Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Tarafsız (!) cumhurbaşkanının, damadı, avukatı, danışmanı, metin yazarı, özel kalem müdürü, tercümanı, müsteşarı, savcısı, şarkıcısı, mimarı, akil adamı, yandaş gaztecisi aday oldu.

Atatürk’e “hayvan” diyen, TBMM’ye “pezevenkler meclisi” diyen şeriatçının oğlu, milletvekili adayı oldu.

“Doğduğum yer Kürdistan’dır, asker bölgeden çekilmelidir, Öcalan muhatap alınmalıdır, dağdan inene iş verilmelidir, gerillanın ailesine para yardımı yapılmalıdır” diyenin oğlu, milletvekili adayı oldu.

“Aday olduğumu televizyondan öğrendim” diyen aday var.

“Laiklik kelimesi anayasadan çıkarılmalı” diyen aday var.

CHP’nin seçim kampanyasında kullanacağı reklamları Ali Taran hazırlıyor. Bunlardan biri TRT’nin sansürüne takıldı. Görüntüde, elektrik trafosuna giren bir kedinin de yer aldığı reklamın şu cümleleri, TRT tarafından sakıncalı görüldü:

“Milletçe alkışlıyoruz… Bu alkış hakka, hukuka ve ekonomiye… Özgürlüğe, barışa ve adalete; laikliğe, demokrasiye ve cumhuriyete zulmeden malum zihniyeti protesto alkışıdır. Türkiye’yi yaşanmaz bir ülke haline getirenlere meydan okumadır… GELİN OY VERİN GİTSİNLER.”

TRT, “Anons ve ekran yazılarıyla, doğrudan, somut biçimde iktidar hedef alınmaktadır” dedi ve reklamın TRT’de gösterilmesini engelledi.

Seçim yarışına giren bir muhalefet partisi, iktidarı hedef almayacak da ne yapacak? Bence komedi tiyatroları perdelerini kapatsınlar. Çünkü asıl komedi bizim siyasi hayatımız.

Siyasi partilerin kendilerini ‘kurucu’ konumunda bulmaları genellikle kendi iradeleriyle olmaz. Her iktidar kendisine böyle bir rol atfetmekten hoşlanabilir. Ama belirleyici olan hemen her zaman söz konusu ülkenin geldiği tarihsel ve sosyolojik kırılma noktasıdır. Böyle anlarda genellikle tek bir idrak tüm toplumu kuşatır ve kabaca bakıldığında söz konusu idrak tek bir şey söyler: Geriye dönüş olmayabilir… Bu durum iki eksenli bir çatışma ortamı üretir. Bir yanda eskiye bağlı kalmak isteyenlerle eskiden kurtulmak isteyenler arasında, diğer yanda da yeninin nasıl kurulacağı konusunda farklı hedef ve hayaller besleyenler arasında. Çoğu zaman bu iki çatışma iç içe geçebilir. Örneğin yeninin kendi istedikleri gibi kurulamayacağı fikrine yanaştıkları oranda, eskiden kurtulmak isteyenlerin bir bölümü de beklenmedik biçimde eskiden yana tavır alabilirler.

Geçen hafta bir öğle yemeğinde Şengül Balıksırtı'nın davetlisi olarak Perapalas'ta magazin ve sanat dünyamızın ünlü isimleri ile birlikteydik...

Sofrada sağımda Emel Sayın'ın ve solumda Hülya Avşar'ın oturduklarını, Kenan İmirzalıoğlu ile Bergüzar Korel'in masa başı sohbetlerine Funda Arar'ın ve Mustafa Sandal'ın da katıldığını söylersem, 'Ünlü isimler'le neyi ifade ettiğimi anlarsınız...

Hepimiz çay veya kahve içerken köşe arkadaşım Ayşe Özyılmazel'in garsondan 'Ihlamur' istediğini duyunca kendisine 'Bu 'ıhlamur'un bizim mesleğimizin büyük ismi Ahmet Mithat Efendi için ne anlama geldiğini biliyor musun' diye sordum ve sonra anlattım.

Geride bıraktığımız hafta içinde Washington’da Amerikan Ticaret Odaları ev sahipliğinde, Beyaz Saray’a bakan tarihi binalarında önemli bir toplantı gerçekleştirdik... Ana tema çok açıktı; Beştepe Yeni Ekonomi Paradigması ve Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu tez...

Sevgili dostlar, paralel ve malum medyanın ortak engelleme ve sonrasında karalama çabalarına rağmen toplantı çok başarılı bir şekilde tamamlandı ve yeni bir ilişki başladı...Bu ilişki ve karşılıklı bakış, Cumhurbaşkanımız liderliğinde karşılıklı yeni bir paradigma tanımlama yolunda ilerleyecek...Önümüzdeki süreçte birkaç toplantı daha düzenleyeceğiz ve son toplantı Eylül-Ekim aylarında yüzlerce Amerikan yatırımcısının katılımıyla Türkiye’de gerçekleşecek ve Sayın Cumhurbaşkanımız kendilerine hitap edecek...

Peki yeni paradigma neleri içeriyor? Türkiye, YENİ DÜZEN-DENKLEM içinde ne ifade ediyor... Bu soruya önümüzdeki günlerde çok detaylı cevap vereceğiz...

Bu noktada konuya temel olması amacıyla bazı hatırlatmalar ve tespitler yapmak istiyorum...

Pusu kurulacağını çok iyi bildiğimiz mayınlı bir vadiye, çoluk çocuk korunaksız giriyormuşuz gibi bir ruh haliyle gidiyoruz seçime...

Her attığımız adımda, “Ha şimdi patlayacak, ha biraz sonra” diye titriyoruz.

Kötü ihtimaller hep aklımızda; kulakmememizi çekiştirip tahtalara vuruyoruz.

Çünkü bu ülkenin siyaset tarihi kitabında, provokasyonun siyaseti dizayn etme yöntemlerinden biri olduğu yazıyor.

Darbeye psikolojik zemin yaratmak için, sokakta dökülen kana göz yumulduğu, hatta çatışan tarafların özellikle silahlandırıldığı bir coğrafya burası...

Her barış ihtimali, haftası dolmadan, o ihtimali ortadan kaldıracak bir tezgâhı doğuruyor.

O yüzden siyasette korkuyla umut el ele yürüyor.

Bu pazar yazısına bir hikâye ile başlayalım…

Geçmiş zamanların birisinde, çok sevilen bir dervişin öğrencileri kendisine varırlar ve heyecanla bir bölge insanının tebliğe ve hizmete ihtiyacı olduğunu, kendilerini misafir etmek ve ilminden faydalanmak istediklerini söylerler.

Derviş de çok memnun olur. “Çok isterim” der.

Aylar geçer. Öğrencileri dervişten talimat bekler durur, hazırlık yapmaya koyulmak için sabırsızlanırlar. Hürmet gereği talimatı ondan beklerler. Gelmez. Sonunda yanına varıp teklifi yine hatırlatır, aynı sözleri tekrarlarlar. Derviş gülümser ve “Çok isterim” der. Öğrenciler memnun ayrılır, bu sefer bunu talimat kabul edip hazırlık yapmaya başlarlar.

Yine aylar geçer, dervişte hiçbir hareketlenme görülmez. Hocaları çilesine, orucuna ve duasına devam etmekte, hiçbir hareketlenme göstermemektedir. Öğrenciler artık dayanamazlar ve tekrar yanına varırlar.

Selam Tevhid soruşturması kapsamında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla gözaltına alınan 32 subaydan 17’si ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs’ ve ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlarından tutuklandı.’’

Cumhuriyet Gazetesi’nin meşhur MİT Tır’larıyla ilgili haberi böyle…

Aslında MİT ile ilgili haberler bundan ibaret değil. Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet’te yazdığı ve Yeni Şafak’a dayandırdığı yazısına göre asli görevi yurt dışı istihbarat faaliyetleri olan MİT, yurt içinde vatandaşları dinlemiş ve yayınlanması için servis yapmış.

Bir başka MİT haberi ise Zaman’daydı. Fransız istihbaratının Paris’te üç Kürt kadının öldürülmesi olayını Le Monde’a dayanarak duyuruyordu gazete. Fransız istihbaratının delillere dayandırdığı iddiasına göre MİT bir yandan Oslo’da PKK ile görüşürken diğer yandan Avrupa’daki Kürtlere suikast girişimleri başlatmıştı.

RIZA TÜRMEN: İyiydi, bilgiliydi, kültürlüydü, kibardı, sosyaldi, demokrattı... Tek kusuru vardı: Biraz fazla kaliteliydi... Cemal Süreya, Edip Cansever'in ardından 'Her şeyin fazlası zararlıdır ya / Fazla şiirden öldü Edip Cansever' demişti. Ben de kendisi için 'Fazla kaliteden gitti Rıza Türmen' diyorum.

HÜSEYİN ÇELİK: Uzun konuşmalarını, hep kendini haklı çıkaracak bir mantık örgüsü kurmasını, 'şimdi bakın arkadaşlar' deyişini, tarihi anekdotlara meraklı oluşunu falan çok özleyeceğim. Merak etmeyin: Yerine gelenleri görünce... Siz de özleyeceksiniz.

CEMİL ÇİÇEK: Lisedeydim... Cemil Çiçek vardı. Üniversitedeydim... Cemil Çiçek vardı... Kanal 7'de 10 yılım geçti... Cemil Çiçek vardı. Hürriyet'te 10 yılım geçti... Cemil Çiçek vardı. Şikâyetçi falan değilim, sakın yanlış anlaşılmasın. Sadece benim için artık 'Cemil Çiçek'siz günler' başlamış durumda ve buna alışabilecek miyim, bilmiyorum.

Seçim sonucunu tahmin etmek için size rehberlik edecek en kritik soru bu: Başkanlık ısrarı ile AK Parti’nin yükünü artıran Erdoğan faktörü, AK Parti’ye ne kadar oya mal olacak?

Oy peşinde koşacak adaylar da, seçim kampanyasını yönetecek Davutoğlu da, hatta ve hatta objektif bakma yeteneğini kaybetmemişse Erdoğan dahi durumun farkında olmalı. Her hafta kamuoyu araştırmaları Başbakan’ın da Erdoğan’ın da masasına geliyor ve sonuçlar karargâhtaki kurmay ekip ile paylaşılıyor. Bu araştırmalarda kamuoyunun nabzı lider profilleri için özellikle tutuluyor. İsim isim liderlere verilen destek ve bu desteklerdeki haftalık değişim dikkatle takip ediliyor.

Popüler İçerikler

HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!