Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

E rmeni tehcirinin (sürgününün) bir soykırım olduğu iddiaları, bu sürgünün 100’üncü yılında, yeniden uluslararası siyasetin gündemine oturdu...

Beklenen bir olaydı.

Beklenen bir olaydı ama yeteneksiz ve beceriksiz politikacılar, beklenen bu olaya karşı, Çanakkale Zaferi’nin kutlanması ile Tehcir’i anma tarihlerini çakıştırmak gibi gülünç önlemlerin ötesinde bir hazırlık yapamadılar...

İddialara karşı da, Türkiye’deki 100 bin kadar Ermeniyi sınır dışı etmedikleri gibi garip, ilgisiz ve insanları irkilten bir savunma ile yanıt vermeye çalıştılar.

Tehcirin yüzüncü yılında Türkiye artık yapayalnız

Çünkü beceriksiz ve yeteneksiz politikacıların yaptıkları dış politika yanlışları sonunda ne dünyada ne de bölgemizde doğru dürüst bir müttefikimiz kaldı.

Türkiye açısından da bakıldığında nasıl adlandırırsak adlandıralım, Doğu-Batı ya da dindar-seküler yaşam alanları ve değerleri hemen her zaman toplumun ve siyasetin merkezindeki belirleyiciler arasında yer almıştır.

Ülkenin yaşadığı tüm değişim öyküsüne rağmen bugün “masa”da yine aynı mesele, aynı çatışma ekseni duruyor. Tartışmalar, kutuplaşmalar bir tür bu eksenin etrafında devam ediyor.

Asli çelişkiler etrafındaki kutuplaşmalar siyasal ve sosyolojik anlamda birer “çatışma”dır, “çatışma hali”dir.

Kutuplaşmanın tahribatına bu noktadan bakmakta fayda var.

Siyasetin ana eksenini çatışma oluşturunca, güç merkezli tahlil, tavır ve beklentiler öne çıkar.

“Güç”, fikrin önüne geçer, iç sorunlar, iç dinamikler kutuplaşma bağrışları arasında ikinci plana düşer.

Gerektiğinde sansür aracı olarak kullanılabilen yersiz bir yönetmelik yüzünden 'Bakur' belgeselinin İstanbul Film Festivali'nde gösterilemeyeceği haberini henüz almamıştık.

Henüz yapımcılar ve yönetmenler sansürü boykot için filmlerini göstermeme kararı vermemişti.

Pazar sabahıydı, Gürkan Hacır'ın yönettiği 'Haziran Yangını' belgeselinin ilk gösterimi için Beyoğlu'ndaki Atlas Sineması'na yollanmıştım.

Sonunu bildiğim bir hikâyeyi izleyecektim. Ethem Sarısülük'ün hikâyesini. 

Kalbim ağrıyacaktı yine, biliyordum. 'Game of Thrones' izlerken bile gözlerim sulanıyor benim. Khalesi ejderhasının boynuna demir tasmayı taktığında yutkunamıyorum. Ki ne Khalesi ne ejderhaları gerçek. 

Ama Ethem ve başına gelenler gerçek. Ailesine yaşatılanlar gerçek.

Ne Gezi'yi unuttuk ne orada 

can veren çocukları. 

Ne zulümleri unuttuk ne meşum açıklamaları.

Ama hissettiklerini unutabiliyor insan.

10 işçinin ölüme düştüğü asansörde inşaat sahibi patron sorumsuz!

AVM şantiyesinde naylon çadırda ölen 11 işçi kusurlu!

Afyon cephaneliğinde paramparça 24 askerin ölümünün sorumlusu, esasen o işin öyle yapılmasına itiraz etmiş, emir ve tehditle oraya sokulmuş, onlarla birlikte parçalanmış Astsubay Bedri Nayim!

Çaycuma’da dördünün cesedi üç yıldır bulunamayan 15 kişinin ölümüne yol açan köprü felaketinin sorumlusu yok , dosya kapandı çünkü sorumluların sorgusuna devlet izin vermedi.

Soma’da madeni denetlemekle sorumlu olan, o madeni övmüş olan devlet yetkililerinden bir kişi sorumlu değil, bakan izin vermedi; 301 ölü ve 430 yetim adına hesap sorulamıyor. Sorumlu diye, ölmüş mühendisi işaret ediyorlar!

Uludere’de 34 insanı öldüren bombardımanın bir sorumlusu yok.

Aynı Uludere’de 10 uzman çavuşu bir korucunun çakma minibüsünde göreve yollayıp uçuruma yuvarlayan herhangi bir sorumlu yok.

Hükümet ve Cumhurbaşkanı, ısrarla Türkiye basınının “özgür” olduğunu söyleyedursun...

AKP seçmeninin yarısından fazlası hemfikir değil: Yüzde 34.5’i medyada sansür var diyor. “Medya biraz özgür” diyenlerse yüzde 20.2.

Üstelik AKP’lilerin neredeyse yarısı, haber medyasında sansür yapılmaması gerektiğini savunuyor.

51 ilde yapılan “Türkiye’de Siyaset, Medya ve İnternette Özgürlükler” (*) adlı araştırmanın sonuçlarının sonuçları bunlar...

Araştırmaya göre, özellikle AKP seçmeninin tavrı üzerinde durmak istiyorum. Bunun bir nedeni, AKP’nin kendi seçmeninden başkasını dinlememesi ve her karşı görüşü “muhalefet” hatta “hakaret” olarak yaftalaması...

Diğer neden, AKP seçmeninin, partisinin politikalarına ne kadar katıldığı ve ifade özgürlüğünde nerede durduğunu anlayabilmek.

Çünkü 7 Haziran’da AKP seçmeninin davranışı, herkes için kritik sonuçlar doğuracak.

“1915 Ermeni olayları hakkındaki hükmü tarihçilere bırakalım” şarkısı yine dillerde; duyan da zanneder ki Türkler ilmî otonomiye büyük değer veren, ilme hürmetkâr ve sübjektiflikten yılandan korkar gibi çekinen bir toplumdur.

İlmi filan boşverin, düpedüz teknolojiye, yani ilmi verilerin günlük hayata uygulanması konusundaki sicil notumuzu öğrenmek için şu gariban Tübitak’ın başına gelenlere şöyle bir göz atmak kâfi. Bu kurumun son başkanı şu anda gözaltında; başkan yardımcısı ise iki kere tutukluluk talebiyle karşı karşıya! İlmî otonomiye hiç bulaşmayalım isterseniz; iki nokta eksiğiyle kestirmeden ‘YOK’ dersem, gerisini siz anlarsınız. Biz bilimin zekî, çalışkan ve devlet büyüklerinin sözünden çıkmayan yurtsever insanlar tarafından yapılmasını tercih ederiz. Nokta!

Esnaf züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış… Bunu Tayyip Erdoğan sık sık yapıyor. Tabii, havuz medyası da. Ne zaman CHP’yi eleştirecek olsalar, söze Demokrat Parti ve Menderes ile başlıyorlar.

27 Mayıs darbesini CHP’lilerin sevinçle karşıladığını, hatta askerle işbirliği yaptığını biliyoruz. Çünkü ülkede büyük gerginlik vardı. Tahkikat Komisyonu, parlamentoda tartışılması sırasında İnönü “Şartlar tamam olursa ihtilâl meşru olur. Sizi ben bile kurtaramam” cümlesini sarf etmişti. Onun bu sözleri, askere yeşil ışık gibi değerlendirilmişti. Askerler de öyle düşünmüştü. Mesela 27 Mayısçı subaylardan Orhan Erkanlı bana “Onun bu sözleri üzerine, İnönü bizimle birlikte hareket etmese dahi, bize karşı çıkmaz kanaatine kapıldık” demişti. Zaten Anayasa’yı hazırlayan Kurucu Meclis’e Demokrat Parti’yle ilişkisi bulunan hiç kimse alınmadı; CHP’liler ağırlıktaydı. Bunlar bilinen gerçekler.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Avrupa İşleri'nden sorumlu yardımcısı Victoria Nuland, 'NATO ittifakı demokratik değerler üzerine kurulmuş ve yükselmiştir. Bizler hükümetlerin halkın hizmetinde olduğu toplumlarız, halkın hükümet hizmetinde olduğu değil' diyor.

“Türk demokrasisinin kalitesi bizi ilgilendirir” sözünü sahibi ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Avrupa İşleri’nden sorumlu yardımcısı Victoria Nuland; hem Bush, hem Obama dönemlerinde dış ve güvenlik siyasetinin icrasında önemli görevler üstlenmiş tecrübeli bir diplomat.

15 Nisan’da İstanbul’a gelmeden önce Varşova’daydı. 15-16 Nisan tarihlerinde Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu başta olmak üzere üst düzey yetkililerle (ve sadece resmi değil, sivil toplum temsilcileriyle de) bir dizi önemli temasta bulunduktan sonra görüşme fırsatımız oldu.

1915’te yakınlarını kaybedenler o büyük felakete ne isim verildiğine aldırır mı sanıyorsunuz?

“Doğru” isim konulunca hayatını kaybeden yüz binlerin ruhları huzur mu bulur?

Konan isim yaşananı değiştirmez. İster soykırım deyin adına, ister katliam, ister büyük felaket; yaşanan kayıp da kayıp karşısında yaşanan acı da hiç değişmeden orada durmaktadır ve dünya durdukça da aynen duracaktır.

Peki o zaman bu neyin kavgası?

Kavga düne değil bugüne ilişkin. Biz bugün geçmişi değil, bugünün politik ihtiyaçlarına cevap verecek bir hikâyeyi tartışıyoruz.

Bu her zaman böyle olur.

Politik toplumun o günkü ihtiyaçları açısından geçmişte olup bitenler yeniden gündeme getirilir.

Papa’nın konuşmasını Avrupa Parlamentosu’nun kararı izledi. Sırada bunların benzeri başka “ şok ”ların da olduğunu sanıyorum. Bakalım.

Erdoğan’ın şu birkaç gün içinde bu sorunla ilgili aldığı tavırlar kendisinden beklenecek üslûptan herhangi bir farklılık göstermedi: “ Bir kulağımdan girer, öbür kulağımdan çıkar ” bunun iyi bir özetiydi. “ Bizim için yok hükmündedir ” de öyle. Bir de, bütün bunların bize düşmanlıktan yapıldığını söylemiş ki gene çok uygun. Komplolar, kumpaslar, hile, desise. Önderlerinin izinde bütün AKP bu kalıplar içinde düşünüyor artık; dünyayı böyle algılıyor, böyle anlıyor.

Ama konu Ermeni Kıyımı olunca bu tavırları sergileyen yalnız AKP olmuyor. “ Millî mesele ” ya…

Popüler İçerikler

Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler