Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Yargının bağımsız olmadığı, hukukçuların toplantılarında sıkça gündeme getiriliyor. Bağımsız olmayan yargının “tarafsız” olması da beklenemez. Türkiye’de haksızlığa uğradığını öne sürenler, iç hukuk yolları tükendikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruyor. Rusya’dan sonra, en çok başvuru Türkiye’den yapılıyor. AİHM’nin en çok tazminat ödemeye mahkum ettiği ülkelerin başında da Türkiye geliyor.

Dışarıdan bakınca 2014 Türkiyesi otokrasi ve nepotizmin ayak seslerinin yükseldiği bir toplum manzarası sunuyor. İçeriden bakıp, bu değerlendirmeleri oryantalizm olarak damgalamak, sanırım 2014'de iyice artan kafa karışıklığının en açık tezahürüdür.

Türkiye her zaman dışarıdan bakınca anlaşılması kolay olmayan bir toplum oldu. Ama 2014 yılında bu daha da zorlaştı. Gerçi sadece dışarıdan değil, içeriden bakınca da birçok durumun anlaşılmasının kolay olduğunu söylemek mümkün değil.

Cemaatten, iktidar ile ortak oldukları hukuksuzluklar konusunda özeleştiri bekleyenler daha uzun süre avucunu yalar. Dün Zaman gazetesi, emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un son açıklamalarından yola çıkarak Ergenekon ve Balyoz davalarında AKP’nin rolü ile ilgili bazı hatırlatmalar yapmış. Mesela AKP’nin İnternet Andıçı davasında müdahil olduğunu, Erdoğan’ın “Ben bu davanın savcısıyım” dediğini hatırlatmış.

Erdoğan’ın o dönem zırhlı Mercedes’ini Zekeriya Öz’e verdiğini yazmış.

Bir önceki yazıda '2015 karanlığın daha da koyulaşacağı bir yıl olacak' öngörüsünün gerçekçi bakış olması gerektiğini savundum.

Şunu biliyoruz: Verilere dayalı bir karamsarlık, içi boş bir iyimserlikten daha anlamlı bir iyimserliği işaret eder.

Toz duman içinde başlayan 2014'ün sonuna geldiğimizde ortada büyük bir hukuk enkazı, ahlaksızlıklardan oluşmuş bir moloz yığını var.

Son günlerin moda tartışmalarından biri siyasal İslam’ın “çöküşü”.

Mısır’da Müslüman Kardeşler’in darbeyle iktidardan uzaklaştırılması… Batı’nın bunu onaylaması… Tunus’ta Kardeşlerin türevi olan Nahda’nın demokratik seçimleri kaybetmesi ve bunun gibi gelişmeler siyasal İslam’ın başarısızlığı olarak sunuluyor. Mesele doğal olarak kökleri siyasal İslam’a dayanan AK Parti’yle de ilişkilendiriliyor.

Mesela The Economist dergisi 20 Aralık sayısında yayınlanan “İslam artık çare değil” başlıklı makalesinde “Recep Tayyip Erdoğan’ın yönettiği Türkiye ekonomik açıdan başarılı, demokratik İslamcı iktidar modeli sunuyor gibiydi” diyor.

Sabah geçmiş yazılara göz atarken, Alev Alatlı ile yaptığımız bir programın özeti gözüme çarptı... Alatlı çok net bir tez ortaya koyuyor; “Turbo kapitalizm, panteizm eşliğinde yeni sosyal-ekonomik-siyasal silahları ile dinlere ve ulus devletlere saldırıyor”...

Peki bu tezi nasıl sorgulamalıyız?

Sevgili dostlar, Alev Alatlı, RÜYA ve Kabus romanlarında bana “yeni dünya düzeni” kavramını ilk defa sorgulatan ve “romanlardaki” ilginç detayları yıllar sonra görünce “vay be” dedirten bir isim... Alatlı’nın yukarıda bahsettiğim konuşması oldukça ilginç; Dünya genelinde turbo kapitalizm-panteizm denkleminin hayata geçirilmesi için “dinlerin ve ulus devletlerin” yıpratılması gerekiyor ve bu süreç uzun yıllardır devam ediyor!

17-25 Aralık, 'yolsuzluk' kılıfı giydirilmiş bir yargı darbesi girişimiydi; darbe başarısız oldu ancak 'yolsuzluk' şantajı devam ediyor. Darbeyle deviremedikleri hükümeti, hiç olmazsa haziran seçimlerine kadar, 'yolsuzluk' davasıyla yıpratmayı, güçten düşürmeyi umuyorlar. Bunun için tabii haklarında takipsizlik kararı verilen dört eski bakanın Yüce Divan'a gönderilmesi gerekiyor. Son kararı AK Parti vereceği için de medya üzerinden hükümeti baskı altına almaya çalışıyor, türlü türlü akıl oyunlarına başvuruyorlar.  

* * *

“Ne olacak?” sorusunun cevabı belli. Türkiye Erdoğan’ın oluşturduğu ve kendisini de çaresiz biçimde içine hapsettiği statükoyu bir yıl daha taşıyamaz.

Kış yakında sona erecek, buz tabakası giderek incelecek ve sonunda kırılacak. Kişiler fani, bu ülke de, bu ülkenin tarihî-sosyal dinamikleri ve âlî menfaatleri ise kalıcı. Kişiler de partiler de ancak temsil ettikleri çıkarlar kadar dayanıklı.

Ne 27 Aralık ne de benzeri hadiseler, anlık kararlarla ortaya çıkmıştır. Eğer bir şehrin bazı yolları ve sokaklarında günler öncesinden hendekler kazılarak adeta barikat savaşı hazırlığı yapılmışsa, bunu provokasyon diye yorumlamak doğru olmaz.

PKK'nın eylem örgütlerinden biri konumundaki Komalên Ciwan Koordinasyonu (KCK), Aralık 2014'ün son günlerinde önemli bir açıklama yapmıştı.

Popüler İçerikler

Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman