Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

YIL: 2002.

Eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkında soruşturma komisyonu kuruldu.

Yayın yasağı getirilmedi.

*

Yıl: 2004.

Eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ve eski Devlet Bakanı Recep Önal için soruşturma komisyonu kuruldu.

Yayın yasağı getirilmedi.

*

Yıl: 2004.

Eski Enerji Bakanı Cumhur Ersümer hakkında soruşturma komisyonu kuruldu.

Yayın yasağı getirilmedi.

Dün, 1970’li yıllarda CHP Erzincan milletvekilliği yapmış olan Alevi kökenli Nurettin Karsu’nun kimliğini ve Dersim isyanının bastırılmasındaki trajediler konusunda Fevzi Çakmak ve Celal Bayar’ı sorumlu olarak gördüğünü yazmıştım. 

Bugün bu konuda yolladığı ayrıntılı mektubu özetleyerek yayımlamaya başlıyorum. 

Elbette burada yazılanlar benim değil, onun gözlemleri ve düşünceleridir... 

Bu gözlem ve düşünceler bir kişinin öznel anıları ve yargılarıdır... 

Sevgili okurlarım, olayları farklı anlatanların ve farklı yorumlar yapanların bulunduğunu da unutmamalıdırlar.

Çoktandır kafamızda bir soru işareti:

“Biz neye benziyoruz?”

Bir şeylere benziyoruz ama neye benziyoruz?

Bereket versin, kadim dostumuz, arkadaşımız, şair, felsefeci Hilmi Yavuz neye benzediğimizi açıklamış:

“Türkiye şu an CHP’nin tek parti döneminde olduğu gibi bir parti devletidir.

İkinci tek partili dönemi yaşıyoruz.

Başka türlü izah edilmez.”

***

Hoppalaaa!

Bunca yıl sonra tekrar CHP’ye mi benzeyeceğiz?

Bakan beyin saatinden, öbür bakan beyin hediye çikolatasından bahsetmek yasaklandı. Gelin ben size başka bi saatten, başka bi hediyeden bahsedeyim.

Bayern Münih’in yönetim kurulu başkanı, efsane futbolcu Rummenigge, 2013’te, kulüpler birliği toplantısı için Katar’a gider. Dönüşte, Münih havalimanına iner.

“Gümrüğe beyan edeceğiniz mal var mı?” diye sorarlar.

“Yok” der.

Bizim havalimanındaki polisler gibi sırıta sırıta hatıra selfie’si çektirelim diyeceklerine, “bavulu aç” derler. Çünkü orası Almanya… Vay efendim ben Rummenigge’yim, efsaneyim filan, istersen cumhurbaşkanı ol, hikaye…

“Bavulu aç” derler.

İki tane Rolex çıkar.

50’şer bin eurodan iki Rolex.

Kaçakçılıktan gözaltına alınır!

Artık bir klasik haline gelen bir tartışma bu. Çok da seviliyor. O yüzden de yıllardır bir türlü bitmiyor... 

“Kadınla erkek eşit midir; farklı mı?” şeklinde formüle ediliyor ve bu haliyle lise münazaraları düzeyinde bir tartışma için çok uygun. 

Tartışma bu kez de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, KADEM’de yaptığı konuşmada “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. Çünkü fıtratları farklıdır” cümlesi üzerinden alevlendi. “Eşitlikçi” kadınlar yine hop oturup hop kalktılar. 57 kadın örgütü Erdoğan’a 'Fıtrat değil Anayasa' başlıklı ortak bir metinle karşılık verdi.

Vatikan’dan gelen Papa ile Saray’a yerleşen Cumhurbaşkanı henüz görüşmeden önce yazdım bu yazıyı.

Benim beklentim tam da aşağıdaki sözlerle sohbet etmeleri, birbirlerinin yüzüne bunları söylemeleriydi.

Böylece tam mutabakat ve “Dinler arası diyalog” sağlayacaklarını düşündüm.

Kendilerinin o sözlerini buraya yazayım, böyle konuştuklarını varsayayım; artık gerisi onlara ve Allah’a kalmış!

 PAPA FRANSUVA:  Sayın Başkan, paraya düşkünlük her şeyi tahrip ediyor. Daha fazla, daha fazla, daha fazla istemek tamahkârlıktır ve büyük günahtır. Tamah paranın kendisi değil, ona karşı davranıştır. Sizi hasta yapar. Her şeyi parayla ölçersiniz.

Sevgili arkadaşlarım Ayşe-Hüseyin Sarısayın yıllardır Heybeliada’ya çağırırlar; yazdı, güzdü, havalar soğuduydu, bir türlü kısmet olmadı gitmek.

Sevgili Gül ve Yaman İrepoğlu’ysa nicedir Büyükada’da oturuyorlar; onlara iskele upuzun, saat kulesine, faytonların oraya yokuş var diyordum. Gül hepsini çözümledi, bir golf arabası beni alacakmış. Gelgelelim Büyükada’ya onlara gitmek de şimdilik kısmet olmadı.

Ama Adalar’ı çok severim. Adalar oldum bittim gözümde tüter. Şimdi dostların çağrılarıyla büsbütün tütüyor; ben de edebiyatımızdan esintilerle, belleğimden izlerle Adalar’ı düşlemeye koyuluyorum.

Middle East Studies Association’ın (Ortadoğu Çalışmaları Derneği) bu sene Washington DC’de yaptığı yıllık toplantıda, en büyük ilgiyi IŞİD üzerine düzenlenen bir panel çekti. “ISIS: Future of Iraq and Levant” (IŞİD: Irak ve Levant’ın Geleceği) panelinde, yüzlerce dinleyici vardı; akademik bir toplantıda da, böylesi bir kalabalığın varlığı; IŞİD’in, bugün Ortadoğu’nun en ilgi çeken konusu olduğunu gösteriyor.

Levantveya Arapça adıyla “Maşrek”, malum, Toroslar’ın güneyinden itibaren Akdeniz’den Mezopotamya’ya, Arabistan Çölü’ne kadar uzanan geniş bir coğrafyaya verilen ad. Panelin başlığının da düşündürdüğü üzere Suriye, artık bu coğrafyada adı kalsa da, kendi var olmayan bir ülke.

Topal Osman, Atatürk’ün İstiklal Savaşı döneminde koruma birliğinin komutanı. Ancak Atatürk’ü koruma endişesi ve arzusu olumsuz bir netice ile tarih sahnesinden çekilmesine neden olmuş. Belki de bundan dolayı hakkında kapsamlı çalışma yapılmamış ancak zaman zaman kendisine karşı kapsamlı saldırılar yapılmıştır. Böyle bir ortamda genç bir araştırmacı yürekli bir iş yaparak Topal Osman ile ilgili çok kapsamlı bir çalışma yayınladı. Ümit Doğan’dan bahsediyorum. Önce size Ümit Doğan’ı kitapta verildiği şekli ile tanıtayım.

“1984 yılında Kırıkkale’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kırıkkale’de tamamladı. 2013 yılında İşletme alanında lisans eğitimini tamamladı. Uzun süredir İstiklal Harbi tarihi konusunda araştırmalar yapan genç tarih araştırmacısı, anılan zaman kesitinin üzerinde çok durulmayan/araştırılmayan yönlerini derinlemesine nüfuz etmek çabası ile ön plana çıkmıştır.

Gün geçmiyor ki AKSaray hakkında gazetelerde bir haber çıkmasın. Son olarak, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan’ın verdiği bilgilere göre, Saray’da şömineler, sinema salonları, havuz, spalar, buhar odaları, hamamlar, jakuzi bile var. Acaba, bu söylenenler doğru mu? Böylesine lüks ve ihtişama, resmi bir konutta değil, sadece geri kalmış ülke diktatörlerinin saraylarında rastlanır. Umarım Karakuş Candan abartmıştır. Bir açıklama da CHP Milletvekili Mahmut Tanal’dan geldi. Daha doğrusu Tanal, yapı kullanım izin belgesine dayanarak, AKSaray’ı yasal göstermek isteyenlere cevap verdi: “İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı bulunmasına rağmen, yapı kullanma izni vermek hukuka aykırı bir durum; ayırımcılık ve keyfilik” dedi. Sıradan bir vatandaş, mahkeme kararı varken inşaatı sürdürebilir mi?

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi