Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Türkiye ekonomisinin şu anki durumuna bakıldığında karamsar senaryonun gerçekleşmesi, iyimsere kıyasla daha olası.

2015’te temel makroekonomik büyüklüklerin nasıl şekillenebileceğine ilişkin bu üçüncü ve son yazım. Makroekonomik büyüklükler gökten inmiyorlar; hem dış koşullar hem yurtiçinde uygulanan ekonomi politikası hem de içeride ekonomi politikası haricinde olan bitence belirleniyorlar.

Geçmiş yıla bakıp endişelenmeye hiç gerek yok sevgili Diken okuru.

2015’te Türkiye, pek çok anlamda daha ilginç, atılımcı ve her daim hakkında konuşulan bir ülke olacak. Alev Alatlı’nın tabiriyle AKP iktidarında yaşanan ‘Rönesans’ meyvelerini verecek.

Nasıl mı?

-16 YAŞINDAKİ ÇOCUK: Çocuk 16 yaşında ama pabuç kadar dili var. Annesi-babası bu çocuğu niye terbiye etmemiş, bilmiyorum. Ayrıca o çocuk içeri atılmamıştır. Soğuk diye içeri almışlardır. 'Gel yavrum gel, üşürsün' demiştir devletimiz.

-FELSEFE: Türkçe felsefe yapılır mı, yapılmaz mı diye tartışıp duruyoruz. Önüne gelenin 'Felsefe yapma lan' diye azarlandığı bir memlekette ne kadar da lüks bir tartışma bu...

-TELEFON DİNLEME: Bir keresinde telefonum çaldı. 'Merkez dinlemede, merkez dinlemede' diye bir ses... Ana-avrat küfrettim. Karşımdaki adam 'Abla biz emir kuluyuz, bize niye küfrediyorsun' dedi. Beni sanırım Ercan yüzünden dinliyorlar. Bizim Ercan... Sosyal demokrat garibanın teki... Nesini dinliyorlarsa artık...

AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinden bu yana ülkemizde yaşanan iktidar mücadelelerini üç dönemde kategorize etmek mümkün:

1- Kasım 2002-Nisan 2007 arası: Bir üçgenden söz edebiliriz: Bir yanda AKP, karşısında TSK’nın öncülüğünü yaptığı eski iktidar sahipleri ve sessiz ve derinden sürdürmüş olduğu devlet içinde kadrolaşmanın da verdiği özgüvenle Fethullah Gülen Cemaati. AKP uzun bir süre TSK ile aleni bir savaşa girmek istemedi, onun siyasi hayat üzerindeki vesayetini Avrupa Birliği sürecinde kademeli olarak eritmeyi planladı. Bu nedenle Gülen Cemaati’yle arasına hep bir mesafe koydu, açık bir işbirliğine yönelmedi.

Türkiye, 2013’ün son günlerinde başlatılan, 2014’e damgasını vuran çok ağır bir travma atlattı. Devlet, ülke ve millet, bir yıl boyunca, kökleri büyük oranda dışarıda olan, sinir uçları Türkiye toplumunun ve devletin içlerine sinen bir örgütle mücadele etti. Yerli bir görünüm, yerli bir dil ile bir dış operasyon servis edildi ve insanlar devletin ve milletin karşısına geçip bir örgütten yana tavır almaya zorlandı.

Tarihte ilk kez muhafazakar görünümlü bir yapı darbe için kullanılıyordu. Cumhuriyet tarihinde sağcısından solcusuna ve milliyetçisine kadar her kesim Türkiye’ye yönelik operasyonlar için kullanılmıştı.

Önceki gün asgari ücret açıklandı. Yeni yılda asgari ücret ilk altı ay için net 949 lira, ikinci altı ay için net 1000 lira olacak. Hemen hatırlatalım, 2002 yılında asgari ücret net 184 lira tutarındaydı ve bu parayla 920 simit alınıyordu. Şimdi yeni asgari ücret 949 lira, ancak 632 simit alınabiliyor. Yani emekçiler son 13 yılda satın alma gücünü kaybetti. Anlayacağınız alın teriyle çalışan zorda kaldı.

Bu tespiti yaptıktan sonra şimdi konuyu bir de makro ekonomi mühendisliği açısından ele alalım.

Konu üzerinde düşünenler, yolsuzluğun kötü yönetim ve tutarsız planlamalarla bir arada yürüdüğünü söylerler. Bürokrasiye aşırı bağlılık ve mevzuatın saçma hükümleri yolsuzluğa meşruiyet gerekçesi hazırlar.

Kimse açıktan yolsuzluğun iyi bir şey olduğunu söylemez; bazı akademisyenler, rüşvet ve yolsuzlukla saçma engellerin aşıldığını bir durum tespiti olarak öne sürerler. Ancak her yolsuzluğun yeni ve daha etkin yolsuzluğa yol açtığı bir gerçektir, şu halde bu tez sadece ahlaki olarak değil, sosyo-ekonomik olarak da savunulamaz.

Seçimler siyasi partilere kendilerini topluma yeniden anlatma fırsatı verirken, aslında kendini değiştirme imkanı da sunar. 2015 seçimleri bir dönemin sonunu ifade edecek. AKP’yi devirme zemininde ortaya konulan söylem ve eylemlerin ‘siyaset’ olmaktan çıktığına ve AKP ile birlikte daha epeyce uzun bir zaman yaşanacağı gerçeğine adapte olunduğuna tanık olacağız. Söz konusu kayma muhakkak ki iktidar partisini de etkileyecek. Daha rahatlamış, özgüveni derinlik kazanmış, ‘öteki’ ile ilişki kurmaya daha istekli ve yetenekli bir AKP ile karşılaşacağız. Siyasetin zemini kavga ve gerilimden ziyade, geleceğin inşasında oluşacak muhtemel koalisyonlar tarafından belirlenecek. Bu da iktidarın tehdit algısını, önceliklerini ve zaman kavramlaştırmasını değiştirecek. Normalleşme toplumdan siyasete oradan siyasi partilerin kendilerine yansıyacak. Engelleyici değil, oluşturucu ve yapıcı kriterlerin daha makbul bulunduğu bir siyasi atmosfer oluşurken, herkes daha uzun vadeli düşünmek zorunda kalacak.

Şimdi birileri yılbaşı kutlamalarını 'Pagan gösterileri' diye kınıyorlar ya... Bu 'Pagan' kavramına ilişkin tepkiler çağlar değişse de galiba hep aynı kalıyor.

Bakın tarih kitaplarına. Konstantin Roma İmparatorluğu'nu Hıristiyan yapınca antik Yunan filozoflarının kitapları 'Bunlar pagan kültürünün yapıtlarıdır' diye yüzlerce yıl yasaklanmış... İstanbul'da, Roma'da Sokrat, Eflatun, Aristo yasaklıyken, bunların söylemlerini 9'uncu yüzyıl Bağdat'ının İslam düşünürleri çevirip, uygarlık tarihine katmışlar.

Orhan Pamuk’un son romanının adı Kafamda Bir Tuhaflık, keyifle okumaya başladım.

Yeni yıla girerken benim kafam da bi tuhaf.

Belirsizlikler...

Fazlasıyla ağır basıyor.

2015’e ilişkin soru çok, yanıt az.

Yağmur durmak bilmiyor. Fırtınayla birlikte şakır şakır yağmur. Arada bir sulu kara dönüşüyor.

Boğaz sisli, gri.

Hüzünlü bir hava var.

Romanın iç kapağındaki alıntıyı düşünüyorum:

Popüler İçerikler

Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu