Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Doğum kontrolü ya da aile planlaması kavramları Türkiye'de en çok 1960'lar ve 70'lerde konuşuldu; devlet bu yolda politikalar geliştirdi.

Bunu yapanlar neslimizi kurutmak isteyen hainler miydi?

Tarih laboratuvarına bir bakalım.

Cumhuriyet 'ıssız Anadolu'da kuruldu. 11-12 milyon nüfus... 1912'den beri devam eden savaş yüzünden bu nüfusun 1 milyonu sakattı. Sıtma gibi hastalıklar yaygındı. Toprağı işleyecek nüfus yoktu. Atatürk ve İnönü nüfus artışını bütün güçleriyle teşvik ettiler; Müslüman olmaları şartıyla göç taleplerinin hepsine kapılarımızı açtılar.

Elbette doğruydu bu politikalar.

Rusya'da yaşananlar net dış kaynak girişine son derece bağımlı ülkelerde önemli kur ve faiz artışlarına yol açtı.

Birkaç yazı 2015’te Türkiye ekonomisinde neler olup biteceği hakkında düşündüklerimi yazmak istiyorum. Önce ekonomimizin nasıl bir yol izleyeceğini belirleyecek temel unsurları tartışacağım. Sonra da 2015’e ilişkin tahminlerime yer vereceğim. Sonucu şimdiden söyleyeyim: Büyüme ve işsizlik açısından 2015’in 2014’e kıyasla biraz daha kötü geçeceğini düşünüyorum. Cari açık biraz daha iyileşebilir. Yıllık ortalama enflasyonda da bir miktar iyileşme olacak ama hedefin ve hedeften yüksek olan resmi tahminlerin oldukça üzerinde kalacak enflasyon.

Fethullah Gülen Cemaati ile AKP hükümeti arasındaki savaş öyle birdenbire, 17 Aralık 2013 günü patlak vermedi. Öncelikle Gülen Cemaati ile AKP kurmaylarının çoğunun geldiği Milli Görüş hareketi arasında hep ciddi bir mesafe olmuş, taraflar alenen savaşmasalar da hiç bir araya gelmemişlerdi. Milli Görüşçülerin çoğu Gülen hareketini “ABD’nin ılımlı İslam projesinin Türkiye ayağı” olarak görüyordu.

Uzun bir süre faaliyetlerini örtülü yürütmüş olan Gülen’in 1990 başlarında kamuoyu karşısına çıkmasını da partilerinin yükselişini engelleme manevrası olarak değerlendiren çok sayıda Refah Partisi (RP) üye ve yöneticisiyle karşılaştım.

Çözüm sürecinde aksama ve duraksamaların sorumluluğunu her iki tarafa da yüklemekten çekinmeyen bir bakışın önemli avantajları var. Her iki tarafa da mesafe alarak bakabilmek, aktörlerin önündeki seçenek yelpazesini görmekten kaçmamak, meseleyi anlamak açısından hayati… Taraflar kendi attıkları adımı hemen her zaman ötekinin tutumuna bağlasalar da, aslında çok sayıdaki alternatiften kendilerine en uygun olanını seçiyorlar. Diğer taraftan her olayı ille de eşit mesafeden görme kaygısı da pek verimli olmuyor, çünkü hayat hiçbir zaman tam simetrik durumlar yaratmıyor. Her olayda bir tarafın sorumluluğu, ‘sevabı’ veya ‘günahı’ diğerinden daha fazla…

Üsküp’te tarihi Taş Köprü'nün üzerinde Vardar nehrini seyrediyordum.

Tabii dilimde, ”Vardar Ovası” türküsü vardı.

Biri ısrarla köprünün ortasındaki tarihi işlemeleri göstererek, “Erdogan, Erdogan” diyordu.

Hırvat olduğunu söyleyen bir genç yaklaştı, kırık bir Türkçe ve tatlı bir Rumeli şivesiyle, ”Buranın restorasyonunu Erdogan yaptırdı” dedi.

Öğle namazını birlikte kıldığımız tarihi Türk çarşısı içindeki Muratpaşa Camii’nde de benzer manzaralar yaşadık.

“Gülen’in iadesi için ABD Başkanı Obama’ya mektup yazmayı düşünüyor musunuz” sorusunu, “Ben zaten bu konuyu kendisiyle daha önce görüştüm” diye cevaplayan Erdoğan, “Yeni bir girişiminiz olur mu?” sorusuna ise “Vakti zamanı gelince o da olur” yanıtını verdi...

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dün güzel bir tören vardı.     2014 TÜBİTAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri sahipleriyle buluştu.

Bilimsel yetkinlikleri ve alanlarına uluslararası düzeyde yaptıkları çok önemli katkılar nedeniyle el üstünde tutmamız gereken bilim insanları ödüllendirildi.

Böyle bir yazı düşündüğümü bir arkadaşıma söylediğimde, “Sen mazoşistsin, yediğin küfürler az geliyor galiba” dedi. Haklıydı; örneğin AKP’nin Ergenekon (Gladyo) ile uzlaşarak derin devleti elegeçirmekte olduğunu anlatmaya çalıştığım ‘AKP iktidarı Ergenekon’la kucaklaşırken’ başlıklı son yazıya gelen: “kullanışlı ahmak”, “gerzek bunak”, “meczup dönek”, “paragöz cadı” (Bak, bunu hiç anlamadım, çünkü romanlarımın telifi dışında yazdığım hiçbir yazı için hiçbir yerden para almış değilim, akçeli hiçbir işim, ilişkim olmadı, şimdi de yok) kıvamındaki iltifatlar yetmedi anlaşılan, yenilerine çanak tutuyorum. Ama; kuştan korkan darı ekmesin, okur saldırganlığından korkan düşündüğünü cesaretle, namusluca yazmasın.

Dün gazetemiz, manşetinden önemli bir ayrımcılığa dikkat çekmişti.

Habere göre, devletin bu tür durumlarda yetkili kuruluşu olan AFAD, Kobanê ve Şengal’den gelen 230 bin mülteci için “Acil servisler dışında sağlık hizmeti sunulamaz” talimatı vermişti.

Yine bu haberde bir başka ayrımcılığa da dikkat çekiliyor; Hükümetin, Suriye’den gelen Arap mültecilere “geçici koruma statüsü” verirken Kobanê ve Şengal’den gelenlere “geçici misafirlik belgesi” verildiği belirtiliyordu.

5 Ocak’ta Komisyon’un dört bakan hakkında vereceği karar, yeni yılda Davutoğlu’nun zor tercihlerinden ilki olacak. Sadece ilki, devamı gelecek.

MİT-Öcalan Süreci, Erdoğan’ın kontrolünde, Davutoğlu’nun inisiyatifi dışında yürüyor. Davutoğlu’nun tercihi, taktik oyalamalarla uzatmaların oynandığı süreçte her şeyi değiştirebilir. Üçüncü sırada ekonomi var. Hükümet, daha doğrusu Davutoğlu-Babacan ikilisi ile Erdoğan arasında sadece resmen ilan edilmemiş olan bir savaş sürüyor.

Avukat, ayağa kalkmazsa, zorla kaldırılır. Öğretmen kravat takmazsa bu, kaymakama karşı saygısızlık işareti hâline gelir. Böylece, halk istismar etmemeyi öğreninceye kadar memurlara emanet edilmiş bir “devlet terbiyesi” mekanizması harekete geçer.

Türkiye’de, “memur” ile “halk” arasındaki ilişki, ülkenin devlet ve demokrasisinin herhalde en karanlık noktalarından birisini oluşturur. İçinde büyük ve süslü söylemlerle beraber sayısız küçük trajedileri barındırır; “hizmet” vaatleri altında geniş bir sahte davranışlar alanı içerir, “hukuk” ve “kural” adı altında geniş bir serbestiyet yükselir ve nihayetinde iktidarın iç dünyasının bütün o sorunları burada ifşa olur.

Popüler İçerikler

Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"