Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

1-KİBİR YENİLDİ: 

Üst perdeden konuşma, yasaları zorlama, böbürlenme, 'siyaset dehasıyım ben' edaları, rakibi küçümseme, seçmeni aptal yerine koyma, seçmenin zekâsını yok sayma... Hepsi ama hepsi yenildi.

*

2-BİR YILDIZ DOĞDU: 

Cumhurbaşkanlığı seçiminde başlayan Selahattin Demirtaş rüzgârı, bu seçimde fırtına oldu, esti. Soğukkanlılığıyla, esprisiyle, kucaklayıcılığıyla, özgürlükçülüğüyle, hitabetiyle, sahiciliğiyle Türkiye siyasetinin vazgeçilmezi oldu.

*

3-ABANMA TERS TEPTİ:

Bütün pankartları kapladılar, bütün alanları zapt ettiler, valileri, kaymakamları sahaya sürdüler, Cumhurbaşkanı'yla, Başbakan'ıyla sekiz koldan yürüdüler ve çıkan sonuç yüzde 40 oldu. Abanma ters tepti yani.

*

4-YANDAŞ MEDYA ÇÖKTÜ: 

Okunmayan gazetelerle, izlenmeyen televizyonlarla... Propagandist tutumla... İktidarı övmeye, muhalefeti eleştirmeye ayarlı çizgiyle... İftiracı ve çirkin yayınlarla... Milletimiz üzerinde hiçbir etkisi olmadığını gösterdi.

Seçim sandığı açıldı. İçinden Türk halkının kararını yansıtan bir fotoğraf çıktı. Bu fotoğraf 3 Kasım 2002 seçimleri ile başlayan AK Parti'nin tek başına iktidar olduğu güçlü hükümetler dönemini yansıtmıyor. Daha çok eski Türkiye'den içinde kareler barındırıyor. Ama milli iradeye saygısı olan herkesin bu fotoğrafı doğru okuyup halkın seçim sandığında verdiği mesajları doğru yorumlaması gerekiyor. Türk siyasetinde artık yeni bir sayfa açıldı. Yeni bir dönem başlıyor. Seçimlerden halkımız her partiye bir mesaj verdi.

AK Parti'ye verilen mesaj: AK Parti'yi birinci parti yaparak “Umudum yine sensin ama yanlışlarınla yüzleş ve yeni Türkiye için önce Yeni AK Parti'yi inşa et” dedi.

CHP'ye verilen mesaj: “Topluma iktidar olabilmek için bir türlü umut olamıyorsun. Ana muhalefette başarısızsın” dedi.

HDP'ye verilen mesaj: “Türkiyelileşme konusunda uzattığın eli cumhurbaşkanlığı seçiminde de karşılıksız bırakmamıştım şimdi de karşılıksız bırakmıyorum. Sen silahla değil siyasetle mücadeleni verebilirsen sonuç alabilirsin. Silahla Türkiye'yi böleceğine siyasetle Türkiye'ye talip ol” dedi.

AK Parti adaletsiz yüzde 10 barajında Erdoğan'ın başkanlığı uğruna ısrar edince yüzde 34 ile aldığı Meclis çoğunluğunu yüzde 40 ile bırakmak zorunda kaldı. İşte Erdoğan'ı sarsan 10 dakikanın öyküsü.

AK Parti, ismindeki adalet kelimesini bir yana bırakıp “istikrar” adı altında askeri rejimden kalma adaletsiz yüzde 10 barajının arkasına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığı uğruna sığınınca faturayı ağır ödedi.

2002 seçiminde bu adaletsiz hesap yöntemiyle yüzde 34 ile sahip olduğu tek parti hükümeti çoğunluğuna, 2015 seçiminde daha fazla oyla, yüzde 40 ile kaybetti.

Fazla zor oyunu bozuyor.

2011 seçiminde yüzde 50 ile nadir bir zafer kazanan AK Parti, dün yüzde 20 kayıpla yüzde 40’a indi.

Seçmen kararını verdiğine ve bu kararı ilgili ilgisiz herkes öğrendiğine göre, 7 Haziran genel seçimleri de, seçim kampanyası döneminde söylenenler de artık düne aittir... Şimdi yeni şeyler söylemenin ve yarına dönük yaşamanın zamanıdır. 

Hep başardık 

Şimdi çoğulcu ve özgürlükçü demokratik siyasetin, farklı olanların ve hatta birbirlerine çok zıt olan karşıt görüş sahiplerinin bir arada yaşamalarını mümkün kılan bir meslek olduğunu yeniden hatırlamanın zamanıdır. Bunu geçmişte defalarca başardı siyasetçilerimiz... Başaramadığımız zamanlarda da, ne tür ekonomik ve siyasal krizlere sürüklendiğimizi yine defalarca görmedik mi? 

Belirli odaklar 

7 Haziran öncesinde Türkiye'nin geleceğinin, gelişmesinin ve istikrarının sadece bizim meselelerimiz olmadığını gördük... Türkiye'yi Suriye'nin, Irak'ın, Mısır'ın, Libya'nın kader çizgilerine çekmek isteyen iç siyasetin kayıt dışı odakları yanında, dışarıdaki bazı merkezlerin de var olduklarını artık görmüş ve bilmiş olmamız gerekiyor. Bu çerçevede birlikte olmaları mümkün görünmeyen eğilimlerin kirli ittifaklar yaptıklarını da hayret ve ibretle izlemedik mi?

HDP’nin aldığı sonuç beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Bunun belli nedenleri var tabii ki. Ancak en önemli sonuç 12 Eylül cuntasının Türkiye’nin önüne koyduğu o ‘utanç verici’engelin, yüzde 10 seçim barajının yıkılması oldu.

Peki HDP barajı nasıl aştı?

Başkanlık sistemine karşı kurulan seçim stratejisi: İlk başta başkanlık rejimine karşı kurulan bir seçim stratejisinin başarısından söz etmek gerek. HDP bu konuda çıtayı en yükseğe koyarak şu ya da bu partideki ‘başkanlık sistemi’ karşıtı seçmenin desteğinin aldı.

Başkanlık sistemine karşı kurulan seçim stratejisi: İlk başta başkanlık rejimine karşı kurulan bir seçim stratejisinin başarısından söz etmek gerek. HDP bu konuda çıtayı en yükseğe koyarak şu ya da bu partideki ‘başkanlık sistemi’ karşıtı seçmenin desteğinin aldı.

Son yazımda bu seçim, demokrasiden yana olanlar ile, karşı olanlar arasında geçecek diye yazmıştım. Biz , demokrasiden yana olanlar kazandık! Hangi partiye oy vermiş olursa olsun, otoriter tek parti rejimine ‘hayır’ diyenler kazandı, kutlu olsun! 

Bundan sonrası da zor, biliyorum, ama Türkiye otoriter rejim özlemlerine geçit vermedi, bundan sonra demokrasi mücadelesi kuşkusuz hız kaybetmeden devam edecek ama şimdi kutlama zamanı. 

Cumhurbaşkanı’nın iktidar lideri olarak kampanya yürütmesine, iktidar partisinin devlet imkânlarını sonuna kadar kullanmasına, topluma korku salma çabalarına karşın, Türkiye otoriter gidişe dur dedi. Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi kendilerine muhalefet eden herkesi ‘millet düşmanı’ ilan etmişti, ne gaflet! Milletin çoğu bu düşmanlaştırıcı, ayrıştırıcı, suçlayan, tehdit eden dile, tavra karşı çıktı. 

HDP’nin seçim barajını geçmesi, başlı başına bir demokrasi zaferi oldu. Barajı geçmesi için HDP’ye destek verenler, aynı zamanda 12 Eylül rejiminin sonunu ilan etti. HDP’nin barajı geçmesi, barışın zaferi oldu,

Bu seçim genelde “Sn. Erdoğan yandaşları ile karşıtları arasında bir oylama” havasında gerçekleşti.

Sn. Erdoğan’a oy verenler seçim öncesi düzenden yana olanlar, oy vermeyenler ise seçimden önceki düzene karşı olanlardı.

Ne var ki Sn. Erdoğan yandaşlarının ve karşıtlarının oyundaki değişim Sn. Erdoğan’ın pozisyonunu değiştirmiyor. Acaba politikalarını değiştirir mi?

İşte bu nedenle seçim sonuçlarını sadece, seçilenler ne yapar diyerek değil, bundan sonra Sn. Erdoğan ne yapar diye de değerlendirmek gerekir.

Bu seçim sonuçları Sn. Erdoğan’ın “tek adam” olarak yasama, icra ve yargı üzerindeki, bürokrasideki, iş alemindeki  uygulamalarını değiştirecek yeni bir politik yapıya imkan verecek mi? Vermeyecek mi? Önemli olan budur.

Genelde halkın bekleyişi ne?

Halkımız, genelde seçim sonunda işlerin daha iyi olacağını ümit ediyor.

Büyük fotoğrafa baktığımızda seçim sonuçları Türkiye’nin tahmin edilenin ötesinde normalleştiğini söylüyor. Oluşacak Meclis siyasi tarihimizde gerçek anlamda en yüksek temsil yeteneğini ortaya koyacak. Belki ilk kez Meclis’in ülkenin siyasi geleceğinin sorumluluğunun farkında olacağı bir evreye geçilecek. Burada tabii ki HDP’nin yakaladığı sıçrama büyük bir başarıdır. Her ne kadar emanet oylar üzerinden yaşanmış olsa da, sonuçta Kürtler nihayet siyaseten eşit konumda ve belirleyici bir güçle parlamentoda yer alacaklar. Bu noktadan sonra Kürtleri dışarıda bırakacak bir siyaset ne düşünülebilir ne de buna teşebbüs edilebilir. Söz konusu normalleşmeyi hazmedemeyenlerin bu toplumu birlik içinde tutabilme imkânı da artık yok… 

Diğer taraftan MHP oyundaki artış milliyetçi muhafazakâr kitle içinde pragmatizmin bir sınırının olduğunu gösterdiği ölçüde epeyce güçlü bir mesaj taşıyor. Yerel seçimde MHP’yi destekleyen ama genel seçimde AKP’ye kayan bir kesimin bu kez ‘evinde’ kaldığını gördük. Bunun nedenini Kürt meselesine bağlayanlar yanılır…

7 Haziran seçimlerinde ilk belirginleşen tabloya baktığımızda şu hususların altını çizebiliyoruz:

HDP anahtar parti rolünü başarıyla oynadı. HDP’nin aldığı oyların ağırlıklı bölümü kuşkusuz Kürt kökenli yurttaşlardan geldi. Hiçbir seçimde Kürt seçmen temelde Kürt milliyetçisi olan bir partiye böylesine yüklenmemişti. AK Parti genelde Kürt seçmenin 2/3’ünü alıyordu, bu seçimde dindar Kürt seçmen AK Parti’yi bıraktı. Bundan sonraki seçimlerde söz konusu dönüşü AK Parti’nin pozitif, HDP’nin negatif performansı belirleyecektir.

Ancak HDP’ye sadece Kürt seçmenden değil, AK Parti, CHP ve SP’den oy gitti. MHP’den de gittiğini söylemek pek abartı olmaz. Belki de bu seçimin en mağdur partisi SP-BBP ittifakı oldu ama insanlar mücbir sebeplerle istemedikleri halde HDP’ye oy verdiler. Bunun da sebebi tabii ki AK Parti’nin uzun zamandan beri içine düştüğü vahim hatalardır. Şöyle sıralayabilirim:

Değişim dönemleri aynı zamanda, ülkelerin siyasi ve toplumsal bünyelerinin en zayıf oldukları zamanlardır.

Bu Meclis tablosunda, koalisyon gözüküyor. Siyaset biliminde bahsi geçen belli başlı koalisyon türleri şunlar; “minimum kazanan koalisyon”, “büyük koalisyon”, “bağlantılı koalisyon”, “aşırı büyük koalisyon”. Büyük koalisyon, sağ ve sol kanadın en büyük partilerinin koalisyonu; Türkiye ölçeğinde, AKP-CHP koalisyonuna denk geliyor. Bu tez, özellikle ABD’de “çok mantıklı” bulunuyordu. Ancak, ideolojik olarak AKP ve CHP’nin ortaklığı için bir zemin yok; ne tabanlar yatkın, ne de “ortak hedef” kolay. Bu seçenek için, Erdoğan’ın AKP’yi buna yönlendirmesi ve CHP içinde de ciddi bir güç kayması olması gerekiyor. Hepsi de, düşük ihtimal gözüküyor.

Öte yandan, “aşırı büyük koalisyon” (oversized coalition) için, CHP- MHP- HDP yan yana gelmeli.

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti