Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Dün olan bitenlere ve arka plan gelişmelere bakılırsa belli ki Erdem Başçı rahatsız; Başbakan'a böyle devam edemeyeceğini deklare etmiş olmalı. Başbakan'ın da zaman kazanmak istediği ve Başçı'yı ikna etmeye çalıştığı belli.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan gibi adı istifa ettiği söylentilerine konu olan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı dün aradım. Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada önemsiz bir sağlık sorunu nedeniyle bugün öğleden sonra görev başında olabilecekti. Buruk bir ses tonuyla açtı telefonunu. Geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Antibiyotik kullanmaya başladığını söyledi. Hatta öyle ki dün sabah Merkez Bankası sözcüsü Yücel Yazar aracılığıyla ilettiğim geçmiş olsun dileklerim ulaşmış, teşekkür etti.

Dün, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kim olduğu bilinmeyen Fuat Avni adlı bir Twitter hesabı arasındaki yakışıksız polemiği, bu polemiğin dayandığı iddiaları anlatmış ve yazımın sonunda dört soru sormuştum... 

Sevgili okurlarım o yazıdaki açıklamaları ve soruları yeterli bulmamışlar ki aşağıdaki konulara dikkat çekmemi istediler: 

1) “Medyaya Erdoğan’a destek vermek için girdiğini” ifade etmiş olan bir işadamına ait olan gazetelerde yayımlanan suikast iddiaları, Twitter üzerinden yapıldığı öne sürülen, gerçekliği tartışmalı yazışmalara dayalı. Yazışmaların belgesi olarak sunulan şeyler Twitter görüntüleri bile değil, daktilo ile yazılmış bazı kâğıtlar. 

2) Belge diye yayımlanan metinlerden bazıları Twitter’ın 140 vuruş kuralını aşan sayıda, 150, 180 vuruşluk yazıları içeriyor. Bu teknik olarak olanaklı değil.

7 Haziran seçimleri, Türkiye’de siyasetin yeni yüzlerle tanışması, kadroların yenilenmesi, yeni zihinlerin ve kabiliyetlerin siyasi alana adım atması için çok büyük bir fırsat oluşturacak gibi.

13 yıllık AK Parti yönetimi, Türkiye’yi dönüştürürken, yeni bir Türkiye inşa etmeye girişirken, ülkeyi ve kurumları yerlileştirirken, demokratik açılımları ekonomik refahla dayanıklı hale getirirken, özgürlük alanlarını dünyadaki gidişatın tersine alabildiğine genişletirken çok ciddi reaksiyonlarla yüzleşti.

İçeriden ve dışarıdan beslenen ve AK Parti öncülerini tasfiye etmeye yönelen direnç, aslında bir siyasi kadroyu değil, Türkiye’yi durdurmaya çalışıyordu. Eskinin vesayetçi, seçkinci, imtiyazlı çevreleri devlet iktidarına milletin ortak olmaması için ölümcül bir savaş yürüttü. Ülkeyi yok edecek bir kötücül reaksiyona sarıldı. Verdikleri mücadele ülke meselesi değil, kendi dokunulmazlıkları meselesiydi.

Hatırlıyor musunuz, Bingöl’de iki polisin şehit edilip, emniyet müdürünün yaralanmasının ardından, cinayeti işlediği iddia edilen militanlar öldürülmüştü.

Hatırlıyor musunuz, militanların öldürülmesinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan “güvenlik güçlerinin failleri bulduğunu ve cezalandırdığını” söylemişti?

* * *

Bu “cezalandırma” sözünü duyduğumda tüylerim diken diken olmuştu...

Polisin, askerin insanları “cezalandırma” görevini üstlenmesinin nelere yol açtığını Türkiye’nin 90’larından çok iyi biliyoruz...

Müge Anlı ile Tatlı Sert programı, o saat diliminde televizyonunu açan seyircilerin yüzde 20’si tarafından izlenmiş. Önceki günün reytinglerine bakılırsa, Müge Anlı’nın programı –genellikle olduğu gibi- izlenme payında birinci çıkmış.

Onu, birkaç dizi ve “Evleneceksen Gel” programı –Seda Sayan- izliyor.

Fatih Portakal’ın sunduğu ana haber bülteni, bültenler arasında ipi göğüslediği halde, Seda Sayan bacımızın arkasında. İzlenme oranı, yüzde 14 civarında.

Bunlar, önceki günün reyting tablosundan veriler. Ancak, çok sık baktığım için biliyorum, neredeyse her gün aynı sonuç elde ediliyor.

Vatandaş haber izlemiyor. Sıkılıyor. Üzülüyor. Daralıyor, darlanıyor.

Frankfurt Mahkemesi'nin 'asrın soygunu' diyerek cezalandırdığı ve 'Asıl suçlular Türkiye'de' diye işaret ettiği Deniz Feneri e.V davasında artık sona gelindi.

Savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı ve 20 sanık için beraat kararı verilmesini istedi.

Sadece sanıklardan Mehmet Gürhan için 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Onun nedeni de Almanya'da tutuklu olarak bulunurken verdiği vekâletnamedeki imzasının resmi vekâlete sahte olarak dönüştürülmüş olması nedeniyle 'resmi evrakta sahtecilik'!

