin oy oranları, inen ve yükselen siyasi eğilimler Türkiye'nin uzunca bir süre tek parti çoğunluğuyla yönetilemeyeceğini gösteriyor.

AK Parti'nin ve cumhurbaşkanın erken seçimi tercih etme ve bunu zorlama şansı elbette var. Ancak AK Parti yüzde 43 civarında bir oy alsaydı, “istikrar mı istikarsızlık mı dileması” üzerinden bir zorlama ve oy toplama şansı daha gerçekçi olurdu. Yüzde 40'lık düşük oy oranı bizce buna müsade etmeyecektir. AK Partili kurmaylar da 20'ye yakın milletvekili açığını ve yüzde 5-6 oy, farkını mevcut siyasi ortamda kapamayacakları değerlendirmesi yapabilirler.

Bu durumda tartışılacak ve tartışılmaya başlayan asıl formül bir koalisyon hükümetine ilişkindir.

Koalisyon ihtimali ve alternatifleriyle ilgili öre çıkan üç mesele var.

Yapmayacaktınız…

Milletin gözünden bile sakındığı evlatlarının plastik mermilerle gözlerini çıkarıp üstüne bir de sırıtmayacaktınız.

15 yaşındaki çocuğu katledip anasını meydanda yuhalatmayacaktınız.

Köylüleri bombayla parçalayıp, adalet bekleyen annelerin yüzüne “ soruşturmaya gerek yoktur ” kararını okutmayacaktınız.

301 madenci verdiğiniz ruhsatlar sayesinde toprağa gömüldüğünde gidip orada sağ kalan işçilere yumruk, tekme atmayacaktınız.

Üç-beş Ermeni gencinin Hrant Dink ’i anmak için tuttukları küçücük bir salona güvenlik için gönderdiğiniz sivil polise beyaz bere taktırmayacaktınız.

Seçimler öncesinde AKP kurmayları ve sağlı sollu şoven milliyetçi kesimler tarafından HDP’yi yıpratmak için kullanılan “HDP bir projedir” tekerlemesi, seçimin mağluplarının ağzına yeniden sakız oldu. Kimilerinin AKP’de değişim için (Siz kirli çamaşırların ortaya dökülmesi için, diye anlayın) bel bağladıkları ağır abi Arınç, AKP’nin yenilgisini yorumlamaya çalışırken aynı çürümüş sakızı çiğneyerek “HDP bir projedir” dedi.

Tamamen katılıyorum, doğrudur; HDP bir projedir. Bu topraklar üzerinde yaşayan halkların, yangın yerine dönmüş bölgenin, barışa, umuda, adalete susamış insanlarımızın, hepimizin geleceğine yönelik bir proje. Üstelik, îma edilmeye çalışıldığı gibi, başka biryerlerde, yabancı mimarlar tarafından sipariş üzerine çizilmiş bir proje değil, bu toprakların tarihinden ve derinliklerinden kaynaklanan, yerli olduğu kadar evrensel, evrensel olduğu kadar çağdaş bir projedir.

AKP, 7 Haziran sonuçlarında tüm toplumu ve ülkeyi kuşak farklarını silerek yatay kesen 'ortak ruh hali'nin nedenini anlamazsa, yüzde 40' düşmüş oy oranının, Türkiye'nin yeniden doğmaya başlayan 'demokrasi güneşi'nin altındaki kar gibi hızla eriyip gideceğini görecektir.

Seçim gününün gece yarısıydı. İstanbul’un orta yerinde Murat Belge’yi taksiye binerken gördüm. Görüşmeyeli epey bir zaman olmuştu. Seslendim. Döndü. Kollarını açarak bana doğru ilerledi. Sarıldık. Kulağına eğildim, “Hayatımın en mutlu gecelerimden biri bu” dedim. İki adım geri adım attı, kollarını daha da açtı, “Benim için birincisi” dedi.

AK Parti’nin 258 sandalyeyle Meclis’teki en büyük çoğunluğa sahip olması, tek başına hükümet kuramadığı gerçeğini değiştirmiyor. İstikrar için savunulan % 10 barajı AK Parti’yi korumadı, bilakis HDP için kaldıraca dönüştü ve parlamento denklemini AK Parti aleyhine belirledi.

Öte yandan, sandık halkın iradesini yansıtır ve halk her zaman masumdur.

Yanılmış bile olsa, “Neden yanıldın?” diye soramazsınız. “Ben neden anlatamadım?” sorusunun peşine düşmek icap eder.

Peki, “AK Parti neden anlatamadı?”

Cevap bağlamında yazacağım bazı şeylerden ötürü, kimse gemiyi terk eden fareler alegorisine sığınmasın. Çünkü ayaklarını yere vura vura çürük tahtaları kontrol etmek, biraz kötü sese neden olsa da kaçma emaresi değil, o gemiyi sahiplenmenin ta kendisidir.

Yeni meclis aritmetiğine göre, AKP kontenjanı düşüyor. AKP azınlığa düşecek. Peki bu yeni kurul yapısı ekrana nasıl yansıyacak?

Yayın içerikleriyle ilgili genel ahlak, aile yapısı gibi gerekçelerle öpüşme sahneleri ve müzik klipleri yüzünden verdikleri cezalar azalır. Buzlu içkiler rahatlar. Umarım sanat eserlerinin üzeri buzlanmaz! Şimdi bunu ‘vay içkici’ diye yorumlar bazı aklı evveller. Buzlu olması ilgiyi daha da artırıyor anlayın artık!

Hemen bir noktayı daha yazayım:

Bu RTÜK kurul üyelerinin siyasi parti durumuna göre belirlenmesinin ne kadar yanlış olduğunun altını çizmek isterim. Benim adamım senin adamın hali! Kim iktidar, onun üyesi çok. Bir tane sektörden adam yok.

Partiler üstü bir kurum olmalı RTÜK!

Buzlu öpüşmeye hep karşı oldum ve buna rağmen böyle diyorum!

Böylesine önemli bir seçimden sonraki ilk günlerde, bilhassa Türkiye vatandaşlarının AKP'ye oy vermeyen çoğunluğu için doğru dengeyi bulmak kolay değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darmadağın olan yenilmezliğiyle ilgili bir sevinç ve rahatlama söz konusu. Halk Türkiye demokrasisinin diriliğinden dolayı gurur duyuyor, zira çoğunluk şu açık mesajı verdi: Türkiye'nin tek adam rejimi haline gelmesini istemiyoruz. Hatta bazıları AKP'nin yenilgisinin Erdoğan döneminin sonunun başlangıcı olduğunu iddia ediyor. Kısa süre sonra çok erken olduğu ve olsa olsa aşırı iyimserlikten kaynaklandığı görülebilecek bu tür sonuçlara niye varmamamız gerektiğine dair birkaç kelam etmek isterim. Evet, Erdoğan sarsıldı, fakat kesinlikle sahneyi terk etmiş değil.

Popüler İçerikler

Tekirdağ'da İstismara Uğrayan 2 Yaşındaki Sıla Bebekle İlgili Korkunç Detaylar: Vücudunda Diş İzleri!
Esra Erol'da "Tek Suçum Güzel Olmak" Sözüyle Tanınan Yazgül Estetikle Başka Biri Oldu!
Narin Cinayetiyle İlgili "Aile Bizim Dostumuz" Diyen AK Parti Milletvekili ile Salim Güran Aynı Karede