Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Bir yıl önce bugün, Soma’da 301 madencinin ölümü, 162 madencinin yaralanmasıyla sonuçlanan tarihin en büyük maden faciası yaşandı.

Acı herkesi kenetlerken, daha önce hiç sorgulanmayanlar gündeme geldi.

İş güvenliğinden devletin sorumluluğuna, köle gibi çalışma koşullarından naylon sendikalara, madencilik sektöründeki rezaletler ortaya çıkarıldı, tartışıldı.

Şırnak’ta, Ermenek’te gördük: Soma ne ilkti, ne de son.

Sistemin ne kadar çürük, ne kadar acımasız olduğunu keşfettikçe öfkelendik...

Ancak pek bir şey değişmedi.

Soma faciasının yılmayan takipçisi, CHP Manisa milletvekili Özgür Özel, iki ay önce feryat ediyordu:

Meclis’te dört partiden, 17 milletvekilinin hazırladığı Soma raporunda yer alan tek bir öneri dahi dikkate alınmadı.

HDP'nin uyguladığı seçim stratejisinde öncelikli amacın barajı aşmak olmadığını düşünmeye başladım. Sayın Demirtaş ve Yüksekdağ'ın asgari nezaket kurallarını dahi hiçe sayan söylemleri bir yana, partinin stratejisi sanki seçimleri kazanmaktan daha farklı bir eksene oturmuş gibi. Tabii bu arada baraj aşılırsa ne ala, ama aşılamazsa da sorun yok, çünkü iktidar başka yerlerde aranıyor, siyasette değil.

Seçimde başarıya odaklanmış hiçbir parti söylem ve vaatlerini bu kadar çatışmacı ve olumsuz bir düzleme oturtmaz. Seçmenin huzur, istikrar, barış ve çözüm vaatlerine duyarlı olduğu, çatışma, kaos, belirsizlik ve istikrarsızlıktan ise hızla uzaklaştıkları verilerle sabittir. Kaldı ki, HDP seçmenleri Çözüm Süreci'ni Türkiye ortalamasının üzerinde benimsemiş, birkaç nesli çatışmaya, fakirliğe, aşağılanmaya, baskı ve inkara kurban vermiş cefakar bir kesim. Bu kesim, son iki buçuk yılık barış ve refah vaat eden ortamdan da çok memnun. Bunların hangi siyasi gelişmeler ve mücadeleler sonucunda oluştuğunun farkında.

Brookings'in Ortadoğu uzmanı Charles Lister, Özgür Suriye Ordusu'ndan İdlib operasyonuna katılmış bir kaç kişi ile konuşmuş. Söylediklerine göre Özgür Suriye Ordusu'nun El Nusra'nın öncülüğünde yapılan operasyona katılma kararı Türkiye ve Amerika'nın Antakya'daki ortak operasyon odasından gelmiş

Haftalardır Batı medyasında Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Suriye’deki cihadi gruplara destek vermek için anlaşmaya vardığı ve bu anlaşmadan Amerika’nın rahatsız olduğu yazılıyor.

Oysa durum pek de öyle olmayabilir.

Tam aksine Amerika en sonunda Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ile Suriye’de bir orta yol bulmuşa benziyor.

Yıllarca Amerika ve Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’ın Suriye’de El Nusra gibi gruplara destek vermesinden rahatsız oldu.

7 Haziran seçimlerinde oylar verilmeye başladı. Türkiye’nin en büyük seçim bölgesi yurtdışında. Toplam seçmenin yaklaşık yüzde 5’i yurtdışında yaşıyor ve bazı ülkelerde 8 Mayıs’tan bu yana oy kullanılıyor. Seçimler başladı yani.

Yüzde 5 deyip geçmemek lazım. Az sayıda oyun çok şey değiştirebileceği bir seçimdeyiz.

Yurtdışındaki seçmenin oy vermesine yeni yeni alışıyoruz. Sistemin oturması belli ki zaman alacak. Geçen seçimde yaşanan aksaklıkların bir kısmının giderildiği görülüyor. Mesela son seçimlerde, seçmenin yarısının yaşadığı Almanya’da 7 merkezde sadece 4 gün oy verilebilmişti. Bu defa 13 merkezde 24 gün oy kullanılabilecek.

Yakın tarihimizin en acılı, en kanlı, en karanlık döneminin simge adı Kenan Evren üzerine yazılmadık ne kaldı? Hiçbir şey, diye düşünüp başka bir konuda yazmayı deneyecektim ki bir yazı çıktı karşıma. Hürriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni, anlı şanlı yazarı Ertuğrul Özkök’ün “Tanı bunları, tanı da büyü” başlıklı yazısı…

Özkök yazısında; 12 Eylül 1980 darbesini yaşamamış, o günlerde henüz doğmamış gençlere seslenmeseydi, yine yazmazdım. Bana hakaret, hatta küfür edenlere bile cevap vermemek, hele hele isim zikretmemek ilkemi bozmamın nedeni: kimsenin tarihi karartmaya, olup bitenleri genç kuşaklara çarpıtarak aktarmaya hakkı olmadığını düşünmem.

Muhalefet partileri seçmeni etkilemek için her şeyi vaat ediyorlar ama vaat edemedikleri tek şey siyasi istikrar. Bu ülkenin ihtiyaç duyduğu en önemli şeyi, söylem düzeyinde dahi dile getiremiyorlar. Emekliye ikramiye, işçiye yüksek ücret, çiftçiye ucuz mazot, vatandaşa aylık maaş bağlamayı vaat ediyorlar fakat ülkeyi büyüyen, sağlam bir ekonomiye, siyasi istikrara nasıl kavuşturacaklarını nedense bir türlü anlatmıyor.

Oysa Türkiye'nin son 13 yılda yakaladığı ekonomik ve siyasi istikrarı, muhalefet partileri de sahiplenmek ve korumak zorunda. Çünkü ülkenin en değerli birikimi bu. Partiler arasındaki seçim rekabeti, istikrarı daha ileri bir noktaya taşıma konusunda olabilir ancak. AK Parti'ye karşı sert bir siyasi mücadele verilebilir, muhalefet partilerinin varlık gerekçesi de biraz budur; ancak iktidar partisine karşı verilecek siyasi mücadele, ülkenin ekonomik ve siyasi istikrarını da içermeye başladığı an ciddi tehlikeler baş gösterir.

Saray oyunları…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle yurt dışı seyahatlerine çıkarken, yanına gazetecileri de alır ve mesajlarını havada verir. Tıpkı önceki dönem devlet adamlarının yaptığı gibi.

Medya dünyasında o uçakta olmak önemlidir, bir kriterdir. Bunu Erdoğan da Erdoğan’a yakın isimler de bilir. Bu bilinçle o uçakta sık sık yolcu isimleri değişir. Özellikle merkez medya gösterdiği performansa göre uçağa davet edilir ya da isimler davetli listesinden çıkartılır.

Son günlerde Ankara Cumhurbaşkanlığı uçağının müdavimlerinden, muhafazakar medyanın önemli isimlerinin listeden silinmesini konuşuyor.

O isimlerin başında Abdülkadir Selvi geliyor.

Selvi’yi tanıyorsunuz, Erdoğan’ın, davanın yılmaz savunucuları arasında bir numara. Liderlerin uçağında onsuz bir fotoğraf görmek son döneme kadar hemen hemen imkansızdı. Ama artık, her platformda Ak Partiyi savunan, icraatlarını öven, hemen hemen aldığı her kararın arkasında duran Selvi fotoğraf karesinde yok.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in izne ayrıldığı haberi 9 Mayıs Cumartesi günü akşamüzeri kulislere yayıldı.

Kısa süre sonra da Genelkurmay ve Başbakanlık kaynaklarından teyit edildi.

Özel, sağlık gerekçeleriyle izne ayrılmıştı, yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar vekâlet edecekti.

Haber siyaset kulislerini hemen dalgalandırdı.

Öyle ya, iki gün önce, 7 Mayıs’ta, CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, ona “daha önce de bilgi veren güvenilir bir kaynağından” Türk ordusunun “iki gün içinde Suriye’ye gireceğini” duyduğunu açıklamıştı.

DANIŞTAY, kuruluş yıldönümünü bu sene sönük bir törenle geçiştirdi. Hele de basına yasak uygulanması, yüksek bir yargı kurumuna hiç yakışmadı.

Ben şahsen Sayın Başkan Zerrin Güngör'ü kendi sesinden dinlemek, mimiklerini, vurgularını izlemek isterdim. Mümkün olmadı, konuşmasını kâğıttan okudum.

Bir uçtan öbür uca savrulmaktan kurtulamıyoruz. Yürütme ve yasamaya tepeden bakan, irtica çığlıkları atan eski yargı zihniyeti çok şükür aşıldı. Fakat şimdi de yürütme tarafından azarlanan, yasama tarafından 'yapboz kanunları' ile hizaya getirilen 'uyumlu' bir yargı ortaya çıktı.

Yargı üzerindeki 'vesayet' bürokratik olduğu zaman da siyasi olduğu zaman da adaleti katleder!

Sıklıkla yaptığımız bir hata var. 12 Eylül sonrası gazeteciliği 13 Eylül’den itibaren tartışıyoruz. Bu yazıya giriş olsun diye pazartesi günü hariçten yazdığım Kenan Evren yazısının sonunda “sorulmayan soruları” belirterek buna değindim, ama bu yazıda açmayı düşündüğüm için detayına girmedim. 12 Eylül’ü o günlerde yaşayan ve siyasetle içli dışlı olmayan kime sorsanız, “Allah’tan darbe oldu da sokaklarda akıtılan kan durdu” noktasında savunur. Zaten Evren’in 1982 Anayasası’nın referandumda yoğun kabul görmesi de bu nedenledir. Bugün Ertuğrul Özkök gibilerin pişkince, “12 Eylül oldu da kurtulduk, Allah Evren’den razı olsun” noktasına gelmesi de aynı şekilde. Darbe koşullarının olgunlaşması için bir plan yürütüldüğünü göz ardı ettiğinizde bu çok makul bir açıklama, lakin işin aslı öyle değil. 12 Eylül sonrası övgüler kadar, 12 Eylül öncesi sorulmayan sorular da önemli. Belki onlardan çok daha önemli. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun konusu bu.

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı