Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Başbakan Davutoğlu'nun, Hrant'ın ölüm yıldönümünde yayınladığı mesajın 'samimi' olduğuna inanılması isteniyorsa, Çanakkale'yi her yıl olduğu gibi bu yıl da 18 Mart'ta analım; 24 Nisan'ı karartmaya kalkışmayalım.

Pazartesi günü binlerce kişi yine Taksim’den Agos’a, Hrant Dink için yürüdü. Sırtından vurularak kaldırıma düşürülüşünün sekizinci yıldönümünde.

Bu yıl Agos’un penceresinden yapılan geleneksel konuşmayı Murathan Mungan yaptı. Saatler sonra İstanbul sokaklarında karşılaştığım birisi bana, “Sekiz yıldır yapılan en içerikli, en güzel konuşmaydı bu yılki” dedi.

60 dolayında AKP milletvekili, önceki gün Mecliste yapılan oylamada dört eski bakanın Yüce Divana gönderilmesi yönünde oy kullanarak (Ya da “Gönderilse iyi olur” anlamına gelen “çekimser” oy vererek) Cumhurbaşkanını dinlememiş oldu. AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın nitelemesiyle “Parti içindeki hain vekiller” son günlerin yaygın söyleyişiyle, “vicdanlarının sesini” dinlediler!

Medya ve siyaset arenasından gelen tepkilere bakıldığında kimisi; “Vay be, AKP’de bile vicdanının sesini dinleyen 60 vekil çıktı” diye sevinirken kimisi de “319 vekil içinde sadece 60 kadar mı vicdanın sesini dinleyen vekil varmış” diye üzüntüsünü ifade ediyor!

Hem birey hem de ülke için bunca önem ve gereklilik taşımasına karşın, kişisel verilerin korunmasını düzenleyen bir yasanın yıllardır çıkarılmamasının en önemli nedeni, hükümetlerin yurttaşları izleme ve fişleme hevesidir.

Kişisel verilerimizin korunması ve mahremiyet, her yurttaşın özel hayatını ve haberleşme özgürlüğünü korumak için gereklidir. Birey için olduğu kadar Türkiye için, dolayısıyla hükümet için de önemli ve gereklidir; çünkü Avrupa Birliği hukukuna göre veri güvenliği bakımından “güvenilmez ülke” olarak nitelendirilen Türkiye, sınır aşan organize suçlarla ilgili uluslararası operasyonel işbirliği yapamamakta, iş dünyasının bazı uluslararası ekonomik ilişkilerinde veri paylaşımı sorunları yaşanmaktadır.

İstihbarat örgütlerinin de 'Kadrolular'ı ve 'Parça başı çalışanlar'ı vardır... Bu parça başı çalışmaya 'Emanet usulü' de denilir... Aslında bütün mesleklerde ve kurumlarda çalışan personel bu iki konumda istihdam edilir. Eğer amaçlanan işi yapmak o kurum için astarı yüzünden pahalıya gelecekse ya da ihtisas gerektiriyorsa, bu defa o iş 'Taşerona' verilir.

Türkiye'nin istikrarına ve geleceğine kast etmiş örgütlerin de, şirketlerinkine benzer bir personel yapılanması içinde bulunduklarını görmek mümkündür.

'Kadrolular'a bazen 'Ajan' bazen de 'Görevli' deriz.

Soğuk Savaş’ın nihayete ermesinden sonra, büyük sorunlara rağmen Türkiye’nin adım adım da olsa özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi yerleştirme yoluna çıktığına hükmettim.

Kapıldığım temkinli iyimserlik AKP’nin ilk iki iktidar döneminde zirve yaptı. Son genel seçimlerden bu yana yaşananlar, giderek mesafe kaydeden tek parti, tek adam yönetimi ise bende gerçeküstü bir Türkiye’de yaşadığımız, karabasan gördüğümüz izlenimi bırakıyor. Artık temkinli bir karamsarlık içindeyim.

Salı akşamı Meclis’teki Yüce Divan oylamasında Ak Parti’nin beklenmedik oranda fire vermiş olması, siyasette gereksiz bir heyecan yaratmış durumda. Özellikle Egemen Bağış’la ilgili oylamada 48 civarında Ak Partili vekilin, genel merkezden gelen tazyikleri hiçe sayarak aleyhte oy kullanmış olması, televizyon yorumcularını heyecanlandırmış gözüküyor.

