Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Sabah haber toplantımız için hazırlanırken en önemli haber büyüme rakamlarının yüzde 3’ün altında gelmesi ve dış borcun yüzde 70 kadarının özel sektöre ait olduğu bilgisiydi.

Toplantıya otururken İstanbul’daki metro ve tren seferlerinin elektrik kesintisi nedeniyle durdurulduğu haberi gelince biz de sabahtan beri birkaç kez gelip giden elektrik kesintisinin düşündüğümüzden daha büyük olabileceğini fark ettik.

Birazdan yalnızca yaklaşık 15 milyon nüfusuyla Avrupa’nın çoğu ülkesinden büyük İstanbul’un değil, ülkenin büyük kısmının elektriksiz kaldığı anlaşıldı.

Bu Türkiye’nin 1999’da 17 bin kişinin canını alan büyük Marmara depreminden bu yana karşı karşıya kaldığı en büyük enerji kriziydi.

Çağlayan Adliyesinde rehine krizinin patladığı sırada Meclis’teydik.

Başbakan, AK Parti grubundaki konuşmasını tamamlayıp Meclis’ten ayrılmıştı.

İstanbul Adliyesi’ndeki rehine olayı meydana geldiği sırada, bir önceki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanına girmek üzereydim.

Ben içeriye girmeye hazırlanırken, o hızla odasından çıktı. Rehine krizini konuşmak üzere Başbakan yanına çağırmıştı.

İlk değerlendirmesini sordum.

Elektrik kesintileri ile Adliyeye silah sokulması olayı arasındaki bağlantı ihtimali üzerinde duruyordu.

Eylemin, ”Organize” bir iş olduğu görüşündeydi.

8 saat süren elektrik kesintisinin olduğu bir gündü… Saatlerce karanlıkta kaldık… Bir savcı rehin alındı… Devlet bir çocuğun katillerini korumak için operasyon yaptı… Üç insan öldü… Kesinti bir yana ülke hiç bu kadar karanlık olmamıştı…

Ben bu satırları yazarken 2 çocuk daha ölmüştü... İki çocuk daha öldürülmüştü... Yaşları ne bilmiyorum ama açıklamadaki sesten yaşının genç olduğu belliydi. En azından benden daha genç...

Ne istiyorlardı?

14 yaşında vurulup 269 gün komada kalan ve 16 kilo toprağa gömülen Berkin Elvan'ın katillerinin açıklanmasını...

Nasıl istiyorlardı?

Savcıyı rehin alıp başına silah dayayarak...

Elektriksiz kaldığında dahi elektriksiz kalmayan güzel ülkem.

Gerilim hatları durduğunda dahi gerilimsiz kalmayan cennet.

Ülkenin can damarları “enerjisiz” iken, yargı nasıl da hareketliydi:

“ Darbeci” diye mahkum olmuş olanlar beraat etti…

Devasa Adliye’de “vurulmuş bir çocuk” davasına bakan savcı rehin alındı.

Bir çocuğun vurulmasındaki hukuksuz hayat, “Başkalarının başına bir şey gelmesin” diyen bir babaya rağmen, öyle ana babalara rağmen, “rehine eylemi” yle, bir insanın hayatını namlu ucuna koyan Adliye’de ölüme sürükleyen şiddetle sürdü:

“ 2 terörist ölü, Savcı ağır yaralı…” Ve son haber: “Savcı hayatını kaybetti”

Çağlayan Adliyesi’ne girmek, havalimanına giriş yapmaya çok benzer. 

Yanınızdaki bütün çanta-paketleri, kamera takibi ve güvenlik gözetimi altında, X-Ray cihazına koyarsınız, ceketinizi çıkarır, ceplerinizi boşaltır ve ihtiyaç duyulursa üst aramasına da tabi tutulursunuz. 

Avukatlar ise sade vatandaşı bıktıracak yoğunluktaki bu önlemlerden mu-aftır. 

Kimlik göstererek aranmadan içeriye girebilirler. 

Yanlarına silah, plastik kelepçe ve propaganda malzemesi alarak, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın odasını basıp kafasına silah dayayan teröristlerin eylemi; ilk bakışta, bu serbestinin bir güvenlik açığına dönüştürüldüğü izlenimini veriyor. 

Türk vergi yükümlülerine, 10 yıl öncesinin birim fiyatlarıyla 238 milyon TL’ye mal olan,“Avrupa’nın en büyük ikinci adliyesi”nin dün bir korku ve şiddet platosuna dönüşmesi; sorumluları önce bir “güvenlik açığı” sorunuyla baş başa bırakmalı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üç ülkeyi kapsayan Avrupa turu çerçevesinde bulunduğumuz Slovakya’nın başkenti Bratislava’da sabahın erken saatlerinde bizi ilk şaşırtan haber ülke genelindeki elektrik kesintisi oldu.

Zamanlama ve kapsama alanı bakımından enerji krizi yaşadığımız 70’li yıllarda bile rastlanmayan bu olayı anlamak oldukça zor. En kısa zamanda aydınlatılmalı, “7 Haziran provası” diyecek kadar seviyesizleşenlerin suratına çarpılmalıdır.

Derken ekip yeni bir flaş gelişme ile sarsıldı. Bazen kalemle bile giremediğimiz Çağlayan Adliyesi’ne silahla giren DHKP-C’li teröristler Berkin Elvan’ın davasına bakan savcı M.Selim Kiraz’ı rehin almışlardı. Bu şok gelişme konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değerlendirmesini alma çabalarımız ancak, gezinin son ayağı olan ve böcekçi Türk polislerin iade edilmesi sayesinde gerçekleşen Bükreş’e inince sonuç verdi. Erdoğan, “Avukat cübbesiyle girip savcıyı rehin aldılar. Savcımızın durumu ciddiyetini koruyor...” dedi ama kısa süre sonra savcı Kiraz’ı kaybettiğimiz haberi geldi.

Dün bir dönem resmen kapandı. Balyoz davasında yeniden yargılama yapan mahkeme tüm sanıkların beraatına karar verdi. Suçlamaya konu olan delillerin sahte olduğuna hükmetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kandırıldık” diyerek Balyoz Davası’nın hukuksuzluklarındaki suç ortaklığından kurtulma yolunu seçmişti. Bu suç ortaklığının bir de ikinci ayağı var. Sahte delilleri hazırlayan ve bunları servis edenler.

Cemaatin savcısıyla, polisiyle, hakimiyle, gazetecisiyle imza attığı bu hukuksuzluk asla unutulmayacak.

Dün karar çıkar çıkmaz suç ortağı gazetecilerin tepkileri nasıl bir kirliliğin içinde olduklarını gösteriyor.

İşin ilginci bu davanın sahte delillerle oluşturulduğunu en iyi onlar biliyorlardı. Cemaatçilerin beraat kararı üzerine verdikleri tepki, gün gelip işledikleri suçun hesabının onlardan sorulacağı korkusundan kaynaklanıyor.

Ülke genelinde yaşanan elektrik kesintileri, elektrik üretimi ve piyasa düzeniyle ilgili sorgulanan bazı meseleleri yine gündeme getirdi. Kesintinin, elektrik nakil hatlarında yaşanan sorundan kaynaklandığı belirtilse de, uzun süre kimseden ortada laf döndürmekten öte herkesi tatmin edecek bir açıklama gelmedi.

Bu noktada, Elektrik Mühendisleri Odası , ilginç bir iddiayı da dillendirdi ki, bu konu üzerinde durmak gerek. Açıklamasında, elektrik kesintilerinin nedeni nin elektrik üreten bazı özel santrallerin, “ düşük fiyat ” saatlerinde elektrik satmak istemediği ni kaydetti. Bu da ister istemez gözleri son yıllarda yapılan elektrik özelleştirmelerine çeviriyor.

TÜRKİYE’nin “elektrik sisteminin çökmesi” dehşet verici.

2 yıl önce sanki bugünleri öngörmüş gibi şöyle yazmışım:

DÜNYANIN en iyi “fütüristi (gelecek yorumcusu)” Alvin Toffler daha 1980 yılında yazdığı “Üçüncü Dalga (The Third Wave)” adlı kitabında bugünlerin “siber saldırılarını” öngörmüştü.

“Teröristlerin de dijital devrimle birlikte ileri teknolojiyi çökertme eylemleri için koyabileceğini... Küresel finans elektronik haberleşme ağlarına gireceklerini, böylece dünyadaki finans sistemini harabeye çevirerek bir anda işlemez hale getireceğini... Askeri savunma sistemlerinin elektronik devrelerini felç edeceğini... Dünya elektrikle aydınlatma ağlarını bozacaklarını, küremizi karartacaklarını... Uçak tarifelerini, uçuş yollarını kontrol eden sistemleri karıştıracaklarını” yazmıştı.

Bu köşeyi Türkiye tarihinin en büyük elektrik kesintilerinden biri devam ederken yazdığım salı sabahı, İran ve dünyanın önde gelen devletleri arasında Lozan’da yapılan nükleer müzakerelerin somut bir sonuç üretip üretmeyeceği hâlâ belirsizdi.

İran’ın nükleer programı üzerine sıkı sınırlar getirmeye çalışan müzakereler yıllardır devam ediyor. Karşılığında ise Tahran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması vaat ediliyor. 1 Temmuz’dan önce daha kapsamlı bir anlaşmanın önünü açacak muhtemel bir siyasi anlaşmanın detaylarına dair son dakika spekülasyonlarında bir tırmanış olacağından eminim.

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı