Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Şu Tweet’in İngilizce halini geceyarısını biraz geçe okumuştum:

“#Kobani’de son 48 saat içindeki hava saldırıları #IŞİD saldırı birimlerini, saldırıların başlatıldığı alanları, sığınakları; ve #Rakka’daki bir garnizonu imha etti. # Suriye

Tweet’i kaleme alan imza önemli: Brett McGurk. ABD’nin Irak ve İran’dan sorumlu Dışişleri yetkilisi. Bizdeki Müsteşar Yardımcısı’na tekabül ediyor. Kendisini Mart ayında Süleymaniye’deki bir sempozyumda izlemiştim. Iraklı tüm siyasi aktörlerler ve özellikle Kürtlerle yakın ilişkisi dikkatimi çekmişti. Birkaç gün önce de, Emekli General John Allen ile birlikte IŞİD’e karşı işbirliği amacıyla temaslar yürütmeye gelmişti.

6 ton su, 60 litre de gaz depolayabiliyor.

Ekranı dijital, monitör kumandası joystick’li.

Bu özelliklere sahip ve fiyatı resmen açıklanan son TOMA’yı 332 bin TL’ye satın almıştı devlet. (Üstünden bir buçuk yıl geçti.)

Boşuna dememişler, “Yiğidi öldür, hakkını yeme” diye.

Eski AKP Milletvekili İsmail Katmerci’ nin sahibi olduğu Katmerciler Holding, 30 TOMA için açılan ihaleyi, 15.6 milyon TL’lik ilk teklifi 9 milyon 960 bin TL’ye düşürerek kazandığını açıklamasa, bu bilgi saklı kalacaktı.

Gerçi şirket, hisseleri borsada işlem gördüğü için yapmak zorunda kaldı bu açıklamayı ama olsun.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ’e kalsa, Meclis bile “Sistemde görünmüyor çünkü güvenlik harcamasıdır, gizlidir” sözüyle yetinecek, biz de vergilerimizin ne kadarının TOMA’lara gittiği bilgisini öğrenemeyecektik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ ın psikolojisi, silahı ağzına sokup tetiği çekmek üzereyken bile, bunu ona başkasının yaptığını zanneden, Dövüş Kulübü filmindeki Edward Norton’ un ruh haline benziyor.

Norton, yaptığı her şeyin hayalinde yarattığı bir kahraman olan Tyler Durden (filmde Brad Pitt canlandırıyor) tarafından yapıldığını zannediyor, ta ki son ana kadar...

Norton, Tyler’ın ağzına soktuğunu zannettiği silahın tetiğini çektikten sonra, aslında o silahı tutan elin kendisine ait olduğunu anlıyor.

Erdoğan da doğrudan doğruya kendisinin uyguladığı politikaların sonuçlarını, ülke içinden ve dışından yapılmış komplolar olarak algılıyor ve öyle sunuyor.

Alain de Botton: Avrupa’nın 300 yıldır tartıştığı ‘Dinle devlet ayrı olmalı mı?’, ‘İş dünyasının siyasetçilerle ilişkisi nasıl olmalı?’ ‘Medya ne kadar özgür olmalı?’ gibi konular hakkında Türkiye’nin bir çeşit hızlandırılmış kursa ihtiyacı var.

Alain de Botton, School Of Life’ı (TSOL-Hayat Okulu) gayet temel, insani bir kaygıdan yola çıkarak başlattı: Hayatın anlamı ne? Tarih boyunca geliştirilen fikirleri nasıl kendi yararımıza kullanabiliriz?

Diyeceksiniz ki din var. Evet var, ancak dinler herkes için doyurucu-açıklayıcı cevaplar vermiyor. Üniversitelerdeki sosyal bilimlerin, kültürün bu açığı kapayacağı düşünülüyordu, ama klasik hoca-öğrenci-sınav ilişkisi de doyurucu bir öğrenme sağlayamıyor.

1. Çünkü burnumuzun dibinde bir insanlık dramı yaşanıyor. Suriye’de daha önce de Türkmenler, Ezidiler, muhalifler katledildi demenin anlamı yok. Çünkü bu kez katliamın eşiğinde olan barış müzakereleri yürüttüğünüz, nüfusunuzun en cimri tahminle yüzde 15’ini oluşturan Kürtler.

2. Çünkü katliamın eşiğinde olan Kürtler Türkiye’de yaşayan Kürtlerin akrabası, yakını. Kobani’yi savunan YPG, barış müzakerelerini yürüttüğünüz PKK’nın parçası.

3. Çünkü Kobani sembolik bir anlam taşıyor. Afrin ve Cezire ile birlikte ‘demokratik özerklik’ projesinin hayata geçirilmeye çalışıldığı Rojava Kantonu’nun bir parçası. Milli bilinçlenme sürecini tamamlamış, konjonktürün de yardımıyla belirli bir coğrafya parçasında özerkliğini ilan etmiş Kürtler için bu projenin başarılı olup olmayacağının önemi yok. Nitekim bunu anlayan Barzani de Rojava’yı yok etmeye değil, Rojava’nın kontrolünü eline geçirmeye çalışıyor.

Her şey Kobani’den gelen o acil mesajla başladı:

“ Sınır kapısı IŞİD’in eline geçmek üzere. Bu gece katliam olur. Bir şeyler yapın, durum kötü. ”

HDP yöneticileri toplantı üstüne toplantı yaparak bu katliamı durdurabilmek için Kobani’ye ellerinden gelebilecek desteği sunmanın yollarını aramaya başladılar. Zaten günlerdir akrabalarının karşı karşıya kaldıkları büyük tehlike sebebiyle rahat uyku uyuyamayan, bir taraftan barış sürecinin ağırlığını taşıyan, bir taraftan kendilerini tarihe not düşülen bu onurlu direnişin bir parçası olarak hisseden insanların en zor kararlarından birini verme anıydı.

Yapılacak ne vardı ki?

“ Ülkede ve dünyada tüm Kürtler sokaklara çıkıp haykırsın. Katliam olacak. Bunun geri dönüşü yoktur. ”

Sonrası malum...

17 Aralık ve 25 Aralık’ta yargı eliyle darbe girişimine kalkışan paralel yapı, HSYK seçimleri kaybetmesinin ardından yeni hedefini Ocak ayında yapılacak Yargıtay Başsavcılığı seçimi olarak belirledi. Yargıtay’da etkin olan paralel yapı bu seçimi kazanırsa da Oslo süreci, MİT tırları, IŞİD temelinde AK Parti’ye kapatma davası ve Cumhurbaşkanı’na da vatana ihanet davası açmayı planlıyor...

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimi tamamlandı ve seçimi;

Kişiye ve zamana göre değil, her zaman ve herkes için adaleti gözeten, zümre hakimiyetine izin vermeyen, atama, terfi, teftiş ve özlük haklarına ilişkin kaygıların ve haksız disiplin uygulamalarından kaynaklanan mağduriyetlerin giderileceğine,

AB’nin ordusunu kuramayan bir süper güç konumunda olduğunu belirten Bozkır, “60 bin kişilik Avrupa ordusu kurulamadığı için AB hep ‘soft power’ (yumuşak güç) konumundadır” dedi...AB’nin askeri güçle desteklenmediği için müdahale ettiğinde sonuca etki edecek bir güce sahip olmadığını vurgulayan Bozkır, “Türkiye üye olsaydı bu orduyu tek başına kurabilirdi” diye konuştu

AB Bakanı Volkan Bozkır, bakanlık koltuğuna oturduktan hemen sonra AB İlerleme Raporu için yoğun bir mesai yürüttü. Ankara için “kabul edilebilir” ölçülerde bir rapor çıkmasına büyük emek veren Bozkır’ın yeni gündemi AB müzakereleri.

CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı, AKP’nin ekonomi politikalarının ciddi bir ekonomik bunalım yaratacağına dikkat çekerken, dış borcun kapanması için yeni borçlar alınacağını vurguluyor

Ekonomide sıkışmalar artıyor, bir yandan enflasyon halka hayat pahalılığını dayatırken, diğer yanda derinleşen yapısal sorunlar ekonominin geleceğini daha karanlık bir noktaya sürüklüyor. Dünya ekonomisinde küresel krizle birlikte ortaya çıkan yeni eğilimleri, Türkiye ekonomisine yansımalarını ve AKP’nin güncel ekonomi yönetimini CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Müslim Sarı ile değerlendirdik.

Türkiye'nin zorlu bir dönemeçte olduğu aşikar. Arabayı devirmeden bu keskin virajı almak, aklı başında kalan herkesin sorumluluğunu gerektiriyor... Malum, araba devrilme tehlikesi geçirirken, sağduyu eski günlere dair hoş bir hatıraya dönüşebilir. Oysa aracı güvenli bir düzlüğe ulaştırmak için soğukkanlılığa en çok ihtiyaç duyulan andır o...

Kandil ve HDP gerçekten feci bir 'hamle' yaptı ve bunun bir bedeli olacak. Ancak mesele bundan ibaret değil. Çözüm Süreci'nin bu safhasında Öcalan-HDP-Kandil denkleminin zayıf yönlerinin tahkim edilmesi ve bunun soğukkanlılıkla yapılması elzem gözüküyor. Yok eğer HDP ve Kandil muhataplıktan çıktı denecekse, bu Çözüm Süreci'nin bittiği anlamına gelecektir. Hem böyle deyip, hem de Çözüm Süreci devam ediyor demek çelişki olacaktır. Çünkü Çözüm Süreci'nin asıl amacı, Kürt vatandaşların haklarının verilmesi değil, PKK'nın silah bırakarak siyasileşmesidir. Burada bir kafa karışıklığı anlamsız olur. PKK sorunu çözülsün veya çözülmesin, Kürt vatandaşların haklarının zaten verildiği ve verileceği aşikardır. O zaman Türkiye'nin neden farklı olarak bir Çözüm Süreci'ne ihtiyacı olsun ki?

Popüler İçerikler

MasterChef'te Mide Bulandıran Olay: Yemeğin İçinde Kımıldayan Şey Kurt mu?
Şova Devam! Dilan Polat Kocası Engin Polat'ın Namaz Kılmaktan Moraran Dizlerini Gösterdi
Vefatından İki Gün Önce Armağan Çağlayan'ın Programına Konuk Olan Metin Arolat'ın Sözleri Gündem Oldu