Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Edirne’nin ötesine geçince her seferinde niyet ediyorum ama olmuyor.. İki günlüğüne de olsa, üç günlüğüne de olsa Türkiye ile bağımı koparmak istiyorum...

Olup biteni duymamayım, düşünmeyeyim, ilgilenmeyeyim..

Teknoloji o kadar ilerledi ki, mümkün mü? Nereye gizlenirsen gizlen, haber yakana yapışıyor..

Televizyon açma, gazetelere bakma, internete girme, Twitter’a yanaşma, fark etmiyor..

Haber seni buluyor..

*

Buldu da Londra’da tenis maçlarına kaptırmıştım ki, buldu.. Cumhurbaşkanı Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi’nde konuşmuş..

Diyor ki “Gazze’ye gittim çok etkilendim. Bana laf eden Batılılar Gazze için ne yaptınız? İkiyüzlüsünüz…” Diyor ki “Suriye için ne yaptı foklar için ağlaşanlar? Benim yanımda 3 Suriyeli çalışıyor…” Diyor ki “Suriye ve Gazze krizlerinden sonra bu markayı hayata geçirmeye ve fuarda patlatmaya karar verdim…”

İki ayrı katliamı karşılaştırarak hassasiyet yaratabileceğini, haklı çıkabileceğini düşünüyor. Bu coğrafyanın zalimlerinin “arkasına sığınarak” kendi zulmünü haklı gösterebileceğine inanıyor. “Tepkiler vız gelir tırıs gider, alışkınım bunlara ben” diyor. “Hayvanseverleri samimi bulmuyorum. Ben de onlara yeni markamla Fok You diyorum” diyor.

CENGİZ Çandar, Suruç’ta kaleme aldığı dünkü yazısına şöyle başlamış: “Gecenin karanlığını yırtan uçak sesleri duyulunca, soluk ışıkların altında öbek öbek toplanmış Suruçluları bir sevinç dalgası yaladı; içlerinden biri ‘Biji Obama’ (Yaşasın Obama) diye haykırdı. Bir diğeri ‘Her Biji Obama’ (Bravo Obama) diye bağırdı. Urfa’dan birlikte geldiğimiz dostlardan biri, ‘Birazdan bombardıman başlar’ dedi: ‘Hep böyle oluyor. Önce bir süre uçuyorlar. Herhalde tespit yapıyorlar. Sonra belli yerleri vuruyorlar.”

Görüldüğü gibi Kobani direnişiyle birlikte duyar olduğumuz “Biji Obama” sloganının ardında derin komplolar aramak çok anlamlı değil. Kobani’de (IŞ)İD’in kazanmasını istemeyenler, kenti savunan güçlere kim yardım ediyorsa onu alkışlıyorlar. Diğer bir deyişle, 2 ayı aşan (IŞ)İD kuşatmasını sınır boyunda yürekleri ağızlarında izleyen Kürtler pekâlâ “Biji Erdoğan” veya “Biji Davutoğlu” da diyebilirlerdi.

Ankara’nın bir süredir endişe beyan ettiği Halep’in düşmesi senaryosu yakında gerçek olabilir.

Ama Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünden önce, Beşar Esad’a bağlı Suriye ordu birlikleri ülkenin ikinci büyük şehri Halep’e girebilir.

Buna tam olarak “düşme” değil, belki “geri alma” denebilir.

Suriye ordu güçlerinin yaklaşık on gün kadar önce başlattığı harekâtın Halep etrafındaki kuşatmayı daralttığı yerel kaynaklar ve uluslararası ajanslar tarafından bildirilmeye başladı.

Ancak Kilis’e yalnızca 60 kilometre mesafedeki Halep’te olan biteni yakından izleyen Ankara’nın ilginç bir gözlemi var.

Bizler hâlâ yaygın olarak çocukları “ailenin malı olan tamamlanamamış bireyler” olarak görüyoruz. Bu da hak sahibi olduğumuzu düşündüğümüz çocuklar üzerinde uygulanan şiddetin pek çok formunu normalleştirmemize, “terbiye” yöntemlerinin bir parçası olarak kabul etmemize yol açıyor.

Türkiye genç bir nüfusa sahip. 2013 yılı verilerine bakıldığında ülkemizin hâlâ yaklaşık yüzde 30’unu çocukların oluşturduğunu söylemek mümkün. Bu oran, Avrupa Birliği ülkelerindeki ortalama yüzde 19’luk orana kıyasla oldukça yüksek. Bu nedenle, çocukların sağlıklı gelişiminin desteklenmesi ve şiddetten korunması için oluşturulacak stratejik eylem planları, sosyal politikalar açısından da büyük önem taşımakta.

“Dersim modern Kerbela’dır” diyen Başbakan Davutoğlu, bu hafta sonu Dersim’e gidiyor.

Davutoğlu’nun Tunceli Üniversitesi’ndeki konuşmasında Dersim ve Alevi sorununun çözümüne ilişkin önemli açıklamalar yapması bekleniyor.

Öncelikle Alevilerin, Davutoğlu’nun Hacı Bektaş-ı Veli'yi anma törenleri vesilesiyle uzattığı samimi elin farkında olduğu anlaşılıyor. Zaten bu sorunun çözümüne de kurulacak olan samimiyet köprüsü ile ulaşacağız.

Aleviler, hükümetin konuya yaklaşımının samimi olduğuna inanmadığı sürece yapılanlar, buza yazı yazmaya benzer.

AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan, Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderleri toplantısında tarih üzerine de derin saptamalar yaptı; Amerika’yı ilk keşfedenin Kristof Kolomb değil, Müslüman denizciler olduğunu söyledi. Bu keşfin ilan edildiği 15 Kasım’dan beri konu, pek çok yönüyle Türkiye ve dünya gündeminde.

Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde, birlikte “medeniyetler buluşması” düzenlediği İspanya’da da yankılanan keşif, kimi ülkelerde de alay konusu oldu. Erdoğan keşfine tarih de veriyor; 1178 diyor.

Konu daha çok kara mizaha uygun düşüyor. Bizim de aklımızda bu yönde motifler vardı ama bugün başka bir noktadan bakalım.

TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, 2593 ayrı ses kaydını, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İncelemesi Şubesi’ne gönderdi. Netice: “Cümle eklemesi veya cümle çıkarması sonucu anlam bütünlüğünü bozacak bir değişiklik tespit edilmedi. 10 adet tape dökümü ise bulunamadı.”

Tabii kayıp 10 tapenin hangisi olduğu tam olarak bilinemiyor ama 2593 ses kaydı arasında yolsuzluğu gösteren yeterli sayıda belge olduğunu düşünüyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu, Adli Tıp’tan gelen raporu, grup konuşması sırasında hatırlattı ve doğrudan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu hedefe koydu.

Ukrayna’da olup bitenlere, Türkiye çok uzak kaldı; orada olan biten tamamen apayrı bir dünyada yaşanıyormuş gibi davrandı. Ancak, Ukrayna konusunda son derece agresif bir politika benimseyen Rusya, bugünlerde Türkiye’nin de ilgilenmesi gereken bir “ vakaya ” dönüştü.

Malum, Kırım, Kremlin tarafından “ Yeni Rusya ” adıyla anılmaya başladı ve Moskova tarafından “ tarihî kökler ” temel gösterilerek saldırganca sahiplenildi. Rusya’nın Ukrayna genelini de “ terörize eden ” tavırlar benimsendi. “ Ukrayna politikası ”, Avrupa ve ABD üzerinde bunca yıldır Rusya’nın kendi içinde muhaliflere yönelik baskıcı politikası ötesinde bir travma yarattı. Geçen yaz, Almanya’da en ufak yerel gazetelerde bile, Ukrayna’nın manşet olduğunu fark etmiştim; Türkiye, tamamen Suriye ve Irak’a odaklanırken, Batı kamuoyu da, Ukrayna ve Rusya’ya kilitlenmişti.

Yeni Akit muhabiri Mehmet Özmen ’in uğradığı saldırıyla ilgili olarak Medya Derneği ’nden bir açıklama geldi, o kadar...

Konsey ve Cemiyet cenahından henüz ses yok.

Dayak yiyen Yeni Akit muhabiri... Kafadan “mücrim” ilan edilmiş bir gazeteci... Dolayısıyla, dövülmesinde beis yok.

Bakıyorum, Zaman gazetesinden de tık yok.

Bu gazete, milli maç öncesinde saldırıya uğrayan gazeteciler hakkında bir haber yapmış, daha da ötesine geçerek, “Kınama cezasıyla yetinilmemeli” buyurmuştu.

Kınamayalım...

Popüler İçerikler

Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!