Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Siyasilerin el kaldırmasıyla aklanmayı doğrusu AK Parti icat etmedi, ama o da uyguladı. Demek o ayakkabı kutuları, saatler, Zarrab'ın önüne yatmalar hep Gülencilerin iftiralarıydı, öyle mi?

Dün bir ara sahte bir heyecan yaşadı Meclis muhabirleri.

Gerçi Soruşturma Komisyonu basına kapalıydı ama içeriden tuhaf haberler sızıyordu.

Güya Komisyon Başkanı Hakkı Köylü ki kendisini basına yasak getiren mahkeme başvurusundan hatırlayacaksınız, AK Parti’nin dört eski bakanı hakkında oylama yapılmasını istemiyordu.

Meşruiyeti siyasi bağlamda sorgulanan bir kimlik üzerinden ve üstelik çeperden merkeze gelerek iktidar olmak herkesin harcı değil. Yaşanan süreçte AKP’nin karşısında üç büyük siyasi güç bulunmaktaydı ve bunlardan en az biriyle koalisyon yapma zorunluluğu doğdu. Bunlar asker, Kürt siyasi hareketi ve Gülen cemaatiydi. Askerin darbe arayışı içinde olduğu, her fırsatta doğrudan ya da dolaylı muhtıra verdiği bir dönemde, PKK’nın şöhreti de dikkate alınırsa, hükümet Cemaat ile işbirliğine kapıları açtı.

Bazen bir “küçük” haber büyük sistemin tamamını özetler.

“Sistem” şöyle:

Bir yanda Rezalar ve siyasi şürekâsı var üstte…

Bir yanda 301 Somalı madenci (ve binlercesi) yatıyor en altta.

“Küçük haber” ise şu:

Sayıştay, Soma A.Ş.’nin devlete sattığı, devletin kabul edip (milletin) parasını ödediği kömürün, normalin de çok üstündeki kısmının, çöpe giden taştan ibaret olduğunu belirledi.” (Hürriyet’te Hacer Boylacoğlu’nun haberi)

HSYK müfettişlerinin VİP dinlemelere ilişkin tespitleri günlerdir Toygun Atilla imzasıyla Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanıyor.

Gazeteciler, siyasetçiler, sanatçılar terör örgütü üyeliği üzerinden yıllarca dinlenilmiş. Yetinmemişler bir de yakınlarını dinlemişler. Meğer Can Dündar, Defne Samyeli, Banu Güven, Şule Perinçek azılı bir Tevhid-Selam örgütü militanıymış haberimiz yokmuş.

Dünkü Komisyon toplantısının özeti şu:

“Hanginiz Rıza Zarraf” sorusu sorulduğunda, AK Partili milletvekilleri teker teker ayağa kalktı:

“Benim Rıza Zarraf!”

“Hayır, benim!” diye haykırdı.

Devrik İçişleri Bakanı gibi, “Ona dokunamazsınız. Gerekirse önüne yatarız” dediler. Vicdanlarını bastırıp siyasi kariyerlerini yere serdiler.

Böylece komisyon, gerçek Rıza’yı bulamadan dağıldı.

Hepsinin “Rıza” olduğu anlaşıldı.

17 Aralık dosyasının Yüce Divan’a gönderilmemesinin gerekçeleri Tayyip Erdoğan tarafından AK Partililer’e anlatıldı. Zaten, havuz medyasının yayınları da bunu destekler mahiyetteydi.

1) Anayasa Mahkemesi’nde AK Parti’ye kumpas kurulmak isteniyor. Yüce Divan, kumpasın son halkası.

2) Bu dosya hakkında mahkeme takipsizlik kararı verdi. İtiraz da reddedildi; dolayısıyla karar kesinleşti. Mahkemenin akladığı kişileri Yüce Divan’da nasıl yargılarız?

3) 17 Aralık 2013 sonrasındaki süreçte, yasa dışı dinlemeler ortaya çıktı. Bu kişilerin neler yaptıkları görüldü. Yüce Divan’a gönderilirse, milli iradeye karşı darbeye hizmet etmiş oluruz.

- Sayın başkan, söz konusu Patek Philippe marka kol saatini “beleş atın dişine bakılmaz” kapsamında değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

– Aynen katılıyorum… “Üzümünü ye bağını sorma” diyen ecdadımız yanılıyor olamaz. Dolayısıyla, nerde bunun faturası diye sormamız abesle iştigaldir.

– Değerli arkadaşlar, çikolata kutusundaki dolarları da “istemem yan cebime koy” çerçevesinde ele almamız lazım. Sayın bakan istememiş, yanına koymuşlar.

– N’aapsındı yani… “Bedava sirke baldan tatlı”yken, niye bunlar sütlü değil de, bitter mi deseydi? Maazallah “yemeyenin malını yerler.”

Velev ki Anayasa Mahkemesi, yeryüzünün en taraflı, en güvenilmez, en kasıtlı, en önyargılı, en tuzakçı mahkemesidir.

Haklıysan, dürüstsen, masumsan, en küçük bir yamuğun yoksa...

O mahkeme sana ne yapabilir ki?

*

-Rüşvet olarak aldığını iddia ettikleri o saatin parasını son kuruşuna kadar cebinden ödemişsen...

Komisyon AKP’li dokuz milletvekilinin oyuyla dört bakanı akladı..

Sürpriz mi?

Değil..

Komisyonun kurulduğu gün bu sonucun çıkacağı belliydi.. Yaşadıklarımız tiyatroydu..

Soruşturduk mu soruşturduk misali..

İktidarcı gazeteler günler önce bakanların Yüce Divan’a gönderilmesinin darbe girişimi olacağını ilan etmiş..

Aba altından sopa göstermişlerdi..

Komisyonda ‘Yüce Divan’a gitsin diyen’ AKP’li vekil..

Darbeci olacaktı..

Paralelci sayılacaktı..

Çamlıca Camii gelecek nesillere, dindarlık çeşnisi katılmış yolsuzluğun büyük abidevi eseri olarak intikal edecek.

Bilenler yakınından geçerken yeni yetişen gençlere parmaklarıyla gösterecek ve diyecek ki: 'Suret-i Hak'tan görünenlerin namus sahibi olduklarına hemen inanmayın. İşte size delili.' Sonra da hikâyesini, yani bugünleri anlatacaklar. 'Devlet ihalelerinden kesilen komisyonlarla, devlete işi düşenlerden alınan zoraki bağışlarla yaptırılan bu caminin minarelerinden çok daha uzunlarına o kadar aklı başında adam oturup, işte bu caminin gölgesinde hep birlikte kılıf dikmeye çalıştı; ama tutmadı.

Popüler İçerikler

Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu