Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Cumhuriyet bugün 91 yaşında ve yeni bir cumhurbaşkanı var. Tayyip Erdoğan’ın bilinen kimliği ve özelliği ile cumhuriyetin 91. yaşında doğrudan halk oyu ile cumhurbaşkanı seçilebilmiş olması, bir yönüyle yandaşlarının vurguladığı haliyle “Yeni Türkiye” yi ifade ediyor.

“Yeni Cumhurbaşkanı” nın belli ki üzerinde önceden düşünülmüş, tasarlanmış ve özel bir önem verdiği belli olan “simgesel davranışları” na bakılırsa, gerçekten de, “Yeni Türkiye” den söz edilebilir bir döneme girilmiş olduğu söylenebilir.

Nedir bunlar?

Keşke Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümünü gurur, sevinç, umutla kutlayabilsek...

Ancak “demokratik, laik, üniter ve anayasal Cumhuriyet” tanımından giderek uzaklaşan Türkiye’de, cumhuriyetle yönetildiğimizi söylemek, hissetmek, giderek zorlaşıyor. Cumhuriyet; bir kesim için sevilen ve gurur duyulan bir yönetim olamadı.

Bunun sorumlusu Cumhuriyet’in kendisi değil, tarih boyunca iktidara gelenler.

Azınlıklar mutlu olamadı Türkiye Cumhuriyeti’nde... Dersim’in dağı taşı, kadını çocuğu bombalandı. Rumlar ve Yahudiler “Atatürk’ün evi yakıldı” kışkırtmasıyla kendi komşularının hedefi oldu. Kürtlere 12 Eylül darbesi sonrasında Diyarbakır zindanlarında İstiklal Marşı söyletilerek akla hafsalaya sığmayacak işkenceler edildi. Muhafazakâr İslamcılar ise kıyafet devrimini, laikliği ve halifeliğin terk edilmesini hiçbir zaman benimsemedi.

'Yemek yenirken; 'Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz!' dedim.

Orada bulunan arkadaşlar, hemen düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. Hemen o dakikada nasıl davranılacağı üzerinde kısa bir program saptadım ve arkadaşları görevlendirdim. (...)

Baylar, görüyorsunuz ki cumhuriyetin ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı çağırmaya ve onlarla görüşüp tartışmaya gerek görmedim. Çünkü, onların öteden beri ve doğal olarak bu konuda benim gibi düşündüklerinden kuşkum yoktu.'

Mustafa Kemâl, Cumhuriyetin kuruluş hikâyesini böyle anlatır. Meclisteki vekillerin çoğunluğu mecliste bile yokken, kanun maddesi kabul edilir ve cumhuriyet bir gece vakti 'ilan edilmiş' olur.

Kendisi de Cumhuriyetin ilanının ardından hem devlet hem de parti başkanı olur. Üç mebus hariç İkinci Meclis›e girecek vekillerin hepsini bizzat belirler ve böyle böyle tek parti rejimi diktatörlüğüne giden taşlar döşenmiş olur.

Bir cumhuriyetin en büyük vaadi ne olabilir?

Adının tarihi manasında yazılı esasında:

Özgürlük, eşitlik, kardeşlik (dayanışma)! Ne olabilir?

Egemen zümrelerin bulunmaması, imtiyazların ortadan kaldırılması, ayrımcılıkların, dışlamaların sona ermesi de olabilir mi?

Bunlar olmadan, bırak olmasını, bunların hayalini dahi kurmadan, bırak onu, hayalini kurmayı dahi bastırarak eski cumhuriyet ile yeni demokrasimiz hayırlı olsun!

Uzman Çavuş Ramazan Gülle Yüksekova’da “çarşıda alışveriş yaparken” maskelilerce öldürülen üç askerden biri.

Yere düştüğünde millet ayağa kalktı.

Cenazeden sonra herkes yerine oturdu.

Zaten öncesini, canlı iken hangi şartlarda yaşadıklarını da kimse umursamamıştı ki!

Bugün Cumhuriyet bayramı. Cumhuriyet gazetesinin Cumhuriyet bayramına özel bir önem atfetmesi eşyanın tabiatı gereği. Israrlı bir umutla, hüzünlü bir veda arasında gidip gelen bir ruh hali cisimleşmiş halde etrafımızda. Artık ilk kurulduğu zaman hayal edilenle bir hayli ilgisiz bir ülkede yaşıyoruz. Cumhuriyet bayramı resepsiyonunun Atatürk Orman Çiftliği’ne kondurulan o heybetli gecekonduda yapılması da bunun bir işareti. Bina o kadar acemice çirkin ki, yeni gelenin de telaşlı bir kifayetsizlik içinde bunaldığını gösteriyor.

Bugün bu gazetenin sorusu şu? Nasıl bir cumhuriyet?

Bir 29 Ekim günü, Mustafa Kemal Ankara’da mütevazı bir binada göbeğini kesip adını koyduğundan bu yana 91 yıl geçmiş. Dört kuşak; altısı asker kökenli, ikisi askerî darbe lideri on iki cumhurbaşkanı; başarılarla, yenilgilerle, acılarla, sevinçlerle, çatışmalarla uzlaşmalarla, birlik özleyip, barış konuşup ayrılmalarla, bölünmelerle geçen 91 yıl...

Bir yarımız onu: 1923 Kemalist Cumhuriyet’i çok, giderek daha çok ve tutkulu sevdi, kendini onun gerçek sahibi saydı. O kadar çok sevdi ki öteki yarımızla paylaşmak, tümümüzün sahiplenmesine izin vermek bile istemedi. Öteki yarımız ise sahiplenemediği çocuğu benimseyemedi, sevemedi.

Sizce TÜRKİYE’yi 2023 yani Cumhuriyetimizin 100. yılına taşıyacak “ana doktrin” neleri içermeli?

Bugün tam günü değil mi?

Cumhuriyetimizin 91. Yıldönümünde birlikte sorgulayalım;

1- Dünya genelindeki büyük değişim ve etkileşim sonucu Türkiye tarihi fırsatların eşiğinde! Böyle bir “kaos” görünümlü gerçeklik içinde, yeni bir “teze” ve değişimi kapsayan yeni bir “paradigmaya” ihtiyacımız var. Ben buna “2023 büyük Türkiye’ye geçiş için ana doktrin” diyorum.

29 Ekim 2002.

Apo’nun idamı müebbete döndü. “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” denildi. AB’nin merkezi Brüksel’de Kürdistan Ulusal Parlamentosu açıldı, Madam Mitterand onur konuğu olarak katıldı. Kanada sözde soykırımı tanıdı.

*

29 Ekim 2003.

İsviçre sözde soykırımı tanıdı. Apo’nun avukatı ilk Kürtçe şiir kitabını çıkardı. AB’ye uyum ayaklarıyla Kürtçe kursları açıldı.

*

29 Ekim 2004.

İmam başbakan oldu, “ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi kapsamında Diyarbakır yıldız olacak” dedi. Tam 29 Ekim günü, Papa heykelinin önünde AB Anayasası’na imza attı. Avrupa Parlamentosu, Ermeni kongresine evsahipliği yaptı, Leyla Zana’ya Sakharov Ödülü verdi. CnnTürk’te ilk Kürtçe müzik klibi yayınlandı. TBMM camisindeki 30 Ağustos hutbesinde, tarihimizde ilk defa, Atatürk’ten hiç bahsedilmedi.

Erdoğan geçenlerde, uçakta yaptığı bazı açıklamalarla hepimizi aydınlattı yine. Ömür boyu koşulsuz biat karşılığında makam uçağına binebilen ve eve Noel Baba gelmiş sevinciyle gülücükler saçarak fotoğraf çektiren köşe yazarlarının aktardığına göre Kobani’de evlerini savunan Kürtler büyük bir operasyonun parçasıymış.

Diyor ki:

“ Çok enteresandır; PYD önce bu 1300 kişiyi (ÖSO savaşçısı) biraz kabul etmiyordu. Sonra bunu kabul etme konumunda kaldı. Fakat burada da yine farklı bir adım attı. O da şu: Biz onlara ayrı bir cephe açalım. Oyun içerisinde oyun. Hesap bu. Fakat bir hesap karşısında, tabii oyun bozuluyor. Şunun üzerinde bizim iyi düşünmemiz lazım: Tabii, bu tuzağı veya bu tezgâhı kuran muhtemelen başka bir mantık var. Yani şu anda PYD’nin mantalitesinin bu kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum. Muhtemelen daha üst bir akıl var. ”

Ne anladınız?

Yazının başına oturduğumda polis Validebağ Korusu’ nu korumaya çalışan göstericilerin üzerine saldırıyordu.

Yine aşağı yukarı aynı sıralarda göstericilerin avukatı İdare Mahkemesi’ne yaptıkları yeni başvurunun sonucunu açıklıyordu.

Biliyorsunuz, Üsküdar Belediyesi’nin bu korunun kenarına yapmak istediği cami inşaatına ilişkin olarak İdare Mahkemesi’nin verdiği bir yürütmeyi durdurma kararı var.

Bu kararın ardından, Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, “karar şu parsele ilişkin, halbuki biz camiyi şu parsele yapıyoruz ” mealinde bir açıklamada bulunmuştu.

İşte bu açıklamanın ardından mahalle sakinlerinin avukatı tekrar İdare Mahkemesi’ne koşuyor, duruma bir açıklama getirilmesini istiyor.

Avukat Gülsüm Özdemir’in Hürriyet’e yaptığı açıklamaya göre mahkeme benim kararım çok net ben yürütmeyi durdurun derken, bu inşaatı kastederek karar verdim diyor.

Popüler İçerikler

Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
Kasımpaşa’nın 18 Yaşındaki Futbolcusu Yasin Özcan 8 Milyon Euro’ya Aston Villa’ya Transfer Oluyor