Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Kadın hangi kıyafeti giyerse giysin...

Tecavüz edip öldüremezsin aslanım.

*

Kadın hangi yaşam tarzını benimserse benimsesin...

Tecavüze yeltenemezsin aslanım.

*

Kadın hangi edayı takınırsa takınsın...

Senin alçaklığına gerekçe falan olmaz aslanım.

*

Tecavüzü önlemek için kadına şekil vermeye çalışmak yerine...

Kendine çeki düzen vereceksin aslanım.

*

“Demişlerdi ki: ‘Sizin yüzünüzden belalara uğruyoruz…’ Peygamberler de, ‘Uğursuzluğunuz kendinizden’ demişlerdi.” (Yasin)

Pespaye laflar, pespaye zihinler, pespaye ruhlar! En okumuşları ‘pagan medeniyeti’ sayıklıyor! Bırakın pagan medeniyetini dönüp kendinize bakın. ‘Alemlere müjde olan’ bir dinin mensuplarına benzer yanınız var mı?

Hangi sözünüz, hangi satırınız kimin kalbine bir nebze ışık saçıyor? Hanginize bakan gıpta eder, ‘Keşke ben de onların inandığına inansam da bu kör kuyudan çıksam’ diyebilir? İnananın vazifesi bu değil mi?

Çözüm süreci açısından önemli günlerden geçiyoruz. Kimin gerçekten çözüm istediği, kimin çözümü engellediğinin anlaşılması için ibret verici gelişmeler yaşanıyor.

Kandil, Öcalan’ı açığa düşürme pahasına, silahsızlanma çağrısı yapılmasını engelliyor.

HDP, Kandil’in yanında durmak suretiyle, Öcalan’ın mesajını kamuoyuyla paylaşmıyor.

Çözüm süreciyle ilgili yürütülen temaslarda önemli bir aşamaya gelinmişti.

Çünkü çözüm adına talep edilen konularda bir anlayış birliği oluşmuştu.

Kongra-GEL Başkanı Remzi Kartal ile görüşüp silah bırakma meselesine nasıl gidilebileceğini anlamaya çalıştım. İşte bir 'acil servis reçetesi'...

Açık istihbarat kaynaklarına göre çözüm sürecinde olanların özeti şu: İmralı’ya giden heyet ile Yalçın Akdoğan’ın da içinde bulunduğu hükümet yetkilileri müzakerenin başladığını kamuya açıklayacak. Bu ‘siyasi irade olarak da sürecin arkasındayız’ manasına gelen gösterinin ardından Öcalan, Türkiye’de silahları bırakma çağrısı yapacak. Fidan’ın MİT’ten ayrılması sürece sekte vurmayacak çünkü zaten müzakere bundan böyle sivil siyaset mercileriyle yürütülecek.

Hükümet yetkilileri, ‘iyi ve güzel şeylerin’ olacağını söylüyor. Kürt heyeti geçtiğimiz haftasonundan itibaren İmralı-Kandil arasında gidip geldi

Özgecan Aslan’ın vahşice öldürülmesi tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Özgecan cinayeti aslında ilk değil, ancak işleniş şekli, vahşetin boyutu ve diğer unsurlar tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı…

Hükümete karşı dolu, özellikle kadınlar konusunda istim üzerinde olan muhalefet, Özgecan üzerinden kızgınlığını boşalttı…

Bekleneceği üzere Gezi ve sonrasında yaşanan her sivil patlamayı Hükümet’e kumpas veya komplo olabilir endişesiyle kuşku içinde karşılayan bazı yazarlar da muhalif tepkilere tepki gösterdi. Bu yazarlardan biri “Müslüman ülke, tecavüz... fırsatçılığına soyunmayın, Amerika'da her iki dakikada bir kadın tecavüze uğruyor” derken, aslında iyi niyetle Hükümet’i savunuyordu…

Dün her zaman gittiğim kahveye gittim. Canım sıkkın; Özgecan’ın tabutunu taşıyan kadınların söylediği bir söz aklımdan hiç gitmiyor: “Bırakın onu biz taşıyalım, başka bir erkek eli daha ona değmesin!” Bu nasıl bir isyan! Ülkemin bütün erkeklerinin bu sözleri en az günde bir kez düşünüp, ağırlığı altında ezilmesi gerek!

