Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Türkiye'de maalesef çok dar olduğu söylenemeyecek bir çevre, Charlie Hebdo katliamı karşısında insanlığa karşı nefretin, riyakarlığın, sinizmin, hep kendine yontan 'manidar' bulmaların, herşeyi kendi mağduriyet saplantısına indirgeyen benmerkezciliğin mümtaz örneklerini vermekten hiç geri kalmıyor.

Bazı konuları tarif etmek zordur. Diliniz bunu yapacak kelime bulamaz. Dilinize gelenler ya yetersizdir ya da başka çağrışımlar yaratarak dikkati esas noktadan dağıtma riski taşır. Bu nedenle olanın fotoğrafını çeker gibi aktarmak belki en doğrusudur.

Charlie Hebdo dergisi çizer ve çalışanlarına yönelik menfur saldırı sonrası çok şey yazıldı, çizildi, söylendi. Yapılanlar genellikle açık biçimde lanetlendi. Bazıları bunu yarım ağız yaptı.

Ceylan Önkol’u hatırlıyoruz değil mi? Hani o bir tanecik fotoğrafında turuncu kazağı ve kocaman gözleriyle bize bakan, evden çıkarken annesine, “Makarna pişir dönüşte yiyeyim” diyen ama evine dönemeyen Ceylan’ı…

7 Ocak 2015 tarihli haber: “2009’da Diyarbakır Lice’nin Şenlik köyünde koyun otlatırken Yayla Karakolu’ndan atılan bir patlayıcı sonucu hayatını kaybeden 14 yaşındaki Ceylan Önkol’un ailesinin devlet aleyhine açtığı davada mahkeme, 28 bin 208 TL 85 kuruş maddi tazminata hükmetti, manevi tazminata gerek görmedi.”

Dünkü Avrupa gazetelerine baktım.

Paris saldırısının tüm vahşetine rağmen, ön sayfalarda kan, panik, dehşet fotoğrafları yoktu.

Nefret başlıkları da...

Acılı ailelerin gözyaşları da...

Çoğu Fransız gazetesi, “Hepimiz Charlie Hebdo’yuz” manşetinin cesur kararlılığıyla çıkmıştı.

İngiliz Independent’ın birinci sayfasındaki karikatürde, kana bulanmış dergiden fırçasıyla uzanmış bir el; dikilmiş orta parmağıyla, “Ayaktayım” mesajı veriyordu.

Türk basınının tavırsız başlıklarıyla kıyaslanınca, ilkeli bir duruş hemen kendini gösteriyordu:

“Silahlar, kalemleri susturamaz!”

Müslümanlara, Hristiyanlara, Musevilere, kısacası kutsal olan ne varsa hepsine saldıran Charlie Hebdo dergisi çalışanlarına yönelik terör saldırısı Avrupa kamuoyunu şok etti.

Ama Avrupa hükümetlerini, istihbarat teşkilatlarını, güvenlik birimlerini veya terör ve güvenlik konularıyla ilgilenenlerden hiç birini şok ettiğini sanmıyorum.

Cezayir asıllı Fransa vatandaşı üç kişiden ikisinin, dergi ekibinin toplantı yaptığı sırada özellikle korunan binaya girip, isim isim belirledikleri çizerleri öldürmeleri, son derece profesyonelce görüntü vermeleri, telaş ve panik olmamaları, yerdeki yaralı polisi soğukkanlılıkla öldürmeleri oldukça dikkat çekiciydi.

Onlar onu yapmaz… Bunlar bunu yapmaz… Şunlar şunu yapmaz!

Cinayet, katliam, kıyım, kırımlarla ilişkilendirilmek, her kimlik, aidiyet, mensubiyet ve inancın ağrına gidiyor ama…

Aslolan, belki azınlıkken, bazen çoğunlukları da sürükleyerek, birilerinin bunları hep “ilişkilendirerek” yapması.

Kendi kimliğini ilişkilendirerek; başkasının kimliğini ilişkilendirerek.

Kendini o “yüce” kimliğin doğru temsilcisi sayarak; başkalarını öteki “kötü” kimliğin temsilcisi sayarak.

Paris’teki vahim olay, bir kere daha İslam-Batı ilişkilerinin nasıl seyredeceği sorusunu gündeme getirmiştir.

Belli ki bu iki dünya, birbirinden farklı siyasi-sosyal-kültürel-ekonomik verilere göre oluşmuştur. Tarih, bu ilişkilerin hem var olduğu hem de çatışmalı olduğu bir süreci ifade ediyor.

Bugün de bu ilişkiler hem var hem de ciddi sorunlar taşıyor.

İlişkilerin bir boyutu çok çok içeriden. Bugün bütün Batı ülkeleri bünyesinde Müslüman nüfus var ve bu gerçeklik, farklı kültürlerin entegrasyonu sorunu halinde ete kemiğe bürünüyor.

ESAS mesele 'kampus' yerine 'külliye' denmesi değildir.

Hatta...

'Üniversite' yerine 'medrese' de denilebilir.

Bu da esas mesele olmaz, olmaz.

*

Türkiye'de esas mesele...

Bir hukuk fakültesi dekanının Cumhurbaşkanı'nın elini öpmeye yeltenmesidir.

Katliamlar artık mazeret kaldırmıyor

İLK kez Müslümanlık adına yapılan bir katliamla karşılaşıldığında...

Paris’te Charlie Hebdo dergisine karşı girişilen vahşi saldırı üzerine Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun verdiği demeçte bu tür terör eylemlerinin nedeni veya amacı ne olursa olsun hiçbir şekilde mazur görülmeyeceğini vurgulaması isabetli oldu.

Gerçi resmi ağızlar böyle hallerde hep bu görüşü tekrarlıyorlar. Ancak Paris’teki saldırıdan sonra yapılan bazı değerlendirmelerde, olayın kınanmasının hemen ardından, “ama” ile başlayan bazı cümlelerin de eklenmesi dikkati çekti.

Bu cümlelerde ifade edilen görüş, Fransa’da -ve genelde Avrupa’da- son zamanlarda İslamofobi akımının güçlendiği, bunun da orada yaşayan Müslümanları öfkelendirdiği, sonuçta bunun da bu toplumun içindeki bazı aşırı grupları provoke ettiği yönündedir.

“İslam dini nasıl oldu da hiddetin siyasi aracı hâline geldi?”

Soru CNN International kanalının ünlü sunucu Christiane Amanpour’a ait.

Paris’te Charlie Hebdo dergisine yönelik barbarca katliamın ardından sokağa dökülen binlerce vatandaşın yanından bildiren Amanpour “Bu basit bir terör saldırısı değil demokrasinin kendisine bir saldırı” diyordu.

Sorduğu soru hayati ve meşru. İslam dini nasıl oldu da hiddetin aracı hâline geldi?

Batılı yayın kuruluşlarının ifade özgürlüğünün teröre yenilmeyeceğini kanıtlamak için Charlie Hebdo'nun eski kapaklarını yeniden basması bir saygı ifadesi gibi görünse de, aslında bu her türlü kutsallaştırmaya karşı olan Charlie Hebdo'nun özüne aykırı.

Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo 'nun Paris'teki ofisine düzenlenen saldırı, her makul insan gibi beni de dehşete düşürdü. Saldırganların 'Peygamberin öcü alındı' dedikleri yönündeki söylentiler katliamda aşırılık yanlısı İslamcı bir grubun payı olduğunu akla getirse de, 12 kişinin öldürülmesinden kimin sorumlu olduğunu henüz net olarak bilmiyoruz. Her hâlükârda, saldırıya yol açan şeyin derginin yayınladığı pek çok hicivli karikatürden biri olduğu kesin; zira Charlie Hebdo'nun işi, sağcı, solcu, Protestan, Katolik, Müslüman, Yahudi, kadın, erkek, Batılı, Batı dışı herkesi rencide etmekti.

(*)Yazar ve çevirmen. 1991'den bu yana Harvard Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi üyesidir. Goldhammer'ın Fransa siyasetiyle ilgili görüşlerini yazdığı bir blogu ve 'Shooting War' isimli bir romanı bulunmaktadır.

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti Umut'un En Başından Beri "Umutsuz Vaka" Olduğunu Anlatan Enfes Flood
Demet Akalın 5 Bin TL Ödeyen Kiracısının Üstüne Bir de Misilleme Yaptığını Görünce Sinirlerine Hakim Olamadı
Konya'da 14 Yaşındaki Öğrencisini Taciz Eden Lise Öğretmeninin Cinsel İçerikli Mesajları Mide Bulandırdı