‘1Mayıs’ gününü salt bir tatil olarak hayal edip hele bir de cumaya denk gelince tüyenler için bu yazı ne ifade eder, emin değilim. ‘Ne yapalım devlet her yanı tutmuş, zaten elden bir şey gelmez, bari çoluk çocuk dinlenelim’ diyerek, olsa olsa kendinizi kandırırsınız. Eğer beton yığını olmuş, insansız ve sevgisiz memleketimin en görkemli meydanıysa Taksim, işte bu gamsızlıktan… Zamanında tepki vermediğimiz her mesele büyüyor, sonunda bir tımarhane haline dönen ülkede kendimizi yalnız, güçsüz hissediyoruz.
Taksim’de güzel günler gördük. Dil, din, ırk ayrımı olmadan bir araya gelmenin benzersiz buluşmasına tanıklık ettik. Bir açık hava müzesi olarak kalsaydı eğer “Haziran” sergisi, ne yaşadığımızı iyice kavrayacaktık. İnsan içinden geçtiği zamanın nesnel ölçüsünü ancak bir süre sonra tam kavrıyor. Aynı Taksim’de işçiye, emekçiye sıkılan mermiden haberdar olmayan kuşaklar yetişsin diye darbe olmadı mı zaten?
Kaç zamandır Taksim’e yolum düşmüyor. Beni ilgilendiren ne kaldı ki orada? Çocukluğumun en güzel anılarını taşıyan AKM polis karakolu oldu önce, yakında başımıza yıkılır. Eski Venüs Sineması/Tiyatrosu kapandı. Şan Tiyatrosu yobazlarca yakıldı, kimseden ses gelmedi.