Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

AKP herhalde tarihinin en kaotik ve en hazırlıksız seçimine giriyor. Da-ha evvel gündem yaratan AKP seçim bildirgesinden bahseden yok. Aslında var. Bildirgenin çözüm sürecine ilişkin bölümü matbaaya giderken yolda kaybolmuş. Organizasyon gücüyle haklı olarak övünen bir partinin böyle sakarlıklar yapmaya başlaması, Erdoğan ’ın cumhurbaşkanlığında partinin hafiften sarsılmaya başladığını gösteriyor.

Sadece bu matbaa kazası değil. Cumhurbaşkanı’nın açıklanmasından önce ben de gördüm deyip sonra “Yok, görmedim” dediği bildirgede de bu sarsaklığı görmek mümkün. Davutoğlu ’nun akademik çalışmalarından alışık olduğumuz bir dolu boş lakırdı. “Modernite, kadim, tarihdaşlık” gibi kavramların belli aralıklarla bir metne püskürtülmesini entelektüel birikim zanneden köhne ve hantal bir zekânın ürünü.

CHP ve HDP’nin iyi hazırlanmış seçim bildirgeleri de AKP’nin bildirgesinin kofluğunu iyiden iyiye ortaya koydu.

Seçim bildirgesi” dediğimiz şey, biz gazeteciler dışında kimsenin pek kafa yormadığı ve basılışından yaklaşık 12 saat sonra çöp sepetini boylayan bir kitapçıktı. İlk kez, seçim bildirgeleri canlı yayında satır satır okunuyor, tartışılıyor.

Dün İstanbul’da HDP’nin seçim startını verdiği toplantıda, eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın seçim bildirgesi toplantısına gittim. Şunları gördüm:

HDP sahiden Türkiye partisi olmuş. Aslında solu birleştirme fikri ilk kez Abdullah Öcalan’dan çıkmıştı. Ancak Öcalan bile HDP projesinin bu kadar hızlı gelişeceği ve kendi dinamiklerini yaratacağını hayal edememiştir. Kimse artık HDP’ye ”Siz sadece Kürt partisisiniz” diyemez. Bildiri, kadın haklarından LGBT bireylere, asgari ücretten internet kullanımına kadar tamamen Türkiye meseleleriyle ilgiliydi. Bu bile, yani etnik aidiyet temelli bir hareketin memleket meselelerine çözüm üreten bir siyasi koalisyona dönüşmesi, Türkiye için ciddi bir kazanım.

HDP eş-başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ seçim bildirgesini dün, 21 Nisan’da İstanbul’da ilan ettiler.

Bu kadar yıldır siyaset izliyorum, bu kadar güle oynaya okunan bir seçim bildirgesine ilk kez şahit oluyorum.

Özellikle Yüksekdağ “Diyanet kaldırılacak” dediğinde Demirtaş’ın “Diyanet İşleri Başkanının arabasını ne yapacağız?” diye araya girmesi, onun da anında “Cemevine bağışlarız” diye cevabı yapıştırması siyasette daha önce eşini görmediğimiz doğal bir kıvraklık örneği idi.

HDP Eş Başkanlarını izledim gözlerim kapalı diye romantik bir cümle kurmak isterdim. Ama tam tersine, Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ı gözlerimi dört açarak izledim. AK Parti ve CHP'nin aksine HDP, seçim beyannamesini İstanbul'da açıklamayı tercih etti. Eğer seçimlerden önce açıklamayı tercih ederse, MHP'nin seçim beyannamesini de dört gözle bekliyoruz.

Kıyafetlerinden sunumlarına, kravatlarından fularlarının rengine kadar HDP Eş başkanlarının özenli bir hazırlık yaptıkları belli oluyordu. Ancak ben en çok biri susup diğerinin konuştuğu zaman zaman da araya espriler sıkıştırdıkları sunum tarzlarına bayıldım. Bir Stand-Up yetenekleri olduğu kesin. Neydi o atışmalar öyle! Baştan söyleyeyim, bildirge yeni, ama dil eskiydi. Eski demekteki kastım acılar, işkenceler üzerine kurulu geleneksel, “Ağıt dili”ni kast etmiyorum. Daha pozitif, daha Türkiyeli bir dil vardı ama marjinal sol örgütlerin jargonu hakimdi. Bir ara HDP mi yoksa ÖDP'mi diye düşünmedim değil.

7 Haziran seçimleri yaklaşırken partiler de seçim beyannamelerini bir bir açıklamaya başladı. CHP 'den sonra dün de sıra HDP 'deydi. Kamera karşısına geçen eşbaşkanlar 'Dileyin bizden ne dilerseniz' tarzında, seçmene bol keseden vaatlerde bulundu. Alaaddin'in sihirli lambasından çıkan cine benzettim eşbaşkanları. Neşeli, güler yüzlü ama bir o kadar da kurnaz bir halleri vardı. Düşünmedikleri ihtiyaç yok gibiydi; gençlere, kadınlara, çocuklara, yaşlılara, işçilere, emeklilere, gaylere, lezbiyenlere, translara, annelere, kızlara, avukatlara, köylülere, KOBİ'lere, öğrencilere, asker kaçaklarına, kaçak elektrik kullananlara, beyaz yakalılara, ağaçlara, kediye, köpeğe, kuşlara kadar akla gelecek herkese ve her canlıya birer hediye paketi sundular. Seçmene 'Siz bir dilek tutun, biz yerine getirelim' dediler, kısaca. Seçmenin hangi dileği tuttuğundan daha çok, burada önemli olan HDP'nin sihirli lambasından çıkan cinlerin hangi dileği tuttuğuydu. Seçmeni nasıl çarpacak veya dolandıracaklar, doğrusu onu merak ettim. Asıl amaçlarını, niyetlerini de konuşmaları esnasında açık ettiler zaten: 'Sultan'ı engellemek!' Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümetini durdurmak!

Onlar adına utanıyorum, üzülüyorum.

Davutoğlu da, Çavuşoğlu da, Bozkır da tanıdığım insanlar.

Ermeni tehcir ve toplu kıyıma yol açan sonuçlarının 100'üncü yıldönümü adım adım, 'ben geliyorum' diye gelirken bu kadar hazırlıksız, bu kadar çaresiz kalacaklarını herhalde bilmiyor olamazlardı.

Ama anlamadılar:

Bu herhangi bir yıldönümü değil.

100. yıldönümü kendisinin boyutlarını da aşan dramatik bir küresel hadiseye dönüşmüşse, bunun asli sebebi tabii ki bize ezbere dayatılan 'Ermeni diaspora propagandası', 'Türkiye kıskançlığı' vs. gibi zırvalar değil, ülkeye yıllarca uzaktan kumanda ile hükmetmiş vesayet yapılarının inat ve inkar politikalarını bizzat AKP'nin şimdiki yöneticilerinin pek bir geçerli bularak devralmış olmasındandır.

CHP’nin seçim beyannamesindeki taahhütlerinin bütçeye getireceği ek maliyetlerin ne olduğu eksik bırakılmıştı. Tartışmalar alevlenince belirginleşmeye başladı.

Taahhütlerin maliyetini doğru ölçmek için belli bir zaman ufku içine sığışan taahhütlerin getireceği ilave maliyetlere bakmak gerekiyor. CHP’nin ‘ilk 100 gün’ ve ‘İlk bir yıl’ ufuklu taahhütlerine dönük olarak Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın açıkladığı verilere bakılırsa yıllık ilave 57 milyar TL’lik bir yük getiriyor. Bu, GSYH’nın yüzde 2.9’una karşılık geliyor. İlave maliyetin büyük bölümü, emeklilere çifte ikramiye ile Aile Sigortası ile verilecek ek desteklerden geliyor; 24’er milyar TL tutuyor. Bu iki kalem toplamda GSYH’nın yüzde 2.4’ü oranında ilave harcama yaratacak.

CHP ve HDP seçim bildirgelerinde dar gelirliyi, özellikle de emeklileri maddi olarak koruyup kollama vaatleri bana cazip geldi.'

“Sana ne ki” diyecek arkadaşlar için: Efendim, emeklilik konusunda gazetecilikte “yıpranma payı” vardır. Yani gazeteciler, askerler, polisler, itfaiyeciler ve maden işçileri gibi, birkaç sene daha erken emeklilik hakkı kazanırlar. 1997 yılından beri kadrolu ve sigortalı gazeteci olduğumdan, hesapladığım kadarıyla emekliliğime şunun şurasında 5-6 sene kaldı. CHP yılda iki maaş ikramiye vaat ediyor....

“İSİM dediğimiz nedir ki?” diye soruyor William Shakespeare “Romeo ve Juliet” inde ve ekliyor: “Gül dediğin şu şey / Başka isimle de kokar / Hem de aynı güzellikte.”

O öyle diyor, ama bizim hayatımız isim üzerinde tartışarak geçiyor...

Birinci Dünya Savaşı’nın bize bakan kanlı yüzünde, asırlar boyu birlikte yaşadığımız ülkemiz Ermeni unsurlarının hayatlarının kaybı da var; imparatorluğun başta Türkler olmak üzere bütün unsurlarının hayatlarının kaybı olduğu gibi...

Elbette ölümde denge aranmaz; bu sebeple o dönemde tehcire uğrayan, bir yerden diğerine zorla götürülürken ölümle karşılaşan Ermeniler söz konusu olduğunda “Ama tek ölen Ermeniler değildi” mazeretinin fazla bir değeri yoktur.

HDP’nin 12 maddelik seçim bildirgesinin üç özelliği var.

12 maddeye bakıp daha öncekilerle karıştırdığımızda farklı noktalar söz konusu. Birçok komisyon kurulmuş, o alanın uzmanları, akademisyenler farklı çalışma grupları oluşturup 12 maddeyi belirlemiş.

Birincisi belli bir bölge ve sorunu ele almayan Türkiye’ye seslenen kapsayıcı bir beyanname.

İkincisi, Kürt siyasi hareketi çizgisinin aksine somut ve işlevsel maddeler söz konusu.

Yani Türkiye partisi olma iddiasını beyannameye yansıtmış.

Popüler İçerikler

A Milli Kadın Voleybol Takımımız Milletler Ligi'nde Hollanda'yı Mağlup Etmeyi Başardı!
Nasip Olur mu Be? İstanbul Boğazı'nda "Seni Yerler" Dinleyen Adam Yalı Balkonunda Sezen Aksu'yla Karşılaştı!
Ateşe Düşmeyen Kimseyi Bırakmayan Yılmaz Morgül Şarkısı Kaldırılınca Çareyi Mert Demir Gibi Söylemekte Buldu