Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Cumhurbaşkanı ve Başbakan “son maden kazasından sonra” da “Bu işin takipçisi olacaklarını” söylediler.

Cumhurbaşkanı, “tedbir almayan işverenler” i suçladı.

Başbakan da, aynen Torunlar’ın evlat öldüren asansöründen sonra dediği gibi, “Bizzat ben takip edeceğim” dedi.

Bunlar ümit verici sözler.

Zaman tanımak lazım.

Çünkü ikisi de yeni seçildi!

Yukarıdaki yazı formatını, “Evlat öldüren Torun asansörü” kısmı hariç, “Havuz Medyası” na bırakıyorum.

Diledikleri gibi, kaynak belirtmeden kullanabilirler.

Doğru mu? Doğru!

Bizim maden işçileri, güya koşullarını iyileştirecek Torba Yasa’dan sonra baksanıza öğlen yemeği için bile yeryüzüne çıkamıyor, tuvalet ihtiyaçlarını yanlarında götürdükleri pet şişelere yapıyorlarmış.

Hürriyet’te Taha Akyol’un dünkü köşesinde okudum; 2000-2008 yılları arasında her 100 milyon ton kömür üretimi sırasında meydana gelen kazalarda ABD’de ölen işçi sayısı 1-6, Çin’de 150-411’ken, Türkiye’de maalesef 256 ile 723 aralığındaymış.

Bitmedi; CNN Türk’ün verdiği istatistiki bilgiler, 1941 yılından bu yana geçen 73 yıl içinde Türkiye’de maden kazalarında toplam 3500 işçi hayatını kaybetmişken, sadece bu yılın ilk 10 ayında ölen madencilerimizin sayısı 359 ve maalesef önümüzdeki 1-2 gün içinde bu sayıya 18 işçi daha eklenecek.

Etyen Mahçupyan Başbakan Ahmet Davutoğlu'na danışman oldu.

Bir entelektüelin siyaset tarafından talep edilmesi ve o entelektüelin hiç bir komplekse sahip olmadan bunu kabul etmesi bizde sık görülmez.

Entelektüel tanımı ve işlevi söz konusu olunca Türkiye Avrupa geleneğini yaşar. Bu gelenekte entelektüel iktidardan uzak, iktidara her zaman eleştirel, bu da yetmez muhalif bir konumda olmalıdır. (Siyasi) iktidarı sürekli iten, iterek, itişerek, karşısında durarak aldığı tavırlar öne çıkan, kimi değerlerden hareketle doğru ve yanlışı bilen, onlara işaret eden ve fikri bağlılıkları kuvvetli bir işlevi vardır. Sorgulayıcı ama bundan daha çok kurucu bir konumdur bu.

Daha Soma’nın acısı dinmeden Ermenek’te 18 işçi kâr hırsında boğuldu.

Soma’dan sonra madenlerde yaşam odalarının zorunlu tutulmasına ilişkin yasa teklifini Meclis’te reddeden Çalışma Bakanı, dünkü Vatan ’da muhalefet lideri gibi konuşuyor:

“Küçük madenlerde işveren fazla kâr uğruna iş güvenliğine yatırım yapmıyor. Hepsi kapatılmalı. İçim yanıyor.”

Evet; bu feryadı Çalışma Bakanı’na duyurmak gerek(!).

Tabii Babanzade ’nin kitabını anımsayarak…

Tarihte görülmedik boyutta yolsuzluk iddialarına muhatap olmuş, yandaşlarına rant dağıtımıyla nam salmış bir iktidarın, her faciadan sonra işletme sahiplerini rant düşkünlüğüyle suçlaması inandırıcı mı?

“Sen kendine bak” demezler mi?

Hükümetin geçiş izni vermesiyle ilk grup Peşmerge Türkiye üzerinden Kobani’ye (Ayn el-Arab) geçti. Tanksavar, uçaksavar ve ağır makinalı türünden ağır silahlarını da beraber götürdüler.

Iraklı Kürt savaşçıların Türkiye’den geçişlerinde bayraklar ve tezahüratla adeta bir kurtuluş ordusu gibi karşılanması muhtemelen o sırada Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanma hazırlığında olan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üyelerine de ulaşmıştır.

Keza MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu PYD/PKK’ya destek vermek üzere Peşmergelerin Türkiye topraklarını kullanmasına izin verdiği için adeta ihanetle suçlayan açıklaması da; üstelik Bahçeli Tezkerenin Meclis’te kabulüne onay vermişti.

Ama şimdi asıl konumuz bu değil.