Canım sıkkın ya, masalardan soru soranlar oluyor; herkesin konusu Özgecan’ın ölümü. Canım yanıt bile vermek istemiyor. Tam o sırada bir erkek vatandaş “Kız da neden o minibüse binmiş. Acaba daha önceden tanıyor mu” diye bir soru ortaya atmasın mı? Deliriyorum. Bu sorulardan, bu bilinçaltı erkek korumasından bıktım artık! Bir zamanlar ünlü bir erkek sunucu tecavüze uğramış bir kıza şöyle sormuştu: “Canınız yandı mı?” İki soru arasında ne fark var? Bu nasıl bir farkında olarak ya da olmayarak erkek cinsini koruma!

Evet kadın olmak zor! Tecavüze uğrarken, ölürken bile suçlusunuz.

Gene bir iğrenç cinayet olayı gündemin başına tırmanıp oturdu. Bir kadının, birkaç kadının öldürüldüğü cinayet olmadan gün geçmiyor memlekette. Ama bazı koşullar bir araya geliyor, bunlardan biri özellikle çarpıcı bir mahiyet ediniyor ve öne çıkıyor. Şimdi, Mersin’deki bir cinayette de böyle oldu ve Özgecan Aslan’ın öldürülmesi bütün ülkeyi şiddetle sarstı. Cinayetin ve sonrasının mide bulandırıcı ayrıntılarının da bunda payı var elbette.

Türkiye’yi en iyi özetleyen kelime herhalde “gecikmişlik”. Birbiriyle yarışan, dövüşen, ama “demokrasi” dendiğinde aynı baskıcı anlayışı paylaşan çeşitli ideolojiler kolundan, bacağından yakalamış bu toplumu, “Şöyle olacaksın, böyle olacaksın,” diye biçim vermeye çalışıyor.

Fuat Avni kim? Koca devlet peşine düştü. Bir türlü bulamadı. Bulamayınca, düzmece belge hazırladılar. Sözde Fuat Avni’nin Twitter’daki DM (Doğrudan Mesaj) hesabına girmişler, oradaki konuşmaları deşifre etmişler. “Emre Uslu” olarak açıkladılar.

Emre Uslu, Fuat Avni olabilir ya da olmayabilir. Bu hususta benim kesin bir bilgim yok. Bildiğim tek şey, havuz medyasında yayınlanan belgelerin sahte olduğu.

İlk günden itibaren Fuat Avni’yi takip ediyorum. 5 Ağustos 2014 tarihine kadar “@fuatavni” hesabı geçerliydi. 5 Ağustos’ta kapatılınca, “@fuatavnifuat” adını aldı. O hesap da 21 Ocak 2015’te kapatıldı. 21 Ocak 2015’ten itibaren “@fuatavni_f” ismini kullanmaya başladı. Oysa havuz medyasında yayınlanan belgelerin birinde, 19 Ocak 2014 tarihi mevcut; hesap sahibi ise “@fuatavnifuat” olarak gösteriliyor.

Minsk’te ilan edilen ateşkes, Ukrayna’yı kanlı bir iç savaştan bir süreliğine kurtardı. Fakat bunun süreceğinin garantisi yok. Moskova, federalizm baskısı altında tuttuğu Kiev’in jeopolitik tercihlerini, eskisinden daha güçlü şekilde belirleyecek.

Başkent Kiev'de Kasım 2013'te Avrupa Birliği (AB) yanlılarının protestosuyla başlayan olaylar sonrası gelişen süreç, Ukrayna'ya önce Kırım Yarımadası'nı kaybettirdi. Ardından ülkenin doğusundaki Rusya yanlılarıyla başlayan çatışmalarla birlikte Ukrayna, gerçek anlamda parçalanmanın eşiğine geldi.

Krize çözüm bulunması amacıyla atılan ilk ciddi adım, 5 Eylül 2014 tarihinde Belarus'un başkenti Minsk'te Ukrayna, Rusya, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ile ayrılıkçı bölgeler Donets ve Lugansk’ın temsilcileri arasında çatışmalara son verilmesi amacıyla imzalanan protokoldü. Ama söz konusu protokole rağmen Ukrayna'nın doğusundaki çatışmalar sona ermedi ve varılan anlaşma fiilen geçersiz hale geldi.

Nasıl olduysa bu defa başardık: Özgecan’ın hunharca katli, başka konularda birbirine fersah fersah uzak duran toplumsal katmanları, değişik eğilimlerdeki insanları, kadınları ve erkekleri birleştirdi. Eylemi tek yürek, tek yumruk olarak lanetledik.

Hem cinayet, hem de caninin tecavüze yeltenme eylemini...

Bir-iki farklı ses çıkmadı değil, çıktı; onların varlığı da büyük Türkiye korosunun yanında yok hükmündedir...

Yine de o soruyu sormamız gerekiyor: Sahi nasıl oldu da, bu defa bir konuda birleşmeyi başardık?

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı