Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

İşgal altındaki İstanbul yıllarında, şehrin geleceği konusuna odaklanan İngilizler ve Amerikalılar, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kontrol altına alabilmek için 'bağımsız bir İstanbul' projesini tartıştılar. Ancak uygulama zorluğu nedeniyle bu projeden vazgeçtiler.

Birinci Dünya Savaşı (1914-18) sonunda yenilen Osmanlı İmparatorluğu'nun imzaladığı Mondros Ateşkes Anlaşması (30 Ekim 1918), İtilaf devletlerine, güvenlik için gerekli gördükleri Osmanlı topraklarına asker çıkartma yetkisini tanımıştı. Bunu fırsat bilen Müttefikler, birer birer İstanbul’u işgal etti. Mondros’un imzalanmasından sadece 13 gün sonra Fransa ve İngiltere İstanbul’a asker çıkarttı. Ama İstanbul’un resmi olarak işgali, 16 Mart 1920 tarihinde ilan edildi. Bu tarihte yayınlanan bildiride, işgalin geçici olduğu, Boğazların ve azıklıkların güvenliği için buna gerek duyulduğu ilan edildi.

16 yaşında tutuklanan ve 24 yıldır cezaevinde yatan Serhat Tuğan'ın hikayesini lütfen okuyun. Hepimizi alıştırdıkları bu rezaletlerle mücadelenin gerekliliğine dair duygunuzu, azminizi yitirmemek, kanıksamamak, umursamazlığa düşmemek için okuyun.

Bir SHP milletvekilinin Türkiye'de “Kürt sorunu” olduğunu, “Kürtlere baskı yapıldığını” yüksek sesle dile getirmesi üzerine Meclis'te olaylar çıkmıştı. Henüz yılın ilk günlerinde. Üç ay sonra, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Topluluğu'na tam üyelik başvurusu yapacaktı. Beren Saat dört, Kıvanç Tatlıtuğ beş yaşındaydı. Devlet, yeni yetme bir Kürt gencini hapse koydu.

Bir yıl sonra Berlin Duvarı, ondan da bir yıl sonra Doğu Bloku, Sovyet egemenlik sistemi yıkıldı. Soğuk Savaş bitti. Hapishane duvarlarına bir şey olmadı. Onlar sağlamdı. Turgut Özal cumhurbaşkanlığını 12 Eylül'ün liderinden devraldı.

Hasan Cemal, Harvard Üniversitesi Nieman Vakfı’nın verdiği “Vicdan ve Dürüstlük Ödülü”nü “paşa paşa” almış. Ödül alırken yaptığı konuşma akıllara hakaret, ruhlara zindan olacak türden. Gözünü ödül sevinci bürüyen Cemal, üç A4 kâğıdı dolusu yeni Türkiye tezviratında çekilen zulümlere, gazetecilerin başına gelen türlü badirelere ağırlık vermiş. Gazeteciden kastı Baransu, gerisini düşünün. Hak edilmemiş badireler bahsinde ise sanırım kendi planlı işsizliğinden, kreatif mazlumluğu ile motive oluyor. Konuşmasının tamamı beşinci sınıf mazlum edebiyatı. Sanırsınız sendikası kapatılan madenci, sanırsınız krala itaatsizlik ettiği için hakkında ölüm fermanı yayınlanmış bir asi general de şimdi yeraltında kurduğu ilkel bir matbaayla diktatöre direniyor.

Dün işsizlik rakamları açıklandı. Buna göre Aralık 2014 döneminde işsizlik oranı yüzde 10,9’a yükseldi. Bu düzeyde işsizlik oranı, yükselen ülkeler arasında en yüksek işsizlik oranına ulaşan üçüncü ülke olduğumuzu bize gösteriyor. Çünkü yükselen ülkeler arasında yapılan en yüksek işsizlik oranı olan ülkeler sıralamasında yüzde 24,3 işsizlik oranıyla Güney Afrika Cumhuriyeti birinci, yüzde 12,9 işsizlik oranıyla Mısır ikinci, yüzde 10,9 işsizlik oranıyla Türkiye üçüncü sırada yer alıyor. Kısaca en yüksek işsizlik sıralamasında dünya üçüncüsü olduğumuzu belirtelim.

Bu arada en yüksek enflasyon yaşayan ülke sıralamasında da yüzde 68,5 oranıyla Venezuela, yüzde 16,7 oranıyla Rusya ve yüzde 10,6 oranıyla Mısır’ın ardından yüzde 7,5 oranıyla dünya dördüncüsü olduğumuzu hatırlatmakta fayda var.

İşsizlik her geçen gün artıyor. İşsizlik maaşına başvurular da çığ gibi büyüyor. İşsizlik Sigortası’nın başladığı Mart 2002’den 28 Şubat 2015’e kadar 5 milyon 451 bin kişi işsizlik maaşı için başvurmuş. Bu kişilerden 3 milyon 842 bini işsizlik ödeneği almaya hak kazanmış. Bu sürede toplam 8 milyar 802 milyon TL ödeme yapılmış. Fonda halen 83 milyar 377 milyon TL var.

Şu an itibariyle 3 milyon 145 bin kişi işsiz. İçlerinden 323 bini işsizlik parası alıyor. İşsizlerin yüzde 10’u işsizlik parası alıyor. Almanya’da işsizlik maaşı alanların oranı toplam işsizlerin yüzde 40’ına, İtalya ve Avusturya’da yüzde 25-30’a çıkıyor.

Fondaki para işsize gitmiyor

Türkiye’de işsizlik fonunda toplanan paranın sadece yüzde 9.4’ü işsizlik parası olarak ödenmiş. Bu oran Belçika’da yüzde 71, Fransa’da yüzde 46, İspanya’da yüzde 25, bizden kötü tek ülke Slovakya’da ise yüzde 8.3 düzeyinde.

Ahmet Şık, PKK’nin fiili liderlerinden Cemil Bayık’la Kandil’deuzunbir söyleşi yaptı. 

Pazar ve pazartesi günleri Cumhuriyet’te yayımlanan bu söyleşide, kamuoyu önünde AKP iktidarının oynadığı bir “Barış süreci” oyununun oyalayıcı ve tutarsız niteliği açıkça ortaya çıktı.

***

Bayık aslında “Barış süreci” hakkındaki tutarsızlıklarla birlikte Erdoğan’ın diktatörlüğü, Öcalan’ın serbest bırakılması, Paris suikastı, “Barış sürecinin” aktörleri, Cemaatle ilişkiler ve benzeri konularda çarpıcı açıklamalar yapıyor... 

Ama ben sadece, sürecin temel niteliği üzerinde söylediklerini yorumlayacağım. 

Çünkü bu konuda söyledikleri, AKP’nin, PKK ile görüşürken “Görüşüyorsunuz diyen şerefsizdir” demesi gibi, daha dün “Ne Kürt sorunu yaaa” ifadesi gibi samimiyetsiz ve tutarsız politikaların nedenlerini yeterince açığa çıkarıyor.

Eyy vatandaş!

'Sözünün eri kimse' bulmanın güç olduğu bu devirde KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım gibi biri çıkmış; ne kadar gururlansak, sevinçten taklalar ve parendeler atsak, timsah yürüyüşleri düzenlesek azdır!

Önce bilmeyen olabilir diyerek KİPTAŞ'ı ve İsmet Yıldırım'ı kısaca tanıtayım, sonra nasıl 'sözünün eri' olduğunu anlatacağım...

*

KİPTAŞ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin konut üreten kuruluşudur.

1987'de kurulmuş, kısa sürede atıl hale gelmiş, ancak Recep Tayyip Erdoğan'ın 1994'te belediye başkanlığını kazanmasının ardından 'can suyu' olmuş, binlerce ev yapmıştır.

1995-1999 yılları arasında genel müdürlüğünü üstlenen Erdoğan Bayraktar, görevi 16 yıldır koltuğunu koruyan İsmet Yıldırım'a devretmiştir.

Çözüm sürecinde kritik bir virajı dönmek üzereyiz. 

Öcalan, Nevruz mesajında bir tarih vermek suretiyle PKK’ya silahları bırakma gündemiyle toplanması çağrısını yaptığı taktirde süreç adam akıllı hız kazanacak. Öcalan’ın PKK’ya Nisan ayında toplanması yönünde çağrı yapması bekleniyor.

Bu arada İzleme komitesi oluşturulacak. İzleme Komitesi’nin Nevruz’dan sonra oluşturulup bu arada Kandil ve İmralı ile görüşmeler yapması bekleniyor.

En önemli aşamalardan birini de PKK’nın Türkiye’de silahlı faaliyetlerine son verme kararını alması oluşturacak.

PKK, silahlara veda ettiği taktirde sıra Türkiye içindeki silahlı unsurların yurt dışına çıkışına gelecek.

Washington’da ekmeğini Türkiye’den kazananlar için hareketli günlerden geçiyoruz: İkili ilişkilere, Türkiye’nin dış politikasına, ekonomisine, demokrasisine dair raporlar yazmaları kendilerinden bekleniyor. Onlar da sağolsun, görevlerini çalakalem yerine getiriyorlar...

Çıkan raporlar da, esas muhatapları olan Amerikan karar vericilerinin bile henüz dikkatini çekmemişken, bizim medyada kendisine yer buluyor.

Raporların dili sert; her yeni raporla eleştirinin dili biraz daha sertleşiyor...

Türkiye’de her iş yolunda gitmiyor; hangi ülkede gidiyor ki? ABD’de gidiyor mu?

Sayın Cumhurbaşkanım!

Bu size ikinci mektubum. İlkini hatırlarsınız daha çok çocuk doğurmamızı istediğinizde yazmıştım. Kafamız karışmıştı Kürt kadınlar olarak, buyruğunuz bizleri de kapsıyor mu diye…

Şimdi de görüyorum ki sizin kafanız karışmış. Dün 'Kardeşim neyin eksik senin. Bir Kürt olarak sen bu ülkede Cumhurbaşkanı oldun mu? Oldun. Ne istiyorsun daha, ne istiyorsun?' diye soruvermişsiniz bize.

Eh siz sorunca, bize de tabi ki anlatmak düşer…

Tankı, TOMA’yı, helikopteri sevdiğinizi biliyoruz ama biz Kürtler bunları sevmiyoruz Cumhurbaşkanım! Sık sık devletinizin eliyle yaşadığımız fiziki şiddetin yanı sıra; tankınız, TOMA’nız ve her gün tepemizde uçan helikopterleriniz üzerimizde bir psikolojik şiddet yaratıyor.

Popüler İçerikler

HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı