Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Syriza’nın zaferi Atina’da gece yarısına yakın saatlerde Manos Loizos’un “Kalimera İlie” si ile yani “Günaydın Güneş” diye selamlanırken, bir gün sonra güneş batarken Kobani’nin kurtuluşu, Kobani’nin tam karşısında Suruç’ta, Diyarbakır’ın her köşesinde, İstanbul’un her iki yakasında, Taksim’den Kadıköy’e –kimi yerde gaz bombaları altında- çekilen halaylarla kutlandı.

“Kalimera İlie” ye asıl “Bella Ciao” eşlik ediyordu Atina’da.

Benim kuşağımın benim geçtiğim yollardan geçenleri, gençlik yıllarında “Bella Ciao” yu heyecanla söylerlerdi: “O partigiano, portami via/ O bella ciao, ciao, ciao/ o partigiano, portami via/ che mi sento di morir”...

Halkın Demokrasi Partisi (HDP) artık bağımsızlarla değil parti olarak seçimlere katılacak. Bu önemli bir tercih. Genel Başkan Selahattin Demirtaş, meydan okuyor ve doğru olanı yapıyor.

HDP’nin %10’luk barajı geçmesi, sadece kendilerine değil, bütün Türkiye’ye yarayacaktır. Barajın bir anlamı kalmayacak, düşürülmesi yönündeki çabalar muhtemelen başarıya ulaşacaktır.

Bu kadar erken söylenir mi bilemiyorum ama gerekçeleriyle birlikte, önümüzdeki seçimlerde kime oy vereceğimi açıklıyorum: Selahattin Demirtaş için oy kullanacağım.

Aylar süren çatışmaların sonunda IŞİD denen katil ordusu nihayet Kobani’den def edildi. Kürtler, Diyarbakır’dan İstanbul’a, bu zaferi haklı bir sevinç ve büyük coşkuyla kutluyor. Tabii TC gazı ve TOMA’sından fırsat kalırsa!

Ancak Türkiye’deki milliyetçi muhafazakâr ve ulusalcı laik kesim, bu gelişmeden pek rahatsız. Onlara göre Kobani’de Kürtlerin zaferi, PKK’yı yücelten, bağımsız Kürdistan’ın kurulmasına doğru atılan bir adım daha. Yani kabul edilemeyecek bir durum...

İsterse düşman, IŞİD gibi Türkiye’yi de hedef tahtasına koyan, “kâfir” ilan eden bir terör organizasyonu olsun... Konu Türkiye’nin “bölünmez bütünlüğüne” gelecek diye Kobani için sevinmiyorlar.

Eylül ayından bu yana kuşatma altında olan Kobanê, nihayet IŞİD güçlerinden temizlendi. Amerikan Dışişleri’nin dünkü açıklamasına göre kentin %30’u hâlen IŞİD’in elindeydi ancak anladığım kadarıyla bu güçler de peyderpey çekilmeye devam ediyorlar. Kobanê ile eş zamanlı olarak Bağdat yönetiminde bulunan Diyala da IŞİD güçlerinden temizlendi. Ancak IŞİD’in çekilmesiyle, Şii milislerin Sünni köylerini basıp içlerinde çocukların da olduğu 70 sivili katletmesi, bölgedeki tek terörün IŞİD tarafından estirilmediğini bir kez daha gösterdi.

Kobanê kuşatması başladığı andan itibaren, Türkiye kendisini zor bir pozisyonda buldu. Bir yandan sınırı dışındaki bir kentin kendi içişlerini direkt ilgilendirdiğini gördü, diğer yandan tüm uluslararası baskıya rağmen ülkesini savaşın içine çekmeden bu çetrefilli süreci yürüttü.

Kürt siyasetinde radikal değişiklikler yaşanıyor. Geçtiğimiz hafta Suriye’de orta büyüklükte bir şehir olan Kobani, PKK’nın Suriye şubesi sayılan PYD ve müttefiklerinin mücadelesi sayesinde IŞİD unsurlarından arındırıldı.

'GÜZEL KÜRTÇEMİZ'

Kobani’de bu gelişmeler olurken Başbakan Ahmet Davutoğlu ezber bozan açıklamalar yaptı. Başbakan Diyarbakır’da “İnşallah, biraz vakit bulsam güzel Kürtçemizi de güzel Türkçemiz kadar öğrenmek istiyorum. İşte bizim için 'Serok Ahmet' diyorlar. Sağolun” dedi…

“Vatandaş Türkçe konuş” resmi politikasından “güzel Kürtçemizi de öğrenmek istiyorum”a gelmek hiç şüphesiz Türkiye için radikal bir değişikliktir… Hatta bu değişim üzerine kitaplar, tezler yazılsa yeridir…

“Bir deniz bizi ayırır. Haysiyet bizi birleştirir.

Türk halkıyla dayanışma...

Yunanistan’da seçimlerin galibi Radikal Sol Koalisyon’un (SYRİZA) Gezi isyanı afişi, AKP’ye “Türkiye’nin SYRİZA” sı demeye kalkışan aklıevvellerin halt ettiğinin kanıtı. AKP dediğimiz, Yunanistan’daki türden bir krizin yokluğunda; neoliberal politikalarla memleketin taşını toprağını satmış, darbe safsatalarıyla artık örtmeye tenezzül etmedikleri yolsuzluklara bulanmış, memleketin en muhafazakâr damarını canlandırarak “Türk İslam Devrimi” yapmaya soyunmuş antidemokratik tek parti yönetimi hedefleyen rejimin adı. AKP ile SYRİZA’nın kıyaslanmasının abesliğini ispat için, lideri Aleksis Çipras ’ın kilise yeminini reddetmesini yahut SYRİZA’nın Berkin Elvan afişlerini saymaya gerek yok. Gülüp geçin.

Radikal Sol Koalisyon'un (SYRİZA) seçim başarısı en çok Türkiyeli solcuları, CHP ve HDP'yi heyecanlandırdı. Türkiye'deki seçim kutlamalarının Atina'dakinden daha coşkulu geçtiği bile söylenebilir. Gazete ve televizyonlar dünkü yayınlarının büyük kısmını Aleksis Çipras'ın seçim başarısına ayırdı. Yunanistan'da tek başına iktidar olan SYRİZA hareketi ve liderini CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'na benzetenler kadar, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ı, 'Türkiye'nin Çipras'ı ilan edenler de vardı. Ancak Aleksis Çipras'ın seçim başarısının arkasındaki nedenlere değinen ise neredeyse hiç yoktu.

SYRİZA ve Çipras'ın Türkiye'deki muadili bence CHP'den daha çok HDP ve Demirtaş olabilir. Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP, seçim barajını aşamayan PASOK ve Yorgo Papandreu'ya daha yakın duruyor.

HDP, SYRİZA gibi radikal sol parti ve örgütlerin birleşimiyle oluştu. İki hareketin liderlerinin ortak yanı genç olmaları; Selahattin Demirtaş da Aleksis Çipras kadar genç ve popüler.

Soğuk, çok soğuk bir akşam, 11 Ocak Pazar akşamı ulaştım Musul yakınındaki Baadre köyüne. Baadre en büyük Ezidi köylerinden biri. Köyün hemen arkasında da 20 bin kişilik bir Ezidi kampı var. İŞİD saldırılarının başlamasıyla 1700 hanelik köy boşalıyor. Son iki aydır geri dönüşler var. Boş evlere Şengalli aileler yerleştirilmiş durumda. İŞİD’in (DAİŞ) elinden kurtulan bazı kadınlar da bu köydeler. Benim Baadre’ye gidiş amacım bu kadınlara ulaşmak…

Ezidilerin Miri, Mir Amer bizi evinde konuk ediyor. Akşam karanlığında Mir Amer ile birlikte boş evlere yerleştirilen ailelerden birinin yanına gidiyoruz.

Girdiğimiz evde tüm aile koca salonda. Yerde sadece bir kilim, bir de gaz sobası var. Şengalli bu ailenin 27 üyesi kayıp, bir kısmı IŞİD’in elinde, bir kısmı hayatta mı bilinmiyor. Ailenin hayatta kalan tek erkeği, eşi, hasta bebekleri ve henüz 20 gün önce İŞİD’in elinden kurtulan kız kardeş İrvin yerdeki kilimin üzerinde oturuyorlar.

Başbakan Davutoğlu dün grup salonuna ‘Recep Tayyip Erdoğan’ sesleri arasında girdi. Bir mesaj mı bu? Yoksa trübünü dolduran partililerin yeni hale alışamaması mı?Doğru Erdoğan AKP’nin kurucu lideri. Ama artık Saray’da. Partinin başında değil. Anayasa’ya göre siyaset üstü.

Bir mesaj havası hissettim ben. Kime mi? Elbette Davutoğlu’na. Bir ‘vesayet’ hatırlatması. Saray, Bakanlar Kurulu’nu toplayarak ağırlığını koydu zaten. Yüce Divan oylamasına da damgasını vurdu. Davutoğlu ‘kolun kopmasından’ yanaydı. Dört bakana ‘Yüce Divan’a kendi isteğinizle gidin’ dedi.

Sözlerinin arkasında duramadı. Saray’ın dediği oldu.

5 Eylül 2012’de Afyonkarahisar’da askeri mühimmat deposunda kaza mı, sabotaj mı olduğu hâlâ bilinmeyen patlama sonucu 25 askerimiz şehit olmuştu. Eskişehir Askeri Mahkemesi’ndeki davanın hemen her celsesinde yeni iddialar gündeme getiriliyor.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in, patlamayla ilgili gelişmeleri yakından izlediğini biliyorum. Şehit Aileleri avukatlarından Altan Ulutaş’ın bu köşede gündeme getirdiğimiz iddialarına Genelkurmay’ın cevabını okuyalım:

Meğer, kamera oyuncakmış

  • El bombalarında bulunması mümkün olmayan plastik patlayıcı ve çukur imha kimyasallarının bulunduğu iddiası: Bu konu mahkemece araştırıldı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından bunların el bombalarında bulunan kimyasallar olduğu bilgisi verildi. Ayrıca patlamanın mühimmat deposunda meydana gelmesi nedeniyle el bombaları dışında başka mühimmatlara ait kimyasalların da bulunmasının normal olduğu anlaşıldı.

Popüler İçerikler

DEM Parti’den Abdullah Öcalan Görüşmesi Sonrasında Açıklama: "Devir Demokrasi ve Kardeşlik Devridir"
Yalı Çapkını'ndaki Enişte-Baldız İlişkisi Seyircinin Midesini Kaldırdı
Kızılcık Şerbeti'nde 4 Kişinin Öldüğü Patlama Sahnesi Nasıl Çekildi?