Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Sene 2010.

Mevsim bahar.

Bir müjdeyi vermenin haklı gururuyla ne güzel süzülüyordun duvarda nazlı nazlı sen ey güzelim pankart.

*

Çifte müjdeyle kanatlanan eteğin özgürce havalanıyordu.

Bayram demekle yetinmiyordun.

Taksim'i de armağan ediyordun hepimize.

Sene 2010'du.

Mevsim bahar.

Ey özgüvenine kurban olduğum pankart.

Sen ne güzel bir pankarttın.

Seni yazan el ne güzel bir eldi.

Seni asan el ne güzel bir eldi.

'Gösterdiğim yerde toplanın!' Evrensel haklar şurda olur, burda olmaz' demek, 'Bu ülke benim. Kimin nerede yaşayacağına ben karar veririm' demekle eşdeğer. Taksim işgalinde 1 Mayıs'ı yasaklayarak, tarihimizden silmek mi isiyorlar?

Devlet şehirlerimizin meydanlarını silahli güvenlik güçleriyle işgal edip yüzbinlere yasaklıyorsa,

Hakların özgürce ifade edilmesini engelliyorsa,

O ülkede bir şeyler tersine dönmüş demektir.

“Gösterdiğim yerde toplanın!”

'Evrensel haklar şurda olur, burda olmaz' demek,

“Bu ülke benim. “Kimin nerede yaşayacağına ben karar veririm” demekle eşdeğer.

Bugün, dünyaya sol siyasetler çerçevesinden bakanlar için, emek mücadelesini sembolleştiren çok önemli bir gün. Dahası, Türkiye’de yaşananlar için fazladan, 1977’de Taksim’de yaşanan acının yıldönümü. Mevcut iktidarın Taksim yasağı üzerine hiçbir şey yazmak istemiyorum, zira otoriter siyaset anlayışının sıradan neticelerinden birisi de bu. Onun yerine, sol siyaset ufkuna sahip olanların, iktidarların tabu kıldığı konuları sorgulamak adına yapması gereken işlerden birini hatırlatmak istiyorum. 

Malum, Kuzey Kıbrıs’taki son seçimler ardından iktidara gelen Mustafa Akıncı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir “yavru vatan” polemiği yaşandı. Bu olayın, Kıbrıs tabusunu sorgulamak açısından iyi bir vesile olduğunu düşünüyorum. Dahası, bu tabuyu sorgulamak açısından ben de, daha önce hiçbir girişimde bulunmamanın eksikliğini hissediyorum. Doğrusu, mevcut iktidar partisinin 2004’te Annan Planı’nı destekleme politikası, Türkiye’nin klasik Kıbrıs politikası açısından büyük bir adımdı, pişmiş aşa su katmanın âlemi yoktu.

Kapalı toplumdan açık topluma geçmek isteyen ülkelerde, özgürlük fikri, özgürlük alanı, özgürlük politikası yegane pusuladır. İstikamet açık düzense hiç bir gerekçe, hiç bir gelişme, hiç bir doğrulama bunlardan geri düşmeye vesile olamaz.

Türkiye son 10 yıldır AK Parti'yle askeri vesayet düzeninden siyasi alanı genişleterek çıkmaya çalıştı, çalışıyor. 

Bu çıkış kaçınılmaz iktidar mücadeleleri, sosyolojik ve politik anlamda iktidarın el değiştirmesi üzerinden yaşandı, yaşanıyor. Dünün eksik demokrasi sorunları çözülmeye çalışılırken, yeni dönemin, el değişikliklerinin ürettiği eksik demokrasi sorunları karşımıza çıkıyor. 

Bunları genişleyen siyasi alanın demokratik yapılanmasıyla ilgili ciddi sorunlar başlığı altında toplamak yanlış olmaz.

En rezil hallerden biri, “kendi” devlet ve polis (asker) şiddeti ile övünenlerin başka yerlerdeki devlet ve polis (asker) şiddetine laf yetiştirmeye soyunması.

Öyle soyununca, Kral Çıplak oluyor işte!

*** 

Baltimore’da bir genci öldürüp sonraki “şiddetli” protestolara saldıran “devlet şiddeti” neyse…

Gezi’de Gazi’de benzerini yapanlarınki de odur.

Şiddetin sahipleri bir ötekinin eleştirmeni değil, kankasıdır.

Ankara, İstanbul, Adana, Hatay, Eskişehir’de gençleri öldüren şiddetlerini “kahramanlık” sayanların Baltimore’daki devlet şiddetine edebileceği tek laf olamaz!

Ekimden beri Kobanê’de bulunan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimine (IKBY) bağlı 150 civarında peşmerge evlerine döndüler. Bu ne anlama geliyor? Her şeyden evvel Kobanê’nin güven altında olduğu anlamına geliyor. IŞİD bir daha kolay kolay Kobanê’ye saldıramaz. Ancak Kobanê’deki varlıkları stratejik olduğu kadar simgesel değer taşıyan peşmergelerin çekilmesi Kürtler arası dengeleri yeniden değiştirebilir.

IKBY Başkanı Mesut Barzani peşmergelerini Kobanê’ye göndererek Kürtler arası birlik beraberlik mesajı verdi. Aynı zamanda peşmergelerin imajını onarmaya çalıştı. Zira IŞİD Ağustos’ta kısmen IKBY denetiminde bulunan ve Ezidilerin yoğunlukla yaşadığı Şengal’i kuşattığında peşmergeler kaçmıştı. IŞİD’i geri püskürtmek PKK ve Suriye kolu YPG’ye kalmıştı. Bunu da başardılar. Hâlihazırda Şengal’de Barzani’nin KDP’si, Celal Talabani’nin Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB), PKK ve YPG’ye bağlı güçler bulunuyor. Bir de aralarında dağılan Ezidiler.

Şengal tam bir barut fıçısı. Saflaşmanın bir tarafında KDP diğer tarafında ise saydığımız diğer gruplar var. Bir ucu Bağdat ve Tahran’a dayanıyor.

‘1Mayıs’ gününü salt bir tatil olarak hayal edip hele bir de cumaya denk gelince tüyenler için bu yazı ne ifade eder, emin değilim. ‘Ne yapalım devlet her yanı tutmuş, zaten elden bir şey gelmez, bari çoluk çocuk dinlenelim’ diyerek, olsa olsa kendinizi kandırırsınız. Eğer beton yığını olmuş, insansız ve sevgisiz memleketimin en görkemli meydanıysa Taksim, işte bu gamsızlıktan… Zamanında tepki vermediğimiz her mesele büyüyor, sonunda bir tımarhane haline dönen ülkede kendimizi yalnız, güçsüz hissediyoruz.

Taksim’de güzel günler gördük. Dil, din, ırk ayrımı olmadan bir araya gelmenin benzersiz buluşmasına tanıklık ettik. Bir açık hava müzesi olarak kalsaydı eğer “Haziran” sergisi, ne yaşadığımızı iyice kavrayacaktık. İnsan içinden geçtiği zamanın nesnel ölçüsünü ancak bir süre sonra tam kavrıyor. Aynı Taksim’de işçiye, emekçiye sıkılan mermiden haberdar olmayan kuşaklar yetişsin diye darbe olmadı mı zaten?

Kaç zamandır Taksim’e yolum düşmüyor. Beni ilgilendiren ne kaldı ki orada? Çocukluğumun en güzel anılarını taşıyan AKM polis karakolu oldu önce, yakında başımıza yıkılır. Eski Venüs Sineması/Tiyatrosu kapandı. Şan Tiyatrosu yobazlarca yakıldı, kimseden ses gelmedi.

Ortadaki manzara, bir savaş bölgesinde yaşadığımızı anımsatmaya yetecek kadar militarize. Baltimore'da tüm gün tepemizde dönen polis helikopterleri ve insansız hava araçları adeta şu izlenimi veriyordu: Siyahların eylem yapması, cezayı hak eden bir suç olabilir.

ABD'nin Maryland eyaletine bağlı Baltimore şehrinde gözaltındayken omurgasından ciddi şekilde yaralanarak hayatını kaybeden 25 yaşındaki Freddie Gray için Cumartesi günü adalet çağrısıyla barışçıl protestolar düzenlendi. Ardından, eylemcilerin bir kısmı, yaşadıkları hayal kırıklığını daha somut şekilde ifade etme yoluna gitti. Gray'in cenaze töreninin yapıldığı Pazartesi günü gerilimin tırmanmasıyla birlikte şehrin batısında gece boyunca devam eden bir ayaklanma çıktı.

Baltimore'da bunlar olurken medya da isyanlardaydı. Protestocuların Cumartesi gecesinden itibaren 'şiddet'e yöneldiği ve 'yıkıcı' eylemler içine girdiği söyleniyordu. Olayları ilk önce 'magandalık' olarak nitelendiren ABC News , hemen sonrasında manşetini 'Freddie Gray protestoları şiddet eylemine dönüştü' şeklinde değiştirdi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dün Ankara Arena Salonu’nda taşeron işçiler için açıkladığı “kadro” müjdesi sadece yol işçilerini değil, özünde tüm taşeron çalışanlarını doğrudan ilgilendiriyor...

Dün açıklandığı kadarıyla hakkını aramış, yargı yoluna gitmiş, Yol- İş Sendikası’na üye 6417 taşeron işçisi önümüzdeki günlerde devletten kadro alacak. Bundan sonra filanca müteahhitin işçisi değil, devletin kadrolu işçisi olacaklar.

Özel - kamu ayrımı olmaksızın tüm taşeron işçilerinin yaptıkları işlerin İş Kanunu’na göre, ya “yardımcı iş” ya da “teknolojik uzmanlık gerektiren iş” olması gerekiyor. Bu iki durumun dışında bir işverenin taşeron çalışan kullanması, istihdam etmesi kanunlara aykırı.

Nitekim kanuna aykırı taşeron işçi istihdamının ağır idari para cezaları da var. Bu şekilde yardımcı bir işte çalışması gereken bir işçiyi, örneğin sadece işyerinde temizlik yapması için taşeron işçisi olarak aldığınız bir çalışanı, daha sonra hem temizlik hem de imalatta kullanırsanız, bu durum İş Kanunu’na aykırı olur, çok ciddi para cezaları alırsınız. İşte bu durum da “muvazaa” olarak adlandırılır.

Görüşmeler Atina’da nasıl değerlendiriliyor ve görüşmelerin ‘Türkiye karşıtı’ ekseni gerçekten var mı? Yunanistan’ın popüler günlük gazetesi Kathimerini’nin Türkiye ve Kıbrıs Bölümü Baş Editörü Nikolaos Stelya, Sputnik Haber Ajansı için yorumladı.

'Bu görüşmeler Çipras’ın ve SYRIZA hükümetinin ilk inisiyatifi değil. Geçtiğimiz dönemde Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin dışında kalmış olduğu İsrail, Kıbrıs, Mısır, Yunanistan ekseninde enerji odaklı görüşmeler gerçekleştirildi. Lefkoşa'daki işbirliğinin gündeminde enerji var. Kıbrıs’ın yeni enerji zenginliği söz konusu. Yunanistan’ı ilgilendiren esas konu, doğalgazın Avrupa’ya nasıl götürüleceği. Gazın sıvılaştırılıp gemilere yüklenerek ya da Mısır üzerinden bir boru hattı ile Batı’ya taşınması gündemde. Toplantı bu arayışların olduğu bir dönemde yapıldı.

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
Daron Acemoğlu'nun Atatürk Hakkındaki Yorumlarına Gelen Tepkiler
Üç Milyon Emekliyi Bekleyen Tehlike: 2025'te 12 Bin 500 TL Maaş Almaya Devam Edebilirler!