Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Feodal kalıntıların etkisinden kurtulamamış bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de eleştiri yapma, eleştiriden yararlanma ve eleştiriye tahammül geleneği yerleşmemiştir.

Eleştiri geleneğinin yerleşmesi bakımından da topluma yol göstermesi, rol modeli olması gereken siyasal liderler açısından ülkemiz şu anda talihsiz bir dönem yaşamaktadır:

AKP iktidarı, yazarlara ve çizerlere en çok davanın açıldığı dönem olarak tarihe geçmiştir...

Erdoğan ’ın mazlumiyet duygusuna dayalı olan ve çatışmacı yaklaşımdan beslenen bir politika izlemesi, yapılan her türlü eleştiriyi saldırı ve hakaret olarak nitelemesine yol açıyor...

Dink cinayeti söz konusu olunca bir başbakana sorulacak, onunla konuşulacak çok şey oluyor.

Malum, bu cinayet ve dava etrafında, devlet memuru olan pek çok dolaylı ve doğrudan sorumlu, herhangi ciddi bir yaptırımla karşılaşmadan, hatta tersine, taltif edilerek görevlerine devam ettiler.

Dönemin İstanbul Valisi önce milletvekili, sonra İçişleri Bakanı oldu.

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü valiliğe yükseldi.

İstanbul Vali Yardımcısı terfiyle başka göreve gitti.

Cinayet hazırlıkları sırasında Trabzon Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek ve İstihbarat Dairesi C şubesi sorumlusu Ali Fuat Yılmazer “cemaat kalkışması”na kadar kritik ve üst düzey görevlerini korudular, hükümetle yakın bir güven ilişkisi oluşturdular.

**Eyy one-minütçüler!

Yalnız Gazze ’de değil, Cizre ’de de çocuklar ölüyor.

Yoksa farkında değil misiniz?..

Hiç sesiniz sedanız çıkmıyor da…

Evet, Gazze’de Filistinli çocuklar ölüyor.

İçimizi öteden beri acıtan bu ölümlerin sorumlusu elbette İsrail devleti.

Peki ya Cizre?..

Cizre’de öldürülenler de Kürt çocukları .

Bizim çocuklarımız…

Neden hiç ses sedanız çıkmıyor?

Yüreğiniz yanmıyor mu?

İçiniz acımıyor mu?

Elmayla armudun birbirine karıştığı, insanların fikir beyan ederken gölgesinden korkar hale geldiği bir ortamda, Noam Chomsky’den alıntı yaparak başlayalım:

“Nefret ettiğiniz insanların ifade özgürlüğüne inanmıyorsanız, ifade özgürlüğüne hiç inanmıyorsunuz demektir.” Charlie Hebdo saldırısı, Paris yürüyüşü, Cumhuriyet gazetesine baskın ve protesto hadiseleri, farklı endişe ve korkulara neden oldu... Aynı zamanda Türkiye’de temel hak ve özgürlükler, ifade özgürlüğü ve laiklik kavramlarının yine, yeniden tartışılmasına yol açtı.

Temel kavramlar bazen bilerek, bazen de bilmeyerek birbirine karıştırıldığından tekrar tekrar hatırlatmakta fayda var:

2013'ün 'değerli yalnızlık' diye bir kavram icat edip 'uluslararası tecrit'e sürüklenmiş ülkesi, 2015'te Çanakkale kahramanlığını, Anadolu'nun her yanında Ermenilere karşı yapılan gaddarlığın karşısına dikerek, 'Şark kurnazlığı'yla 'uluslararası alanda manevra'ya bakıyor.

2015’in ilk ayının ilk yarısında, Türk dış politikasının nasıl olacağının ilk işaretleri geldi. Anlaşılan, “Şark kurnazlığı” , dış politikamızın esası olacak.

Dış politikada hasar, 2011’de başladı. 2012’de ivme kazandı. 2013’te tamiri imkânsız boyutlara varmaya başladı. Dış politikanın başarısı ya da iflâsının temel ölçüsü, realpolitik üzerinden anlaşılır.

Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Anayasa Hukukçuları Derneği’nin toplantısında, çok önemli bir cümle sarf etti: “2-3 defa görev yeri değişen bir hâkimin kendini güvende hissetmesi mümkün değildir” dedi.

Ama yeni HSYK diyet ödüyor. Eskisi, prensip kararı almıştı. Kış günü, adeta sürgüne yollar gibi, hâkim ve savcıların yerlerini değiştirmiyordu. Aslında bütün memur atamalarında genelde bu kurala riayet ediliyor ve yaz dönemi bekleniyor.

İrfan Fidan, İsmail Uçar, Fuzuli Aydoğdu İstanbul Başsavcı Vekilliği’ne, Deniz Feneri’nde yazdığı iddianameyle yolsuzluk ve örgüt iddiasından vazgeçen koordinatör Başsavcı Vekili Harun Kodalak Ankara Başsavcılığı’na, aynı dosyanın savcısı Hakan Pektaş ise Ankara Başsavcı Vekilliği’ne getirildiler.

Charlie Hebdo hadisesi ve ardından Cumhuriyet Gazetesi üzerinden yoğunlaşan, “Dinimize sövdürmeyiz” edebiyatı, açık söyleyim, beni çok endişelendirdi.

Şunu farkettim ki kitlevî taassubun uyandırılması için birkaç ucuz tahrik kâfi iken sulh ve itidalin yerleşmesi için çok daha fazla zaman ve emek lâzım. Yapmakla yıkmak arasındaki fark gibi; yapmak zor ve zahmetli bir süreçtir; fedâkarlık, bilgi, kaynak, maharet, sabır ve iyiniyet gerektirir; yıkmak için basit ve kör bir darbe yetiyor.

Basın hürriyetini savunmakla, mukaddesata yapılan saygıyı kınamak normal zekâya sahip herkes için kolayca birbirinden tefrik edilecek iki farklı hâdise.

“İLAHİ Komedya” adlı din karşıtı belgeseliyle tanınan şovmen Bill Maher haklıymış. “Kınamak yetmez”miş . Gün geçmiyor ki olaylar Fransa’da değil de Türkiye’de geçmiş gibi davranan ve Fransa’da olan hadiselerin bal gibi İslam olduğunu deklare eden birine rastlamayalım. Kendi kendisini sömürgeleştirmiş bir kara deliğe “vicdan” adını vermiş Türk oryantalistleri, Batılı liberal hegemonyaya “yandaşlık” etmek adına düzenli olarak ültimatom veriyorlar. Karşılarında kategorik Batı karşıtı yokmuş, hâlâ AB’ye girmeye çalışan bir hükümet varmış, ne gam. Türkiye solunun ulu hakanları Neo-Con tarzı “ılımlılık testi” için kolları sıvadı, karikatürleri gözümüze sokmak için gazetelerden, köşelerden yayınlamaya durdu.

CHP'den ihracı istenen Birgül Ayman Güler'in ' Cemaat 'le CHP yönetimi arasındaki ilişkileri sorgulayan yazılı savunmasındaki iddiasını kanıtlayan örnekler, yakın tarihimizde olup bitenleri pek hatırlamayan ' Kökten CHP'liler 'de şoklar yaratabilir.

Ya da kendilerini dini bir cemaat olarak sunan ' Pensilvanya Örgütü 'nün medya imamlarının ' Hepimiz Şarliyiz ' makamında şarkılar söyleyerek Peygamberimizin karikatürlere konu edilmesine destek vermeleri de, bu cemaate inanarak destekleyenleri şaşırtmış olabilir.

Bütün bu şaşırtıcı gelişmeleri sadece bugünü yaşayarak anlamamız mümkün değildir. Her şeyi biz yaparız İsterseniz 1944'e dönelim...

LONDON School of Economics öğrencisi Daniel Wicham birkaç gün önce attığı tweet'lerle Paris'te ifade özgürlüğüne yapılan cani saldırıya karşı kol kola en ön safta yürüyüşe katılan ülkelerin liderlerine iğneyi batırdı.

Suudi Arabistan'da bir blogger İslam'ı aşağıladığı gerekçesiyle 50 kez kırbaçlanmıştı.

İngiliz hükümeti Guardian gazetesinin çalışanlarını ellerindeki belgeleri yok etmeye zorlamıştı.

Polonya polisi, iktidar partisi için utanç kaynağı olacak kayıtlara el koymak üzere bir derginin ofisini basmıştı.

İrlanda'da kutsal değerlere hakaret etmeyi suç sayan yasa çıkmıştı.

Filistin'de, Tunus'ta, Bahreyn'de, Cezayir'de, Mısır'da, Birleşik Arap Emirlikleri'nde, Rusya'da, Slovenya'da gazeteciler gözaltına alınmış, hapis cezasına çarptırılmış veya hapse atılmıştı.

Katar'da bir şair 15 yıl hapse mahkûm edilmişti.

Popüler İçerikler

Kayserili Damat Adayı Gelinin Düğünden Önce Talep Ettiklerini Duyunca Arkasına Bakmadan Kaçtı
JASAT Tutanağı Ortaya Çıktı: Narin'in Cesedini Gizli Tutmak İçin 6 Farklı Yöntem Kullanmışlar!
Tesadüfen Bir Evde Bulundu: 2. Abdülhamid'e Ait Olduğu Düşünülen Robdöşambrın Restorasyonu Tamamlandı