301 işçinin ölümüyle neticelenen Soma faciasının (13 Mayıs 2014) üzerine birçok sözler verilmişti. Hatta büyük vaatlerle bir de kanun çıkarıldı. Ama dağ fare doğurdu. Zira kafayı iş güvenliğine yormak yerine, Torba Yasa’yla başka ihtiyaçları karşılamaya kilitlendiler. Torba Yasa’nın içine –Tüp bebekten öğretmen atamalarına, vergi cezalarının yeniden yapılandırılmasından belediyelerin öğrenci yurdu kurmasına kadar- ilgili ilgisiz her şey dolduruldu. Herkes ümitle iş güvenliğinde adım atılacak diye beklerken, internet özgürlüğü de Torba Yasa’yla darbe yedi. Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi durumunda, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na, 4 saat içinde, resen internet erişimini durdurma yetkisi verildi.

Maden Mühendisi Mustafa Suvar bakın neler söylüyor:

  • Kamu ya da özel sektör, işin kimin tarafından yapıldığının hiçbir önemi yoktur, önemli olan nasıl yapıldığıdır ve bu da bellidir.

  • İşçi eğitimsiz olsa bile, koordinasyon ve yönlendirmeyi sağlayacak olan kurmay teknik kadronun ihtisas sahibi olması gerekiyor.

  • Amerika'yı yeniden keşfetmemiz gerekmiyor. Mesela grizu... İşin gereğine uygun çalışmadığımız için metan gelip bizi vuruyor grizu patlamalarıyla Zonguldak’ta. Bakın Almanya’da 1946’dan bu yana grizu patlaması sebebiyle ölümlü kaza yok. Bu nasıl oluyor?

Bir demokraside siyasi ahlakın ayrılmaz bir parçası da siyasi sorumluluktur.

Siyasi ahlak, verilen sözlerin tutulmasını gerektirir, sözünü tutmayan bunun bedelini siyasi olarak öder.

Bunun için tekrar yeni bir seçimi beklemek de gerekmez. “İstifa” diye onurlu bir müessese vardır, verdiği sözü tutamayan, ülkeyi iyi yönetemeyen siyasetçi bunun gereğini yerine getirir.

İstifa eder, yerini daha iyi yapabilecek bir başkasına bırakır.

İşleri yüzüne gözüne bulaştıran siyasetçinin, koltuğunda oturmakta ısrarcı olması

ahlaki bir tutum sayılmaz.

Zaten utanma duygusu olan bir siyasetçi, işi yönetemediğini fark ettiğinde utanır,

çekilmeyi de bilir.

Genellikle yirmili yaşlardaki gençleri, gelişmiş Batı ülkelerindeki konforlu hayatlarını bırakıp, vatanlarından çok uzakta IŞİD gibi örgütlere katılmaya iten sebeplerin tespiti oldukça çetrefilli ve karmaşık. Bu konuda kolay ve genellemeci bir cevap vermek oldukça zor olmakla birlikte internet ve sosyal medyanın zaman, mekân ve hudut tanımaz etkisinin çok büyük olduğunu söyleyebiliriz.

20. yüzyıl sonları ile 21. yüzyıl başları İslam dünyasında, tarihinde eşi-benzeri pek görülmemiş bir biçimde, radikal örgütlerin kurulduğu ve sansasyonel eylemler gerçekleştirdiği yeni bir döneme şahitlik etti ve etmekte.

(*) Cengiz Tomar, 1992 yılında Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı okul ve bölümde tamamladı. Ürdün ve Edinburgh Üniversiteleri'nde İslam ve Ortadoğu Tarihi ile Arapça alanlarında eğitim aldı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü’nde (ODE) öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Doç. Dr. Tomar'ın, Arap coğrafyasının tarihi ve kültürü alanında yayımlanmış çok sayıda akademik makalesi bulunuyor.

Çok da uzun zaman önce değildi ki Türkiye, Arap Baharı ve sonrasında yükselen dost İslami rejimlerle içerisinde olduğu iyi ilişkiler ve Recep Tayyip Erdoğan’ın hangi Arap toprağına basarsa bassın coşkulu bir kalabalık tarafından karşılanmasıyla Ortadoğu’nun doğal bir lideri gibi davranıyordu.

Şimdi tam da ABD’nin Irak, Suriye ve diğer bölgelerde IŞİD’e karşı Türkiye’nin yardımına en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde Ankara’nın bölgesel etkisi yeni bir düşük noktaya indi.

Popüler İçerikler

Yönetmen İlker Canikligil'in "Kaçak Film" Çıkışına Röportaj Adam'dan Aşırı Haklı Tepki
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!