Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

HABER şu:

-Fuat Avni var ya Fuat Avni... İşte o Emre Uslu imiş...

-Emre Uslu, CHP'li Umut Oran'la Twitter'da gizlice yazışıyormuş.

-Emre Uslu, CHP'li Umut Oran'a gizli yazışmada şunları söylemiş: 'Hocaefendi emri verdi, ABD'den bir psikopat bulduk, Sümeyye'yi öldüreceğiz, Tayyip kızıyla uğraşırken, siz de seçimi alacaksınız.'

-Umut Oran da buna karşılık... 'Sağ ol abi' demiş.

-Emre Uslu 'Bu sefer seçimi alın da İsrail'le ABD'ye ayıp olmasın, tamam mı koç' diye de eklemiş.

-Umut Oran da 'Tamam abi' demiş.

 *

Eksiği var, fazlası yok.

Haber bu.

 *

Bunu 'haber' diye manşetlerine çakan gazeteler, yaptıklarıyla...

-Halkın zekâsıyla alay etmektedirler.

-Halka koyun muamelesi yapmaktadırlar.

Hayırlı olsun: “Taciz” artık bir eğitim yöntemi olarak okullarımıza girdi!

Haberlere göre olay şöyle cereyan ediyor (Okulun ve müdür yardımcısının adını sakladım):

Antalya’da bir lisenin yeni atanan kadın müdür yardımcısı, okuldaki 31 sınıf başkanını toplayarak şunları söylüyor:

“Bu okulda kızlar mini etek giyiyor. Bu tacize açık bir durum. Böyle giyerlerse tacizi hak ediyorlar. Erkek öğrencilerden bir tim kuracağım. Erkekler mini etek giyen kızları önce uyaracak. Eğer devam ederlerse taciz yapılacak.”

Sınıf başkanı öğrencilerden bazıları, toplantıda konuşulanları okuldaki öteki öğretmenlere anlatıyor.

Özgecan cinayeti toplumda büyük bir infial uyandırdı. Her evden her yaşta kişi bu üzüntüyü paylaştı. Dehşet resim her evde konuşulurken aynı anda kendimizle de yüzleştik. Her yüzleşme gibi bize derin bir acı verse de duygularımızla, ideolojilerimizle değil aklımızla konuşma zamanı geldi. Olaya tepki verenlerin kullandığı dil; küfürler, hakaretler ve sadece kendi ben duygusu üzerinden yorum katmalar bile aslında halimizi ortaya koyuyor. Yılık ortalama 200-250 kadın cinayetinin işlendiği, kadınların %40’ının hayatı boyunca fiziksel şiddet gördüğü bir toplumda normal tepkiler beklemek de mümkün değil. Şiddet, öğrenilen, etkisi ömür boyu geçmeyen bir domino taşı tesiri gösteriyor. Bu tepkilerden yola çıkarak tuhaf gelen ve bizi sorunun çözümünden uzaklaştıran noktaları yazmak istiyorum.

Güvenlik Paketi tartışmalarında CHP, MHP, HDP vekillerine dünyayı dar eden AK Partililerin sinirli hali aday listeleri yaklaştıkça üst katlarda esen ters rüzgarlardan olabilir mi?

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül’ün 7 Haziran seçimleri için adaylığı sorulduğunda “Zamanı değil” dedi ya…

On birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cuma namazı çıkışında tesadüfen hepsi oraya toplanmış habercilerin sorularını yanıtsız bırakmak istemedi.

Önce Davutoğlu’na bir dokundu geçti, “Ben bu partinin kurucusuyum” diye altını çizdi, hatta daha kurulmadan önce “Yenilikçiler” hareketini de hatırlattı, başarılarının devamını diledi.

Sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a geldi ve o durakta biraz daha uzun kaldı.

“İç Güvenlik Paketi” görüşmeleri güzel gidiyor.

Sürekli olarak “Bonzai” maddesi üzerinde kavga çıkıyor anladığım kadarıyla.

Bu bir uyuşturucu mudur yoksa Japon bitki sanatı mıdır, böyle bir karşıt görüş hali var.

AKP Grubu’ndan konunun uzmanları, daha iyi anlatmak için yumruk sallıyor, tokmak vuruyor, itiyor kakıyor, paketliyor.

Daha ne yapsın!

“ Barış süreci” nde paket çıkmadan ancak bu kadar!

“ Vur” dendiyse öldürmüyorlar ya!

Böylece vatandaşların da, maddeleri dahi okumadan bir fikri olabiliyor:

Meclis’te görüşme böyleyse, siz artık dışarıdaki görüşmeleri, buluşmaları, bulaşmaları rüyanızda canlandırın!

Daldan dala atlıyorum.

Çünkü demokrasi böyle bir şey.

Metafor yapmıyoruz, kelimenin tam anlamıyla durum bu: Ülkenin her köşesinden kan damlıyor. Kadınlar her gün erkeklerce doğranıyor, tekerleklerin altında eziliyor, camdan atılıyor, onlarca kez bıçaklanıyor...

Çocuklar, genç kızlar minibüslerde, otobüslerde taciz ve tecavüze uğruyor... Kartopunun bir vitrine çarpması, korkunç bir cinayetle son bulabiliyor.

Evlerden sokağa, televizyonlardan Meclis’e taşan ve giderek korkutucu bir hal alan bu şiddet sarmalında çok acıklı, çok sorunlu bir toplum resmi ortaya çıkıyor.

Öte yandan iktidar; korumak, sorumluluk almak ve evrensel ölçütlerde çözüm üretmek dururken, mütemadiyen yarayı daha da büyüten demeç ve eylemleriyle şiddete bizzat katkıda bulunuyor...

Anladık, feministlerden nefret ediyor, hakkını savunan ve şiddete karşı ses çıkaran kadınlardan korkuyorlar.

Başbakan’ın hâlâ bir başbakanmış gibi konuşmasını önemle kaydetmeli, en azından bu çabayı takdir ve teşvik etmeliyiz; onun konuşmalarında ben, Mütareke devrinde birbiri ardına gelip giden ama bir türlü hükûmet edemeden sandalyesinden olan bahtsız sadrazamların çâresizliğini yeniden yaşar gibi oluyorum.

Anayasayla kendine tanınmış yetkilerin bir kısmına eli bile varamayan Başbakan’ın, kadına yönelik şiddeti engelleme sadedinde aile babalarına, “Muhabbetten maraz doğar” vecizesini tekzip edercesine “Hanımlarınıza muhabbetle bakın” ricasında bulunması, son günlerde hükûmet adına yapılan en açılımlı açıklamalardan biriydi; kezâ, “Konya’da bir lâf vardır; erkeğin keli kadını döver, kadının keli çocuğu döver” atasözü, anayasamızın belirlediği yürütme uzvunun milli kültür ve sevecenlik söz konusu olduğunda nasıl ehliyetli olduğunun tartışılmaz göstergesi oldu.

İç Güvenlik Yasa Tasarısı, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve İl İdaresi Kanunu’nda, özgürlükleri sınırlayıcı düzenlemeler getiriyor.

Değişikliklerin en önemlisi, polisin silah kullanma yetkisinin genişletilmesi . Mevcut durumda, polis, a) Kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı halinde, b) Bedenî ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direnişin kırılmasını, c) Hakkında gözaltı, tutuklama, yakalama vs. emri verilmiş olanların ya da şüphelinin yakalamasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silah kullanmaya yetkili.

Algı manipülasyonu ”, “ algı mühendisliği ” bugünlerde, “ gözde ” kavramlar. Özellikle de, egemen siyasi güç, ülkedeki güç piramidinin tepesindekiler bu kavramları çok sık kullanıyorlar.

Şaşırmamak lazım; bu kavramlara kafayı “ takanın ”, fikri ve meşguliyeti ne ise, zikri, dünyayı ve çevresini algılayış biçimi, diline dolanan da o.

Algı mühendisliğinin, en büyük ustalarından biri Nazilerdi.

Bir yandan, “ modern ve yeni ” olanı, öte yandan da, geleneksel olanı temsil ettikleri algısını zihinlere çakmak için propagandaya büyük önem verdiler. Özellikle de, kendilerini “ halkın iktidar olarak vücut bulmuş hâli ” olarak göstermek için, tarihsel ve folklorik sembolleri yoğun biçimde kullandılar.

İnsanların diri diri yakıldığı, boynu kesilen insanların görüntülerinin sosyal medyadan izlendiği, Halep gibi kentlerin kendi devletinin attığı bombalarla yerle bir edildiği ve milyonlarca insanın ölüm korkusu ile komşu ülkelere sığındığı bir coğrafyada ' Molotof kokteyli suçun kanıtı olmalı mı ' içerikli bir tartışmayı yapabilmenin, ne tür bir lüks olduğunun farkında mıyız?

Demokratik ve meşru siyaseti devlet içinde devlet kurmaya dönük örgütlenmelerle sabote edenler, seçilmiş iktidarı sokak eylemleri ile devirmeyi amaçlayanlar, düz ovada siyaset yapmak yerine dağdaki silahlıların söylemlerini barışı engellemek için TBMM'ye taşıyanlar, ne yaptıklarının farkındalar mı acaba?

Popüler İçerikler

İhracı İstenen Teğmen Ebru Eroğlu'nun Savunması Ortaya Çıktı: "Atatürk'ün İzinden Giden Subaylarız!"
Vergi Uzmanı Ozan Bingöl Asgari Ücretlinin Enflasyona Nasıl Ezdirildiğini Verilerle Açıkladı
Mide Bırakmadınız! Yalı Çapkını'nda Şimdi de Suna ve Ferit Birlikte Oldu!