Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, kasım ayında örtülü ödenekten 119 milyon TL’lik harcama yaptı. 

Maliye Bakanlığı’nca açıklanan kasım ayı bütçe gerçekleşme sonuçlarına göre bütçede “gizli hizmet giderleri” olarak geçen, 11 aylık örtülü ödenek harcaması, 1 milyar 1 milyon lirayı geçti. 

Görevi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan devraldığı eylül ayından itibaren, Başbakanlık örtülü ödeneğini kullanmaya başlayan Davutoğlu’nun örtülü ödenek harcaması, üç ayda 263.2 milyon TL’ye ulaştı. Aylar itibarıyla şöyle:

EKREM Dumanlı, gözaltı çıkışı öyle bir nutuk attı ki...

-İyi bir meydan okuyucu olduğunu kanıtladı.

-Gerçi yakın geçmişte kendilerine zulmedilenler karşısında takındıkları tavra girmemeyi tercih etti ama yine de adliye önünde iyi mağduriyet yaptı.

-Şiirlerinden dizeler okumadı ama 'Necip Fazıl' dedi, 'Üstat' dedi.

-Pek sık 'Allah' dedi. Pek sık 'Cenab-ı Hak' dedi.

-Arkadaşı Hidayet Karaca'ya tam sahip çıkarak 'vefalıyız' mesajı sarkıttı.

-Ajitasyonda hiç de fena olmadığını kanıtladı. Mesela 'Yeni doğan bebeğimi görmek nasip olmasın ki bir suçumuz yok' diye bir cümle kurdu.

Savaş ne de olsa…

Her iki tarafın da elinde yeterince din, iman kuvveti var…

Hoca’nın kozmik beddua sistemine karşılık, imamın stratejik lanet gücü yüksek…

Nitekim Hoca “Allah ocağına ateş düşürsün” roketlerini fırlatınca… İmam “Cenab-ı hak fitnenin belasını verir” füzesi attı…

Kim kazanır?..

Bence cemaat…

Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan, artık isimlerinin önüne bir “makam” tanımı gelmesi gerekmeyen siyasi kişilikler.

Ülkelerinin kaderleri onların elinde. Ve ülkelerinin onların avucunun içinde olmasından, hiç de rahatsızlık duyuyor gibi değiller. Tersine, hiçbir şekilde gücü ellerinden bırakmaya niyetleri yok.

Birbirlerine benzemelerinin ötesinde; –ki iki liderin karşılaştırmasını yazılarımda 2009’dan beri yapıyorum;– giderek de birbirleriyle daha da iyi anlaşan iki karakter Putin ve Erdoğan.

Fethullah Gülen için yakalama kararı çıkmış. Bu karar çıkmadan iki gün önce Başbakan Davutoğlu'nun söylediklerini hatırlayalım... '- Fethullah Gülen'le ilgili de soruşturma neyi gerektiriyorsa, mutlaka yargı onun gereğini yapacak. Bizim buradan şu veya bu yorumda bulunmamız doğru değil. Ancak yargı süreci içinde bir talep söz konusu olursa Kırmızı Bülten ve diğerleri, herhangi bir suç söz konusu olduğunda hangi işlem yapılıyor ise, hiçbir ayrım gözetmeden eşit durumdaki bir vatandaşa ne uygulama yapılırsa o yapılır. Bu konuda da kararlılığımız kesindir.'

“17/25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk” operasyonlarından sonra Sayın Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği kanat, Hizmet hareketine yönelik olarak iki ana suçlama yöneltmektedir: a) Hizmet’in “yurtdışı güçler adına –ki bunlar ABD ve İsrail’dir- hükümeti devirmek üzere bir kumpasın içine girmesi; b) “Yatak odalarına kadar girip dinlemeleri”.Bu satırların yazarı bu köşede ve TV ekranlarında ilk günden açıkladı: Eğer bu iki suçlama kanıtlanacak olursa “1 saat durmam”, giderim. Aradan bir sene geçti, ben hâlâ Hizmet’in yurtdışı güç adına hükümeti devirmek üzere harekete geçtiğine veya insanların mahrem dünyalarını dinleyip kayda aldığına ikna olmuş değilim.

YAKUP Köse, 28 Şubat’ta tutuklanıp idamla yargılandığında 14 yaşındaydı. Yaşı küçük olduğu için cezası önce 16 yıl 8 aya, sonra 9 yıla çevrildi. Gençliği cezaevinde geçti, cezasını çekip çıktı, ama mahkemeler onu bir de Bandırma Cezaevi’nde bulunduğu sırada kaldığı koğuşa yapılan Noel Baba operasyonundan dolayı, isyana karışmak, güvenlik güçlerine mukavemet, mala zarar vermek gibi suçlardan yargılamaya karar verdi. İşin garibi, Yakup böyle bir suçtan yargılandığını 28 Şubat’ta ihlal edilen haklarını aramak amacıyla hamle yaptığı sırada tesadüfen öğrendi.

Henüz bir hafta önce 17 yaşındaki ünlü Pakistanlı kız Malala Yusafzay Nobel Barış Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmada ülkesinde başına gelenleri hatırlatıyor ve dünyayı çocuk haklarını korumaya çağırıyordu.

Malala 2 yıl önce memleketinde okula gittiği için fanatik bir Taliban çetesi tarafından boynundan vurulmuş, İngiltere’de tedavi görüp ayağa kalktıktan sonra kendisini kız çocukların eğitimi ve genelde çocuk haklarının korunması davasına adamıştır.

İddialar ne olursa olsun, Ekrem Dumanlı’nın dün serbest bırakılması mutluluk vericiydi, Hidayet Karaca ‘nın tutuklanması ise üzüntü verici...

İki gün önce  yazdım:

“Demokratik  bir ülkede, ülkenin önde gelen bir gazetesi ile önde gelen bir televizyonunun yöneticilerini ucu yayın politikalarına dayanan bir soruşturmayla gözaltına almak (tutuklamak) doğal bir durum değildir. Üstelik bu gazeteciler muhalif konumdaysalar, takibata uğrama biçimleri, takibata uğrama nedenini gölgede bırakır.

Soner Yalçın, lütfetmiş, “Ilıcak hapse atılamaz” diye yazmış. Galiba, bu büyüklüğünden (!) dolayı, benden teşekkür bekliyor. Yazısında diyor ki: “Nazlı Ilıcak’ın Ergenekon-Balyoz-Oda TV sürecinde yazdıkları tümüyle yalandı. Ama hapse girmesin. Zira yalan ahlaki bir meseledir.”

Ne günlere kaldık! “Bekri Mustafa imam oldu” hikâyesinde anlatıldığı gibi, Soner Yalçın “medya etiğinden” söz ediyor. Vah vah…

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu