Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Hatip Dicle'nin, Abdullah Öcalan'ın mesajını Cizrelilere aktarmasının ardından, bir çocuğun daha öldürülmesi; ciddi soru işaretlerini beraberinde getiriyor.

HDP Eşbaşkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'la bir grup gazetecinin buluşmasında; ana konulardan biri, Cizre'de meydana gelen olaylardı. Öcalan'ın çağrısına rağmen, eylemlerin devam etmesinin nedenini, HDP yöneticilerine sorduk. Cevapları şu oldu: 'Hayır öyle bir şey yok. Cizreli gençler Öcalan'ın çağrısını kabul ettiler ve çağrıya uydular. Hendekleri kapattılar, saldırı bunun ardından gerçekleşti.'

Zonguldak Ereğli de yaşayan 6 çocuk babası İ.Ç.'nin hayatı...

İki odalı evleri 2008'de yanmış.

Komşuların yardımıyla biraz onarılmış fakat fotoğraflardan görüldüğü kadarıyla tam bir virane.

Diz boyu yoksulluk...

Bebeklerinin altını bağlamak için alışveriş poşeti kullanıyorlar.

İ.Ç. hasta olduğu için çalışamıyor.

Çocuklarından biri engelli, ona bağlanan 770 TL aylık tek gelirleri.

Muhalefet seçimlere yaklaşılırken içinde olduğu tıkanmanın baskısını giderek daha fazla hissediyor. Kendileriyle ilgili olumlu bir algı yaratamadıkları ve topluma gerçekçi bir gelecek tasavvuru sunamadıkları ölçüde, AKP iktidarının ‘yanlışları’ üzerinde kurulan bir seçim stratejisine muhtaçlar. Bu ‘yanlışların’ bir ayağı olarak ileri sürülen ‘otoriterlik’ yakıştırmasının altı boşalmış durumda. Türkiye’de demokratik açılımlarla otoriter tedbirlerin aynı anda ve siyaseten birbirini tamamlayarak yaşandığı ortada…

Türkiye'de bazı yorumculara göre Türkiye’de IŞİD tehlikesi bulunmuyor… Kendimizden o kadar eminiz ki, Türkiye’nin Afganistan ve Pakistan gibi bir sosyal yapısının olmadığını, Suriye’ye veya Yemen’e hiç benzemediğini düşünüp, ülkemizde yakın bir zamanda IŞİD, El Kaide benzeri örgütlerin asla tutunamayacağını düşünüyoruz. Ve bence fena halde yanılıyoruz…

IŞİD, El Nusra ve El Kaide gibi örgütler ezilmiş, aşağılanmış ve dışlanmış kitlelerde heyecan uyandırıyor. Sosyal ve ekonomik sorunlar ile boğuşan, kimliği oturmamış, kendisine dava arayan ruhlar bu tür akımlarda heyecan, hayatlarına anlam ve kimlik buluyorlar…

Cumhurbaşkanı’nın, Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi eski tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Bu hikayenin uzun bir geçmişi var. Türkiye 25 yıldır bu konuyu tartışıyor. Problem daha çok kişiler üzerinden konuşulsa da son tahlilde bu bir sistem tartışması. 1982 Anayasası bu tartışmayı kişilerden bağımsız bir mesele haline getiriyor.

Esas mesele anayasada sayılan Cumhurbaşkanın yetkileri ve sorumlulukları noktasında düğümleniyor.

Cizre’de yirmi gündür ciddi bir gerilim yaşanıyor. Mahallelerin etrafına hendekler kazılıyor, yüzü maskeli gençlerin eylemleri hiç eksik olmuyor ve bir ay içinde 4 çocuk öldürüldü. Emniyet müdürünün sürekli değiştiği yetmiyormuş gibi bir de ne görelim? Hrant Dink davasında tutuklama kararı verilmiş olan kişi, aslında Cizre Emniyet Müdürü değil miymiş? Akrep adı verilen zırhlı ve “plakası sökülmüş” araçların varlığı da başlı başına şüphe kaynağı. Hatip Dicle’nin bölgede bir gözlemci tarafa ihtiyaç olduğu yönündeki açıklamaları ve paralel yapıyı işaret eden sözleri görmezden gelinemez.

Türkiye, sadece ambalaj atıklarının geri kazanımıyla 2014’te 1.5 milyar TL’lik kaynak tasarrufu yaptı. ÇEVKO’ya göre yaptırımları olursa bu rakam çok daha büyüyecek

Dünyaya yılda 1.3 milyar ton çöp bırakıyoruz. Tabii bu atığın yarısı, bizim de dahil olduğumuz OECD ülkelerine ait! Dünya Bankası’na göre bu rakam 2025’te 2.2 milyar tonu bulacak... Sadece kaynakların korkunç israfına değil, doğanın yıkımına yol açan çöplerin “geri kazanımı” konusunda gelişmiş ülkeler, 90’lardan bu yana ciddi yol kat etti. Ancak tüketim arttıkça atıklarla başa çıkmak zorlaşıyor.

Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında, hükümet üyesi Başbakan’ın başkanlığında görev yapan sorumlu bakanlarla, Cumhurbaşkanı’na bağlı oluşturulan başkanlıkların karşılıklı oturdukları fotoğraf karesiyle ilk ortak toplantısını yaptı. Gündemi, içeriğine ilişkin yapılan açıklamalar ne olacaksa olsun, ortada geçerli anayasal düzenin zorlanması var. Medyatik algılaması, amaçlandığı üzere geçerli hukuk devleti düzenimiz için garabet olsa da, başkanlık sistemine geçişin hazırlığı, dayatması var...

Dün bu ülkenin yürek ve vicdan abidesi Hrant Dink’in katledilişinin yıldönümüydü. 2015 yılı içinde bu korkunç cinayet tüm yönleriyle aydınlanacak ve inşallah önümüzdeki sene bu cinayetin tüm suçlularının cezalandırıldığı bir yılı yaşayacağız. Pazar günü de yazdığım gibi Hrant Dink cinayetinin organizasyon işi Gülenci çetenin en iğrenç işiydi. Ergenekon soruşturmasını başlatmak için cemaatin ihtiyaç duyduğu spekülatif olay Dink cinayetiydi.

Paris'te 7 Ocak 2015 günü işlenen cinayetler, demokratik toplumların dış kaynaklı ya da ülke içindeki psikopatik yabancılaşmanın anlık bir ifadesi şeklinde gelişen, ölümcül şiddet karşısındaki savunmasızlığını açığa vuran suçlardı. Charlie Hebdo çizerleri, polis memurları ve süpermarket rehinelerinin öldürülmesinin ortaya koyduğu korkunç gerçeğin ötesinde karanlıktan başka bir şey yok. O karanlığın içinde ise pusuda bekleyen bir takım başka canavarlar var.

Popüler İçerikler

HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti