Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

HDP’nin Diyarbakır mitingini izleyenler, patlama olduğu anda halkın el ele tutuşup yere oturduğunu söylüyorlar. 

Bombalarla sınanmış bir halkın sağduyulu tepkisi... 

Bombayı koyanın beklediği, alanı dolduranların panik halinde birbirini ezmesiydi muhtemelen... 

Olmadı. 

Diyarbakır, provokasyona gelmedi. 

Burada Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP kadrolarının barış kararlılığının altını çizmek lazım. 

HDP, çekilmeye çalışıldığı şiddet anaforuna düşmedi, öfkeye yenilmedi, inatla tabanını sakinleştirdi ve seçim öncesi son tuzağı da bertaraf etti.

ALMANYA'da politik yalancılık konusunda epey mahir Nasyonal Sosyalist Parti'nin 1920 tarihli resmi parti programında şöyle yazıyordu: 

'Basın tarafından bilinçli olarak yayılan siyasi yalanlara karşı yasal mücadele verilmesini talep ediyoruz.'

Düşmanlarını sürekli yalancılıkla suçlayan Hitler, kitleleri kandırmak için düşmanlarının büyük yalanlarını kullanmanın ve yenilerini icat etmenin ustasıydı. 

Propaganda Bakanı Goebbels'in 'Eğer yeterince büyük bir yalan uydurur ve sürekli tekrarlarsan, sonunda insanlar buna inanacaktır' sözünü son yıllarda herhangi bir cümleden daha sık duyduk.

Elbette politik yalanı Naziler icat etmedi. Bu yalan cinsi Plato'nun 'Devlet' kitabıyla ortaya çıkmış, toplum düzenini korumak üzere icat edilen 'asil yalan'dan beri var.

SON bir ay içinde tek bir hafta yok ki Batı semalarında Erdoğan’a yönelik herhangi bir histerik analiz çınlamamış olsun. Önce New York Times’ın başyazısı geldi, ABD ve Türkiye’nin diğer NATO müttefiklerinin; Erdoğan’ı “bu yıkıcı yoldan” geri döndürmeye çalışması gerektiğini yazdılar. Onlara göre Erdoğan“yoldan çıkmış” bir figür ve bunu Türk milletinin gözünün içine baka baka söyleme noktasında çekingenliğe gerek duymuyorlar.

Guardian’da yer alan ve Simon Tisdall imzalı yazı daha da ileri gitti. Erdoğandiktatoryal güçler peşindeydi, gergindi, muhalefete savaş açmıştı, seçimde usulsüzlük yapılabilirdi! CHP İstanbul İl Başkanlığı dahi “Fuat Avni’nin yayınladığı listeler doğru değil, itibar etmeyin” diyordu ama Guardian bu iddialar için Fuat Avni’yi kaynak gösterebiliyordu.

Yarın akşama, Türkiye’nin muhtemelen şimdiye kadarki en önemli, en kritik seçiminin sonucunu kabaca öğrenmiş oluruz. “Kabaca” diyorum, çünkü bu seçimde çokça usulsüzlük iddiası olacağını, sayım yenilemesine başvurulacağını tahmin ediyorum. Yerel seçimde olanlar bu sefer katlanacaktır sanıyorum.

Seçim sonuçları her zaman ilginçtir, önemlidir. Ama bu seçim galiba gerçekten özel bir olay. Seçim sonucunun özel hayatımı bu derece ilgilendireceğini hissettiğim başka bir seçim hatırlamıyorum. Ama Tayyip Erdoğan’ın yüzünü güldürecek bir seçim sonucunun sonuçları, bütün “fikriyat meseleleri” bir yana, günlük hayatımızı etkileyecek bir sürece girecektir. Zaten bunun için “şimdiye kadarki en önemli” diyorum.

BEN onu bunu bilmem.

HDP için en büyük kampanyayı AK Parti yaptı.

-Cumhurbaşkanı en çok HDP'den söz etti.

-Davutoğlu'nun tek gündemi HDP oldu.

-Yalçın Akdoğan günde üç kere HDP'ye salladı.

-Bakanlar, milletvekilleri... HDP'yi dillerinden düşürmedi.

-Hükümet yanlısı televizyonlar sabah akşam HDP'yi konuştu.

-Hükümet yanlısı gazeteler her gün manşetten HDP'yi yazdı.

-İktidar trolleri HDP ile uğraştı.

Ve böylece...

Normal şartlar altında barajı aşıp aşmayacağı hayli şüpheli olan HDP'yi, Türkiye'nin bir numaralı gündemi haline getirmeyi başardılar.

HDP'nin barajı geçmesi konusunda son derece samimiyetle dile getirdiğim ifadeler epeyce bir kızdırdı bazı iktidar yanlılarını ve ulusalcı, kafatasçıları! Şahsıma edilen hakaretleri, suçlamaları ve iftiraları yazmaya kalksam emin olun kitap olur. Umurumda mı peki? Şöyle; ağız dolusu edilen hakaret ve küfürler değil ama haksızca yapılan suçlamalar umurumda evet! Özellikle de 'Baktın ki gemi su alıyor... Fare gibi kaçmak için yavaş yavaş hazırlık yapıyorsun!' ya da 'Uyanık Sevilay! Kamuoyu araştırmaları HDP'nin barajı geçtiğini gösteriyor diye sen de rotanı HDP'ye kırdın de miii?' mealindeki saldırılar.

Hatırlarsınız mutlaka… Washington’a direkt uçuş başlatan Türk Hava Yolları, ilk seferinde reklam olsun diye, kızılderili kabile şeflerini İstanbul’a getirmişti. Hükümet adına karşılama yapan ekonomi bakanımız Zafer Çağlayan, “biz sizi Tommiks’ten tanıyoruz, hani nişanlısı var Suzi, yu nov Tommiks?” diye sormuştu. Kızılderili şefler soruyu anlamamış, “ne diyor bu?” diye birbirlerine bakmışlardı.

Çünkü, Tommiks İtalyan.

Mevzu güya Dakota’da geçiyor, ekonomi bakanımız Amerikalı zannediyordu ama, İtalyanlar tarafından yaratılmıştı. Tommiks de zaten bizim uydurduğumuz isimdi. Orijinali, Capitan Miki’ydi.

Türkiye’de bazen doğru sanılan yanlışlar var. Meselâ herkes, AK Parti’nin oyunun yolsuzluk iddialarından hiç etkilenmediğini düşünüyor. Ama bu doğru değil.

* 2011’de yurtdışı dahil, toplam seçmen sayısı 52 milyon 806 bindi. 43 milyon 785 bin seçmen oy kullandı. Geçerli oylar,42 milyon 813 binde kaldı.

Bir mukayese yapmak için, burada toplam seçmen sayısı değil, geçerli oy sayısı esas alınmalı.

* Gelelim 30 Mart 2014 mahalli seçimlerine… Yurtdışı seçmenlerin oy kullanamaması sebebiyle, kayıtlı seçmen sayısında azalma var: 52 milyon 608 bin.

2014’te “Yolsuzluk yapanlar hesap versin” diye büyük bir çaba göze çarpıyordu; bu yüzden 2011’e nispetle katılım daha fazlaydı. (2011’de yüzde 83, 2014’te yüzde 89.)

Yakın zamana kadar gazetecilerin oylarının rengini açık etmesi pek âdetten değildi. AK Parti düşmanlığını dizginleyemeyen yazar ve sanatçılar, 17 Aralık darbe girişiminin ardından kapı kapı dolaşarak AK Parti'nin rakiplerine oy toplamaya başladığında işler iyice rayından çıktı. Bu gelişme haliyle herkesi oyunun rengini açık etmeye teşvik etti.  

AK Parti'ye karşı dışarıdan ve içeriden başlatılan seferberlik hali de göz önüne alındığında 7 Haziran'a ilişkin tercihimi açıklamakta bir sakınca bulmuyorum.  

Bu seçimin en popüler partisi kuşkusuz HDP. New York Times'tan, The Guardian'a ve The Economist'e kadar dışarıdan ve içeriden pek çok medya kuruluşu ve gazeteci HDP'ye oy istiyor. Seçmenin karşısına bir pop-star olarak çıkardıkları Demirtaş'a oy vermeyi tavsiye ediyorlar.

HDP'nin siyaset dilini sevimli, hele de sempatik bulan birisi değilim. Bir muhafazakar olarak da söyleminin bana hitap etmesi elbette mümkün değil. Ancak bu kadar inkarcı ve yok sayan bir dil de beklemezdim. 

Belki aşağıda yazdıklarıma tanık olmasaydım, kurulduğu andan itibaren Ak Parti'nin Kürtlerin yaşadığı sorunların çözümüne yönelik hangi yapıcı adımları, kimlere rağmen attığını bilmeseydim, yaklaşımım farklı olabilirdi. Başlanılan yer ile gelinen yer arasındaki uzun mesafeyi yakından görmeseydim cahilce ve yüzeysel birçok yoruma ben de kendimi kaptırabilirdim. Suni tartışmalarla nasıl bir illüzyon yaratıldığını da göremezdim. 8 saniyede okunan mesajlarla Türkiye'ye ufuk çizilmeye çalışılıyor. Bu mümkün olabilir mi?

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı