Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Güney Amerika’nın kayıp şehirleri meşhurdur. Avrupalı istilacılardan kaçabilenlerin, kimselerin bulamadığı gizli şehirlere saklandıkları ve hatta büyük hazinelerini yanlarında taşıdıkları efsane olarak anlatılır durur. İstilacılardan kaçabildiler mi, gerçekten hazineleri yanlarında taşıyabildiler mi, meçhul. Ancak uzun zamandır Güney Amerika’nın sık cangıllarının üzerlerini örterek muhafaza ettiği eski şehir kalıntılarının varlığından şüphelenilmekte.

Bunların, istilacılar gelmeden evvel adı dahi bilinmeyen medeniyetler tarafından inşa edilip sonra terk edildiği de söylenegelmiş. Gelgelelim ormanlar hakikaten çok sık ve geçit vermiyor, bu şehirleri bulmak neredeyse imkânsız.

Fakat insan evladının merakının önüne geçmek zor iş. İmdada Lidar teknolojisi yetişmiş.

HDP'nin parti olarak girip yüzde 10 barajını aşması durumunda AK Parti Erdoğan'ın süper-başkanlık modeline dayalı bir anayasayı HDP desteği olmaksızın gündeme getiremez.

Baştan söylemek lazım ki, şu günlerde yayınlanan seçim anketi sayısı artıyor, ama henüz kesin fikir vermekten uzak görünüyorlar. Bunun başlıca sebebi, seçime iki buçuk ay gibi bir süre kalmış olmasına rağmen kararsızların hâlâ yüzde 10-15 civarında gösteriliyor olması ve kararsız dağılımının 30 Mart 2014 yerel seçimlerine göre yapılıyor olması.

Evet, tamamında AK Parti birinci görünüyor, CHP onu izliyor, MHP de onu; işler HDP’ye gelince karışıyor.

Kimi HDP’yi o adaletsiz yüzde 10 barajının hemen üzerinde gösteriyor, kimi altında. Oysa seçimin kaderini HDP’nin Meclis’teki temsili belirleyecek.

Büyük olaylara şahitlik etmiş tarihî salondaki akşam yemeğinde, kıdemli bir gazeteci ile aynı masaya düşmüştük. Şimdilerde çok moda yaklaşımla Ergenekon davalarında aldığımız tutumdan yakınıp, özeleştiri vermemiz gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin demokrasi standartları açısından İsveç olmadığını, birçok askerî darbe yaşandığını, hiçbirinden hesap sorulmadığını, Ergenekon sürecini bu karanlık geçmişle yüzleşip darbeler defterini kapatmak için fırsat olarak gördüğümüzü, ülkemizdeki birçok demokratla beraber Avrupa Birliği’nin de bu davalara demokratikleşme için fırsat olarak baktığını, yargı süreçlerinde hatalar varsa bunların adil şekilde ele alınarak kimseye haksızlık yapılmaması gerektiğini, demokrasiye destek refleksiyle yapmış olsak da yayınlardaki artı ve eksileri tartışıp gözden geçirdiğimizi söyledim.

Hafif kadın/düşük kadın/sokak karısı/mahalle karısı/karılar hamamı/gösterip vermiyor/kuyruk sallıyor/gideri var/karı gibi gülüyor/karı gibi kırıtıyor...

Motor/piliç/çıtır/yavru...

Saçı uzun aklı kısa/Erkeğin elinin kiri, kadının yüz karası/Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar/Oğlan babadan öğrenir sofra dizmeyi, kız anadan öğrenir sokak gezmeyi/Kadın erkeğin şeytanıdır/Kadın eksik etektir/Avradı eri saklar, peyniri deri saklar/Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin/Avrat malı, kapı mandalı/Etin iyisi bacaktan, kızın iyisi ocaktan/Kadını dövmezsen saçının köküne şeytan yuva yapar/Al atın iyisini yiyeceği bir yem, al avradın iyisini giyeceği bir don/Ağustosta sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez/Tarlayı düz al, kadını kız al/Kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al/İş bilmeyen kadın dile düşer/İlk karı dert karısıdır, ikinci karı mülk karısıdır/İyi kadın kendisini kocasına dövdürmez/Kocana göre bağla başını, harcına göre pişir aşını/Kadın evin hem hanımı hem hizmetçisidir/Gül dalından odun, beslemeden kadın olmaz/Alma soysuzun kızını, sürer anasının izini/Kadına mı gidiyorsun, kamçını hazırla/On beşinde kız ya erde ya yerde/Dişi köpek kuyruğunu sallamazsa erkek köpek ardından gitmez/Kadının yeri kocasının yanıdır...

2015 Nevroz’undan sonra dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan şunları söylüyordu:

“İçinden geçtiğimiz süreç, bir galibiyet, mağlubiyet süreci değildir. İçinden geçtiğimiz süreç, taviz verdiğimiz bir süreç asla değildir. Şunu bilmenizi isterim ki bu süreç, şiddetin bir yöntem olmadığının fark edildiği, şiddetin terk edildiği, fikrin ve siyasetin egemenlik ilan ettiği bir süreçtir...”

Bu sözler o günkü havayı olduğu kadar bugün geldiğimiz noktayı da temsil ediyor.

Kobani olayları gibi kriz anları dışında ve tarafların diğerini zorlamak için kullandıkları meydan okuma dili bir yana kriz anları dışında tüm göstergeler, barış sürecinin ilk gününden itibaren yaşanan tüm gelişmeler bu esasa işaret ediyor.

Ağalar oturmuş dolar ne olsun, faiz ne olsun diye zirveler yapıyor.

Piyasa çünkü bu!

Misal, Cumhurbaşkanı, “çocuklar, Torunlar” gibi müteşebbisleri düşünerek “Faizler düşsün” diyor…

O sırada bir günde 7 işçi daha düşmüş!

O yüzden kapitalizmin asansörlü tarifi şöyle Das Kapital

İşçiler atık-değer olarak asansörle 32’inci kattan hızla yere düşerken…

Patron kârının artık-değer (ve rantla) bir yılda yüzde 456 (5 kat) çıkmasıdır!

Havuz grafikçileri bunu da güzel bir şekilde resmedip açıklarlar mutlaka.

Kabaca tarif edeyim:

Yerde işçiler yatıyor; üzerlerine ağalar basıyor!

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu Savcısı Tekin Küçük , Bülent Arınç suikastı şüphelilerine takipsizlik kararı verdi. Böylece, ilk günden itibaren Çukurambar semtinde, Arınç’ın evinin yakınlarında yakalanan 2 subayın ( Erkan Yılmaz Büyükköprü ve İbrahim Göze ) oraya Topçu Kurmay Albay Baki Kaya ’yı takip için gittikleri iddiası haklılık kazandı.

Benim zihnimde gene bazı soru işaretleri kaldı. Mesela Bülent Arınç’ın adresini gösteren bir pusula niçin subayların birinde bulunuyordu? Pusuladaki adres, subayların el yazısıyla yazılmamıştı. Ama pekâlâ birisi onlara bu adresi vererek görevlendirmiş olabilirdi. O günlerde, Seferberlik Tetkik Kurulu’nun elemanı olan donanımlı subayların, bir adresi zihinlerinde tutabilecekleri ve kâğıda yazmayacakları ileri sürülmek suretiyle, pusulanın sahte olabileceği üzerinde de durulmuştu.

Eyy Cumhurbaşkanı…

Eyy Sabah Gazetesi

Eyy dili kaba yüreği bilmem ne diye yazan köşeciler…

Allah’ın adını verdim bir an olsun durun ve meseleye aynı taraftan bakalım. Birkaç saniyeliğine husumetlerimizi unutup aynı kafadan düşünelim.

Mevzubahis olan başı açık veya kapalı bir kadın, kadının elinde bir çocuk arabası ve o arabada yatan bir bebek.

Kadının beyanını da esas kabul ederek olan bitene yorum yapalım.

Bu toplumun en büyük karşıtlıkları üzerinden bir simülasyon kurgulayalım.

Kazlıçeşme’de AKP mitingi sonrası, kalabalıklar içinde, üzerinde “ hırsızlar yargılansın ” tişörtüyle kalmış bir kadın olsun bahsedilen;

Ne olduğu, kimin tarafından üretilip fonlandığı tam anlaşılamayan IŞİD'in Irak'taki Asur uygarlığı kalıntılarını tahrip etmesi, elindeki esirlerin canlı yayınlarda katledilmesinde olduğu gibi, tüm dünyanın hayret ve dehşetle izlediği görüntülere yansıyor. Aynı durumları Taliban'ın Afganistan'da tarihi eserleri tahrip etmesi sırasında da izlemiştik.

Ancak bu tür vahşet görüntüleri ' Uygar ' olarak nitelenen devletler tarafından da sergilenebilir. 1974'te sona eren Vietnam Savaşı'nda ABD ordusunun napalm bombalarını nasıl kullandığı hâlâ hatırlarda değil mi? Veya Japonya'ya atılan atom bombaları unutulmadı ki...

Alman işgali Ancak 20'nci yüzyıldan bugüne aktarılan ' Devlet kaynaklı vahşet 'in en çarpıcı örneklerini Nazi Almanyası verdi... Germen ırkı dışındaki insanlara yaptıkları, Yahudileri, Slavları insan yerine koymadıkları, tarih ilmi tarafından tescillendi.

79 yaşındaki Erol Büyükburç’un vefatı üzerine açıklama yapan asrın lideri, “evinde ölü bulunduğuna dair haber aldık, yarınki konseri öncesinde böyle bir şeyin gerçekleşmiş olması düşündürücüdür, henüz güvenlik güçlerimizden bu işin neticesini almadık, nedir, ne değildir, adli tıp konusudur, adli tıp incelemelerini yapacaktır” dedi.

Bana sorarsanız, Bülent Arınç’a suikast düzenleyen aşçı astsubayla, Kabataş’ta başörtülü bacımın üstüne işeyen deri pantolonlu çıplak Geziciler öldürmüştür Erol Büyükburç’u… Yoksa niye ölsün?

96 yaşındaki Müzeyyen Senar’ın hiç beklenmedik ölümü de şüphelidir. Neden mesela, cehape döneminde, Demirel döneminde, Özal döneminde ölmemiştir de, öle öle akp döneminde ölmüştür?

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nde Giray'ı Canlandıran Kaan Taşaner Dizide Rol Almaktan Duyduğu Pişmanlığı İtiraf Etti
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"