Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

BM'nin bölge bürosunu İstanbul'da açan UNDP Başkanı Clark: Türkiye şu anda dünyanın en çok mülteci alan ülkesi ama mülteciler konusunda dünyadaki en iyi örnek, Gaziantep dünyadaki en iyi mülteci kampı.

Birleşmiş Milletler’in (BM) tahminlerine göre, bu yıl Türkiye’deki mülteci sayısı 2,5 milyonu bulabilir.

Bunun en büyük kaynağı yine Suriye olacak.

Tahmini aktaran Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Helen Clark’a göre bu yıl 804 bin kişinin daha Suriye’yi terk etmesinden endişe ediliyor; hepsi Türkiye’ye gelmeyecek, bir kısmının Ürdün ve Lübnan’a gitmesi bekleniyor, ama aslan payı Türkiye’nin.

Türkiye, başına gelen büyük felaketlerden ders almasını bir türlü öğrenemedi.  Aksi takdirde 1999 İzmit, 2011 Van gibi büyük depremlerin verdiği hasar ve can kaybından sonra akıllar başa gelirdi.

En azından deprem bölgesindeki yerleşimler için farklı bir yaklaşım benimsenirdi. Halk, afetlere hazırlıklı olmak üzere eğitilirdi.

Ancak kentsel dönüşüm kisvesi altında, bitişik nizam kalitesiz yapılaşma, denetleme ve bilinçlenmede sıfır gelişmeyle afetlere karşı hazırlıkta hala yerimizde sayıyoruz…

Nepal’deki 7.9 büyüklüğündeki deprem, “depreme ne kadar hazırlıklıyız” sorusunu tekrar gündeme getirdi. Şimdiden 2 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği açıklandı; başkent Katmandu başta olmak üzere pek çok kent ve köy yerle bir…

Peki kendi afetlerimizden ders alamazken, dünyanın öbür ucundaki felakete “vah vah” demenin ötesinde ne yapıyoruz? Arama kurtarma ekipleri çok önemli, ama yeterli mi?

Türk Lirası Amerikan Doları karşısında korumasız kaldı. Ve Aralık 2014’ten bugüne Türk Lirası’nın değeri dolar karşısında yüzde 23 oranında azaldı.

Peki, bundan sonra ne olacak?

Bundan sonra büyümeyi destekleyen veriler gelmediği için Türk parası değer kaybetmeye devam edecek. Bir de Amerikan Merkez Bankası’nın faiz artırımı beklentisi sürekli endişe yarattığı için korumaz Türk parası talep edilmeyen bir para birimi hâline gelecek. Bu arada Türkiye’nin bir tek avantajı var. O da devalüasyon nedeniyle ucuzlayan işgücü. Ama hukuki öngörülemezlik yabancı sermaye girişini azalttığından ucuz işgücüne rağmen yatırım yapılamıyor. O hâlde mevcut ekonomi yönetimiyle Türk parasının değerinin korunmayacağını ve yatırımların azalacağını söylemek herhalde hatalı olmaz.

Leman Sam şöyle demiş:

'Nepal'de Hindu tanrıçası için yüzlerce hayvan katletmişlerdi. Cezasız mı kalacaktı? Bugün binlercesi öldü. Tanrıçaları kabul etsin artık.'

*

Mine Kırıkkanat ise şöyle demiş:

(İzmir'de kamyoncuların grevine destek vermesi istenmesi üzerine) 'Kamyoncular ve şoförler benim okurum değil. Zaten kitap okuru da değiller. Ben okurlarımla buluşmaya geldim İzmir'e.'

*

Hayvanları sevmeyenler insanları sevemez...

Sadece hayvanları sevip insanları sevmeyenlerin ise merhametinden, iyi kalpliliğinden ve insanlığından söz edilemez.

Bakınız: Leman Sam.

Fazıl Say’ın 20 Nisan Pazartesi günü Cumhuriyet’te çıkan “Türk Diplomasisine Yazık” başlıklı yazısı, bundan böyle ülkemizde sanat eğitimi veren bütün kurumlarda ‘geleceğin sanatçılarına’ bir şekilde iletilmeli. Yalnızca ‘sanatçı’ değil, ama ‘büyük sanatçı’ nasıl olunur sorusuna yanıt arayanlar için! 

Sanatın evreninde ‘büyüklük’, yalnızca eşsiz bir yetenekle, olağanüstü bir teknikle erişilebilecek bir zirve değildir. Sanatçıyı aynı zamanda ‘büyük sanatçı’ kılan en önemli ölçütlerden biri de sanatçının hayatın çok, ama çok özel dönüm noktalarında sergilediği çok, ama çok özel bir ‘tavır’dır. O tavır ya da ‘duruş’, sanatçıyı yalnızca sanatıyla sınırlanmış olmanın çok ötelerine taşır, ona sanatını da kapsayan ve sanatta vardığı zirvelere başka açıklamalar da getiren nitelikler kazandırır.

Tolstoy’un ve Beethoven’in büyüklükleri... 

Tolstoy, din alanında peş peşe savunduğu radikal görüşler nedeniyle kendisini: “Bu kadarına Çar ne der?” sorusuyla uyarmak isteyenlere şu yanıtı vermişti: “O Çar ise ben de Tolstoy’um!”

Halil Berktay geçen günlerde “Deniz Baykal ve CHP 2007 yılına kadar darbe bekledi” diyordu. Aranan darbeye adresinde ulaşılamadı. Takdir etmek lazım, bütün vesayet kurumları üzerine düşeni yapmaya çalışmışlardı. Asker muhtıra vermiş, zinde güçler cumhuriyet mitingleri tertiplemiş, yargı vesayetinin kaleleri tansiyonu yükseltmek için ardı ardına bildiri yayımlamıştı.

Baykal'ın hatası şartların değiştiğini fark edememiş olmasıydı. Yeni vesayetin ulusalcılardan alınıp paralel yapıya teslim edildiğini o dönemde biz de henüz bilmiyor, aslında çoktan gücü indirgenmiş, üst akıl tarafından ıskartaya ayrılmış bir çevreye karşı demokrasi mücadelesi veriyorduk. Duygularımız temizdi. 

Darbe bekleyen sadece Sayın Baykal değildi. Eski Türkiye'ye dair tüm yapılar da askerin gözünün içine bakıyordu. Solcuların çoğu muhalif, devrimci vs. görünme telaşını bırakmış, açıkça ergenekoncu olmuşlardı.

Dün 1915'e dair kişisel hikâyemi anlatmaya başlamıştım. O dönem çok okuduğum Justin McCarthy, Türk Tezi denen tezi dışarıdan destekleyenlerin başında gelen, sık sık ülkemize gelip orada burada konuşan biriydi. Dönemin Türk devleti tarafından propaganda için tutulmuş bir adamdı. 

***

Justin McCarthy tehcir neticesinde oluşan inanılmaz sayıdaki kıyımı inkâr etmiyor ama 'Bu tehcir yaşanmasaydı, Doğu Anadolu bölgesi Türkiye sınırları içinde kalamazdı, dolayısıyla yapılanlar haklıydı' noktasına sözü getiriyordu. McCarthy'nin bu sözü bir anda birçok insanı tatmin edebiliyordu. 'Hee öyleyse o yapılanlar doğruymuş canım' diyebiliyordu etrafımdakilerin çoğu. İşte bu noktada benim zihnim gerçek bir U dönüşü yaşadı...

Seçime kısa bir süre kaldı. Açıklanan seçim bildirgeleri dolayısıyla her partinin topluma ne vaat ettiğini, aslında nasıl bir memleket hayal ettiklerini de görmüş olduk.

Demokrasiyi devlet babanın gücünü kendi yararına kullanma kılavuzu olarak görenlerle, siyasal sistemi halkın tam egemenliğini güvence altına alacak şekilde düzenlemek olarak görenlerin anlayış farklarının biraz da kadınları nerede konumlandırdıkları ile ilgili olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı?  

Meryem Koray hocanın ifadesiyle artık “devlet babadan başkan babaya doğru” yol almak isteyenler muhafazakarlığa ve milliyetçiliğe yatırıma devam ederken; bir yandan ranta dayalı, kendi zenginini besleyen, vergi kaçırmayı adet edinmiş, toprağın ve doğal kaynakların tahribatına yönelik ve hızlı zenginleşmeyi esas alan üretim anlayışını “insan kaynağını güçlendirme” diye yutturmaya çalışmakta. Kadınları da bu insan kaynağının üreticisi damızlıklar olarak konumlandırmakta.

HDP seçim beyannamesinde herkes için demokrasi, özgürlük ve eşitlik vaat ediyor.

Bunu başarabilirler mi? Demokrasi kültürleri yeter mi? Bunları bilemem.

İnanıp inanmamak bize kalmış bir şey.

Fakat iktidar mensupları HDP’nin seçim beyannamesindeki bazı maddelere bakarak dindarların HDP’ye oy veremeyeceğini ileri sürüyor.

“Oy vermeyin” çağrısında bulunanların işaret ettiği maddelerden biri şu: “Zorunlu din dersi uygulamasına son verilecek.”

Hangimizin başkasının çocuğuna bir dini yorum dayatma hakkı var?

“Zorunlu din dersi kalkmalı” diyen bir partiye dindarlar, muhafazakârlar oy vermez mi? Din dersini zorunlu olmaktan çıkarmak, dindarların aleyhine olan bir davranış mı?

Uzun bir aradan sonra, geçen hafta nihayet bir konferansı vesile kılıp Beyrut’ta birkaç gün geçirdim. Malum, Lübnan kıyımdan kaçan Ermenilerin nüfusunun yoğun olduğu bir yer. Yine bu vesile ile ‘Ermeni Soykırımı’ anmalarını izleme fırsatım oldu. 

Bu yıl yüzüncü yıl dolayısı ile anma toplantıları, sergiler ve benzeri etkinlikler her zamankinden daha fazla öne çıkmış. Anma yürüyüşü de yüksek katılımlı oldu, zira Lübnan’da Ermeniler dışında pek çok grup ve siyasi çevre Ermeni soykırımını tanıyor ve Ermenilere sempati duyuyor. Dahası, bu yıl Eğitim Bakanı okulları tatil kararı almış. Tabii bu sonuncu olaydan herkes memnun kalmamış. Türkiye ve daha doğrusu iktidar partisi ile yakın ilişkisi olan Hariri grubunun önderliğindeki Sünni çevreler bu karara karşı tavır almışlar. Dahası, cuma günü Hariri’nin güç merkezi olarak bilinen Trablusşam’da Ermenilere karşı, Türk bayraklı birtakım gösteriler olacağını duyup, gözlem yapmak için Tarblusşam’a geçtim.

Popüler İçerikler

Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?