”Kırılma” diyen de var, 2015 seçimleriyle ilgili projeksiyon yapan da.

Ben maalesef öyle düşünmüyorum. Bunlar aceleci yorumlar. Ak Parti’nin bu soruşturmalarda % 15 fire vermiş olması, oylarının % 15 düştüğü anlamına gelmiyor.

Kutuplaşmadan görünüşte bütün siyasetçiler şikayetçi ama gerçekte kimse değil. Kutuplaşma herkese yarıyor, çünkü toplumun belirli kimliksel veya siyasi pozisyonlar arasında kategorik olarak bölünmesi siyaset yelpazesini bir bütün olarak konsolide ediyor. Bütün partiler neredeyse ne yaparlarsa yapsınlar belirli bir asgari oyu garanti altına alıyor ve en azından ‘başarısız’ olmaktan kurtuluyorlar. Öte yandan kutuplaşma esas olarak kendisini bir ‘kutup’ olarak hissedenlerin sorunu. Siyaset ve medyadaki kutuplaşmanın laik kesimde de büyük çapta geçerli olduğu açık. Ama muhafazakâr kesim böyle değil…

“Ano Yemendir gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir”

Bir zamanlar Osmanlı toprağı olan coğrafyalardan belki de bu dokunaklı türküden öteye bağlantımızın kalmadığı yerlerden biri Yemen... Savaş sırasında uzak diyarlardaki bu toprakları savunmak için kaç insanımız gitmiş ve canını vermiş. Eski Osmanlı topraklarından Suriye’yi, Irak’ı, Mısır’ı yakından takip ettiğimiz halde Yemen’de ne olup bittiği ile bir tek biz ilgilenmiyormuşuz gibi geliyor bazen bana da ama hayır. Aslında dünyanın da göz hizasında değil Yemen. Gözden ırak, gönülden ırak ülkede, örneğin Charlie Hebdo saldırısının olduğu günün sabahı, polis akademisi yakınlarına patlayıcı yüklü araçla saldırı düzenlenmiş, 35 kişi hayatını kaybetmiş ama kimsenin ruhu duymamıştı.

19 yaşındaki evladı izbede dövülerek öldürülmüş annenin şu isyanına verilecek bir cevap var mı?..

'Bu kadar ucuz olmamalı!'

Ali İsmail Korkmaz davası hakkında karar açıklandığında içimize çöken 'haksızlığa uğramışlık' duygusuna ilaç olacak bir cümlesi olan var mı?..

Emel Korkmaz'ın oğlunun fotoğraflarına sıkıca tutunarak isyan ettiği o görüntüleri boğazına bir yumruk yerleşmeden izleyebilen var mı?..

Ali İsmail'in Türkiye'nin her yerinde duvar resimlerinde, afişlerde, pankartlarda parlayan gülen yüzüne bakıp da 'Seni geri getirmek mümkün değil ama adalet yerini buldu...' diyebilecek olan var mı?..

Büyük ihtimalle, TÜSİAD temsilini Cansen Başaran-Symnes ile sürdürecek. Bu yeni dönemde, “bir küs bir barışık” temalı bir televizyon dizisi gibi takip etmeye alıştığımız TÜSİAD-Hükümet ilişkilerini, ekonomi ve siyaset alanlarının birbiriyle etkileşimi açısından anlamaya çalışmak daha sorumlu bir davranış olacak.

2008 yılında Prof. Mehmet Uğur’la yayınladığımız makale TÜSİAD ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP), Türkiye’deki Avrupa şüpheciliğinden ve AB üyeliğinin gerektirdiği reformlara itirazı olan kesimlerden kendilerini ayrıştırarak Türkiye’yi yeniden yapılandırıcı bir işbirliğine giriştiğini ortaya koymuştu.

Popüler İçerikler

Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!
Kızılcık Şerbeti'nde Giray'ı Canlandıran Kaan Taşaner Dizide Rol Almaktan Duyduğu Pişmanlığı İtiraf Etti
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"