Olayı en başından beri soruşturan savcılar görevden alınmamış olsaydı, sanıklar suç işlemek için örgüt kurmak ve nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılanacaklardı.

Balyoz Davası’’ sonucu tutuklananlar, davayla aynı dönemde zorunlu hizmet süresinin 15 yıldan 10 yıla indirilmesi arasında bugün önemli bağlar kuruluyor. Pilotlara “erken ayrılma’’ yolu açılırken, Türk Hava Kuvvetleri’nin “harekat etkinliği’’ de önemli ölçüde azaltıldı.

NATO standartlarına göre Türk Hava Kuvvetleri’nde “pilot sandalye oranı’’ hayli geriledi. Yapılacak yapılmış olacak ki, 10 yıla indirilen zorunlu hizmet süresi yeniden 15 yıla çıkarıldı. Bu durum, önceki yıllara göre istifaları azaltıyor görünse de yine 100’e yakın pilotun bu ay sonunda görevlerinden ayrılacağını öğreniyorum.

Pilotları boşaltma planı

Savaş pilotları için ilk 5 yıl “çıraklık’’, ikinci 5 yıl “kalfalık’’ üçüncü 5 yıl ise “ustalık’’ yani liderlik, öğretmenlik dönemi sayılır. Ama ustalar, onların komutanlarının başına gelenlerden sonra görev süresini doldurdukları için ayrıldı.

İçinde TÜRGEV geçen yazılarıma açılan üç davadan birinin gerekçesi “gündemde olmadığı halde gündeme getirerek hakaret etmek”. Hukuk literatüründe böyle bir suç yok! Ama davacı Bilal Erdoğan olunca oluyor.

Gündeme getirilmesinin hakaret suçu sayıldığı konu, Suudi Kralı’nın Bilal Erdoğan’a 99 milyon 990 dolar parayı niçin verdiğini sormuş olmamız. Kusura bakmayın, doğru düzgün yanıtlamadan bu sorunun peşini bırakmayız. Yine soruyorum; ey Bilal Erdoğan, Suudi Kralı 100 milyon dolardan on dolar eksik bu parayı sana niçin verdi. Söyle, bu para neyin nesi?

Suç olan, Bilal adını kullanmak mı yoksa bu soruları tekrarlamak mı! Mahkemeler bir karar verebilse, işi toplumu ilgilendiren olayları gündeme getirmek olan gazetelerin ve gazete yazarının bu saçma gerekçeyle yargılanmasına hukuk ne diyor anlayacağız. Gelin görün ki mahkemeler bir türlü karar veremiyor! Çarşamba günkü duruşmadan yine karar çıkmadı.

Aylık çetelesi tutulacak denli dehşetengiz boyutlara ulaşan erkek şiddeti, Mersin’de Özgecan Aslan’ın bindiği minibüsün şoförü tarafından katledilmesiyle, toplumsal bir infiali tetikledi. Esasen bu büyük sorun son yıllarda zaten kadın örgütleri ve konuya ilişkin platformlar tarafından gündeme getiriliyordu ama bu kez o genç kadınla özdeşlik ve bağ kurabilenlerin sayısı çok oldu. Bu farklılığın ardında pek hazin ve aslında erkek şiddetini meşrulaştıran sistemin hikâyesi saklı. O hikâyeyi anlamak için, Sosyolog Nükhet Sirman’ın sözlerine bakmak yeterli olacak: “Neden Özgecan bu kadar infiale yol açtı? Niye başka kadınlar değil de Özgecan? Çünkü masum diye kodlandı. Bu, kadınlık erkeklik kültürel kodlarına bağlı. Masum, çünkü evli değil, cinselliği tanımıyor. Kız arkadaşıyla evine dönmeye çalışıyor, üstelik hava kararmadan dönmeye çalışıyor. Bu ülkede evli kadın masum olamaz, cinselliği tanıyor. Masum olmamak, başına geleni hak etmek demek. Mini etek giyersen, içki içersen masum değilsin. Masum olmamak çok kolay, masum olmak çok zordu. Özgecan buraya oturdu.”

Güvenlik Yasası’nın tehlikeli maddelerinden biri de toplumsal olaylarda polise silah kullanma yetkisi verilmesi..

Polise makul şüphe kalkanlı arama yetkisi, gözaltı yetkisi de sakıncalı.. Vali ve kaymakama savcı yetkisi verilmesi de demokrasi dışı.. Daha doğrusu hukuk dışı..

Sürgün maddesi de öyle..

Ama en tehlikelisi silah kullanma yetkisi.. Çünkü ölümün telafisi yok.. İstismara açık madde.. Yargısız infaza imkân tanıyan madde..

Polis göstericiyi vurdu.. Eline sapan tutuşturup, cebine bilye koyamaz mı?

Koyar.. Göstericiyi terörist gibi gösterir vurma eylemini meşrulaştırır..

Yasallaştırır..

*

Niye mi bu kadar iddialı söylüyorum.. Çünkü; polis daha önce bu tür numaralar yaptı.. Hep söylüyorum, başbakanın çalışma ofisine böcek koyan polis vurduğu göstericinin cebine demir bilye koyamaz mı?

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi